TSK’nın yaktırdığı 'sakıncalı' devlet kitapları
Türk Silahlı Kuvvetleri’nce 1986 yılında Türk Dil Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan bazı “devlet” kitaplarını "mürteci” damgası vurarak yaktığı ortaya çıktı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-15 17:49:00
Yeni yayınlanan “İki Darbe Arasında” kitabıyla çok konuşulan Deniz Kuvvetleri'nden ayrılma İskender Pala, “sakıncalı” bulunan Atatürk, Farabi ve Ali Kuşçu'yu anlatan eserlerin yakılma hadisesini kitabının 81 ve 82. sayfalarında şöyle anlattı;
Osmanlı sarığı da “sakıncalı”
“Astsubay Hazırlama Okulu Kütüphanesi’ne kitap alımı yapılması için talepte bulunmak istiyordum. Uzun yıllardır kütüphaneye yeni kitap girişi yapılmamıştı. Daha doğrusu kütüphaneyi sahiplenecek biri gerekiyordu, bunu üstlendim. Yeni kitaplardan alabilmek için personele duyuru yaptım, kütüphanede bulunması istedikleri kitapları listelemelerini istedim. Birkaç liste hazırlandı. Bu arada öğretmenlerimizin istedikleri kitap listelerine bakınca kültür ve bilim hayatımız adına hayıflanmamak elde değildi. Listeleri iyileştirecek araştırmalar yaptım ve bununla yetinmeyip bir de resmi devlet kurumlarından kitap isteyen dilekçeler yazılıp gönderilmesini sağladım. TDK, TTK, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk Araştırma Merkezi gibi bazı kurum ve kuruluşlardan ücretsiz kitap talebinde bulunduk. Bu kuruluşların bazılarından koliler halinde kitap geldi. Ne var ki komuta kademesinden birileri ve devlet kurumlarından gelen bu kitapların listelerini gözden geçirip içlerinden bazılarını kütüphaneye girmesinin sakıncalı olacağına karar vermiş. Çok ilginç bir durum ortaya çıktı. Türk Dil Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi kurumların yayınlarından bazıları, konuları yönünden “gerici” (Henüz o yıllarda irtica kelimesi yaygın değildi.) bulunmuş, kitapların yakılması istenmişti. Yakılmak istenen kitapların ortak özelliği, kapaklarında sarıklı veya Osmanlı serpuşu olan portrelerin yer alıyor oluşuydu. Sırf bu yüzden Farabi, Ali Kuşçu gibi bilim adamlarının hayatlarına dair kitaplar sakıncalı bulunmuş, imhası yoluna gidiliyordu. Hatta yanlış hatırlamıyorsam adında Atatürk geçen ve Atatürk’ün bilime verdiği önemi anlatan bir kitap bile vardı yakılacak kitaplar arasında. Kapağındaki resim birisinin hoşuna gitmemişti işte. Söz gelimi kitabın kapak kompozisyonunu hazırlayan tasarımcı yahut ressam, sanatının nelere sebep olduğunu duysa acaba ne derdi? Neye göre böyle bir portre çizdiğini nasıl izah ederdi? ! ...
Bütün bu arındırma faaliyeti yazık ki Atatürkçülük adına yapılıyordu ve garip olan husus, Atatürkçülük adına kitabı yakan makam, Atatürk’ün kurduğu bir kurumun, Türk Dil Kurumu’nun ve yine onun kurduğu Cumhuriyet’in Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitaplarını da yakıyordu. Her ikisi de lağvedilmemiş olan bu iki devlet kurumunun kitapların topluca imha etmek, hem de 1986 yılında, hem de çağdaşlık ve ilericilik adına, Atatürkçülük adına, bilimsellik adına ne büyük utançtı. Sanırım ertesi yılın ilk aylarında bu kitap yakılma hadisesi haftalık İkibine Doğru ve Nokta dergilerinin manşeti oldu. Daha sonra bazıları bu haberi basına sızdıranın ben olduğumu düşündüler. Ah!... Elimde belge bilgi olsaydı, bilimin haysiyeti adına ve kitabı yakılan değeri araştırmacıların emeğini korumak için, ben de gider, bunu basına verirdim.”
Kaynak: Habertaraf
SON VİDEO HABER
Haber Ara