Dolar

34,8824

Euro

36,5647

Altın

3.008,90

Bist

10.058,63

Erbakan neden Konya'yı seçti?

Erbakan Siyasi hayata nasıl ve ne zaman girdi? Demirel'le fikir ayrılığı nasıl ve nerde başladı? Erbakan siyaset sahnesine çıkarken neden Konya'yı tercih etti? İşte cevapları:

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-10 11:33:00

Erbakan neden Konya'yı seçti?
Ajans5.com'un Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'la gerçekleştirdiği röportaj serisi devam ediyor.

Türkiye'nin kalkınması neye bağlı? Erbakan Siyasi hayata nasıl ve ne zaman girdi? Süleyman Demirel'le fikir ayrılığı nasıl ve nerde başladı? Erbakan Siyaset sahnesine çıkarken neden Konya'yı tercih etti...

İşte bütün bu soruların cevabı...

Türkiye’nin kalkınması tarımın ve sanayileşme ile mümkündür

Efendim Başbakanlığınız döneminde Trabzon’da bir bakanlar kurulu toplantısı yaptınız. Bir mitingle altın dönemini yaşayan fındığın fiyatını açıklamıştınız. Ve o gün akşam da Trabzon’da iş adamları ve eşrafla yemekli bir toplantıya katıldınız. Orada da, Odalar Birliği sürecinden başladığınız, Anadolu’da kalkınma ve sanayileşme hamlelerinden bahsederek, siyasete katılma sürecinizi anlatmıştınız. Bu süreci ve yaşadıklarınızı kısaca özetleyebilir misiniz?


Şimdi biliyorsunuz. Bendeniz oldukça önemli bir süre Almanya’da bulundum. Kalkınmış bir ülke olarak Almanya’yı yakinen görmek fırsatını elde ettim. Dikkat ederseniz Almanya’da büyük sanayi şehirleri, Munih, Stuttgart, Essen diğer hangisini sayarsanız sayın, bunlar büyük ovaların ortasındaki şehirlerdir. Neden bu bir tesadüf değildir? Çünkü uzun yıllar tarımla yaşayan Almanya’da köylü zaman içinde tarımdan kâr etmiş. Ve yastığının altında para biriktirmiş, imkân biriktirmiş. Bizde ise köylü borç senedi biriktiriyor. Tarımdan kâr edemiyor, gereken tedbirler, destekler verilmediği için. Şimdi o birikmiş olan parasını getirmiş, tezgâh yapmış, fabrika kurmuş, sanayileşmiş, sanayide hem insan çalıştırıyor, hem de para kazanıyor. Şimdi Almanya’da bir küçücük beldeye giderseniz orada bir sanayi tesisi görürsünüz. O sanayi tesisi beldeye otel yapmış kendi müşterileri için, lojmanlar yapmış caddeler açmış, çeşitli tesisler kurmuş, bir sanayi tesisi beldeyi kalkındırmış, beldeyi mamur hale getirmiş.

Bize gelince koskocaman milyonluk Diyarbakır’ımızı bir helikopterle dolaşın, ne göreceksiniz? Bir defa tarım para etmiyor. E, bu bir milyonluk insan neyle geçinecek? Buna sanayi lazım. Diyarbakır’ın bütün tesislerini biz kurmuşuzdur. ETBALIK Kombinası dâhil, efendim süt fabrikası, ağır makine fabrikası, TEMSAN. Bütün bunların hepsini ne varsa doğuya yararlı, ağırlık olarak biz kurmuşuzdur. Bütün bunları biz yaptık, neden? Çünkü buradaki bir milyon kardeşimiz geçinecek. Tarımdan geçinme imkânı olmayınca, sanayiden geçinecek.

İş gücü bir ülkenin en büyük zenginlik kaynağıdır

Gidiyorsunuz helikopterle uçarken, kalenin üzerinden geçiyorsunuz Diyarbakır’a girerken, kalenin arkasındaki o sokaklarda, o caddelerde binlerce işsiz insan dolaşıp duruyor. Hâlbuki iş gücü bir ülkenin en güzel potansiyeli, en güzel imkânıdır, en güzel zenginlik kaynağıdır, adam olur, onu kullanacak olursanız. Bu sebepten dolayı Türkiye’nin kalkınması hem tarımın gelişmesi hem de sanayileşme ile mümkündür. Bu sebepten dolayı Türkiye sanayide geri bıraktırılmıştır.

