Filistin’de 4 yıldır oynanan büyük tezgah
Bu makaleyi, Türkiye’ye yanlış yansıtılan ve Filistin iç meselesi olarak gösterilmeye çalışılan olayların gerçek yüzünü göstermek için kaleme aldım.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-16 10:33:00
Filistin’in Gazze bölgesinde yapılan seçimin üzerinden 4 yıl geçti. Ancak ABD ve İsrail destekli Filistin cuntası Hamas’ın başarısını hâlâ hazmedebilmiş değil. Gazze’de son aylarda peşi sıra yaşanan olaylar bunun bir göstergesi. ABD, Avrupa, İsrail ve başta Mısır olmak üzere bazı Arap ülkeleri Hamas’ı başarısız kılmak için çok usta bir şekilde geçen yıllarda olduğu gibi şimdi de büyük planlarını tezgâhlıyorlar. Demokrasi hamisi olduğunu söyleyen El Fetih Hareketinin cunta planlarında önemli bir üstlenmesi yıllarını ve ömürlerini Filistin davasına adamış insanları hayal kırıklığına uğrattı.
ABD, İsrail ve bazı Arap yönetimleri Hamas’ın seçimle galip gelmesinin ardından büyük hayal kırıklığı yaşadı. Hamas’ı başarısız kılmak için hemen kolları sıvayan işgalci İsrail, Batı ve bazı Arap ülkeleri ilk iş olarak ulusal birlik hükümeti arayışlarını boşa çıkartmak için bağımsız ve sol eğilimli milletvekillerini kurulacak olan hükümette yer almamaları için tehdit etmeye başladılar. Bu tehditler Filistin cuntasının baş generali Muhammed Dahlan (ABD eski başkanı tüm medya mensupları önünde bu benim adamım demişti) tarafından yapıldı. Fakat Hamas buna rağmen Gazze ve Batı Şeria’nın işgal altından olmayan bölgelerinde bir hükümet kurdu.
Hamas hükümetinin kurulması engellenemeyince bu kez planın ikinci uygulaması devreye sokuldu: ABD ve AB Filistin halkına ve hükümetine yaptığı yardımları, Hamas’ı zor durumda bırakmak için, kesti. Rusya ve Suudi Arabistan buna itiraz etse de dinleyen olmadı. Önceki hükümete borç veren tüm bankalar paraları almazlarsa hükümetin bankacılık işlemlerini durduracaklarını ilan etti. Bu hem ABD hem de Mahmud Abbas’ın isteği üzerine yapılmış bir tehditti. Aynı zamanda Hamas hükümeti bazı ülkelerden gelen yardımları engellemek için ABD’nin baskısı ile uluslar arası bankacılık sistemine de engel konuldu.
Hamas Hükümeti kurmasının ardından polis gücü Hamaslı bakana bağlı oldu. Lakin İsrail, Mısır, ABD ve Muhammed Dahlan arasında bir yıllık anlaşma yapılarak, Refah giriş kapısının kontrolünün Filistin tarafından Mahmud Abbas’a bağlı güçlere verilmesi ve AB’nin gözetimi altında açılıp kapatılması kararlaştırıldı. Bu anlaşma Filistin hükümetinin onayı olmadan Abbas tarafından 2. Kez uzatıldı.
Hamas bu ekonomi engeli çantada para taşıyarak aşmaya çalıştı. Ancak bu kez Hamaslı bakanlar ve bürokratlar Refah sınır kapısında hem AB’li gözlemcilerin hem de Mahmud Abbas’a bağlık sınır kontrol güçlerinin engeline takıldı. Bu arada olaylar çatışmaya varacak kadar ilerledi. Hatta bir ara Dahlan’a bağlı birlikler Filistin Başbakanı İsmail Heniyye’ye karşı bir suikast düzenledi. Saldırıda Heniyye’nin yardımcısı şehid olurken, başbakan saldırıdan yara almadan kurtuldu.
Hükümetin kurulmasının ardından Mahmud Abbas, ellerinde yıllarca Filistin halkına yapılan yardımların toplandığı, büyük paraların olduğu bilinen Filistin Yatırım Fonun borcunun olduğunu ve hükümete verilecek hiç paraların olmadığını deklere etti. Ayrıca seçimle iş başına gelen partinin halkı doyurmaktan sorumlu olduğunu söyledi. Fetih yönetimi, seçimin ertesinde binlerce kişiyi memur ve işçi olarak gereksiz yere işe almış ve kötü istihdam sağlayarak Hamas’ı halk karşısında zor durumda bırakmak istemişti.
Bununla yetinmeyen Mahmut Abbas, Filistin halkını seçtiği hükümete paralel olarak danışmanlık adı altında yeni bir hükümet kurud ve hükümetin önemli yetkilerini haksız bir şekilde danışmanlara verdi. Bu şekilde AB ve ABD’nin muhatabı bu danışmanlar oldu. Üstelik güvenlik güçleri, içişler bakanlığın emirlerini dinlemez oldu.
Tüm bunlar HAMAS’ın İşgal devletin tanıması, Filistin halkın haklarından vaz geçmesi ve Mahmud Abbas ve Yasir Arafat Tarafından 1993 imzalanan Oslo anlaşmasını kabullenmesine zorlamak içindi. Aynı zaman Ortadoğu’da tek başına ayakta kalmak isteyen yönetimlerin kesinlike ABD ve İsrail’in güdümünde olmaksızın yaşanamayacağını göstermek için yapılan zorlamalardı.
Hamas’ı başarısız kılma oyunlarının hiçbiri tutmayınca ABD’nin gönderdiği General Keath Dayton iş başına geçti, iç kargaşa ve çatışmaların başlatılması emri verdi. ABD ve İsrail işgal yönetimi general Muhammed Dahlan yardımlarını artırdı. Dahlan’da bağlı birim (Önleyici Güvenlik Güçleri) Hamas’ın önde gelen siyasi ve askeri liderlerine saldırmaya başladı.
Dahlan’a bağlı güçler camide vaaz veren imamlara ve üniversitede ders veren hocalara kadar Hamas’a yakınlığı olan herkese saldırıyordu ve bu uygulamalar aylarca sürdü. Sonunda İsrail işgal yönetiminin desteği ile Dahlan grubu Hamas’a karşı darbe hazırlıkları yaptı. Hükümet bunun önüne geçerek Dahlan bağlı güçlerin karargâhlarını kontrol altına aldı. Böylece kanlı bir darbe önlenmiş oldu. Fakat bu sonucu beklemeyen Abbas ve Dahlan, hükümeti darbe yapmakla itham etti. (Aslında Gazze’deki olay sivillerin askere karşı bir darbesi olması hesabıyla tarihte bir ilktir.)
Daha sonra Abbas hükümeti görevden aldı. Batı Şeria’da Hamas’a bağlı veya ona destek veren tüm STK’ların mal varlıklarına el koydu. Hatta Hamas’ın bazı önde gelen şahsiyetlerinin özel mülklerine bile el konuldu. Ardından Abbas 19-06-2007’de ABD’nin desteklediği ve daha önce İMF’de çalışmış olan Dr. Selam Feyyad’a hükümeti kurma emri verdi. Batı Şeria’daki atanmış yeni hükümet El Fetih’in yanında yer alan parti ve gruplardan oluşturuldu. Meclisin onayına bugüne kadar hiç sunulmadan görevini sadece Batı Şeria’da ifa ediyor…
Gazze’de daha kolay hareket edebilen Hamas İsmail Heniyye başkanlığındaki hükümet ise geçici hükümet olarak işe devam etti. Bundan dolayı planları suya düşen Mahmud Abbas, Gazze’de sivil veya askeri görevlilere işlerine gitmeye devam etmeleri halinde maaşlarını keseceklerini ilan etti. Abbas, Gazze’de hastaneler dâhil ilan edilen grevle birlikte hayatın felç olacağı tahmin etti. Ama bu planda tutmadı. Sadece az sayıda memur işe gitmedi. Onlardan dolan boşluğu da gönüllü memurlar kapattı.
Tabiî ki bunlar yaşanırken işgal devleti de uslu durmadı. İsrail, Hamas’ın Batı Şeria’daki parlamenterlerini tutuklayarak, Hamas’ın Parlamentodaki çoğunlunu bitirmiş oldu. Bunun çözümü olarak Hamas tarafından ortaya konulan avukat vekâleti ile milletvekillerinin oylamalara katılmasını ise el Fetih kabul etmedi. Bu şekilde parlamento saf dışı bırakıldı ve Gazze’ye daha önce uygulamaya başlıyan ambargo daha da sıklaştırıldı.
Bütün bu planlar ve tezgâhlar tutmayınca İsrail Gazze’ye karşı daha da azgınlaştı. Gazze’ye ambargoyu sertleştirdi. Daha sonra esir alınan İsrailli asker Gilad Şalit’i kurtarmak adına kuşatmayı genişletti. Elektrik, yakıt ve gıda gibi temel maddelerin Gazze’ye verilmesi yasaklandı. Bölgede sıkıntılar gözle görülür şekilde artmaya başladı. Fakat, umutları tükenmeyen Gazzeliler tünellere yöneldi. Tüneller onlar için bir nefes borusu oldu. Böylece hakikaten bir kavim ekmeğini taştan çıkarttı.
Ambargonun ağırlığına rağmen Gazze’de görünen yaşam belirtileri düşmanları çileden çıkarıyordu. Bunun karşısında İsrail ve müttefikleri (ABD, AB, Abbas ve Mısır yönetimi) askeri saldırıların gerektiğini kanaat gitirdi. Gazze’ye saldırma kararını aldılar ve karar işgal devletinin Mısır cunta yönetimini ziyaret sırasında açıklandı ve Gazze’ye 27/12/2008’de saldırı başladı. Tarihin en acımasız saldırısı haftalarca devam etti.
İsrail işgal devleti bu saldırılar sırasında silah depolarındakı silahın % 50’nden fazlasını kullandığı açıkladı. Uluslararası hukukça yasak olan silahlar dâhil Gazze’nin her karesine bombalar yağdırıldı. Dünyanın en kalabalık ve en küçük karesine düzenlenen bu vahşi saldırı dünya halklarını ayağa kaldırdı. Bu saldırıların 3 önemli hedefi vardı; Birincisi Gazze’de seçimle gelen yönetimi düşürmek ve yerine Mahmud Abbas’a bağlı kukla yönetimi getirmekti, ikincisi direniş hareketlerin elinde esir tutulan İsrail zırhlı birliklerinden Gilad Şalit’i serbest bırakmaktı ve üçüncüsü ise Gazze’deki tüm direniş faaliyetlerini durdurmaktı. Bu hedefler, tüm İsrail işgal yetkililerinin saldırılar sırasında ifade ettiği amaçlardı. Ama İsrail Gazze halkının tarihi direnişi karşısında bu hedeflerine de ulaşamadı.
Hamas yönetimi savaştan daha güçlü çıktı. Halk, Hamas’ı daha çok sahiplendi. Çünkü yönetim başındaki bakanlar ve bürokratlar, Ortadoğu yönetimlerdeki alışılmışlığın tersine savaş sırasında halkla birlekte direndi. Hamaslı bakanlar da şehit oldu ve yaralandı. Saldırılarda 1500 Filistinli şehid oldu ve onbinlerce kişi de yaralandı. Batı Şeria yönetiminin savaş sırasında İsrail yanlısı tavrı batılı yetkililerin bile tepkisini çekti. Savaş sonrası Batı Şeria’daki cuntanın işi daha da zorlaştı.
Ve son dönemde artık bu cunta kafaların son silahlarını kullanmaya karar verdikleri görünüyor. İsrail işgal devlet ile birlikte ortaklaşa son planı uygulamaya başladılar. Bu planın temelinde 2 unsur yatmaktadır:
• Halkın Hamas’a karşı ayaklanmasını teşvik etmek… Bunu teşvik için emareler de ortaya çıkmaya başladı; BM’nin Gazze’ye olan desteğini azaltama başlayacağını ilan etmesi, Mısır’ın topraklarından geçen yardımların artık bundan sonra Abbas’ın cuntasına bağlı Filistin kızılayına vereceğini açıklaması, bir de Gazze’nin ihtiyaçlarının %75’ini sağlayan tünellerin ABD maddi ve teknik desteği ile yer altından döşenecek çelik duvar ile kapatmaya başlaması… Bunların yanı sıra geçen haftalarda AB Gazze elektrik santralına 5 sendir yaptığı yakıt desteğini keseceği ilan etmesi ve gazzenin bu şekilde karanlıkta kalmakla tehdit altında olması ve en sonunda el Fetih Cunta hareketi elemanları olan memurların işlere gitmeseler bile Gazze’nin içinde hazır bulunmaları emri verildi. Emre karşı gelenlerin maaşlarının kesileceği emri verildi. (Bazı memurlar maaş alırken bile başka ülkeye gidib orada iş yapma başlamıştı.) Bu kararın hedefi Abbas’ın emrine bağlı kitlenin içeride büyümesini sağlamak ve daha kolay kargaşa çıkmasını sağlamaktı.
• Hamas’a ve direniş hareketlerine meydanı daraltmak istiyorlar. Bunu da işaretleri ortaya çıktı. Mesela; NATO güçlerinin Kızıldeniz ve Ak Deniz sularından geçen gemi ve botların arama hakkının BM tarafından onaylanması, Mısır’ın Sudan topraklarında hafif silah ticareti yapan tacirlere İsrail saldırmasına izin verilmesi ve bir de Gazze’deki bankacılık sistemine yeni uygulamalarla Gazze’ye az meblağların bile girmesinin zorlaştırılması…
Bu makaleyi, Türkiye’ye yanlış yansıtılan ve Filistin iç meselesi olarak gösterilmeye çalışılan ve hatta koltuk savaşı olduğu anlatılan olayların gerçek yüzünü göstermek için kaleme aldım. Filistin’i yakından bilen herkes bilir ki, Filistin’de bir iç savaş yok, bilakis ABD ve İsrail işgal güçleri ile işbirliği içinde olup halkına karşı hakaret içinde bir içinde olan birileri var. BM’nin hazırlamış olduğu son Goldstone raporu aslında batının eliyle bazı hakikatlerin deşifre olmasına yardımcı oldu. El Fetih’i ve Filistin yönetimini ele geçirmek için liderleri Yasir Arafat’ı bile zehirlemekten korkmayanların halklarına ihanet içinde olmayacaklarını kim garanti edebilir…
*Akademisyen ve yazar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara