' İsrail’le aramızda güven bunalımı var'
Başbakan Erdoğan, AB'nin hıristiyan kulübü olmaması gerektiğini vurguladı ve İsrail'in Türkiye gibi bir dostunu kaybetmesinin kendilerinin düşünmesi gereken bir konu olduğunu söyledi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-30 23:23:00

Euronews:
Sayın Başbakan Euronews’a hoşgeldiniz. Avrupa Birliği’yle müzakereler oldukça yavaş ilerliyor.
Brüksel Türkiye’yi reformları geciktirmekle eleştirirken, siz ise bazı Avrupa liderlerini, özellikle bazı ülkelerin liderlerini Türkiye’yi engellemekle eleştiriyor, suçluyorsunuz. Gelinen noktada, 8 fasıl Avrupa Komisyonu tarafından, 5 fasıl Paris tarafından, bazılarıysa Rum Yönetimi tarafından bloke edilmiş durumda. Geriye müzakere edilecek sadece 4 başlık kalıyor. Bu durumda tam üyelik görüşmelerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Erdoğan:
Avrupa Birliği üyelerinin bir kısmı ne yazıkki dürüst davranmıyor. Sıkıntı burada. Bunu niçin söylüyorum? Avrupa Birliği müktesebatı içinde olmayan uygulamalarla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu çok yanlış bir şey. Bir defa şunu bilmemiz lazım: Bizler liderler olarak gelip geçiciyiz. Ama halklar kalıcıdır. Bir liderin farklı bir ülke için olumsuz yaklaşımı o ülke halkının o lider sebebiyle o ülkeye bakışını değiştirir.
Euronews:
Sayın Sarkozy’den mi bahsediyorsunuz ?
Erdoğan:
Sayın Sarkozy aklın kabul etmeyeceği şeyler ileri sürüyor. Biz, ne yaparlarsa yapsınlar, hangi engeli koyarlarsa koysunlar bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Sabırla sürdüreceğiz. Ama tabii bunun da bir sonu var. Ta ki Avrupa Birliği, tüm üyeler “Türkiye’yi almıyoruz” diyene kadar. Bunu demeleri lazım.
Euronews:
Peki Sayın Başbakan bazı Avrupa ülkeleri liderlerinin olumsuz tavrında dini ve kültürel farklılıkların rol oynadığını düşünüyor musunuz ?
Erdoğan:
Avrupa Birliği bir hristiyan kulübü olmamalıdır. Avrupa Birliği islamofobia gibi bir kampanyanın içinde yar almamalıdır. Veyahut da yer alan bir ülke varsa bu ülke uyarılmalıdır, ikaz edilmelidir. Mesela ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olarak açık yüreklilikle anti-semitizmi lanetlemiş ve onu bir insanlık suçu olarak görmüş bir liderim. Ama islamofobia konusunda da hassasım. Çünkü ben bir müslümanım. Ve hiçbir zaman kalkıp da İslam karşıtlığına tahammül edemem. Bunun bir müslüman olarak da sonuna kadar savunmasını yaparım. Hiçbir zaman terörle islamı kimse yanyana getiremez, kimsenin buna cüret etmesine ben bir müslüman olarak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak evet diyemem.
Euronews:
Kıbrıs’ta yürütülen müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda ne olacak? Bu konuda Türkiye’nin Brüksel’den beklentisi nedir ?
Erdoğan:
Tabii Avrupa Birliği Kıbrıs konusunda da şu ana kadar samimi davranmamıştır. %65 Kuzey Kıbrıs’ta evet oyu çıktı Annan planına. Güneyde ne oldu? %75 hayır çıktı. Böyle bir durumda kim dürüst? Kuzey Kıbrıs.
Kıbrıs‘ın şu andaki hale gelmesinde Avrupa Birliği’nin çok büyük hatası var. Bu tarihi bir yanlıştır, tarihi bir hatadır. Neyle? Güney Kıbrıs‘ı Avrupa Birliği’ne almakla. Bu konuyla ilgili sayın Schröder’in çok ağır ithamları var: “Türkiye’ye ve Kuzey Kıbrıs’a ahlaki olmayan yöntemlerle yaklaşılmıştır” diyor. Merkel, Güney Kıbrıs‘ı birliğe almakla hata yaptık diyor. Bunları kendileri söylüyorlar sonra Güney Kıbrıs’a sahip çıkıyorlar. Bir defa Güney Kıbrıs‘ı Kıbrıs diye ifade etmek de ayrıca bir siyasi yanlıştır. Zira kuzeyde güneyle barışık olmayan ayrı bir devlet var ve kuzeydeki bu devleti biz tanımışız. Bu devletin üzerinde bir spekülasyonu biz kabul etmiyoruz, başkaları kabul edebilir, bizim için önemli değil. Avrupa üyesi ülkeler de bu yanlışlarıyla tarihin kayıtlarına girecektir, girmiştir.
Euronews:
Yakın zamanda tekrar birleşik bir Kıbrıs görebileceğimizi düşünüyor musunuz ?
Erdoğan:
Güney Kıbrıs tabii hep kaçamak oynuyor. Avrupa Birliği bu nokta da Güney Kıbrıs‘ı uyarmak durumundadır. Burada bilinmesi lazım ki bu süreç ipotek altına alınmıştır.
Euronews:
Çözüme ulaşmanın çok zaman alacağını düşünüyor musunuz?
Erdoğan:
Biz bu yıl içerisinde bu işi çözme gayretindeyiz ve bunu Birleşmiş Milletler zemininde çözelim istiyoruz. Hatta gerekirse bu işi 5’li de yapabiliriz. İki taraf ülke, Kuzey Güney Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere. Birkaç gün önce Sayın Gordon Brown aradılar. “Onlar bu işi birlikte yapmaya nasıl bakarsınız” diyorlar. Bizim için herhangi bir olumsuzluk sözkonusu değil. Biraraya gelebiliriz, konuşabiliriz. Bütün mesele, olaya adil yaklaşalım. Garantör ülkeler sıfatıyla bu işi yapacaksak bu garantiler nelerdir bunu görmemiz bilmemiz lazım. Bizim temennimiz bu yıl içerisinde bu işin bitirilmesidir.
Euronews:
Kürt meselesi konusunda Türkiye’de tarihi bir adım atarak meselenin demokratik düzlemde çözülmesi konusunda bir proje hazırladınız. Üzerinden geçen bir yılın ardından, gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan:
Son günlerin tabii en önemli gündem maddesi. Fakat “Kürt sorunu” dersek bu çalışmamız çok zayıflar. Bu çalışmamız bir milli birlik ve kardeşlik projesidir, demokratik açılım sürecidir. Bu sürecin içinde Kürt sorunu, etnik unsurların meselelerinden bir tanesidir. Maalesef bu Batı toplumuna çok yanlış aktarılmıştır. Olayı sadece Kürt sorunu olarak alırsak, Türkiye’yi veya Türk milletini oluşturan diğer unsurlara saygısızlık yapmış, bir yerde sahipsiz bırakmış oluruz. Onların hepsinin sorunları var. Biz burada hepsini şu anda bu proje ile ele almış bulunuyoruz.
Euronews:
İsrail-Türkiye ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Gelinen noktada Türkiye’nin hâlâ Arap ülkeleriyle İsrail arasında arabuluculuk rolü oynayabileceğini düşünüyor musunuz?
Erdoğan:
Türkiye gibi bir dostunu kaybetmesi sanıyorum İsrail için gelecekte onların düşünmesi gereken bir konu olacaktır. Büyükelçimize karşı takınılan tavrın uluslararası diplomaside yeri yoktur. Biz İsrail-Suriye ilişkilerinde elimizden geleni yaptık. Bakıyorsunuz şimdi Netanyahu diyor ki “ben Erdoğan’a güvenmiyorum, Sarkozy’e güveniyorum”. Böyle isim açıklamaya mecbur musun? Bu da bir diplomasi acemiliği. Çünkü böyle söylerseniz, siz bana güvenmediğiniz zaman ben size nasıl güveneceğim? Şu anda İsrail’le aramızda çok ciddi anlaşmalar var. Güvensizlik üzerine bu anlaşmaların yürütülmesi mümkün olur mu? İsrail kendini bir Dünya devleti olarak görüyorsa, komşularıyla olan münasebetlerini gözden geçirmelidir.
Euronews:
Geçtiğimiz günlerde İsrail Dışişleri Bakanı sizi iki ülke arasında tansiyonu yükseltmekle esasında anti-semitizmle suçladı. Siz geriye dönüp baktığınızda kendi tutumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz? Acaba konuyu daha diplomatik bir şekilde ele alabilir miydiniz ?
Erdogan:
Ben gerçeği söylüyorum ve gerçeği söylemeye de devam edeceğim. Türkiye yüzyıllara dayanan geçmişi olan bir devlet. Böyle bir devletle konuşurken, oturup kalkarken dikkat edeceksin. Savunmasız insanlar acımasızca öldürülürse, fosfor bombalarıyla vurulursa, altyapı üstyapı her yer yıkılırsa, insanlar adeta bir açık hava hapishanesine mahkum edilirse biz bunu insan haklarıyla bağdaştıramayız ve buna seyirci kalamayız.
Euronews:
Sayın Başbakan, Ermenistan Anayasa Mahkemesi Ermenistan ile Türkiye arasındaki protokollere farklı bir yorum getirdi ve bu yorum Ankara’yı rahatsız etti. Bu kararın ardından Türkiye’nin protokollere ilişkin yol haritası nasıl olacak ?
Erdogan:
Daha başında sağlıksız bir giriş söz konusu. O zaman biz niye görüşüyoruz? Neyi yapacağız? O zaman Ermenistan‘ın bunu yeniden ele alması, yeniden görüşmesi lazım. Biz Türkiye olarak sözleşmedeki vaadimiz neyse onu şu anda yerine getirdik. Burada karşılıklı hazırlanmış bir yol haritası var, bu devam edecektir. Biz buna hazırız. Samimiyiz. Yolumuza da aynı şekilde devam ediyoruz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara