Genelkurmay'dan EMASYA teklifine red
Balyoz darbe planında müdahale aracı olarak görüldüğü ortaya çıkan EMASYA direktifi ile ilgili tartışmalar devam ederken, protokolle ilgili yeni bilgiler ortaya çıkıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-31 10:23:00
Yıllardır devlet sırrı gibi saklanan protokol daha önce Genelkurmay ile İçişleri Bakanlığı arasında da ihtilaf konusu olmuş.
İçişleri Bakanlığı'nın, 2005 yılında protokolün değiştirilmesi yönünde Genelkurmay Başkanlığı'na teklifte bulunduğu ancak Genelkurmay'ın terör olaylarını bahane göstererek bu talebi geri çevirdiği ortaya çıktı.
Bu durum mülkiye müfettişlerinin 27.02.2005 tarih ve 82/8 sayılı araştırma raporunda açıkça belertiliyor. 28 Şubat muhtırasının ardından hazırlanan ve defalarca kapsamı genişletilerek bugüne gelen protokolün 5442 sayılı İl Kanunu'nun çizdiği sınıra aykırı olarak alan genişlemesi yapıldığı görüldüğü ifade ediliyor.
Yasanın uygulama esaslarını ayrıntılarıyla düzenlediği ve hakkında ayrıca herhangi bir düzenleyici işlem çıkarılmasına gerek görmediği bir ilde çıkan olaylar konusunda, kendiliğinden hareket edilerek başka bir düzenleme getirilmesinin yetki yönünden 5442 sayılı Kanun'un 11/D maddesine aykırı olduğu değerlendiriliyor.
KENDİLİĞİNDEN HARAKET VE EMİR KOMUTA KONUSU
27 maddelik protokolün en çok eleştirilen maddeleri ise EMASYA komutanlıklarının mülki amirlerin yardım talebi olmaksızın olaylara müdahale edebilmesine imkan veren 9. maddesi ile protokolde sivil ve askeri kuvvetler arasındaki emir ve komuta ilişkilerini düzenleyen 14. ve 16. madde hükümleri; sanki herhangi bir suretle askeri birliklerden yardım istenilmesi halinde, bölgede aynı konuda görev yapan polis ya da jandarma kuvvetlerinin vali tarafından askeri birliklerle ortak görev yapmak üzere görevlendirilip görevlendirilmediklerine bakılmaksızın otomatik olarak yardıma gelen askeri birlik komutanının emrine gireceği şeklinde düzenleyen maddeleri eleştiriliyor.
Raporun ilgili bölümü şöyle: "5442 sayılı Kanun'a yetki, şekil, konu ve maksat yönlerinden aykırı düşmekte, hatta bu yasanın getirdiği düzenlemeyi bütünüyle geçersiz kılmaktadır. Askeri birliklerin güvenlik kuvvetleriyle bastırılamayacak çaptaki olaylara müdahale etmelerinin, ancak valilerin yardım istemeleri durumunda söz konusu olabileceği 5442 Sayılı Yasa'nın 11/D fıkrasında herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak bir biçimde belirtilmiştir. Yine belli bir olaya müdahale konusunda askeri birliklerle polis ya da jandarma kuvvetlerinin birlikte görev yapıp yapmayacakları hususu valinin takdirinde olup, askeri ve sivil kuvvetlerin aynı olayla ilgili de olsa ayrı ayrı görevlendirilmeleri durumunda, polis veya jandarma güçlerinin kaçınılmaz olarak askeri birliğin komutasına girmesini öngören düzenlemeler 5442 sayılı Kanuna aykırı düşmektedir."
Protokolle ayrıca iç güvenlikten birinci derecede sorumlu olan İçişleri Bakanlığı'nı bir tarafa bırakılarak, hükümeti bilgilendirme görevini Genelkurmay Başkanlığı İç Güvenlik Harekat Merkezi'ne verilmesinin İçişleri Bakanlığı'nın dışlanması anlamına geldiği belirtiliyor.
GENELKURMAY TALEBİ REDDETMİŞ
Raporda, uyulamadan duyulan rahatsızlık nedeniyle İçişleri Bakanlığı Genelkurmay'dan protokolün değiştirilmesini istiyor.
Yeni esasları düzenleyen taslak bir metin görüş ve değerlendirmelerinin alınması amacıyla 04.03.2005 gün ve 1348 sayılı yazıyla Genelkurmay Başkanlığı'na gönderiliyor.
Ancak Genelkurmay Başkanlığı, 8 buçuk ay sonra 21.11.2005 gün ve 3631178 sayılı cevabi yazısında terörü bahane ederek teklifi geri çeviriyor:
"Gerek hazırlanış tekniği gerekse içerdiği ayrıntılar nedeniyle, yürürlükteki protokolün, Kanunun öngördüğü amaca daha fazla hizmet ettiği, buna karşılık yeni taslağın bu açıdan yeterli olmadığı kıymetlendirilmektedir… EMASYA direktifinde askeri birlikler ile mülki makamlar ve kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliği ve koordinasyon hususlarına daha fazla açıklık getirilmiştir. Ayrıca, PKK terör örgütünün, yurt içindeki terörist sayısında ve eylemlerindeki artış ile terör örgütü yandaşlarınca düzenlenen son zamanlardaki kanunsuz gösterilerde yaşanan olaylar dikkate alındığında, önümüzdeki günlerde, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar ve terör olayları ile daha sık karşılaşılabileceği kıymetlendirilmektedir. Bu gerekçelerle; etkin olarak uygulanan ve bu güne kadar herhangi bir sıkıntı ile karşılaşılmayan 1997 tarihli Protokolün, bu aşamada değiştirilmesinin gerekli olmadığı, ileride terörün gündemden çıkması durumunda, Protokolün güncellenmesine ihtiyaç duyulması halinde bunun, Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nca oluşturulacak bir çalışma grubu tarafından yapılabileceği değerlendirilmektedir."
"AÇIKÇA KONUŞULMAMASI SORUN OLMADIĞI ANLAMINA GELMEZ"
İçişleri müfettişlerinin hazırladığı raporda, EMASYA protokolünden duyulan rahatsızlık ise açıkça ifade ediliyor.
Raporda, "Kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarla, kentlerde yaşayan vatandaşların iç güvenlik hizmetlerini neredeyse birbiriyle hiçbir benzerliği olmayan farklı iki kurumdan (Emniyet-Jandarma) alıyor olmalarının mantıklı bir izahı yapılamamaktadır. Kurumsal ve mesleki taassupların bir yana bırakılarak iç güvenlik hizmetlerinin İçişleri Bakanlığı'na bağlı tarihi geçmişi ve birikimi olan polis, jandarma ve sahil güvenlik birimleri tarafından başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın aynı şartlarla yürütülmesinin sağlanması konusunda gerekli yasal altyapı oluşturulmalıdır." görüşüne yer verilirken, "Bu alandaki konuların açıkça konuşulamıyor, tartışılamıyor olmasının sorun olmadığı manasında yorumlanmaması gerektiği, sivil, askeri ve siyasi otoritelerin bir araya gelerek iç güvenlikle ilgili sorunları ayrıntılı olarak masaya yatırması gerektiği, AB uyum sürecine uygun tedbirlerin gecikmeksizin alınması gerektiği değerlendirilmektedir.
Tüm bunların dışında; olağanüstü ve sıkıyönetim dönemleri hariç, olağan dönemlerde, iç güvenlik konusunda ülkenin bir yöresinde veya tamamında sürekli veya geçici olarak Genelkurmay Başkanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın doğrudan görev üstlenmesi gerektiği konusunda bir zorunluluk ve/veya siyasi irade varsa, yasa koyucunun bu yönde hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde Kanuni bir düzenleme yapmasının da bu konudaki tartışmaları ve çekişmeleri ortadan kaldırmak açısından yararlı olacağı değerlendirilmektedir." değerlendirmesi yapılıyor.
MÜFETTİŞTEN MÜSTEŞARA CİDDİ SUÇLAMA: İTİRAZ ETMEDEN İMZALAMIŞ
Bu arada protokolle ilgili hazırlanan araştırma raporunda dönemin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ününsan da ağır bir dille eleştiriliyor.
Bu durum rapora şöyle yansımış: "Bu protokolün 07.07.1997 tarihinde hangi şartlarda imzalandığı ayrı bir değerlendirme konusu olmakla birlikte, dönemin İçişleri Bakanlığı müsteşarının bu protokole itiraz etmeksizin imzalamış olması da İçişleri Bakanlığı ve mülki idare adına ciddi bir yanılgı olmuştur."
(CİHAN)
SON VİDEO HABER
Haber Ara