Dolar

34,8728

Euro

36,7570

Altın

3.042,79

Bist

10.142,10

Mübarek Valentine

Dünün “Hıristiyan adeti” ve “kapitalizm oyunu” Sevgililer Günü, artık muhafazakâr kesim için de aşk furyası. Ama bu günü kutlayanlar arttıkça onlara tepki gösterenler de artıyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-10 17:44:00

Mübarek Valentine
Adem Demir - Bahar Kader'in haberi...

Adalet ve Kalkınma Partisi(AK Parti) Isparta Milletvekili Mehmet Sait Dilek, geçen yıl Sevgililer Günü’nde eşine özel olarak tasarladığı bir tek taş yüzük hediye etti. “Sevgililer Günü’nü bu yıl da kutlayacağım inşallah” diyen Dilek, 14 Şubat’a sayılı günler kala, henüz ne alacağına karar verememiş. Yine eşine sevgisini vurgulayacak özel bir hediyenin peşinde. Dilek’e göre “bu tür günler sevginin gösterilmesi için bir fırsat ve insanlar bunu değişik şekillerde değerlendirebilir.”

Türkiye’de pek çok insan yıllardır Sevgililer Günü’nü kutluyor. Ama artık tıpkı Dilek gibi, önceleri “bu tür günlerin kapitalizmin dayatması olduğu ve tüketimle sevgi kavramının içini boşalttığını” savunan dindar muhafazakâr kesim de, son iki üç yıldır Sevgililer Günü’nü kutlayanlar kervanına katılmaya başlıyor. Adeta hayatın birçok alanından sonra “bu oyunda da artık varım” diyorlar. Evvela 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonra muhafazakâr kesimin sistemin içine girmesi ve zenginleşmesiyle alâkalı olan bu dönüşüm, farklı dinamikler de barındırıyor.

Aynı zamanda bir psikiyatr olan Saadet Partili Mehmet Bekaroğlu’na göre, iktidarla gelen zenginliğin sivriliklerini törpülediği muhafazakâr kesimdekiler, para harcama konusunda sisteme alternatif üretemedikleri için egemen kültürü taklit ediyorlar. “Toplumun diğer gruplarına ‘değiştik, sizin gibi olduk’ mesajı vermek için de Sevgililer Günü’nü abartılı kutluyorlar” diyor Bekaroğlu. Yine Müslüman dindar kesimden adının açıklanmasını istemeyen bir sosyolog, “endüstrinin içine giren İslami kesimin, markalarını pazarlamak için kapitalizmin taktiklerini kullandığını” savunuyor. Fehmi Koru’nun, Yeni Şafak Gazetesi’nde Taha Kıvanç müstear ismiyle yazdığı köşede 2 Şubat 2010 tarihinde kaleme aldığı “Bir yıla daha girdik” başlıklı yazıya bakılırsa, özel günlerle ilgili bu liberalleşme durumu Sevgililer Günü ile sınırlı kalmayabilir: “Vesile ne olursa olsun insanların hediyeleşmeleri aralarındaki bağı güçlendirir. Dindar insanların bu amaca yarayacak bayramları var. Fitre ve zekât, ayrıca kurban eti varsılın yoksula ‘hediyesi’ olarak görülebilir. Yıl boyunca kullanılacak işe yarar malzemelerin yılbaşında hediye edilmesinde de bir mahzur olduğunu sanmıyorum.”

Muhafazakârlar arasında Sevgililer Günü, yeni bir keşif sahası. Oysa üç yıl öncesine kadar, adını M.S. 270 tarihinde yaşamış bir peder olan Aziz Valentine’den alan Sevgililer Günü’nü çoğunlukla tüketim çılgınlığını tetikleyen bir Hıristiyan âdeti olarak görüyorlardı. Ancak devir değişiyor. Bugün muhafazakârlara ait kimi lüks oteller ve lokantalar, 14 Şubat’a özel etkinlikler düzenleniyor. Bazı AK Partili belediyeler bugüne özel aşk şiirleri yarışmaları tertip ediyor. Hatta yıllarca katı yayın politikasına sahip muhafazakâr gazeteler bile, “Sevgililer Günü Özel Eki” veriyor. Milyonlarca dolarlık bir pazara ulaşan Sevgililer Günü’nün muhafazakârlarca benimsenmesi, ilk bakışta basitmiş gibi görünen, ancak postmodern kültürün ana dönüşümün yaşandığı gündelik hayat üzerindeki etkisini fazlasıyla ortaya koyan bir örnek. Yaşam pratiğini değiştiren ve sosyal yaşam içinde daha etkin bir role soyunan muhafazakârların “Batı icadı” özel günlerle kurmaya başladığı ilişki, alım gücü çıtalarının yükselmesiyle doğru orantılı.

Örnekse, dindar kesimin uğrak yeri olan Ziya Şark Sofrası’nın eski ortağı Ramazan Bingöl’ün, şimdi adının baş harfleriyle anılan lokantaları, üç yıldır Sevgililer Günü’nde tıklım tıklım. Kendi deyimiyle, “eşleri veya sevgilileriyle Sevgililer Günü’nü kutlamak isteyen baş örtülü hanımlar sayesinde” bu yıl da benzer bir tablo bekleniyor. Bingöl, 14 Şubat’larda müşterilerini, kırmızı gül ve kalp şeklinde pastalar ikram ederek ağırlıyor. “Baş örtülü hanımlar 14 Şubat’ta, eşleriyle özel bir şeyler yapabilmek için bize gelirler çünkü rahat edeceklerini bilirler” diyor Bingöl.

Muhafazakâr kesimin yoğun yaşadığı İstanbul’un Fatih ilçesi, gündelik hayattaki değişimlerin kolayca gözlenebildiği yerlerdendir. İlçenin ana caddesi Fevzipaşa’da bulunan Selam Et Lokantası, birkaç yıldır 14 Şubat yaklaştıkça bambaşka bir kimliğe bürünüyor ve telefonla o gün için rezervasyon yaptıranların sayısı artıyor. Lokantada 6 yıldır çalışan Tuncer Deli, “muhafazakâr kesimin gençleri, Sevgililer Günü’nden neredeyse iki hafta önce bizi arayıp yer ayırtıyor” diyor. Yine Fatih’teki Buse Çiçekçilik’in sahibi Seçkin Selak, 14 Şubat’ta, belki bir ayda yaptıkları ciroyu bir günde yaptıklarını anlatıyor. Selak’a göre, Fatih gibi dindar bilinen bir yerde bile insanların Sevgililer Günü’nü böylesine kutlaması, kısmen daha az muhafazakâr yerlerde bu günün daha fazla kutlandığı anlamına geliyor olabilir. Yer Fatih de olsa, güne özel klişeler aynı: Çiçek, kalpli çikolata, tek taş. Ama seçenekler bunlarla sınırlı da değil. Deri ürünleri satan -isminin yazılmasını istemeyen- bir başka esnaf da, özel günlerde markalı ürünler soran tesettürlü bayanların arttığını söylüyor. Esnafa göre, Sevgililer, Anneler, Babalar günlerinin kutlanması ticaret açısından önemli olduğu gibi, dinen de bir sakıncası yok: “Peygamber Efendimiz hem hediyeleşmeyi, hem de ticaret yapmayı tavsiye ediyor. İkisi de bir anlamda sünnet” diyor adının açıklanmasını istemeyen esnaf.

Muhafazakâr kesimin, bu trend içinde kendine yol bulması ve kısmen yeni bir dil üretmesi giderek normalleşiyor. Sevgililer Günü’nün artık rahatlıkla kutlandığını, hatta kutlanmasının teşvik edildiğini ortaya koyan sayısız örnek var. Muhafazakâr kesimin yüksek tirajlı gazetelerinin “Sevgililer Günü Özel Eki” için ilk adımı 2007 yılında Yeni Şafak attı. Onu, Fethullah Gülen’e yakın yayın organı Zaman gazetesi takip etti. Zaman gazetesi geçtiğimiz yıl verdiği 16 sayfalık özel ekte, sevgililer için özel hediye seçenekleri kadar özel tavsiyelere de yer veriyordu: “Sevdiğinizi söylemekten kaçınmayın… Siz siz olun, sevdiğinizin sırlarını kimseyle paylaşmayın… Mutluluk için bu 14 öneriye dikkat…” Gerçek Hayat Dergisi’nden Ali Adakoğlu, “muhafazakâr gazetelerin bu tür ekleri vermelerini eleştirdikleri için söz konusu gazetelerin yöneticilerinden tepki gördüklerini” bile söylüyor.

Bir diğer ilginç örnek de AK Partili belediyelerin bu tür günlere yönelik organizasyonları. İstanbul’da Çekmeköy Belediyesi, “Sevgililer Günü’ne Özel” bir şiir yarışması düzenliyor. “Sevgini En İyi Sen Anlat” başlıklı şiir yarışmasında birincilik ödülü 2000 Türk Lirası. Yarışmada dereceye girenlerin bir ödülü de, romantik bir akşam yemeği olacak. Bu “Sevgi Yemeği”ne, şiirleri ilk 100’e girenler eşleri ile birlikte davet edilecek. (İlk 100 şiir, bir kitap haline de getirilecek). AK Parti Beşiktaş ilçe örgütü ise, geçen Sevgililer Günü’nde sokakta binlerce kırmızı gül dağıtmıştı. TBMM’de ve kabinede de bu günü kutlayanların sayısı artıyor. Geçmişte eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, eşi Ahsen Hanım ile Sevgililer Günü’nü hiç aksatmadıklarını söylemesi halen hatırda. “14 Şubat aynı zamanda doğum günüm. Bizim için çifte kutlama oluyor. Her zaman özel bir şey yaparız” diyordu Unakıtan.

Bir de madalyonun diğer yüzü var. Etki tepki çerçevesinde, Sevgililer Günü’nü kutlayanlar arttıkça onlara tepki gösterenler de çoğalıyor. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, bu tablonun “kimliğimizi ve kültürümüzü tehdit ettiğini” savunuyor. “Türkiye Müslümanları İslam’dan uzaklaşıyor. Müslümanlık konformizme boyun eğiyor. Müslümanlar ‘dava’larını kaybediyor. Mücahitlerin müteahhitlere, tasavvuf ehlinin tasarruf ehline dönüştüğü, herkesin masa-kasa-nisâ peşinde koştuğu, bunu yaparken şehvet-şöhret-rüşvet şeytan üçgeninde tutsak haline geldiği yeşil sermaye, abdestli kapitalistler zümresine dönüştü” diyor Kırbaşoğlu. İslamcı yazar İhsan Eliaçık da, benzer düşünüyor. “Yeni sınıfın ideolojisi” isimli makalesinde Eliaçık, “Kanımca, kariyerizm, konformizm ve kapitalizm değil Müslümanlığın, insanlığın baş belası bir hastalıktır” görüşünü savunuyor. Sevgililer Günü’nün gül hediye edilerek kutlanması, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan’a göre de “yozlaşmanın belirtisi.” Erdoğan, “Gül, Peygamberi simgeler. Olayı gül ile meşrulaştırdıktan sonra arkasından başka şeyler geliyor. Böyle bir anlayış olabilir mi” diyor.

Ama hayat devam ediyor. Facebook üzerinde kurulan Sevgililer Günü gruplarında, eşlerinin ve sevgililerinin bu özel günü unutup kutlamamasından şikâyet eden kadınlar arasında hatırı sayılır oranda baş örtülüler de var. Bazıları, sanal panolara “Kocama Sevgililer Günü’nü nasıl hatırlatmalıyım” yazarak hemcinslerinden akıl almaya çalışıyor. Türbanlı da olsa kadın kadındır; özel bir anda unutulmamak ve diğer kadınlar gibi kendini özel hissetmek istiyorlar. Vakit Gazetesi yazarı Sibel Eraslan da bu tür kutlamaları dini bir gün olmaktan ziyade, kapitalizmin bir tür alışveriş keşfi olarak görüyor. “Modern çağ, ruhu ve tinsel olanı o kadar çok reddetti ki, artık kalp dediğimiz şey, alınıp satılan bir eşyaya dönüştü” diyor Eraslan. Haklı olabilir. Ancak adını vermek istemeyen otuz yaşındaki türbanlı bir kadının beklentileri farklı. “İki çocuk annesiyim ve eşim bütün gün çalışıyor. Akşam olunca da çocuklarla vakit geçirdiğimiz için yalnız kalamıyoruz. Kendimi ihmal edilmiş hissediyorum. Bu yüzden eşim Sevgililer Günü’mü bir hediyeyle kutladığında bana değer verdiğini ve sevdiğini hatırlıyorum.” Dindar muhafazakâr kesimde yeni ayrışma sahası, bu Sevgililer Günü oldu. Bir sonraki konu yılbaşı olabilir.

Kaynak: Newsweek Türkiye

Haber Ara