Blair tanık sandalyesinde
İngiltere'nin eski Başbakanı Tony Blair bugün Irak'ın işgali kararı konusunda ilk kez kamuoyu önünde ifade veriyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-29 16:29:00
Blair, İngiltere kamuoyunun önüne en son 2007 yılında, Avam Kamarası'ndaki soru-cevap oturumunda çıkmıştı.
Bugünkü sorgulamanın yapıldığı Kraliçe 2. Elizabeth konferans salonunda, Irak'ta ölen 179 askerin aile üyelerinden bazıları da yer alıyor.
Konferans salonunun dışında 200 kadar savaş aleyhtarı da protestolar düzenledi.
Tony Blair'in sorgusunun altı saat sürmesi bekleniyor.
Oturumun başında, soruşturmanın başkanı John Chilcot, bu sorgulamanın amacının 'Irak'ı niçin işgal ettik?' sorusuna yanıt bulmak olduğunu söyledi.
Tony Blair de, ifadelerine başlarken, "ABD'deki 11 Eylül saldırılarının İngiltere'nin Saddam Hüseyin'e yönelik siyasetini tamamiyle değiştirdiğini" söyledi.
Blair, "11 Eylül'e kadarki siyasetimizi, elimizden gelen çabayı göstermek, en iyisini ummak ama farklı bir tehlike hesaplaması yapmak olarak tanımlayabilirim. 11 Eylül'e dek, biz bir tehlike olduğunu düşünüyorduk. Ama bunu kontrol altında tutabileceğimiz kanısındaydık. 11 Eylül'den sonra olan meydana gelen önemli değişiklik ise, risk hesaplarının değişmesi oldu." sözlerini kullandı.
Komisyon savaşa gidilen dönemi kronolojik olarak belirli başlıklar altına ele alıyor:
* Kabinede tartışmalar
* Bush ile çiftliğindeki görüşme
* Orta Doğu barış süreci
* Kitle imha silahları iddiası
* Hükümetin istihbarat dosyası
* BM süreci
* Karar öncesi son günler
KABİNE İÇİ BÖLÜNME
Blair'e savaş öncesinde, başbakanın şehir dışındaki konutu Chequers'ta yapılan görüşmelerden neden kabinenin bazı üyelerinin haberdar edilmediği soruldu.
Dönemin hükümetinde yer alan Robin Cook ve Clare Short, Irak'a karşı silahlı mücadeleye karşı olduklarını ortaya koymuşlar, süreç içinde de hükümetten istifa etmişlerdi.
Blair ise kabinesinin yeterli şekilde bilgilendirildiğini, savaşla ilgili kesin kararların ise bu toplantıda alınmasının söz konusu olmadığını savundu.
Blair, sürekli ilk adıyla andığı Saddam Hüseyin'in BM yaptırımlarını ihlal ettiğini, tehdit oluşturduğunu belirterek, dönemin Irak liderinin 'iyi niyetli' olduğuna inanmadığını kaydetti.
Blair 11 Eylül gibi bir saldırının sonrasında terör, ya da kimyasal ya da biyolojik silahlar işin içine girdiğinde, 'risk alınamayacağını' belirtti.
Tony Blair söz konusu kitle imha silahları olduğunda İran ile ilişkiler konusunda da sert tavır alınmasından yana olduğunu belirtti.
Açıklamalara göre o dönemde, Irak karşısında 'akıllı yaptırımlar' kullanılması düşünüldü, ancak bunların işe yaramayacağına karar verildi.
Blair, bu seçeneğin yanı sıra 'rejim değişikliği' de dahil olmak üzere tüm seçeneklerin değerlendirildiğini kaydetti.
BUSH İLE ÇİFTLİKTEKİ GÖRÜŞME
Bir diğer kilit görüşme ise Başkan Bush ile Teksas Crawford'da danışmanları da olmaksızın yaptığı birebir görüşme idi...
Blair bir askeri seçenek gündeme gelirse "Amerika'nın bunu tek başına yapmak zorunda kaldığı duygusuna kapılmasını istemediğini" söyledi.
Savaşla ilgili kararın bu ikili görüşmede netleştiği konusundaki sorular karşısında ise kararlı oldukları ve uzlaştıkları tek kesin taahhüdün "Saddam konusunda bir şey yapılması" olduğunu belirtti.
"Ama bunun yapılması için yöntem ucu açıktı".
Blair "ABD ile bir ittifak içindeyiz, bu bir kontrat değil. Siz bizim için şunu yaparsanız, biz de bunu yaparız şeklinde değil... Ve ben bu ittifaka gönülden inanıyorum" diye konuştu.
ORTA DOĞU BARIŞ SÜRECİ
Komsiyon üyeleri daha sonra, Orta Doğu'daki gerginliği çözmek ve aşırılıkla mücadeleyi pekiştirme amacıyla Orta Doğu barış sürecinin rolüne eğildi.
Komisyon yetkilisi Sir Roderic Lyne "Jack Straw gibi yetkililer Amerikalıları Orta Doğu barış sürecinde daha hızlı ilerleme kaybdedilmesi konusunda elinizden geleni yaptığınızı söylüyorlarve bunun sonunda bir şey edilememesini üzücü buluyorlar." dedi.
Lyne Blair'e "Sizce neden Irak konusunda verdiğiniz destek karşılığında Orta doğu konusunda daha kararlı bir tavır göstermediler?" diye sordu.
"Öncelikle bu yanlış bir düşünme şekli, bu bir bir takas değil, Irak konusunda doğru olmadığına inansaydım bir şey yapmazdım" dedi.
Bu konuda bir "önkoşul getirilip getirilemeyeceği" sorusuna ise, iki meselenin ayrı ayrı değerlendirildiğini, Orta Doğu sürecinin önemine ise elinden geldiğince vurgu yaptığını kaydederek yanıt verdi.
Blair, İsrail-Filistin sorunu çözülse İran konusunda ilerleme sağlanmasının da daha kolay olacağı görüşünü dile getirdi.
KİTLE İMHA SİLAHLARI İDDİASI
Kısa bir ara sonrası soruşturma, Irak savaşı ile ilgili en tartışmalı konu olan 'Bağdat yönetiminin elinde kitle imha silahları olduğu' iddiasını tartışmaya başladı.
Blair'e ilk soru istihbarat bilgilerinin doğruluğu konusunda dile getirilen çekincelerin neden gözardı edildiğine ilişkindi.
Blair daha önceki bir soruşturmanın eseri olan tıklayın Butler Raporu'nda eldeki istihbarat bilgilerinin bütünlük içermediği tespitinin yapıldığını hatırlattı ve kitle imha silahları ile rejim değişikliğine girişme kavramının ayrı tutulması gerektiğini savundu.
"Pek çok rejimin sonunun geldiğini görmek isterim, ama yola çıkıp hepsini ortadan kaldırmak söz konusu değil böyle bir adım için bir güvenlik tehdidi bulunması gerekir" diyerek, Irak'ın durumunun Birmanya ya da Zimbabve'den farklı oldıuğunu savundu.
Blair, güvenlik tehdidi kapsamında, İran Irak savaşında 1 milyon kişinin ölümünün, 100 bin Kürt'ün öldürülmesinin, Şiilere karşı kitle imha silahları kullanılmasının gerçek birer olgu olduğunu ifade etti.
Blair'e bu kez "Saddam Hüseyin'in geçmişte yaptıklarına ağırlık verip, 2002 yılında edinilen bilgiler konusundaki çekince ve uyarılara o kadar ağırlık vermediğinizi mi söylüyorsunuz?" diye soruldu.
Blair ise 'insanlar şimdi elimizdeki bilgilerle o döneme bakıyorlar' diyerek, kendilerinin de o sırada ellerindeki bilgilerle hareket ettiğini kaydetti.
İSTİHBARAT DOSYASI
Tartışma daha sonra özellikle savaşa gerekçe olarak gösterilen ve Irak'ın elinde kitle imha silahları ve aktif bir silah programı bulunduğu iddialarını içeren 'Eylül Dosyası'na odaklandı.
Başta dosyanın pek fazla öne çıkmadığına, içerdiği istihbaratın kalitesine özen gösterilmediğine dikkat çekildi.
Bu konuda BM'den çıkarılan karara da dayanak gösterilen bu dosyadaki bazı bilgilerin, özellikle 'Irak'ın 45 dakika içinde kitle imha silahlarını aktif duruma getirebileceği" iddiasının doğru olmayışı ve bazı bilgilerin hükümet tarafından abartıldığı suçlamaları savaş öncesi dönemden bu yana tartışmaların merkezinde yer alıyor.
Komisyon yetkilileri 2002 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın Irak'ın elinde silah olduğuna inandığı ama kanıt görmediği sözlerini buna örnek gösterdi.
Komisyon'a göre "Bu Blair hükümetinin kamuoyunu ikna etme konusundaki başarısının da bir işareti olabilir miydi?"
Blair o zaman kullandığı bir ifadeye atfen, o zaman "şüpheye yer bırakmayacak şekilde" bu iddiaların doğru olduğuna inandığını ifade etti.
Buna karşılık yöneltilen soru ise "Sizin şüpheniz mi yoktu, yoksa kimsenin şüphesi mi yoktu?" oldu.
Blair, Butler soruşturmasından alınan bir dersin istihbaratın kullanımı olduğunu belirterek, elinde olsa hükümetçe hazırlanan rapordansa karma istihbarat komisyonu raporlarının kendisini yayınlamayı tercih edeceğini savundu.
O dönemde okuduklarından başka bir sonuç çıkarmanın ise mümkün olmadığını savundu.
"Aldığım ve yine olsa yine alacağım karara ilişkin olarak, kitle imha silahı üretiliyorsa, durdurulması gerekiyor diyebilirim" dedi.
"İnsanlar geçmişte olan olaylara bakıp hüküm veriyor, 2005 Madrid saldırısı veya 11 Eylül konusunda şimdi bakınca, bakın istihbarat varmış bir şey yapılmamış deniyor." diye konuşan Tony Blair, dolayısıyla elinizde bir istihbarat varsa, vereceğiniz karar bu konuda ne yapılacağıdır diyor.
Komisyon yetkilileri, ayrıca "madem böyle bir güvenlik tehdidi vardı, sizce neden bölge ülkeleri bu konuda askeri müdahale gerektiği konusunda sizinle aynı görüşü paylaşmadı" sorusunu yöneltti.
Blair ise burada bir karar alındığını, kendisinin ise, bulunduğu noktada bu yönde hareketi uygun gördüğünü ifade etti.
Blair'in bu konuda tekrar tekrar, bugün İran konusundaki tartışmalara atıfta bulunması dikkat çekti.
Eski Başbakan, şimdi de liderlerin bir karar noktasında olduğunu, onların da ellerindeki verilere bakarak bir rota belirleyeceğini söyledi.
Askeri operasyona girişme kararının ne zaman alındığına ilişkin olarak da hazırlıkların yapıldığını, planlama yapıldığını, ancak 'henüz karar alınmadı' dediği dönemde, kararın gerçekten de alınmamış olduğunu 'hala BM üzerinden barışçı çözüm' seçeneğinin değerlendirildiğini kaydetti.
BM SÜRECİ
Konu buradan Birleşmiş Milletler'den askeri operasyona girişilmesi konusunda ikinci bir karar çıkarılması çabalarına geldi.
Blair, ikinci bir karar çıkarılmasını ABD'nin de tercih ettiğini belirtti.
Ancak Blair'e göre seçenekler açıktı: "Bu mesele BM ile çözülemezse, Saddam'ı devirmemiz gerekiyordu".
"Saddam 1441 sayılı karardan sonra Albay Kaddafi gibi yapıp, tamam kabul ediyoruz, her şeyi açıyoruz, gelin araştırın deseydi, farklı olurdu" dedi.
Komisyon yetkilileri ise bunun mümkün olmadığına işaret etti.
Irak Araştırma Grubu'nun 'Irak'ın elinde silah yok' hükmüne varması ardından ABD'nin o dönemki başkan yardımcısı Dick Cheney'nin "bu doğru değil" diyerek bulguları reddettiği hatırlatılarak, muhtemelen Saddam Hüseyin'e kimsenin inanmayacağı belirtildi.
Blair ise "Saddam, belgeleri sağlayıp, bilimadamları ile mülakat için tam işbirliği sunabilirdi" görüşünü yineledi.
Blair'e göre buna yanaşmamasının nedeni Saddam Hüseyin'in fırsat bulsa bu silah programlarına dönme konusunda niyetinin "varlığını koruması" idi.
Komisyon ise kamuoyuna sunulan bilginin "niyet varlığının devamı değil, silah programının devamı" şeklinde olduğunu anımsattı.
Soruların Mart 2003 itibariyle değil, Ocak 2010 itibariyle sorulması gerektiğini savundu.
Blair "Saddam ve oğullarını görevde bıraksaydık, 1 milyon kişinin ölümüne yol açan bu kişilerin niyeti bu programa müfettişler ülkeden ayrılır ayrılmaz yeniden başlamak olurdu."
"Saddam Hüseyin'in en azından bir tehdit olduğunu savunmak yerindedir" diyen Blair, Saddam Hüseyin'i bu niyetleriyle görevde bırakmanın, petrolün 25 değil 100 dolara çıkdığı bir ortamda bunu yapacak olanaklara da sahip olması anlamına geleceğini savundu.
Blair, Hans Blix'in 7 Mart tarihli raporunda, "Irak tarafından çok sayıdaki girişimlere rağmen, bunların tam bir işbirliği olarak algılanamayacağı" hükmüne yer verdiğini; bu raporun ise Irak'a işbirliği yapılması talebinde bulunan ilk BM kararından 3-4 ay sonra açıklandığını hatırlattı.
Yetkililer ise bunu takiben, bunca araştırma ardından somut sonuca ulaşılamamışken, Irak'a daha fazla zaman tanınmasının yerinde olup olmayacağı sorusunu yöneltti.
Blair ise zamanın uzamasının genel durumu çok fazla değiştirmeyeceği görüşünü dile getirdi.
Bu arada BM Güvenlik Konseyi'nden Irak'ı uyaran 1441 sayılı karar ardından ikinci bir karar çıkarılması girişimlerinin kolay olmayacağı ortaya çıktı.
Özellikle Rusya ve Fransa'nın yeni bir kararı desteklemeye istekli olmadığını anlaşıldı.
Blair bu konudaki durumu; "Bush bana 'yapabiliyorsan yap' dedi. Ama durumu Amerikalılar açısından da anlamalısınız. 1441 yolunu denedik. Saddam işbirliği yapmadı, (denetçilerin) Ocak ve Şubat raporları çıktı, bu arada orada askerleri harekete geçmeye halde bekliyordu; dolayısıyla bana yapabileceksen yap dedi." diyerek açıkladı.
Blair'e bunun üzerine "Olmuyorsa da harekete mi geçmek istiyordu?" diye soruldu.
Blair'in yanıtı "Sanırım (Bush'un) kanısı daha fazla zamanın durumu değiştirmeyeceğiydi." dedi.
KARAR ÖNCESİ SON GÜNLER
Oturum verilen öğle arasından sonra neden operasyona meşruiyet sağlayacak yeni bir BM kararı alınmadığı noktasından devam etti.
Blair bu konuda Fransa'nın muhalefetine dikkat çekti.
Güç kullanımı konusunu içerecek yeni bir karar tasarısını Fransız Alman ve Rusların desteklemeyecekleri netleşmişti ve Blair'in ifadesiyle burada 'temel bir ayrım' oluşmuştu.
Blair'e bunun üzerine Fransa'nın veto tehdidinin, BM kararı almaksızın operasyona girişmek için koz olarak kullanılıp kullanılmadığı soruldu.
Blair o dönemde geçici BM üyelerinden Şili'nin başkan Ricardo Lagos ile görüşmesini içinde bulunduğu duruma örnek gösterdi.
Blair Lagos'un kendisine "Fransa'nın muhalefetini yumuşatabilirseniz sizin peşinizden gelmemiz kolaylaşır" dediğini söyledi.
Ancak Blair, Fransa gibi ülkelerin itirazını aşmak için güç kullanımı dışında yeni bir karar alınması ve yeni bir ihlale ortam verilmesini uygun görmediğini ifade etti.
Oturumun ikinci yarısında sesi yorulup kısılmaya başlayan Blair "Herkesin aynı safta olacağı bir durum tabii ki tercih edilir, ama her zaman böyle olmadığını da takdir edersiniz" dedi.
(BBC Türkçe)
SON VİDEO HABER
Haber Ara