Süleyman Demirel’le fikir ayrılığı Odalar Birliğinde başladı

Biz biliyorsunuz ki sanayileşmiş bir ülke olmak için, toplu iğne dahi yapılmayan bir dönemde ilk motor fabrikasını kurduk. Gümüş Motor Fabrikası bütün parçaları, yüzde yüz parçaları Türkiye’de yapılan, projesi Türkiye’de çizilmiş olan bir üretim yapmaktadır bugün hala. 40 seneden beri. Şimdi tabi bunun Türkiye’nin her yerinde teşvik edilmesi lazım gelir. Onun için biz Gümüş Motor Fabrikası’ndan tüm sanayici arkadaşlarımızın ricası üzerine odalar birliğine geçtik. Odalar birliğinde bir baktık ki; dövizlerin dağıtımı olsun, kredilerin dağıtımı olsun hep İstanbul’da bir işbirlikçi zümreye veriliyor. Zavallı Anadolu hep sömürülüyor. Bu böyle olmaz dedik ve Demirel’le böylece aramızda fikir ayrılığı oldu. O bu adamlara verilmesini istiyor, biz ise Anadolu’nun kalkınmasını istiyoruz.

Siyasete neden Konya’dan girdi?

Bu mücadele millet tarafından bilinmektedir. Bu mücadelede sonunda seçim yapmayacaksınız dedi, biz kanuni emir olarak seçim yaparak genel başkan olduk. Milletimizin desteği ile. Çünkü millet bizim ne istediğimizi biliyor. Ve Türkiye bir kalkınma hamlesi içine girmişken, çok çok kıymetli tesisleri teşvik ettik, bu sefer dövizlerin dağıtımı görevini odalar birliğinden aldı. O zaman biz de siyasi sahada mücadele etmek mecburiyetinde kaldık. Ve Konya’ya gittik. Konya’da bir hafta on gün çalıştık. Bakınız o gün gazetelerde bir manşet; “Şu gün Demirel Van’a gidecek.” Dediği gün Demirel Van’a gitmedi, Konya’ya geldi. Neden? Dediler ki, “Sen Van’ı Man’ı bırak Türkiye yanıyor. Bu Erbakan gitti Konya’yı aldı. Buralar bir bir elinden çıkacak yangını söndür.”

Hocam Konya neden ilk tercihiniz oldu?

Çünkü Konya Anadolu’daki ilk merkezdir. Selçuklu merkezidir. Bizim davamızın sembolüdür. Belde-i muhayyere’dir. Yani Efendimiz (s.a.v)’e teklif edilen üç şehirden biridir. Habibim hangi şehri istersin, Medine mi, Şam mı, Konya mı dediği zaman, Efendimiz (s.a.v) fakiri çok olduğundan Medine’yi seçmiştir. Ama hangisini istersin teklifi arasında Konya’nın bulunmuş olması tabiî ki çok büyük bir şereftir. Büyük Selçuklu payitahtıdır. Haçlı seferlerini püskürten merkezdir. Yani işbirlikçileri püskürtmüş. Konya’nın manası çok büyük. Mevlânâ’nın şehri. Bu itibarla Besmeleyi Konya’dan çektik. Muhyiddin’i Arabî Hazretleri 1000 sene önce Fütuhatı Mekkiye kitabında, ‘İnsanlık fetret dönemine girecek ve kurtuluş Konya’dan başlayacaktır’ buyuruyor. Bu itibarla Konya’nın özelliği vardır. Bu özelliğe dayanarak çalışmalara oradan başladık.

Erbakan’dan Demirel’e cevap: Kuşun canlısını istiyoruz

Kısa bir zaman içerisinde bu haberler gitti, Demirel çıktı geldi. Halkı topladı ve bir miting yaptı. Bu mitingde takriben söyledikleri şunlar:” Ey Konyalılar bu Erbakan benim sınıf arkadaşımdır. Ben kendisini severim. Ama buraya gelmiş sizi aldatıyor. Size gelmiş ben dine hizmet edeceğim diye sizi aldatıyor. Dinin hizmet edilecek nesi var? Camileriniz açık değil mi, mevlit okuyorsunuz karışıyor muyuz, namaz kılıyorsunuz karışıyor muyuz? Dinin hizmet edilecek bir şeyi olsa biz yaparız. Sorun kendisine bakalım ne yapacakmış, ne istiyormuş?” Ne istediği sorun demiş gitmiş.

Biz o gün miting yapmış dönüp gelirken; O’nun Konya ovasına gelip miting yaptığından haberimiz yok. Yarı yolda arabayla geldiler. Geldi bunları bunları söyledi dediler. Ve birde el ilanı dağıtmışlar. ‘ Bu akşam Şeker Kahvesi’nin önünde Erbakan Demirel’e cevap verecek’ diye.

Emri vaki ile karşılaştık. Geldik bir de baktık ki, ooo, Şeker kahvesinin önünde bir kalabalık var, iğne atsan yere düşmüyor. Gündüz ki kalabalığın üç misli toplanmış. Ne cevabı verecek diye. Geldik halkın önüne çıktık dedik ki, ey ahali siz buraya neden toplandınız? Size bir el ilanı verdiler. Ne dediler, Erbakan, Demirel’e cevap verecek. O halde benim vazifem bu cevabı vermek. Neyin cevabını vereceğim, sorduğu sualin. Ne sordu? Siz dinlediniz bana da yolda gelip anlattılar. Sorduğu şey ne istiyor diyor? Şimdi vereceğim cevabı dikkatle dinleyiniz. Bakınız Demirel’in dediği gibi, Demirel’i avucumun içi gibi bilirim. Her zamanki polemiklerinden bir tanesini yapıyor. Asıl sizi o aldatmaya çalışıyor. Neden mi? Çükü bugün geldi size ne dedi? ‘Namaz kılıyorsunuz karışıyor muyuz, oruç tutuyorsunuz karışıyor muyuz, camiler açık değil mi, daha ne istiyorsunuz’ dedi. Şimdi ben ne istediğimizi size bir misalle anlatacağım. Avcılar güzel bir kuş avladıkları vakit, onu muhafaza etmek isterler. Renkli güzel, kaybolmasın. Ne yaparlar? İçini temizlerler ve saman doldururlar. Misafir odasının başköşesine koyarlar. Okullarda, müzelerde vardır.

Demirel bugün geldi bize saman dolu bir kuş gösterdi. Dedi ki camiler açık değil mi, bu kuşun gözü yok mu? Var. Gagası yok mu? Var. Kulağı yok mu? Var. Kuyruğu yok mu? Var Kanadı yok mu? Var. Ne istiyormuş? Tek kelime ile: Biz bunun canlısını istiyoruz. Saman dolusunu değil. Bu söz bugün daha büyük bir önem kesbediyor. Diğer sözler gibi. Neden? Efendim Suriye ile vizeleri kaldırdık. Ticareti arttırıyoruz. Ne bunlar ya? Bunlar saman dolu bir kuş. ABD, Türkiye’de halk Müslümanlık istiyor. Saadet Partisi’ne kaymasın, AKP’ye oy versin istediği için bunlara müsaade ediyor. Sen Suriye’de vizeleri kaldırdın, gerçekten İslam kardeşliğine dayanan bir birlik kurma aşkında mısın? Yoo. Bunlar ne bunlar, saman dolu kuş. Şimdi, halkın bu gerçeği anlaması lazım.

Ne konuşuyoruz biz? İşte Konya’da başlayan bu mücadele bugün devam ediyor. Yani halk aldatılmayacak. Halk İsrail’e vilayet olmayacak, bağımsız olacak, vatan millet bütün olacak, dış güçlerin oyununa gelmeyeceğiz ve aynı zamanda Türkiye önder bir ülke olacak, Yeni Bir Dünya’yı kuracak. AB’ye girmeyecek, İslam birliği kuracak. Yeni bir dünya kuracak. Çünkü AB bir Hıristiyan medeniyetidir. İslam medeniyeti ile mukayese bile edilemez. Bunların, AKP’nin, CHP’den bir farkı yoktur temelde. Ne diyorum biliyor musunuz? O teferruatı bırakın siz. KDV’yi 11 yapacakmış, 12 yapacakmış. Avrupa Birlikçi mi ikisi de? İslam medeniyetini bırakacağım, Hıristiyan medeniyetine gireceğim. İkisi de Siyonizm’in faizci kapitalist sisteminin bekçisi mi? Hiç bu düzeni değiştireceğim diye bir söz duyuyor musunuz ağızlarından? İkisi de vergiyi, faizi toplayıp götürüp, faiz diye dış güçlere ödüyor. Dış güçlerin, emperyalizmin tahsildarı. Ne fark var aralarında? Ne diyorum, 40 sene evvel? Şuur..Kuşun canlısı demek; Türkiye’yi lider ülke yapma şuuru demek. Bu şuurun olması lazımdır demişiz. Bu gün bu söz her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bütün bunlarla neyi açıklıyorum size? Sualinizin cevabını. Yani bütün bu mücadelemiz; Türkiye’yi lider ülke yapmak, yeni bir dünya kurmak ve bütün insanlığa saadet getirmek.
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara