Türkiye Batı'dan kopmadı
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffrey, Türkiye'nin eksen değiştirmediğini belirterek, "Türkiye, Avrupa gibi Ortadoğu'nun da parçası" dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-03 11:05:00
***
Jeffrey, 2002'de ayrılırken yine değişim vardı. Askeri darbelere karşı kavga verenler artık sahneden siliniyorlardı. Ecevit, DSP'yi kimseye emanet edemeyince 3 Kasım 2002'de sandığa gömülmüş, Demirel Çankaya'dan yine Güniz Sokak'a dönmüştü. Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz gibi genç kuşak liderler ise sandığa gömülmüşlerdi. Jeffrey, tam 27 yıl sonra bu kez Büyükelçi olarak Ankara'ya döndüğü zaman kendisini daha büyük bir değişimin ortasında buldu. Ama değişmeyen tek bir şey vardı O da "Darbe" sendromuydu. Belki tek farkla! Bu kez hem asker hem de sivil darbe sendorumunu yaşıyoruz. Herkesin kafası karmakarışık!.. HHH Büyükelçi Jeffrey'i 27 yıl önce Ankara'ya ilk geldiği günden beri tanıyorum. Eğer dünyada Türkiye'yi bilen 3 diplomat ya da siyasetçi varsa bence James Jeffrey birinci sıradadır.Hem bir Türkiye hem de Irak ve Ortadoğu uzmanıdır. Bu nedenle, böyle bir dönemde Büyükelçiye hem iç hem de dışta Türkiye'yi mercek altına almayı önerdim. İlk kez böylesine kapsamlı bir söyleşiyi kabul etti. Çankaya sırtlarındaki Büyükelçilik Konutunun geniş bahçesine bakan camekanlı salonunda bir saat süren uzun bir söyleşi yaptık. "Erdoğan ikinci Nasır mı oluyor? Fethullah Gülen'i ABD mi koruyor?" dahil herkesin kafasını kurcalayan soruları tüm açıklığıyla konuştuk. Zaman zaman satranç masasının başına oturup şakayla Türkiye için karşılıklı hamleler de yaptık. Jeffrey'in bazen espriler patlatarak yaptığı çarpıcı açıklamalarını okuyacaksınız. Söyleşinin sonunda, "İster asker ister sivil darbe" sendromundan kurtulmasının yolunu satranç masasında bulduk. ABD Büyükelçisi, son hamleyi "Avrupa Birliği" diye yaptı. Ben de ona "Evet" diye katıldım. Kurtuluş Avrupa Birliği'nde...
27 yıldır Türkiye'yi izliyorsunuz. Türkiye, AK Parti'yle yavaş yavaş eksen mi değiştirmeye başladı? Batı'dan kopmasından kaygı duyuyor musunuz? - 1983'te ilk geldiğim zaman Türkiye'de demokratik sistemi geçici olarak durduran bir askeri müdahale olmuştu. Askeri hükümet vardı ve aldığı kararlardan birisi İsrail'le ilişkilerin düzeyini düşürmekti. Bu karar, Demirel ve Ecevit hükümetleri döneminde de bir süre devam etti. Bence bu soru 27 sene önce de sorulabilirdi. 12 Eylül (12 Eylül'ü deyimini Türkçe söyleyerek) Batı'dan uzaklaştı mı?
NATO ŞEMSİYESİ...
Peki neden bu soru sürekli gündeme geliyor? - Çünkü Batılı gözlemciler ve Batı'daki etkili gruplar kendi değerlerinden biri olan "farklılık" değerine göre hareket etmiyorlar. Bakın Batı anlayışı ve dünyası hoşgörü ve farklılığa dayanır. Türkiye de farklı bir ülkedir. Türkiye'de, Batı Avrupa'dakine benzer demokratik siyasi bir sistem var. ABD'den biraz farklı olabilir ama bu zaten çok önemli değil. Serbest Pazar ekonomisi var. NATO üyesi. Genel olarak uluslararası alanda çok aktif ve olumlu bir güç. Birçok ülke dışardan güvenlik alırken, Türkiye sınırları dışına güvenlik veren bir ülke. Biz sadece bir ölçüde PKK'ya karşı Türkiye'ye NATO'dan dolaylı yoldan güvenlik desteği veriyoruz ama onun dışında Türkiye, her yerde güvenlik sağlıyor. Bütün bunlar çok olumlu gelişmeler. Eğer, 1945'te oturup dünyadaki ve Batı dünyasının ötesindeki gelişmeyi, gelecek 60 yılda nasıl görmek isteriz diye düşünmüş olsaydık, herkesin hayal edeceği gelişme şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu gelişme olurdu.
TÜRKİYE BİR KARIŞIM
Yani sizce Türkiye eksen değiştirmiyor! -Hayır Türkiye'nin eksen değiştirdiğini düşünmüyorum. Türkiye'nin bir parçası Avrupa'da olsa da Ortadoğu'da yer alan bir ülke. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman. Ortadoğu'yla tarihi, kültürel, dini ve diğer bağları var. Avrupa'yla ve özellikle de Güney Doğu Avrupa'yla da tarihi, kültürel ve dini bağları olduğu gibi. Türkiye bir karışım. Bu da gayet doğal.
ORTADOĞU'YA BAKIŞ...
Ya AB Türkiye'yi dışlamaya devam ederse? Batı'dan kopar mı? - Öncelikle, Türkiye, Gümrük Birliği'yle halihazırda AB ile bütünleşen bir üyesidir. Avrupa ekonomisine, Avrupa ve Kuzey Amerika eğitim sistemine ve teknik alanda yakın bağlarla bağlıdır. Türk ekonomisi Avrupa'yla bütünleşmiş durumdadır. İkinci olarak, dış politika açısından ise bizim herkesle ilgili endişelerimiz var. Amerika'da ya da başka yerlerde de her zaman bazı kaygılarımız olur. Özel hayatınızda kaygılarınız olur. Artıları ve eksiler, anlaştıp anlaşamadığınız şeyler olabilir. Türkiye için de böyle.
Türkiye'nin AB yüzünden alternatif olarak Arap dünyasının liderliğine soyunduğunu söyleyenler var. -Her şeyden önce, Arap ülkelerinin çoğuyla yakın ilişkilerimiz var. Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır, Ürdün, Fas. Hepsinin bizimle kuvvetli güvenlik ilişkisi bulunuyor. Ayrıca kapsamlı ekonomik, siyasi, diplomatik ve enerji alanında tarihi ilişkilerimiz var. Hepsi dünyadaki en yakın dostlarımızın arasında. Başka hangi ülkeler düşünülüyor bilemiyorum ama Arap ülkelerinin ve halklarının büyük çoğunluğu Batı'nın ve ABD'nin yakın mütefikidir. Türkiye'nin Batı'dan kopup alternatife yöneldiği nasıl söyleyebilir. Bu ülkeler sadece "Batı" demek istemiyorum, sorumluluk içindeki küresel topluma karşı bir alternatif değildir. Erdoğan da bizim gibi bunlara yaklaşmaya çalışıyor. Ayrıca unutmayın ki; Biz NATO'nun görev alanında değişiklik yaptık. 20 yıl önce Merkezi Avrupa'dan NATO'nun güney kanadına ve Balkanlara indik. Son dönemde de Afganistan ve Irak'taki eğitim misyonuyla alan dışına kaydık. Aynen Erdoğan'ın yaptığı gibi.
ERDOĞAN, NASIR OLUR MU?
Erdoğan'ın Arap dünyasında çok sevildiği hatta ikinci Nasır olmaya başladığı söyleniyor. Ne dersiniz Erdoğan ikinci Nasır mı oluyor? - Nasır çok başarısızdı. Erdoğan ise başarısız birinin ayak izlerinde gitmeyecek kadar akıllı bir siyasetçi. Ayrıca bir gözlemci olarak dürüst olayım. Bütün bu iddialar Türkiye'nin içte nasıl yönetileceği tartışmasında ya da fikir mücadelesinde kullanılıyor. 70 yılda evrim geçirmiş olsa da Atatürk gelenekleri ne ölçüde değişmeden korunacak? Türkiye, İslam mirasını ne ölçüde kucaklayacak ya da reddedecek? Ya da tarafsız ve hareketsiz kalmaya devam edecek? Veya Türkiye, yine çok güçlü olan Avrupa mirasını ne ölçüde kucaklayacak ya da reddedecek? Ya da tarafsız ve hareketsiz kalacak? Tarihe ve Osmanlılara bakarsanız bu tartışmalar Cumhuriyetten önce de vardı. Cumhuriyetin kuruluşunda,1920'lerde 1930'larda oldu. 1950'lerde daha da hararetle yaşandı. Bugün de devam ediyor. Yeni değil.
Yani Erdoğan'ı Nasır'a benzetmek büyük hata olur diyorsunuz ? - Öncelikle Nasır Arap'tı. Nasır'ın çok özel bir ideolojisi vardı. Bir çeşit Sosyalist laik Arap ideoloji! Bu ideolojiyle "Komşularla sıfır problem" ideolojisi arasında hiçbir benzerlik görmüyorum. Üçüncü olarak Nasır parasını askeri müdahalelere yatırdı. İsrail'e karşı birkaç kez savaşa girdi. 1967'de hezimete uğradı. Erdoğan ve Nasır karşılaştırılamaz bile...
TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİSİ
Bu yorumlar, Erdoğan Gazze bombardımanı sırasında İsrail'e karşı çok sert çıkışlar yapmasından kaynaklandı. - Biz Erdoğan'ın bazı eleştirine katılmıyoruz. Bölgedeki güvenliğin güçlü Türk İsrail ilişkilerine dayandığına inanıyoruz. İster Türkiye isterse İsrail'de bu ilişkileri sarsacak bir gelişme olursa bundan kaygı duyuyoruz. Ama Erdoğan İsrail'e yönelik eleştirilerinde yalnız değil. Başkaları da eleştiriyor. Biz katılmadık ama Goldstone raporunu Avrupa'da kabul edenler çok. İsrail'e eleştiriler de oldukça fazla. Onların tutumuyla Erdoğan'ınki arasında büyük bir fark görmüyorum.
TÜRKİYE AVRUPA'YA KIBRIS'TAN DAHA YAKIN
Türkiye İsrail'le gerginlik içinde olsa bile arabuluculuk rolü oynayabilir mi? - Türkiye sıfır problem politikasıyla bölge güvenliği açısından önemli bir rol oynuyor. Afganistan, Pakistan, Irak'ta, Kafkaslarda Balkanlarda, Kıbrıs'ta olumlu bir yaklaşım içinde. İran'da Suriye'deki çabaları var. Eğer Suriye ve İsrail arasında da eğer iki taraf da isterse neden oynamasın.
Anlaşılan eksen değişikliği gibi bir endişeniz yok? - Bir ülkenin eksen değişikliği çok büyük bir olaydır. 1972- 1975'te Çin eksen değiştirdi. Rusya'nın yakın müttefikiydi. ABD'nin yakın müttefiki oldu. Batı ekonomisine entegre olmaya başladı. 1989'da Doğu Avrupa eksen değiştirdi. Türkiye bunlarla karşılaştırılamaz. Türkiye'de demokratik bir hükümet iş başında. Sadece demokratik hükümet kamuoyunun beklentilerine cevap veriyor. Türkiye aynı Türkiye.
AB ÜYELİĞİ DESTEĞİ
Peki AB üyeliği için iyimser olanlar çok azaldı. Siz hâlâ umutlu musunuz ? - Tabii umutluyum. Çünkü AB ve Türkiye'nin değerleri birbiriyle bağdaşıyor. Türkiye demokratik bir ülke. Serbest piyasa ekonomisi var. Barışçı bir ülke. Komşularını işgal etmiyor. Kıbrıs'ta ve Kuzey Irak'da güvenlik endişeleri var. Temelde, Avrupa değerlerini yansıtan, bölge için barış ve istikrar unsuru bir ülke. Bir gün İsveç gibi olur mu? Bunun için AB'de daha ileri adımlar atması gerekecek. Ama AB üyesi birçok ülke de İsveç gibi olmaya çalışıyor. Ayrıca Türkiye, coğrafi olarak da Kıbrıs'dan daha fazla AB'ye yakın! Son baktığımda Kıbrıs hala AB üyesiydi. Aslında Türkiye'nin büyük kısmı Berlin'e Paris'e çok daha yakın. Bu durumda Türkiye'yi AB dışında tutacak nedir? Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olması mı? Birincisi Türkiye laik bir toplum! İkincisi AB ne zamandan beri dini bir topluluk olduğuna karar verdi? Tabii AB'de yeni bir üyeye karşı gösterilen tepkiyi biliyoruz. Kim olursa olsun ama Başkan Obama da açıkça söyledi. Türkiye'nin üyeliğini destekliyoruz. Ama sonuçta kararı AB ve Türkiye verecek.
Sabah
SON VİDEO HABER
Haber Ara