Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.975,32

Bist

10.125,46

Doğu sorununa Diyanet reçetesi

Geçen hafta Diyarbakır'da bir takım temaslarda bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Doğu'da en büyük ihtiyacın köylerde imamevi olduğunu söyledi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-13 08:02:00

Doğu sorununa Diyanet reçetesi
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, Diyarbakır izlenimlerini AKŞAM'la paylaştı. Bölge sorunlarının çözümüne ilişkin ilginç tespitleri olan Bardakoğlu, 'Din hayatın gerçeği. İyi yöneticiler bu gerçeği göz önüne almalı' dedi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, yurt ziyaretleri çerçevesinde geçen hafta Diyarbakır'a gitti. Bölge izlenimlerini AKŞAM'la paylaşan Bardakoğlu, ziyaretinin başka bir çalışmanın unsuru olmadığının altını çizdi, felsefi ve sosyolojik tespitler yaptı. Bölgenin sorunlarının sadece ekonomi ile çözülmeyeceğine dikkat çeken Bardakoğlu, 'Din hayatımızın gerçeklerinden biridir. 'Hayatımızın yegane gerçeğidir' demiyorum. Ama, iyi yöneticilerin bu gerçeği de göz önüne alması gerekir' diye konuştu.
Bardakoğlu, töre ve namus cinayetleri ile intihar ve aile içi şiddeti, belli bölgelerin 'alameti farikası' olarak görmemek gerektiğini vurgulayarak, 'Öğretmen taşımalı eğitimden köye sonra gitmiyor. Geriye imam kalıyor. Köyde imamevi olmayınca din görevlisini nasıl tutacaksınız? Doğuda en büyük ihtiyaç köylerde imamevi ihtiyacı. Öyle ya da böyle imamevleri yapmamız lazım' dedi.

Bardakoğlu'nun özel değerlendirmeleri şöyle:
BÖLGE İNSANI DİN GÖREVLİSİNE SAYGILI: Diyanet olarak biz sadece merkezde oturmayı değil, taşra ile uç noktalarda görev yapan görevlilerimizle bütünleşmeyi hedef edindik. Hem bizim projelerimizi bütün mesai arkadaşlarımız bilsin hem de biz onların sorunlarını yakinen tanıyalım diye. Bu toplantıları Türkiye'nin değişik yerlerinde yapıyoruz. Diyarbakır'da da bölge toplantısı yaptık. Bu toplantılarda mahallin din hizmetleri açısından sorunlarını, ihtiyaçlarını ele alıyoruz. Çünkü bölgeden bölgeye sorunlar, ihtiyaçlar değişiyor. Bu nedenle Diyarbakır ziyaretimiz başka bir çalışmanın unsuru değil. Orada müftülerle, emekli din görevlileriyle, mahalli din alimleriyle, ilahiyat fakültesi görevlileriyle buluştuk. Bölge insanı din görevlisine saygılı. Cuma namazında büyük bir ilgi vardı. Şahsımızdan ziyade makama yönelik.

ŞEHİR ALGILARINI TAHRİP ETMEYELİM: Şehirlerin belirli olaylarla gündeme gelmesi, insanların zihninde bir tereddüt meydana getiriyor veya farklı bir resim oluşuyor. Aslında hiçbir şehrimiz, insanımız o resme, olumsuz çizgiye, tasvire layık değil. Her şehirde münferit de olsa olumsuz şeyler olabilir ama onlardan hareketle şehirleri mahkum etmemek lazım. Bir futbol maçında bakıyorsunuz şehirler aleyhine tezahüratlar. Yıllar önce Kayseri-Sivas arasında böyle bir ayrışma yaşanmıştı. Hatalar insanlara aittir. İslamafobia'dan neden şikayet ediyoruz. Batıda bir Müslüman yanlış yaptığı zaman yanlış şahsına değil, dinine milliyetine mal ediliyor. Aynı şekilde şehir algılarını saptırmamamız, tahrip etmememiz lazım.

İSLAM KARDEŞLİĞİ: Sadece ekonomiyle sorunları çözeceğimizi iddia edersek yanılırız. Din hayatımızın gerçeklerinden biridir. Hayatımızın yegane gerçeğidir demiyorum. İyi yöneticilerin bu gerçeği de göz önüne alması gerekir. Bu gerçeği göz önüne alması için insanların dindar olması şart değildir. Din bu toplumun çok önemli olgularından, realitelerinden biridir. Özellikle din kardeşliği, İslam kardeşliği. Biz bunu toplumun hayrına yorabiliriz.

İMAMEVİ ŞART: Diyarbakır'daki toplantımızda iki önemli ihtiyaç ortaya çıktı. Bir, köylerde imamevinin olmaması. Doğuda en büyük ihtiyaç köylerde imamevi ihtiyacı. Köyde imamevi olmayınca köyde din görevlisini nasıl tutacaksınız? Köye gittiğinde başı sokacak bir evi yoksa köyde nasıl görev yapacak? Öyle ya da böyle imamevleri yapmamız lazım. Çünkü köye gönderdiğimiz tek kişi imam. Öğretmen taşımalı eğitimden sonra gitmiyor. Başkası gitmiyor. İmam kalıyor. İkincisi de yeni göreve başlayan din görevlilerimizin bölgenin Şafi fıkhına göre, bölgenin örf adetine göre bilgilenmeleri ve ona göre din hizmetini çeşitlendirmeleri gerekiyor. Mesela bölgede taziye kültürü çok oturmuştur. O önemli bir sosyal kaynaşmadır. İl müftülerimiz yeni göreve başlayanlara böyle bir adaptasyon eğitimleri verilmeli.

KURAN KURSU İHTİYACI: Üçüncü bir tespit de Kuran kurslarımız bölgede sadece Kuran okumayı öğretmiyor. Okuma yazmayı da öğretiyor. Temel dini bilgileri öğretiyor. Allah inancını, insan sevgisini öğretiyor. Temel milli manevi değerlerimizi aşılıyor. Özellikle kız Kuran kurslarımız toplumsal birlik, barış, dayanışma insanı insan olduğu için sevme düşüncesinin de yeşerdiği okullar.

NAMUS ALAMETİ FARİKA DEĞİL: Töre ve namus cinayetleri ile intiharlar konusunda bölgenin özel bir farklılığı olduğunu düşünmüyorum. Aile içi şiddet her yerde var. Bunu kırsal kesime, eğitim düzeyi düşük kesime mal edersek yanılırız. Nice diplomalılar var ki bu olumsuz örneklere rastlıyorsunuz. Batılılar bu olumsuzlukların sadece Müslümanlarda olduğunu iddia ederler. Batı'daki araştırmalarda aile içi şiddetin hayli yüksek olduğunu gösteriyor. İnsanın olduğu yerde sorun olur. Töre, namus cinayetlerinin aile içi şiddetin belli bölgelerin ve şehirlerin alameti farikası olarak görmek yerine umumi bir hastalığımız olarak teşhis etmek nerede varsa üzerine gitmek gerekir.

ALGILAMA ÖZÜRLÜSÜ: Diyarbakır'daki cuma vaazında cemaate 'Kur'anla buluşun Peygamber efendimizin sünnetiyle buluşun. Kuranı ve sünneti evinize misafir edin. Daha çok okuyun, anlayın. Televizyonu akşam olunca yarım saat az seyredin veya kapatın. Okuyun bilginizi artırın' çağrısı yaptık. Ama bu çağrıyı 'algılama özürlüsü' denecek tarzda 'Bir delinin kuyuya taş atması' şeklinde algılayanlar oldu. Diyanet İşleri Başkanı elbette insanları Kur'an okumaya çağıracaktır. Bizim bu çağrımız rahmet çağrısıdır. Karanlıklara ışık tutmadır. Bu ışıktan gözü kamaşanlar gözünü kapayabilirler.

Haber Ara