Üç Mesele’den İsmet Özel meselesine
Son zamanlarda yaptığı çıkışlarla tartışma meydana getiren İsmet Özel'in sözleri onu takip edenleri de ikiye böldü. Timetürk yazarı Kasım Tiryaki, Özel'in geldiği noktayı bakın nasıl özetliyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-04 17:38:00
İsmet Özel bir şair, düşünür, filozof, sosylog, siyaset bilimci... Ancak şiiriyle ön plana çıkan taş gibi bir kalem o. Bu yüzden de her kesimden okuyucusu var. Ama o rahat durmuyor, televizyonlarda tartışma programlarına çıkıyor, röportajlar veriyor ve hiç olmadık sözler ediyor. Kimine göre cesur sözler ediyor kimine göre de kantarın topuzunu kaçırıyor. İşte İsmet Özel'in tartışıldığı bugünlerde onun en sadık okuyucularından biri olan Timetürk yazarı Kasım Tiryaki bir yazı kaleme aldı ve Özel'i "özetledi." Bakın Tiryaki neler yazmış...
Üç Mesele’den Dingabak’a İsmet Özel
'Dingabak diyorduk..' diyor İsmet Özel.
'Dingabak diyorduk oysa ragnarök ki bize mambo verdiler' diye de devam ediyor.
Anlamadık.
Evet sonunda 'gerçekten' anlamadık onu.
Sözlükleri, vikipedileri taramakta işe yaramadı.
Belki de bu son şiir, anlaşılmaz olmak için ne gerektiğini fehmetme yolunda en ciddi adımdı onun için.
Ama biz önce başa dönelim. Anlaşılırlığın, anlaşılmaza galebe çalmak için direndiği günlere.
..
Üç Mesele'yi okuduğumuzda ayaklarımız yerden kesilmişti. Cuma Mektupları, Faydasız Yazılar, Taşları Yemek Yasak ve daha nicelerini okudukça bir şeyler hatırlamış, bir şeyler öğrenmiştik.
Bir kere ayaklarımız yerden kesilmiş ve ondan sonra 'samut küpe' hiç olmadığı kadar sağlam bastığımızı hissetmiştik. Artık kimse bizi milim geriletemezdi. Kim gelirse gelsin duramazdı karşımızda. Dün ne kadar başıbozuk ve hazırlıksızdıysak, şimdi sonuna kadar Müsellahtık.
O yazıyor biz okuyorduk. Okudukça dinginleşiyor, anladıkça daha bir umutlanıyorduk.
Tamam, Seyyit Kutup'ları, Mevdudi'leri, Hasan El Benna'ları da okuyor, dahası yiyip yutuyorduk ama İsmet Özel daha farklıydı.
Mevzulara apayrı veçhelerden yaklaşabiliyordu; çok özel çözümlemeleri vardı. Aksi gibi bende, birçok kaynaktan okuyup anlamadığım konuları şıpın işi kavrayıveriyordum onun yazdıklarından. Yanımızda, yanı başımızda olması ayrı bir güzellikti vesselam.
Her şey güzel gidiyordu. Okuyanlar birken beş, onken yüz oluyordu.
Bazı anlamazlar dışında hiç bir sorun yoktu. Onlarda anlardı bir gün. Bende rastlamıştım 'Cuma Mektupları'nı okudum ama ancak üç beş kere okuduktan sonra anlayabildim.' diyenlere.
Dert ediniyorlardı Özel'in onlara ulaştırdığını anlayabilmeyi. Gayrete geliyorlardı. Üç beş defa okuyorlar, anlayışı daha kuvvetli gördüklerine soruyorlardı.
'Olsun' diyordum 'Okumaya devam edin, anlayacaksınız. Anlaşılmayacak bir şey yok çünkü: Tebliğ var burada, davet var; akaidin, tasavvufun farklı bir üslupla, kılı kırk yaran hassasiyetle anlatılışı var. Ehlisünnet itikadının, Geylani'nin, İmam Gazali'nin ultra formüllerle sunumu var. Hele üç beş gün daha sabredin. Onun sizi, sizin onu anlayacağınız günler yakındır.'
'İnsanlara akılları nispetinde ve idrak seviyelerine göre konuşun!' diyen Peygamberin (s.a.v) ümmeti değil miydik?
Özel, Tahrir Vazifeleri'ni yazmış bir öğretmendi. Anlatıcıydı. Peygamber halifesiydi. Tahrir Vazifelerini yazmıştı o. Dervişlerin, eskimeyen yeninin yolunu öğreten yol göstericiydi o.
Bu ümit ve dağları yerinden oynatan sorumluluk binleri arkasında tuttu.
Günlerden bir gün Özel 'Ben, beni anlayanlara yazıyorum.' dedi. 'Beni anlamayan okumasın, olsun bitsin.'
Yere baktığımız ilk gün, o gündü. Kendimize gelene kadar epeyi bir zaman geçti. Tevil götürür bir yanı yoktu bu sözün. Hiç yoktu.
Ne demekti 'beni anlamayan okumasın.'? Öyleyse 'Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm kesinlikle hep o âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.' buyuran ayette ne buyruluyordu?
Bu noktada kafamız karışmıştı açıkçası.
Artık yeni zamanlar mürşidi 'Beni anlamıyorsunuz. Anlayan yok beni.' mottosunu sloganlaştırdı ve handiyse bir 'tahta bavul' gibi taşımaya başladı yanında.
Belki de onun fikirlerini istifadeye mazhar bulanların tabi tutulduğu bir imtihandı bu!
Anlamazlıkla itham edilen 'anlayanların' tabi olduğu imtihan.
Ne fikredip yorumladığı hakikat cevherlerini anlayan vardı, ne de olmuş bitmiş vakalardan naklettiklerini bir bilen!
Anladıklarımızı anlamaz, çoktan okuyup hatmettiğimiz hatıratlardan anlattığı pasajları bilmez olmuştuk.
Bir süre böyle devam etti yazar-okuyan-dinleyen münasebeti.
Sonra derinleşti 'anlayamama' muhabbetiyle mücessemleşen diyalog.
O, her söylediğinin kimseler tarafından bilinmediğini iddia etmekte sınır tanımadı..
Fikrettiği hiç bir gerçeğin anlaşılmadığını, anlayan bir Allah'ın kulunun çıkmadığını tekrarlayıp durdu..
İş uzadı, uzadı..
Muhabbet düştü, düştü..
Sokağa ve daha aşağılara.
ve..
Çok önemli bir şey oldu.
İsmet Özel'in konuşmalarını ve düz yazılarını anlamadığını zannedenlerde dahil olmak üzere..
Tekmil takipçiler 'ossaat', İsmet Özel'i anladı ve anladığıyla kaldı.
'Biz yine yerimizdeyiz.' dediler. 'Toparlanın bir yere gitmek yok.' diye de mim koydular.
İmtihan başarılmıştı.
Ehli Sünnet çizgisini kıskançlıkla koruyup, üzerine titreyen nadir düşünürlerden biri olarak yazmaya devam etsin İsmet Özel.
Allah bereketini yağdırıyor; insanlar 'anlamadan da olsa' istifade ediyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara