Kapatma davası açılırsa AKP ne yapar?
Yargıtay Başsavcılığı'nın Habur'daki anlaşma iddialarıyla Erzincan-Erzurum gelişmelerini incelemeye alması,'yeni bir kapatma davası'na yoruldu. Peki dava açılırsa ne olur?
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-18 22:35:00
Erzincan-Erzurum hattında geçen ekim ayında başlayan yargı kavgası, dün Ankara’da hem hukuk, hem siyaset alanında sarsıntıya yol açtı.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal tarafından Ergenekon üyesi olduğu için İsmail Ağa cemaatini soruşturduğu iddiasıyla gözaltına alınması ve mahkemece tutuklanmasına yine yargı içinden sert tepki geldi.
En sert tepki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Şanal dâhil beş Erzurum savcısının ‘Özel’ yetkilerini kaldırması, başka deyimle, artık Cihaner soruşturmasına ve davasına bakmaktan men etmesi oldu. HSYK, söz konusu savcıların Cihaner’in tutuklanmasını talep ederek ‘yetki aşımı’ içine girdikleri gerekçesiyle Adalet Bakanlığı’na suç duyurusunda da bulundu.
AK Parti yetkilileri bu duruma köpürdü. CHP’lilerin Erzurum Savcısı’nın Erzincan Savcısı’nı tutuklatmasını yargıya müdahale saydığı gibi, AK Partililer de HSYK kararını yargıya müdahale saydı.
Yalnız burada önemli bir konu tartışılmaya başladı:
HSYK, Adalet Bakanı veya Müsteşarı hazır bulunmadan karar alınamıyordu. Geçen yıl yaşanan hâkim ve savcı atamaları krizinin tek kaynağı buydu. Yani, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman HSYK toplantısına katılmamış olsa, Erzurum savcılarının ‘özel’ yetkilerini kaldıran bu karar (Kahraman’ın ret oyuyla 6-1 çoğunlukla bile olsa) alınmamış olacaktı.
Adalet kaynakları bu durumu, salı gününden kalan bir gündem maddesinin tartışılması için toplanıldığı ama o sırada Erzincan-Erzurum olayının tartışılması önergesinin verildiğini, Müsteşarın da tartışmayı kesemediği açıklamasını getiriyorlar.
İnanmak size kalmış. Çünkü Ankara’da birkaç haftadır AK Partililer tarafından sıcak tutulan bir konu, yani yeni bir kapatma davası açılması konusu birkaç gündür iyice konuşulur oldu ve son gelişmeler de hep bu yöne doğru yorulmaya başlandı.
Nitekim dün daha HSYK kararı açıklanmadan önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan (YCB) yapılan yazılı bir açıklama, konuyu Ankara siyasi gündeminde ön sıralara taşıdı.
Açıklamada özetle hükümetin yargı üzerinde etkide bulunup bulunmadığının Habur anlaşması iddiaları ile Erzincan-Erzurum gelişmeleri çerçevesinde inceleme başlatıldığı duyuruluyordu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Temmuz 2008’de AK Parti’yi laikliğe karşı odak mahkûm etmesi ama kapatması kararını açıklarken kullandığı ‘Ciddi bir ihtar’ deyimi akıllarda. Kılıç’ın, Mahkeme adına güçlü tavsiyesine karşın, tarihten bu yana parti kapatmalar konusunda Anayasal değişikliklere gidilemediği de ortada.
Bu durumda bir YC Başsavcılığı AK Parti aleyhinde bir kapatma davası daha açarsa ne olur?
Dün bu soruya AK Parti yönetiminden, etkili bir ismin-isminin açıklanmaması kaydıyla- verdiği yanıt aynen şöyle oldu:
* “Böyle bir durumda kimse bizden boynumuzu Anayasa Mahkemesi’nin giyotinine uzatmamızı bekleyemez. Öncelikle halka anlatırız, ama biz de halkın mahkemesine gideriz. Bir kapatma davası açılması durumunda hemen seçime gideriz.
* Başbakanımız 2010’da bir erken seçime gitmeyeceğimizi açıkladığı doğru; ama böyle bir gelişme durumu değiştirir. Çünkü çıkacak karar da, kapatma durumunda kimlerin siyasetten yasaklanacağı da az çok kestirilebilir. Bunu kabullenemeyiz.
* Üstelik daha önce görüldü: 28 Şubat süreci bize yaradı, 2002’de iktidar olduk. 27 Nisan muhtırası, Anayasa Mahkemesi’nin 367 darbesi bize yaradı, oyumuzu artırdık. Halk böyle tertiplere sesini çıkarmıyor, ama eline güç geçince en iyi şekilde kullanıyor. Böyle bir dava, AK Parti’yi kimilerinin umduğu gibi bölmez, tersine konsolide eder (pekiştirir), güçlendirir.
Yargı içindeki siyasi kutuplaşma suçlamaları, siyaseti derinden etkileyecek şekil almaya başlıyor.
Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara