Erdoğan'dan çok önemli açıklamalar
Başbakan Erdoğan, EMASYA Protokolü'nün kaldırılacağını, kanuni geçerliliği olmayan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin değiştirileceğini söylerken seçim tarihini de açıkladı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-01 10:50:00
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün katıldığı bir televiz-yon programında gündeme ilişkin soruları cevapladı. Başbakan Erdoğan, "Harekat ve darbe planlarının gerekçesi olarak iç tehdit tanımı veya buna bağlı EMASYA Protokolü gibi şeyler söylendi. Mevcut Milli Güvenlik Strateji Belgesi yaklaşımı bunları onaylayan bir tarzda mıdır?" sorusuna, mevcut olanın bunun için gerekçe oluşturup oluşturmamasının çok önemli olmadığını söyledi.
Erdoğan, "Çıkarmamız gerekenleri tamamen çıkartırız ve buna göre de adımlarımızı atarız. Aslolan şudur; milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili ve demokratik açılım süreciyle ilgili olarak sorun alanlarını buralardan çıkarmak istiyoruz. Sorun alanlarının burada kalmaması gerekir. Bunlar üzerinde şu anda ekiplerimiz çalışıyor. Ona göre de bu görüşmeyi yapacağımız toplantıda, bunları ileri süreceğiz ve adımlarını atacağız" dedi.
Başbakan Erdoğan, EMASYA'nın da bunlardan birisi olduğunu belirterek, bunun üzerinde çalışmaların sürdüğünü söyledi.
KANUN FİLAN DEĞİL PROTOKOL
Erdoğan, "Bakanımızın da ifade ettiği şekliyle EMASYA Protokolü'nü gündemimizden çıkaracağız. EMASYA Protokolü diye bir şey olamaz, olmayacak. Bunun adımını atıyoruz, atacağız. Şu anda arkadaşlar hazırlıklarını yapıyorlar ve bu işi bitireceğiz. Zaten bu bir protokol, kanun filan değil. Kanun, Genelkurmay, İçişleri burada müşterek bir çalışma yapar. Yasal düzenleme gerekiyorsa, yasal düzenleme de yapacağız. Protokolü ortadan kaldıracağız, bunun adımını atacağız. Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor. Kısa zamanda bu işi bitireceğiz" diye konuştu.
EMASYA Protokolü, 1997 yılında Genelkurmay Başkanlığı'yla İçişleri Başkanlığı arasında imzalanmıştı ve askere toplumsal olaylara müdahale yetkisi veriyordu.
Demokrasiye saygı bu
Erdoğan, "tek parti diktası" diye bir konunun da çıkarıldığını ifade ederek, kendilerine 5 yıllık seçim süresi verilmişken bunu referanduma götürdüklerini ve 4 yıla indirdiklerini hatırlattı. Cumhurbaşkanının halk tarafından ve 5 yılda bir seçilmesi konusunu da halka götürdüklerini hatırlatan Erdoğan, "Demokrasiye saygı bu, demokrasi standardını yükseltmek bu. Biz bu adımı attık. Bunu yaptığımız için mi biz tek parti diktasını getiriyoruz" dedi. Bu konunun CHP'ye sorulması gerektiğini de ifade eden Erdoğan, tek partili dönemin bu ülkedeki tek temsilcisinin onlar olduğunu söyledi. Erdoğan, o dönemden çok partili hayata geçildiğini de dile getirerek, "Bu işin Türkiye'deki tek temsilcisi CHP olduğuna göre, zaman zaman 'Biz sizin cemaziyülevvelinizi biliriz' dediğimizde, hemen rahatsız oluyorlar" ifadesini kullandı. Siyasi kapatma davalarına ilişkin mevzuat değişiklikleri konusundaki bir başka soruya Erdoğan, "Böyle bir adımı atabilmek için önümüzde birçok engel var. Sütten ağzımız yandı, şimdi yoğurdu artık üfleyerek yeme durumuna geldik. 411 paranoyası var. 367 olayı var. Bunları hep yaşadık. İstiyoruz ki parlamentoda bir konsensüs oluşsun" cevabı verdi.
2011 seçim yılıdır
Genel seçim tarihiyle ilgili tartışmalar konusunda da Erdoğan, "2011 seçim yılıdır. Seçimin tarihi de temmuz ayının mevsim koşulları sebebiyle belki biraz öncesine alınabilir. Onun dışında bir şey asla düşünülemez. Süresinde biz seçimimizi yapacağız. Yani bu birkaç hafta olur, birkaç gün olur. Bunun dışında bir şey asla söz konusu olamaz. Türkiye buna alışmalıdır. Yani biz 16 ayda bir hükümet değiştiren ilkel bir Türkiye olmamalıyız. Bugüne kadar bu böyle geldi..." dedi.
Konsensüs istiyoruz
Anayasa değişikliğiyle ilgili bir uzlaşma komisyonu oluşması için bir önceki Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın çağrısına ana muhalefetin olumsuz, MHP'nin de olumlu olumsuz belli olmayan bir yanıt verdiğini kaydeden Erdoğan, şimdi de bu çağrının yapıldığını ve benzer yanıtlar verildiğini belirtti.
Erdoğan, bu işin sadece kendilerine bırakılmaması ve beraber çalışmak için çağrıda bulunduklarını belirterek, "Ortada bir 82 var. Bu 82'nin değişmesinin gereğine Türkiye'nin büyük çoğunluğu 'evet' diyor" dedi. Sivil anayasa talebine halkın kahir ekseriyetinin evet dediğini ifade eden Erdoğan, "Tamamen bu parlamentoya ait, millete ait bir anayasayı... Tamamını değiştirmeye gerek yok. Bu iddiayı ortaya atanlar da tahrik ediyorlar" diye konuştu. Beraberce yapılması ve bir konsensüs istediklerini de kaydeden Erdoğan, buna yanaşılmadığını, uzlaşmaz olarak sonra kendilerinin gösterildiğini söyledi. Bir adım atmak istediklerini ve 14 Mart olayı (AK Parti hakkında kapatma davasının açıldığı tarih) olduğunu, bir yıl kaybettiklerini belirten Erdoğan, siyasi ve ekonomik manada bu nedenle kayıplar olduğunu kaydetti. Yatırımcının bir ülkeye girerken istikrar ve güven aradığını kaydeden Başbakan Erdoğan, "AK Parti'nin halkın gönlündeki yeri belli. Asıl iktidar, asıl irade, asıl yargı bana göre halktır. Halk gerektiğinde indirir, gerektiğinde çıkarır. Yoksa yargının vereceği kararlar gelip geçicidir" diye konuştu.
Erdoğan, "Sivil diktatörlük tek adamlık kam-panyalarıyla parti kapatma arasında bir ilişki görüyor musunuz?" sorusu üzerine, "Benim böyle bir hissim yok. Biz bu yola çıkarken bir defa bir şeylere inanarak, bir şeyleri görerek bilerek çıktık" karşılığını verdi.
Dertleri bağcıyı dövmek mi dövdürtmek mi?
İşin "Madem ki inanmıyorsun Genelkurmay Başkanı'nı görevden alırsın" veya "Alınması gerekenleri alırsın" noktasına getirildiğini dile getiren Erdoğan, "Sayın Baykal da söylüyor" yorumu üzerine de, "Onu söylüyorum. Sen bu ülkede koalisyonlara ortak oldun, bu tür sıkıntılar yok muydu? Başbakan yardımcılığı yaptı az da olsa, yok muydu? Yapılması gerekenleri iktidarlarınız döneminde, tek başına iktidar olmak o ayrı bir konu, zaten nasip olur mu olmaz mı bilemem, ama buralarda biraz dürüst olacaksın ve asıl Türk Silahlı Kuvvetleri'ne gölge düşürmek veya Silahlı Kuvvetlerimiz'in bu kadar hassasiyetle korunması gerektiğini bir taraftan ifade edeceksin, bir taraftan da 'madem güvenmiyorsun görevden alırsın' diyeceksin. Böyle bir şeyi ne gündeme getiriyorsun, buna ne gerek var?" dedi. "Bir defa çirkin olan, yanlış olan bu. Ama bunların dertleri bağcıyı dövmek mi dövdürtmek mi? Sıkıntı burada. Bu soruya da cevap vere-miyorlar" dedi.
Sivil vesayetin üzerinde yargı vesayeti var
Başbakan Erdoğan, "Tüm kabinenin, tüm parlamentonun sağlıklı bir şekilde çalışması gerekiyor. Yani biz her şeyi bırakacağız, bundan sonra tekrar hisset-meye başlayacağız. Ne hissediyoruz? Böyle şey olur mu? Ondan sonra da 'sivil vesayet...' Hani nerede sivil vesayet? Böyle bir sivil vesayet olur mu? Bu sivil vesayeti üzerinde başka bir vesayet var. Ne o? Yargı vesayeti... Sıkıntı burada. Türkiye'yi yargı devleti olmaya gayret gösteren bir zihniyetle karşı karşıya bırakmak istiyorlar. Çok ciddi bir sıkıntı. Nerede olursa olsun, hangi konuda olursa olsun" ifadelerini kullandı.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin kanuni geçerliliği yok
Başbakan Erdoğan, "2003 yılında Başbakan olarak göreve başladığınızda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni gördünüz. Bunu görünce ne hissettiniz?" sorusu üzerine, geldikleri nokta itibarıyla bu konuların konuşulmasının çok önemli bir süreç olduğunu söyledi.
TÜYLER ÜRPERTİCİ TABLO
Belgenin bütününün tüyler ürpertici tablo ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, "Özellikle 12 Eylül sürecinden sonraki yapılanma içerisinde çok farklı yaklaşımlar oldu. Bunlar sivil irade ile uyumlu yaklaşım tarzları değildi. Salı günü yaptığım konuşmada halkını dışlayan, halkını tehdit unsuru olarak görenlere yönelik ifadem var, onun çağ dışı olduğunu ifade eden bir yaklaşımım var. Siyaset Belgesi'nin aslında kanuni geçerliliği yok, bir genelge" dedi. Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) göreve geldikleri dönemdeki havasının farklı olduğunu kaydeden Erdoğan, AB sürecinde MGK'nın bir istişari kurul olarak geçmesi ve uygulamaya o şekilde devam etmesinin süreci çok farklı bir şekle dönüştürdüğünü ve siyaset belgesi içinde çok ciddi değişiklikler yapıldığını söyledi. Erdoğan, "Göreve geldiğimiz dönemdeki siyaset belgesi ile şu andaki siyaset belgesi çok farklı. Bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Ele alırken, endişeleri de tamamen ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır. Bunun MGK'da tekrar müzakeresini yapacağız. MGK, karar merci değildir, bize tavsiyede bulunur. Bunları ya Bakanlar Kurulu kararına dönüştürürüz ya da yasa çıkarmak gerekirse adımını atarız" diye konuştu.
Gaza gelen olmak istemiyorum
Başbakan Erdoğan, "8 yıllık iktidarınızda demokratikleşme adımları attınız. Bir yandan da darbe iddiaları ve söylentileri var. Burada bir tezat mı var? Bunu nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna "Bu ifadeleri kullanmak istemem. Bu ifadeler kullanıla kullanıla meşruiyet kazanıyor, bunları birlikte gündemimizden çıkarmamaz lazım. Bunların işaret fişekleri yok mu? Maalesef olmuş. Bunlar da ortada. Bazı köşe yazarları ne yazık ki köşelerinden hâlâ gaz vermeye devam edi-yorlar. Ben ne gaz veren veya gaza gelen, ne de gaz alan olmak istemiyorum bu noktada. Biz gerçekleri konuşalım, değerlendirelim, bunun üzerinden netice almaya çalışalım. Köşesinde rahat rahat konuşuyor. 'Özal bile uyguladı, Erdoğan nutuk atıyor' diyor. Ortada bazı gerçekler var. Nedir bunlar? Bugün savcı yürütmeden bir şey talep ettiği zaman bunu sümenaltı etmeyen irade, iktidar var, yürütme şu anda bu noktada. Ergenekon meselesinde bunu görüyoruz, diğer olaylarda da bunu görüyoruz. Hiçbir konu sümenaltı edilmemiştir, faili meçhullerin üzerinde yoğun bir şekilde yürüyen ve bunları ortaya çıkarmaya çalışan bir iktidar var ortada" cevabını verdi.
Biz bu filmi tekrar tekrar seyretmeye mecbur muyuz
Başbakan Erdoğan, "Geçenlerde ifade edilen 'siyasi partiler bunu hisseder' ifadesi, sizin 'ne hissediyorsunuz?' ifadesiyle masaya ortak yatırılması gereken bir konu. Eğer siz hakikaten siyasi partilere böyle bir hissiyatı demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde vermeye gayret eder-seniz. Hele hele bunu Yargıtay Başsavcısı bu şekilde ifade ederse. Burada düşünmemiz gerekir" yanıtını verdi. "Yargıtay Başsavcısı ortada herhangi bir şey yokken nasıl böyle bir ifadeyi kullanır? Böyle bir şey olur mu? Bunu kullanacaksınız, ondan sonra bu ülkede siyaset yapacaksınız. Bu olacak iş mi? Parlamentonun yüzde 65'ini oluşturacaksın. Bu halkın yüzde 47'si sana inanacak, sana güvenecek ve sana gelecek oyunu verecek. Bu iradeyle iş başına gelmiş olacaksın" diyen Erdoğan, "Böyle bir dava açıldığı zaman bu ülkede ne ne olur? Buna bakmamız gerekiyor. Allah aşkına yani biz bu filmi tekrar tekrar seyretmeye mecbur muyuz? Böyle şey olur mu? Bizim sağlıklı bir şekilde çalışmamız gerekiyor" diye konuştu.
Bir şeyler bu ülkede yapılmış
Bir emekli orgeneralin değişik televizyon kanallarında dolaşarak gazetecilerin sorularını yanıtladığını anımsatan Erdoğan, "Ortada bir gerçek var. Bir şeyler bu ülkede yapılmış, yapılmamış değil. Bazı şeyler söylenmiş ve uygulamada bazı gerçekler olmuş. Eğer 'şu yoktur' derseniz bu olmaz" dedi.
Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın GATA'da tedavi gören Nejat Uygur'u ziyaret etmek istediğinde yaşadıklarıyle ilgili olarak da, "Nejat Uygur'un hanımı arıyor ve 'Ne olur sizinle dışarıda buluşsak, buraya gelme-seniz. Çünkü yetkililer 'sıkıntı doğabilir, gelmemesi isabetli olur' diyor. Bunu en üst düzeyde gündeme getirdim. 'Nedir bu? Ne yaptıklarının farkında mısınız?' diye sordum. Bunu artık söylemek zorunda kaldım. Bugüne kadar söyleme-dim, bazı gazeteler yazdı. Benzeri olaylar bu ülkede yaşandı. Peki bunun yapılmasına müsaade eden irade dürüst davrandı diyebilir miyiz, özgürlükçü diyebilir miyiz? Bu sıkıntılar hâlâ var" dedi. Erdoğan, "Sizin Cumhurbaşkanı, Başbakan olmanız vesaire... Burada bir gerilim var. Köşe yazarları bunları yazıyor. Yazıyorsun da bazı gerçekleri gör. Kimlere bu ülkede ne tür uygulamaların olduğunu gör. Eğer burada iktidar bazı şeylere sabrediyorsa, bunları afişe etmemişse sadece ülkede bir gerilim olmamasından dolayıdır" ifadelerini kullandı.
Meclis'in yüzde 25'i Kürt kökenli
Roman vatandaşların seslerine kulak verdiklerini, TOKİ aracılığıyla onların ihtiyaçlarına uygun konutlar inşa edildiğini anlatan Erdoğan, "Şu anda benim partimin içerisinde bugün 70'e yakın Kürt kökenli vatandaşım milletvekili. Diğer partilerde yine aynı şekilde Kürt kökenli milletvekillerimiz var. Yani parlamentonun çok ciddi oranda bugün milletvekilliğine Kürt kökenli vatandaşlarımız sahip. Neredeyse yüzde 25'i buluyor. Şimdi anlatıldığı, ajite edildiği gibi bir durum aslında söz konusu değil. Bölgenin ihmaline yönelik sıkıntılar var ama bunu bizim iktidarımız şu anda gideriyor. Bugün Güneydoğu, Doğu artık eski Güneydoğu, Doğu değil. Havaalanlarından yollarına, okullarına, hastanelerine varıncaya kadar bir değişim yaşanıyor bu bölgede. Bu değişimin adımlarını attık" dedi. Bu alanda son Alevi çalıştayının da final olarak bittiğini, aldığı bilgiye göre tüm katılanlarda bir konsensüsün oluştuğunu anlattı.
4/C kalkmayacak ama değişiklik olabilir
Başbakan Erdoğan, TÜRK-İŞ'le yaptığı görüşmeden sonra da ilk defa bu konuyla ilgili konuştu ve "4/C kalkmayacak; ama değişiklik olabilir" dedi. Erdoğan, görüşmeye katılan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i azarladığı iddialarını da yalanladı. Başbakan'ın hedefinde, "Seni asker değil; ama TEKEL işçileri götürecek" diyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da vardı, "Bakın şunu da bir meydan okuma olarak almayın ama bizi TEKEL işçisi iktidar yapmadı, bizi milletimiz iktidar yaptı. Ve milletimizin onlar da bireyleridir, kendilerine saygım vardır ama bu saygım hukuk içindedir hukuk dışına çıkıldığı zaman orada olay değişir. Başbakan, "Maliye Bakanımız bu konu üzerinde çalışarak yasal bir engel yoksa kıdem ve ihbar tazminatını kesmeden 4C'ye geçiş yapılacak. Gerekirse 4C'nin içeriğinde de bir değişikliğe gidilebilir ama kaldırmak asla. Kendileriyle görüşeceğim, sonra da sendika yetkilileriyle. Tabii olayı ajite etmek suretiyle hâlâ buralara getirmenin anlamı yok. Ben gerek Ankara'da gerek TÜRK-İŞ önünde yapılanları, tabii ana muhalefet partisi liderinin yaptıkları, diğerlerinin yaptıkları siyasette çirkin şeyler" ifadelerini kullandı.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara