TSK yalnızaca iki belgeyi kabul etti
Genelkurmay, bugüne kadar kendisiyle ilgili ortaya çıkan belgelerin sadece ikisini kabul etti.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-27 09:34:00
Azınlıkları hedef alan Kafes planı da kabul edilmedi. Balyoz darbe planı için de benzer bir tutum sergileniyor. TSK, meçhul subayın gönderdiği psikolojik harekât bilgilerinin yer aldığı belgeleri ise kabul etti. Kamuoyunu internet aracalığıyla yönlendirmeyi içeren belgelerle ilgili "direktifi 2000'li yıllarda Başbakanlık'tan aldık" açıklaması yapıldı. Ancak Başbakanlıkta kayıt bulunamadı. Kabul edilen bir diğer belge de sosyetik fişleme oldu.
26 Nisan 1998 tarihli Sabah ve Hürriyet gazetelerinde, başarılı bir operasyonla yakalanan PKK terör örgütünün 2 numaralı ismi Şemdin Sakık'a ait olduğu ileri sürülen ifadeleri okuyanlar bazı isimlere inanamıyordu. Her ne kadar Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi "Aramızdaki hainleri tanıyalım" dese de, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar gibi yazarların PKK ile ilişkili olduklarına inanmak mümkün değildi. Bu ifadeler gerekçe gösterilerek Birand işten atıldı; Çandar'ın da yazılarına ara verildi. Sakık'ın ifadelerinde İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal da suçlanmıştı. Birdal, 15 gün sonra suikasta uğradı.
Sözde ifadelerle ilgili şüpheyi doğrulayan ilk açıklama Can Ataklı'dan geldi. Ataklı, 99'un son aylarında Öküz Dergisi'ne şöyle diyordu: "O ifadeler İstanbul sosyetesiyle içli dışlı bir komutan tarafından eklendi. Yayımlanmaması halinde gazeteyi batırmakla tehdit etti." Bir süre sonra FP milletvekili Nazlı Ilıcak, Yeni Şafak gazetesinde Andıç'ı deşifre etti. 30 Ekim'de Cengiz Çandar, Radikal'e "iftiracı paşaları" bildiğini açıkladı. Bu isimler andıçtaki imzaları doğruluyordu: 'Çevik Bir ve Erol Özkasnak'. Genelkurmay'dan 'taslaktı' savunması gelirken, "Alçakları tanıyalım" başlıklı bir yazı kaleme alan Hürriyet'in başyazarı Oktay Ekşi köşesinde, "Bazı arkadaşlarımıza iftira edenlere yardımda bulunmuş gibi olduk. Böyle adi bir tertibin içinde devletin bulunabileceğini nereden bilebilirdik?" demek zorunda kaldı.
Bu gelişmelerin ardından başlatılan ve 5 Ocak 2001'de sonuçlanan soruşturmadan bir şey çıkmadı. Cumhuriyet Başsavcılığı, FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın "Andıç" başlıklı "güçlü eylem planı" belgesinde imzası bulunduğunu iddia ettiği eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri ve İç İstihbarat Şube Müdürü Bülent Dağsalı'yla ilgili suçlamalar konusunda 'görevsizlik' kararı verdi. Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilen dosyanın akıbetinden haber alınamadı. Akın Birdal 2009'da bir girişimde daha bulundu, ancak yine sonuç alamadı.
Fişleme skandalında da benzer bir süreç yaşandı. Hürriyet gazetesinin 'Sosyetik fişleme' başlıklı manşetine göre, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, kaymakamlıklara yazı göndererek, "AB ve ABD yanlısı kişiler hakkında istihbarat toplanmasını" istedi. Yazı Kadıköy, Maltepe, Kartal ve Sultanbeyli kaymakamlıklarıyla 1 Numaralı Dikimevi Müdürlüğü, Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı'na gönderilmişti. Yazı kapsamında AB ve ABD yanlısı kişilerin organize bir grup olup olmadığı, söz konusu devletlerle ilişkilerinin mahiyetinin ne olduğu araştırılırken biyografik bilgilerin de toplanması isteniyordu. Yazıda ayrıca azınlıklar, yüksek sosyete, zengin çocukları, tarikatlar, masonlar ve satanistler de izlenme kapsamında değerlendiriliyordu. Genelkurmay haberi doğruladı ve "Çalışmada yer alan bazı hususların düzeltilmesi maksadıyla gerekli incelemelere başlanmıştır.'' dedi. "Hiç kimsenin fişlenmediği, böyle bir görevin hiçbir birliğe emredilmediği''ni kaydetti ve ekledi: "Bu bakımdan, bütün halkımız huzur içinde olmalıdır.'' Fişleme emrini veren ve Balyoz'da ismi geçen komutan ise 2004 YAŞ'ında emekli edilen Tuğgeneral Kaya Varol'du.
(Zaman)
SON VİDEO HABER
Haber Ara