ABD'nin tehlikeli Ortadoğu oyunu?
Obama ABD'si değişik bir politika gütmeye başladı. Bu da Amerikan silah şirketleri için de çok karlı kontratları beraberinde getirdi. ABD Ortadoğu'da ikili oynayan bir güç oldu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-15 16:03:00
Son zamanlarda dünyanın gündeminden hiç düşmeyen Ortadoğu Coğrafyası, aynı zamanda silah şirketleri için de çok önemli bir mevzi oluşturuyor.
ABD SİLAH ŞİRKETLERİ KAZANDI
Soğuk Savaş döneminde bölgede oluşan güç dengesi ve Sovyetler Birliği'nin varlığı nedeniyle Batılı silah şirketlerinin çekinerek yaklaştıkları bu coğrafya, SSCB'nin dağılmasının ardından tamamıyla Batılı silah şirketlerine açıldı.
Tabii ki, bu durumdan en çok yararlanan ülke de ABD oldu ve çok sayıda Amerikan Silah Şirketi çok karlı anlaşmalara imza atarak, bölgede Amerikan nüfuzunu ve ABD'ye olan bağımlılığı zirveye vardırdılar.
KİMLER KAYBETTİ
Bu konjonktürden zararlı çıkan aktörler de oldu kuşkusuz. Sovyetler'in ardından ortaya çıkan Rusya ve SSCB'den önemli oranlarda silah ve mühimmat sağlayan İran, Suriye ve Irak gibi ülkeler güçlerinin ve nüfuzlarının azalmaya başladığını çok açık bir şekilde hissettiler.
Saddam'ın devrilmesi, Suriye'nin Türkiye ile yaşadığı problemlerde geri adım atmaya mecbur kalması vb. gibi olaylar direkt olarak silahlar ile ilgili olan gelişmeler.
Son zamanlarda Obama ABD'sinin de değişik bir politika gütmeye başladığını görüyoruz. Üstelik, bu politika Amerikan silah şirketleri için de çok karlı kontratları beraberinde getiriyor.
Bilindiği gibi Barack Obama'nın iktidara gelmesiyle ABD'nin dış politika stratejisinde genel bir değişim yaşanmış ve Samuel Huntington'un sürekli medeniyetler çatışması tezi yerine Francis Fukuyama'nın ABD hegemonyasını temel alan diyaloga açık ve diğer aktörlerin görüşlerine biraz olsun değer veren bir ABD oluşturulmaya çalışılmıştı. Bu politikanın Ortadoğu ayağındaysa Türkiye önemli bir rol üstlenmiş ve ABD'nin Ortadoğu'da neredeyse fahri temsilcisi rolüne bürünmüştü.
Suriye ve Körfez Ülkeleri ile geliştirilen ilişkilerin yanı sıra Irak ile ilgili konularda Türkiye'den alınan destek ABD'nin diyaloga açık imajını oturtabilmesi için çok büyük bir öneme sahipti. Hatta, geniş anlamda düşünürsek Türkiye'nin Afganistan-Pakistan konusunda üstlendiği rol, ABD'nin barışçı bir hegemon rolüne bürünebilmesi yolunda çok önemli bir rol oynamıştır.
Fakat, ABD'nin Ortadoğu'da tamamıyla barışçıl bir politika uygulamaya çalıştığını öne sürmek de safdillik olur. İran ile yaşanan gerginlik ve Türk-İran İlişkileri'nin geliştirilmeye çalışılmasına ABD'nin gösterdiği tepki bunun açık bir göstergesidir. Yani, ABD Ortadoğu'da ikili oynayan bir güç haline gelmiştir.
ABD ORTADOĞU'DA İKİLİ OYNUYOR?
İran ve ona yakın olan Şii örgütlere ve aktörlere karşı sert yüzünü gösterir ve silah kullanımını açık bir şekilde masada tutarken, Körfez Ülkeleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle Irak İşgali esnasında sarsılan karşılıklı güven ilişkisini tamir etmeye çalışmaktadır. Tabii, Körfez Ülkeleri ve Suudi Arabistan gibi monarşi ile yönetilen ülkelerde 'karşılıklı anlayış' ve 'güven' terimleri monarşinin geleceğinin güvencede olması ve ABD'nin de her koşulda bu durumun devam ettirilmesine yardımcı olması anlamına geliyor.
İRAN'IN ABD'DEN SONRAKİ DÜŞMANLARI?
Şunu da unutmamak gerekir, Körfez Ülkeleri ve Suudi Arabistan şu an için İran'ın ABD'den sonraki en büyük düşmanları konumundadırlar. İran-ABD İlişkileri gerginliğini korur ve sonunda silahlı bir çatışmaya varırsa, İran'ın İsrail'den sonra hedef alacağı ilk ülkeler bunlar olacaktır. Çünkü, İran'a göre başta Suudi Arabistan olmak üzere ABD ile yakın ilişkiler kurmuş olan Arap Monarşileri İran'ın düşmanlarıdır ve 'büyük şeytan' ile işbirliği yaptıkları için cezalandırılmalıdırlar. Üstelik, İran 1980-1988 arası yaşanan Irak-İran Savaşı'nda bu devletlerin Irak'a verdikleri desteği de unutmamıştır.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez'de yer alan monarşilerin güvenliğini garanti altına almak ve silah şirketlerine kar ettirebilmek için ABD'nin bu ülkelere olan silah sevkiyatını arttırdığını ve bu ülkelerin savunma sistemlerini geliştirmeye çalıştığını görüyoruz.
ABD 2009'DA ORTADOĞU'YA 25 MİLYAR DOLARLIK SİLAH SATTI
Son günlerde ABD Medyası'na yansıyan haberlere göre, ABD'nin sadece 2009 yılında bu bölgeye olan silah ve mühimmat sevkiyatı 25 milyar doları aşmış durumda. Gerçekten oldukça karlı bir ticaret, zira alan memnun satan memnun. Arap Monarşileri, İran'a ve diğer muhalif unsurlara karşı ellerini güçlendirdikleri ve ABD'yi kendilerine destek vermeye ikna ettikleri için durumdan herhangi bir rahatsızlık hissetmezken, ABD de hem ticaret hem de İran'a karşı bölgede önemli bir savunma duvarı oluşturduğu gerekçesiyle bu karşılıklı bağımlılık ilişkisinden oldukça memnun görünüyor. Zira, Arapların Petro-dolarlarını yatırabilecekleri bir alan oluşturulmasıyla dünya ekonomisinin de genel dengesi korunmuş oluyor.
Günümüzde dünyanın en önemli silah alıcılarının neden Araplar olduğu ve ABD Silah Şirketleri'nin nasıl bu kadar kar edebildiği yukarıda açıklamaya çalıştığımız saadet zincirinin parçalarında gizli. Bu ticaret, dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkeleri olabilecek olan Arap Monarşileri'ni sahte bir refah içerisinde tutmaya muktedir görünürken, İran'a da korku salmaya yetecek bir argüman oluşturuyor. Fakat, şunu söylemeden geçmeyelim, İran Ordusu Arap Devletleri'nin bu güçlü silahlarına karşın hala çok avantajlı durumda. Bunun sebebi de, İran Ordusu'nun Arap Monarşileri'nin eğitimsiz ve savaşmayı iyi bilmeyen ordularına karşı çok ağır basıyor oluşudur. Zaten, bu nedenle ABD'nin bir yandan İran ile diplomatik anlamda bir çözüme ulaşmaya çalışırken diğer yandan da özellikle Suudi Arabistan Ordusu'nun eğitimine hız verdiğini ve bu ülkenin en önemli petrol yataklarına çok sayıda Amerikan Askeri yerleştirmeye başladığını görüyoruz.
Anlaşıldığı kadarıyla ABD, İran ile önünde sonunda askeri bir mücadeleye girebileceğini düşünüyor. Bu nedenle Körfez Bölgesi ve Arap Yarımadası'nda askeri faaliyetlere hız vermiş durumda. Arap Monarşilerine gönderilen silahlar aynı zamanda daha fazla kar ve hükümete destek anlamına da geliyor. Çünkü, petrol ve silah şirketleri ABD Siyaseti'nin temel direkleri konumunda bulunuyorlar. Petrol ve silah kartelleri daha çok Cumhuriyetçilerle içli dışlı olsa da Demokratlar için de bu şirketlerin lobi gücü çok önemli. ABD, 1991'de Körfez'de Saddam'a karşı saldırıya girişmeden önce uyguladığı politikaların aynısını İran'a karşı da uyguluyor gibi görünüyor ve bu durum diplomatik girişimlerin de bir sonunun olduğunu bize tekrar hatırlatıyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara