Dünya basınında bugün
Dünyada meydana gelen olaylarla ilgili gazete ve dergilerde yer alan haber yorum ve analizler...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-08 13:59:00
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, zenginleştirilmiş uranyum üretilmesi için İran Atom Enerji Kurumu’na talimat verdiğini açıkladı.
Ahmedinejad, diğer yandan Batı ile diyalog kapısının açık olduğunu da söyledi.
Tahran’ın nükleer programına ilişkin anlaşmazlıkta Batı ülkeleri ile pazarlıklar devam ederken, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Batı’ya meydan okuyan bir açıklama yaptı.
İran Atom Enerji Kurumu’na yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretilmesi talimatı verdiğini kaydeden Ahmedinejad, İran’ın lazer teknolojisiyle uranyum zenginleştirme olanaklarına sahip olduğunu dile getirdi.
Batı ile diyaloğa devam edecekleri mesajını da veren Ahmedinejad, karşılıklı görüşmeler için kapının hala açık olduğunu ifade etti.
İran Cumhurbaşkanı, "Batı ülkelerine görüşmeler için 2-3 ay zaman tanıdık. Ancak onlar yeni bir oyun oynamaya başladılar, bu yüzden uranyum zenginleştirme faaliyetlerine başladık’’ dedi.
Amedinejad’ın bu sözlerine ilk tepki Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı Robert Gates’den geldi.
Gates, uluslararası toplumu İran’a daha sert tavır almaya çağırdı.
Ahmedinejad’ın, lazer teknolojisinin yardımıyla zenginleştirilmiş uranyum üretimine başlayacakları açıklamasının dikkat çekici olduğunu kaydeden Gates, Tahran’a uygulanan yaptırımların ağırlaştırılmasından başka çare olmadığını belirtti.
Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı John Kerry’nin ise tepkisi çok daha sert oldu.
Kerry, İranlı yetkililerin, sadece çatışma ve gerginlikten anladığını öne sürerek İran’ın aradığını bulma yolunda ilerlediğini söyledi.
Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ise daha önce Batı ülkeleri ile anlaşmaya yakın olduklarını açıklamıştı. Mutteki yakında, nükleer yakıt karşılığında zenginleştirilmiş uranyumun yurtdışına üretilmesine ilişkin anlaşmaya varabileceklerini belirtmişti.
Ancak Batı ülkeleri, İran Dışişleri Bakanı’nın yaptığı bu açıklamaya kuşkuyla yaklaşıyor.
İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ile görüşen Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Yukiya Amano da İran’ın, hiçbir yeni öneri getirmediğini vurguladı.
New York Times Gazetesi ABD’nin Başkenti Washington’un Yüzyılın En Sert Kışını Yaşadığını Duyuruyor
Üç gündür aralıksız yağan karın hayatı tamamen felç ettiğini yazan gazete, kent merkezinin de adeta bir kayak merkezine dönüştüğünü belirtiyor.
Kar kalınlığının yer yer 60 santimetreyi geçtiği başkentte, yüz binlerce kişi elektriksiz kaldı, bazı bölgelerde ısınma sorunu yaşandı, çevre yollarda buzlanma nedeniyle kazalar oldu.
Kentte, bazı ağaçlar fırtına nedeniyle devrilirken, uçak, tren, metro ve otobüs seferlerinin iptal edildiği veya aksadığı görüldü.
Uzak mahallelerin merkezle irtibatının neredeyse kesildiği başkentte, ana caddeler bile karlarla kaplandı.
Caddelerden araçlar geçmekte zorlanırken, evden çıkılmaması uyarısına rağmen, bazı Amerikalılar kayak malzemelerini alıp, cadde ortasında kaydı.
Amerikalılar, Kongre binasının önündeki bahçeyi de kayak merkezine çevirdi.
Çocuklarıyla birlikte kayan, kardan adam yapan Amerikalılar, tüm zor koşullarına rağmen yoğun kar yağışının keyfini de çıkardı.
Washington’da, kar kalınlığının 75 santimetre ile en yüksek düzeye 1922 yılında çıktığı, şu anki kar yağışının ise o dönemden bu yana görülen en şiddetli yağışlardan biri olduğu belirtiliyor.
The Independent Gazetesi, İngiltere’de Hükümetin Öğrenci Vizesini Zorlaştırdığını Duyuruyor
İngiltere’de hükümet, ülkeye öğrenci vizesiyle giriş koşullarını zorlaştıracak adımlar atmaya hazırlanıyor.
İçişleri Bakanı Alan Johnson, planın gerekçesini bazı kişilerin öğrenci vizesi mekanizmasını ülkede yasadışı kalmak için istismar etmesi olarak açıkladı.
Johnson’a göre, İngiltere’ye öğrenci vizesiyle gelenlerin yüzde 30’u, üniversite diplomaları almalarını sağlayacak programlar yerine kısa dönemli kurslara devam ediyor.
Yeni kurallar, başvuru sahiplerine ileri düzeyde İngilizce bilmeleri koşulu getirecek; daha önce başlangıç düzeyinde İngilizce yeterliydi.
Öte yandan İçişleri Bakanlığı, bu yıl verilecek öğrenci vizesi sayısının daha önceki yıllardan onbinlerle ifade edilecek sayıda daha az olacağı haberlerini ise doğrulamadı.
Bir yetkili, öğrenci vizelerinin gözden geçirilmesi uygulamasına kasım ayında başlandığını, İngiltere hükümetinin 2008 ve 2009 yıllarında 240 bin öğrenci vizesi verdiğini açıkladı.
İngiliz hükümeti Nepal, Hindistan ve Bangladeş’ten başvuru sayısındaki ciddi oranlarda artması ardından geçen hafta bu ülkelerde öğrenci vize başvuruları almamaya başladı.
Alan Johnson, İngiltere’nin meşru biçimde eğitim görmek için bu ülkeye gelmek isteyenlere açık olduğunu belirterek şunları söyledi:
’’Yüksek öğrenim konusunda en çok rağbet gören ikinci ülkeyiz. Bu nedenle alacağımız önlemlerde dikkatli olmalı, ülke ekonomisinin 5 ila 8 milyar sterlinlik bölümünü oluşturan bu alanda hasar vermemeliyiz.’’
Yeni düzenlemelere göre, Avrupa Birliği dışından İngiltere’ye gelen üniversite öğrencilerinin iyi derecede İngilizce bilmeleri gerekecek.
Ayrıca lisans düzeyinin altında eğitim gören öğrencilere, daha önce olduğu gibi yarı zamanlı-20 saat değil, 10 saat çalışma izni verilecek.
6 aydan kısa dönemli kurslar için ülkeye gelmek isteyenlere, bakmakla yükümlü oldukları kişiyi yanlarında getirmelerine izin verilmeyecek.
Pravda Gazetesi, Hindistan’ın, Nükleer Kapasiteye Sahip Uzun Menzilli Füze Denemesi Yaptığını Duyuruyor
Hindistan Savunma Araştırmaları ve Geliştirme Kurumu’ndan yapılan açıklamada, Hindistan’ın, Asya ve Ortadoğu’nun büyük bölümünü vurabilecek menzile sahip nükleer kapasiteli bir füzeyi başarıyla denediği kaydedildi.
Hindistanlı Yetkililer, bu denemenin uzun menzilli Agni 3 füzesi ile ilgili 4’üncü deneme olduğunu belirtti.
2006 yılında yapılan ilk deneme başarısız olmuş, ancak sonraki iki deneme başarıyla sonuçlanmıştı.
Agni 3, Çin’in önemli kentleri ile Ortadoğu’daki hedefleri vurabilecek 3 bin kilometrelik menzile sahip.
Sol Eğilimli Haaretz Gazetesi, İsrail’in Tarafsız Soruşturma Yapmamakla Suçlandığını Yazıyor
İsrail, Gazze saldırıları ile ilgili tarafsız bir soruşturma yürütemiyor. Merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün tespiti bu yönde. Örgüt, Hamas’ın ilettiği raporları ise halen inceliyor.
Birleşmiş Milletler İsrail’in Gazze’yi hedef alan saldırılarında hem İsrail’in hem de Hamas’ın savaş kurallarını ihlal ettiğini savunmuştu.
İki taraf da iddiayı reddetmiş, bunun üzerine uluslararası örgüt, İsrail’den ve Hamas’tan savaş suçu işlendiğine dair soruşturma yürütmelerini istemişti.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve Hamas’ın İsrail’in güneyini hedef alan roket saldırılarında, bin 400 Filistinli ve 13 İsrailli hayatını kaybetmişti.
Gazze saldırıları, sadece İsrail ile Suriye arasındaki barış arayışlarını değil İsrail-Filistin barış görüşmelerini sekteye uğratmıştı.
İngiliz gazetelerinin sayfalarında diğer haberlerin yanında, Ukrayna seçiminin sonucu, Yunanistan'daki ekonomik kriz ve Toyota'nın geri çağırdığı araçlara ilişkin gelişmeler yer alıyor.
Ukrayna'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde sandık çıkış anketlerine göre Başbakan Yulya Timoşenko'nun rakibi ve Moskova yanlısı bir lider olarak görülen Viktor Yanukoviç'in zafere yakın görünmesi Guardian'da geniş bir şekilde işleniyor.
Guardian şöyle yazmış:
"2004 yılındaki Turuncu Devrim'in kötü adamı rolündeki Yanukoviç, muhteşem bir dönüş yapacağa benziyor. 2004 yılındaki seçimin aksine, bu kez uluslararası gözlemciler seçimde ciddi bir usulsüzlük kanıtı görülmediğini söylüyor. Turuncu Devrim'in başarısızlıkla sonuçlanıp sonuçlanmadığı konusunda ise farklı görüşler var."
"Kiev'deki Uluslararası Demokrasi Enstitüsü'nden Sergey Taran, Turuncu Devrim'in başarısız olduğuna inanmıyor. 'Devrim Viktor Yuşçenko veya Timoşenko ile ilgili değildi. Nasıl bir toplum istendiği, seçim özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve Avrupa ile bütünleşme ile ilgiliydi. Bu açıdan Turuncu Devrim işe yaramıştır' diyor."
"Taran'a göre, kazandığı kesinleşirse Yanukoviç'in önündeki başlıca görev, krizin vurduğu Ukrayna ekonomisinin büyük ölçekli liberal reformlardan geçirilmesi olacak."
"Romancı Andrey Kurkov'a göre ise Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko söz verdiği reformların hiçbirini yerine getirmediği için, Turuncu Devrim zaten hiç başlamamıştı."
"Yanukoviç döneminin anahatları ise belli. Yanukoviç, Ukrayna'nın Kremlin ile gerilen ilişkilerini geliştirecek, Rusya'nın başağrısı olan NATO üyeliğini gündemden çıkaracak ve Rusya'nın Kırım'da üslenen ve 2017 yılında süresi dolacak Karadeniz filosunun kira sözleşmesini uzatacak."
Yunanistan krizi
Daily Telegraph gazetesinin İş Dünyası ekinde manşette Yunanistan'daki ekonomik kriz var. Manşet: "Yunanistan ve Avrupa için kritik hafta"
Kanada'da haftasonunda yapılan G7 zirvesinden sonra konuşan Amerikan hazine bakanı Tim Geithner, Avrupalı mevkidaşlarının krizin büyük bir özenle yönetileceği konusunda kendisini temin ettiklerini söylüyordu.
Avrupalı liderler Perşembe günü Brüksel'de biraraya gelerek Euro bölgesinin 11 yıllık ömründe gördüğü en ciddi krizi ele alacaklar.
Financial Times gazetesinde ise bugün Wolfgang Münchau imzalı yorumda Avrupa Birliği'nin Yunanistan'daki ekonomik krizi IMF'nin müdahalesi olmadan çözmesi gerektiği görüşü yer alıyor. Yorumdan bazı satırlar şöyle:
"Yunanistan'ın parasını devalüe etme gibi durumu yok. IMF destekli programlar ise para biriminin devalüe edilebildiği durumlarda daha çok işe yarıyor."
"Çünkü aksi takdirde alınan önlemler ağırlıkla ücretlerde kesinti ve acımasız bir mali kemer sıkma politikasını gerektiriyor. IMF devreye girecek olursa Yunanistan'ın da Arjantin ile aynı yola girmesi muhtemel."
"Ama Euro bölgesi kendi sorunlarını kendi çözse daha iyi olur. Bu yüzden de bu Perşembe günü yapacakları özel ekonomi zirvesinde AB liderleri ufak tefek mikro ekonomik reformları tartışmaktansa bu krize odaklanmalıdır."
'Toyota, Prius'u da çağıracak'
Times'ın manşetinde ise Toyota yer alıyor. Firmanın hibrit otomobil modeli olan Prius'u da fren arızası nedeniyle geri çağırmaya hazırlandığını yazıyor gazete.
"Toyota, yeşil otomobil devriminin lideri olan elektrikli hibrit modeli Prius'u bütün dünyada utanç verici bir şekilde geri çağırmaya hazırlanıyor."
"Dünyanın en büyük otomobil üreticisi olan Toyota, 300 bin Prius sahibine bu hafta araçlarının fren sisteminin buzlu yol koşullarında ya da bozuk yollarda sorun çıkarabileceği uyarısında bulunacak."
"Mayıs'tan bu yana Japonya'da yaklaşık 170 bin, ABD'de 100 bin, Avrupa'da ise 30 bin adet Prius satılmıştı."
Independent gazetesi de 100'ü aşkın Amerikalı Prius kullanıcısının, araçtaki bilgisayar kontrollü fren sistemi ile ilgili şikayette bulunduğunu yazıyor.
Firma, ABD'de bu hafta 60 saniyelik televizyon reklamları yayımlayarak 50 küsür yıldır emniyetli ve güvenilir araçlar ürettiği mesajını verecek.
Toyota'nın geri çağırdığı araçların marka imajına verdiği zarara ilişkin kaygısının bir diğer göstergesi de İngiltere'de geçen hafta gazetelere verdiği tam sayfa ilanlardı.
Fransızca mücadelesi
Financial Times'da bugün Fransa'nın İngilizcenin uluslararası kuruluşlarda egemen dil olmaya başlaması karşısında almayı düşündüğü önlemler de yer alıyor. Şöyle yazmış gazete:
"Paris, Fransızcanın diplomasi dili olarak kalması için söz muharebesi ilan etti. Bunun nedeni kısmen, Kasım ayında AB'nin dış politika lideri olarak atanan İngiliz Catherine Ashton. Bir zamanlar üst düzey bir Avrupalı yönetici için Ashton gibi tutuk bir Fransızcaya sahip olmak düşünülemezdi bile."
"Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Fransızca'nın desteklenmesinden sorumlu özel temsilcisi, eski başbakan Jean-Pierre Raffarin, BM ve AB gibi kurumlarda bu konuda faaliyette bulunuyor."
Münih'teki Uluslararası Güvenlik Konferansı kapsamındaki İran-Batı çekişmesi ve Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Joachim Löw'le Federasyon arasındaki sözleşme krizi, bugünkü Alman gazetelerinin ana yorum konuları.
Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanya’nın da aralarında bulunduğu Batılı ülkelerin, İran ile olası bir nükleer anlaşmazlığın, mevcut krizli durumu daha da tırmandıracağını kavramaları gerektiğini belirtiyor. Gazetenin yorumu şöyle devam ediyor.
“Tahran, Batılı ülkelere bu defa da yine oyun oynadı. Bu durumda sabır elbette önemli ama, Batı'nın bu konuda baştan beri aldığı pozisyona sadık kalması da bir o kadar önemli. O pozisyon şudur: İran’ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma hakkı vardır, ancak nükleer silahlara sahip olması kabul edilemez. Bu kapsamda 2010 yılı, Batılı ülkeler topluluğu açısından ve de İslamcı terörü ve kitle imha silahları üretimini kabullenmek istemeyen tüm diğer ülkeler için bir sınav niteliği taşıyacak.”
Bavyera’da yayımlanan Münchner Merkur gazetesi, Münih’teki Uluslararası Güvenlik Konferansı’nda geleneksel olarak farklı görüşlerin açıkça dile getirildiğini ve sonuçta dünya politikasının bir haritasının çıkartıldığını belirtiyor. Ancak gazete bu defaki haritanın alarm sinyalleri verdiğini, bunun da İran ile nükleer anlaşmazlıktan kaynaklandığını vurguluyor. Yorumun devamını okuyoruz:
“Tahran’ı eleştirenler, bu konuda asgari bir birliktelik sağlayamadıkları, Rusya İran ile ticari ilişkilerini uluslararası güvenlikten daha fazla önemsediği sürece ve Çin kendisini, Molla rejiminin bir anlamda himayecisi konumunda gördüğü müddetçe Tahran'daki gözü kara rejim, durumu bir oldu-bittiye ya da İsrail’i son kozunu oynama noktasına getirene kadar poker oynamaya devam edecektir. Sonuçta Münih’ten çıkacak mesaj, iki şer arasında seçim yapmak anlamına gelebilir.”
Stuttgarter Nachrichten gazetesinin yorumu ise Alman Futbol Federasyonu içindeki iktidar mücadelesiyle ilgili. Gazete, Alman Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Joachim Löw ile takım menejeri Oliver Bierhoff’un sözleşme yenilemele görüşmeleri kapsamındaki çekişmenin realiteden uzak, futbolla ilgisi olmayan, sadece hırs, iktidar ve para eğilimlerinin su yüzüne çıktığı bir kavgayı gözler önüne serdiğini belirtiyor. Yorumda şu satırlar göze çarpıyor:
“Her iki tarafın neden olduğu imaj tahribatı bile, bu tartışmaya katılan tüm tarafları kapının önüne koymak için yeterli bir gerekçe. Eski Alman Futbol Federasyonu Başkanı Gerhard Mayer-Vorfelder döneminde de bu kuruluş her zaman olumlu bir tablo çizmemişti. Ancak şimdiki Başkan Theo Zwanziger yönetiminde federasyon gittikçe daha fazla entrika standına dönüşmekte.”
Aynı konuda Frankfurter Neue Presse gazetesinde de şu görüşlere yer veriliyor:
“Alman Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Joachim Löw, Alman Futbol Federasyonu için şimdiye kadar kaydettiği başarılar dolayısıyla neredeyse vazgeçilmez bir unsurdur. Takım menajeri Oliver Bierhoff içinse aynı şeyler söylenemez. Eğer Löw gerçekten de kendisinden feragat edilebilecek Bierhoff ile birlikte daha pahalı bir pakete satın alınacaksa, o zaman ikisine de yol verilebilir. Hele hele Dünya Kupası'nda istenilen başarı elde edilemezse...”
Kaynak: TRT - BBC - DW
SON VİDEO HABER
Haber Ara