AK Parti bu kez kapatılacak
Şamil Tayyar, Ergenekon’u, Ergenekon’la istihbarat örgütlerinin ilişkisini, AKP’nin Ergenekon bağlantılarını, orduyu, kozmik odayı, medyada açılan “sivil darbe” kampanyasını, AKP hakkında yeni bir kapatma davası açılıp açılmayacağını ve dava sürecinde neler yaşanacağını anlattı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-25 16:28:00
Neşe Düzel'in Pazartesi Konuşmalarındaki konuğu Şamil Tayyar'dı. Tayyar global Ergenekon kavramından yola çıkarak Ak Parti'nin dava açılırsa mutlaka kapıtılacağına kadar çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Şamil Tayyar Ankara’yı siyasi partileriyle, hükümetiyle, Meclis’iyle, Güvenlik, Yargı ve Dışişleri bürokrasisiyle çok iyi tanıyan bir gazeteci.
Ergenekon başta olmak üzere çetelerle ilgili mücadelede ülkenin en önde gelen gazetecilerden biri olan ve son dönemde yazdığı yazılardan ve kitaplarından ötürü hakkında otuzu aşkın davada toplam yüzyıl hapis cezası istenen Şamil Tayyar hakkında açılmış olan tazminat davalarından istenen paranın miktarı da bir trilyonu aşıyor.
Tayyar'ın açıklamalarında çarpıcı noktalar yer alıyor ve bu bu noktaların birlikte okunması gerektiğini vurguluyor.
İşte Şamil Tayyar Neşe Düzel söyleşisi:
NEŞE DÜZEL: Siz global Ergenekon diye bir kavramdan söz ettiniz. Nedir global Ergenekon?
ŞAMİL TAYYAR: Ülkelerdeki derin ve gizli yapılanmalar sadece ulusal sınırlar içinde faaliyet göstermiyorlar. Bu derin yapılanmalar, faaliyetlerinde ulusal sınırları aşıyorlar. Birbirleriyle proje bazında küresel boyutta gizli ilişkiler kuruyorlar. Amerika’nın şahinleri Neoconlar ve İsrail’in derin yapılanması kendi istedikleri dünyayı kurmak için Türkiye’den Ergenekon’la ve Ergenekon türü diğer örgütlerle işbirliği geliştirebiliyorlar mesela.
Siz, global Ergenekon’un bir parçası olarak Mossad’ın da, ‘one minute’ olayından sonra, Türkiye için bir tehdit haline geldiğini söylüyorsunuz. Mossad’ın Türkiye’de ne yaptığını ya da yapabileceğini düşünüyorsunuz?
Amerika’nın ve İsrail’in ‘derinleri’ hâlâ çok güçlüler ve çok şey yapabilirler. Bunların, Askerî istihbaratta, Milli İstihbarat’ta ve Emniyet istihbaratta geçmişten gelen bağlantıları vardır. Ayrıca Ergenekon’un asker, yargı, medya içindeki uzantılarıyla da Amerikan ve İsrail derinlerinin ilişkileri vardır.
Bu uzantılar, zaman zaman İsrail’in menfaatleri ve Mossad’ın hedefleri doğrultusunda toplumu yönlendirebiliyorlar... İsrail’in sadece Amerika’da güçlü bir lobisi yok. Türkiye’de de güçlü bir İsrail lobisi var. Ayrıca bir bakıyorsunuz, birden bire AK Parti içinde de çatlak sesler çıkıyor.
İsrail, AKP içinde de mi etkili?
AK Parti’nin içinde de kanallarının olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde bu kanallar, hükümetin elini zayıflatacak şekilde davranabilirler. Mesela hükümetin askerle ilişkilerinde sorun yaratabilirler. Askerlerin parlamentodan geçirilmesini istedikleri bir konuda mesele çıkarabilirler.
Anayasa değişikliği gibi çok önemli projeleri sekteye uğratabilirler. Şunu söyleyeyim. Bu lobinin faaliyeti sonucunda AK Parti, Anayasa değişikliği için Meclis’te yapılacak gizli oylamada 330’u bulmakta zorlanabilir. Çünkü İsrail anayasanın değişmesini istemez.
İsrail niye Türkiye’nin anayasasının değişmesini istemez?
İsrail, Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki yeni rolünden, değişen dış politikasından ve güçlenen konumundan rahatsız. İsrail, Türkiye’nin sivilleşmesini, demokratikleşmesini ve AB üyesi olmasını istemiyor. Çünkü demokratik hukuk devletini kurmuş, AB üyesi olmuş, yönetimi şeffaflaşmış bir Türkiye güçlü bir ülkedir. İsrail ulusal menfaatleri açısından böyle güçlü demokratik bir Türkiye istemiyor.
Peki, ne istiyor?
Türkiye’nin de kendisi gibi askerî, otoriter bir devlet olarak devam etmesini istiyor. Bu yüzden de AK Parti hükümetinin yıpratılarak Türkiye’nin kendi içine kapanmasını ve askerî vesayetin sürmesini istiyor.
Zaten İsrail’in Türkiye ile ilişkilerinde kendisini en güçlü hissettiği ve politikalarını en kolay dikte ettirdiği dönemler hep 28 Şubat, 12 Eylül gibi askerî dönemler oldu geçmişte de. İsrail sadece dünyada değil, Türkiye’de de hem istihbarat örgütleriyle hem de terör örgütleriyle her türlü irtibatı kurup onları yönlendirebiliyor.
Ergenekon iddianamesinde Mossad var mı?
Mossad olarak geçmiyor ama... Ergenekon örgütüyle DHKP-C’nin ve PKK’nın arasında zaman zaman bağlantılar olduğu söyleniyor.
Zaten terör örgütlerinin devletlerin içinde uzantıları olmadan varlıklarını sürdürebilmeleri ve eylem yapabilmeleri asla mümkün değildir. Mesela şu anda PKK’nın ilişkilerinin en iyi olduğu yabancı istihbarat örgütü Mossad’dır. Son dönemde Türkiye’ye gelen istihbarat raporlarında...
Yani askerî istihbarat raporlarında, MİT’in ve Emniyet’in istihbarat raporlarında bu konu çok yakından takip ediliyor. Şu anda Kandil’e en fazla ziyaret yapan örgüt Mossad. Önemli kısmı da emekli asker bunların. Zaten şu anda Kandil’de de, Türkiye’nin her bölgesinde de istihbarat örgütleri cirit atıyor.
Mossad’la ilgili söyledikleriniz bir tahmine mi yoksa bir bilgiye mi dayanıyor?
Bir kısmını analiz olarak dile getiriyorum ama söylediklerimin önemli bir kısmını da bilgiye dayalı olarak söylüyorum. Mesela 2007’de Bingöl sınırında bir tren devrildi. İran’a inşaat malzemesi taşıdığı söylenen trende çok sayıda ağır silah çıktı.
Olayı PKK üstlendi ve dosya kapandı. O olay da aynı Reşadiye gibi pek çok soru bıraktı kafada. Yani bu tren patlatması da bir PKK eylemi gibi gözüktü ama benim edindiğim özel bilgiye göre, o eylemi yaptıran bizzat Mossad’dı.
Bu eylemi PKK’ya yaptırdılar. Silahların Tahran’a gitmesini engellediler. Zaman zaman bu tür eylemler yapıyorlar. Mossad, PKK’yı zaman zaman taşeron olarak kullanıyor.
Devletin istihbarat güçleri Mossad hakkında ne düşünüyor?
Hepsi ne olup bittiğini çok iyi görüyor. Bizim istihbarat örgütlerimiz içindeki göreceli ağırlığı daha fazlaydı. Emre Taner’in müsteşarlığında MİT daha da millileşti, Mossad’ın ve CIA’in etkisinden giderek uzaklaştı .
Özellikle de Ergenekon’un tasfiye edilmesi konusunda çok ciddi bir rolü oldu Emre Taner’in. O yüzden Ergenekon Emre Taner’den çok rahatsız. Hem Ergenekon’un MİT içindeki bağlantılarını büyük ölçüde kopardı, hem de uluslararası örgütlerin MİT’teki ağırlığını zayıflattı.
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin istihbarat servislerinin savaşı haline dönüşebileceğini düşünüyor musunuz?
Olabilir. Şu anda öyle çok ciddi bir tehlike var. Birçok provokatif eylemler olabilir bu süreçte. Mesela Reşadiye gibi bir olay tekrar yaşanabilir. Uğur Mumcu gibi bir aydının katledilmesi tekrarlanabilir.
Toplumsal kutuplaşmaya yol açabilecek bir eylem gerçekleşebilir. Ama bizim istihbarat örgütlerimiz bu konuda çok ciddi çalışıyorlar. Özellikle Ergenekon’un tasfiye edilmek istenmesi, yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye’deki eylem kabiliyetlerini sınırlandırdı.
Siz polis kuvvetlerimizle ilgili de çok yazı yazdınız. Emniyet’teki son tayinlerle ve görevden almaların asıl nedenini biliyor musunuz?
Emniyet’te farklı düşünce gruplarına ait emniyet mensupları arasında bir iktidar çatışması yaşandığı yönünde çok ciddi bir endişe vardı.
Beşir Atalay’ın İçişleri Bakanı olmasından sonra, bu çatışmaları ortadan kaldırmak için görev değişiklikleri yapıldı. Ama arzu edilen yüksek performanslı yapı kurulamadı.
Bu kadro operasyonları hem Emniyet içinde çok ciddi ekip çatışmalarını körükledi, hem de Emniyet’in performansını düşürdü. Bazı polis müdürlerinin çetelerle mücadelede motivasyonları kırıldı. Yapılan yanlışlar fark edildi ve iç çatışmaları ortadan kaldırabilecek son operasyonlar yapıldı.
Emniyet’in içinde kim kiminle çatışıyor? Ülkücü grupla Fethullahçı grup arasındaki bir çatışma mı bu?
Emniyet’in içinde de farklı gruplar var ve iç çatışma dediğim bir tür iktidar kavgası. Bu iktidar kavgasının içinde cemaatle bağlantılı isimler olduğu söyleniyor. Ülkücü kökenli isimler de söyleniyor. Mesela Milli Görüş çizgisinde de bir ekip var.
Fethullahçılarla Milli Görüş’çü polisler arasındaki çatışma çok mu sert?
Evet. Aralarında ciddi bir çatışma ve ayrılık var şu anda...
Emniyet Genel Müdür Yardımcılarından Mustafa Gülcü’nün adı çok tartışılıyordu ve görevinden alındı. Niye görevden alındı sizce?
İzmir’de devam eden çete soruşturmasına Celal Uzunkaya’yla birlikte ismi karıştı. Daha önce de Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle görevden alındı, tutuklandı. Bir de Sakarya Emniyet Müdürü’nün çete soruşturmasına adı karıştı ve tutuklandı.
Saydığınız isimlerin hepsi Milli Görüş’ten mi?
Evet. Ama yerlerine yine her gruptan atamalar yapıldı
Gülcü’nün görevden alınmasına kim karar verdi?
İçişleri Bakanı’nın arzusuydu. Başbakan’la da muhtemelen konuşulmuştur. Bu tür operasyonlar önemlidir.
Zaten öyle tepe isimlerden ve iddialardan söz ediyoruz ki... Emniyet Genel Müdür Yardımcıları çetelere, uyuşturucu işlerine bulaşmışlar. Ergenekon mücadelesi bunlarla yapılabilir mi?
Zaten son operasyona ihtiyaç duyulmasının bir sebebi de bu oldu. Emniyet’teki mevcut kadronun ve yapının Ergenekon’la ve çetelerle mücadeleyi zaafa uğratacağı kaygısı vardı.
Siz hükümeti de iyi izleyen bir gazetecisiniz. Hükümetin içinde Ergenekon soruşturmasını yavaşlatmak isteyen birileri var mı?
Hem hükümetin içinde, hem de AK Partili milletvekilleri arasında olduğunu düşünüyorum.
Bunlar Ergenekon soruşturması genişledikçe kendi isimlerinin de ortaya çıkacağı endişesiyle mi süreci durdurmaya çalışıyorlar?
Değişik sebepleri olabilir. Kimi, böyle bir çatışmanın partiye yaramayacağını düşünüyor. Kimi Ergenekon’dan korkuyor. Kimi de devletin içindeki o gizli güç odaklarıyla eskiden beri irtibatlılar. Onlardan beslenerek bir yerlere gelmişler ve siyasetteki varlıklarını sürdürüyorlar. Bunlar bir yerde borçlarını ödüyorlar. AK Parti’nin içinde de Ergenekon’un uzantıları var. Zaten başka türlü bu kadar güçlü olamazlar.
Diyarbakır’da bölgenin belediye başkanlarını polisler kelepçeleyip resimlerini çektiler ve gazetelere servis ettiler. Hükümetin bundan çok rahatsız olduğu söylendi. Polisler böyle bir şey yapmak için kimden emir aldı?
Başbakan da İçişleri Bakanı da bundan çok rahatsız oldular. İçişleri Bakanlığı bu konuda bir iç soruşturma başlattı. Çünkü burada amaç demokratik açılımı akamete uğratmaktı. Bu olay, siyasi iradeye rağmen demokratik açılıma bir müdahaledir, bir darbedir. Hem Jandarma’dan hem de Emniyet’ten birileri bu komplonun içindedir.
Jandarma’daki bir grup Emniyet’teki bir grup üzerinden bir operasyon yürütmüş olabilir. Aynı şekilde Emniyet’teki bir grup da Jandarma’nın üzerinden bir operasyon yürütmüş olabilir.
Polisler, hükümeti tuzağa düşürecek eylemler yapabilirler mi son kelepçeleme olayında olduğu gibi?
Bu tarz provokativ eylemler yapabilirler. Öyle bir tehlike var. Emniyet’in içinde de demokratik açılımı istemeyen gruplar var. KCK operasyonunu demokratik açılımı sabote etme operasyonuna dönüştürdüler.
Bir de Arınç’a suikast iddiası var. O olayda iki subay yakalandı ve yargıç kozmik odada araştırmalara başladı. Özel Harp’e bağlı kuvvetlerin hangi eylemlerinden kuşkulanıldığı için kozmik odaya girildi? Yargıç o odada neyi bulmaya çalışıyor?
Bülent Arınç’a suikastla ilgili belge ve bilgilere ulaşmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken, başka suikast planları ve darbe hazırlıkları var mı, bunun taraması da yapılıyor olabilir.
Kozmik odada darbe planları bulunabilir. Kamuoyuna yansımayan çok fazla suikast planı var. Özellikle şu ana dek Başbakan’a yönelik suikast planlarının sayısı on üç, on dört civarında. Sayısı sürekli artıyor.
Devlet büyüklerine yönelik çok ciddi suikast şüpheleri var. Şimdi bunların tümünün hesabı birlikte görülmek istenebilir. Sonuçta bunların büyük kısmının kozmik odada olduğu düşüncesi ve şüphesi var. Burada bunların izleri bulunabilir.
Başbakan’la ilgili en son suikast planı ne zaman ortaya çıkarıldı?
Sonuncusu dört, beş ay önce ortaya çıkarıldı. DHKP-C’yi taşeron olarak kullandıkları bir operasyondu bu. Kamuoyuna açıklanmadı o. Ayrıca kozmik odada kim bilir kimlerin evlerinin krokileri var? Bunları bilmiyoruz. Cumhurbaşkanı’na, Genelkurmay Başkanı’na yönelik bir plan var mı, bilmiyoruz.
Başbuğ’a yönelik bir suikast planı olabilir mi?
Bugün gelinen noktada İlker Başbuğ Ergenekon’un sevdiği bir Genelkurmay Başkanı değil. Yaşar Büyükanıt’la ilgili hayal kırıklığı yaşayan Ergenekon’un en son planı 2009’da bir darbeydi. Bu da olmadı ve şimdi son düzlüğe gelindi.
İlker Paşa 30 Ağustos’ta emekli olacak. Özellikle Başbakan’ın son Genelkurmay ziyaretinde, hükümetle Genelkurmay’ın ateşkes ilan etmeleri Ergenekon’u öfkelendirdi.
Albay Dursun Çiçek’in Beşiktaş Adliyesi’nin önünden geçmesi de tesadüf değildi. Genelkurmay’ın hükümetle ilişkilerinin iyi olması, kendisinin ve arkadaşlarının tasfiye edileceği kaygısına yol açtı.
Başbuğ’a ‘bize sahip çıkın. Yoksa konuşabiliriz’ mesajıydı bu. Sonuçta askerle hükümet arasındaki ilişkilerin bozulması için ciddi bir çaba var. Ergenekon, İlker Başbuğ’un ağustostan önce gitmesini istiyor.
Niye?
Çünkü ağustosta onun yerine gelecek olan Işık Koşaner Paşa da Ergenekon’un çok haz ettiği biri değil. Üstelik Koşaner üç yıllığına geliyor.
Başbuğ ağustostan önce görevini bırakırsa, Koşaner’den sonraki dönemde kafalarına uygun bir generali genelkurmay başkanlığı koltuğuna oturtmanın hesabını yapıyorlar.
CHP Genel Başkanı Baykal’ın komutanları istifaya çağırması çok tesadüfî bir laf değil. İlker Paşa’dan sonrasına yönelik Ergenekon’un planlarına bilerek ya da bilmeyerek destek veriyor Baykal.
Ordunun içinde cuntalar var mı?
Cunta var. Bu cuntaya güç ve destek veren çok üst düzeyde komutanlar var. Bunların bu 30 Ağustos’ta etkili görevlere getirilmeme ihtimali var.
Hükümet ordunun içinde olup bitenlerden haberdar mı?
Hepsinden haberdar. Ben Başbakan’ın bütün generallerin hangi kafa yapısında olduğunu çok iyi bildiği kanaatindeyim.
Orgeneral İlker Başbuğ olup bitenlerden haberdar mı?
O da haberdar. Herkes her şeyi biliyor. Kimin ne olduğunu biliyor. Ama bu bir güç oyunu ve herkes birbirini bir şekilde kontrol ederek, dengeleyerek götürüyor bu süreci. 30 Ağustos’ta bir hesaplaşma bekleniyor. Mesela Albay Dursun Çiçek 30 Ağustos’tan sonra bu orduda olmayacak.
Kafes planının ortaya çıkmasından sonra hükümet herhangi bir tedbir aldı mı darbeye karşı?
Kafes planından çok önce hükümette kuşkular vardı. Ergenekon’u ilk bilen isimlerden biri Başbakan. Her şeyi, hepsini biliyorlardı. Harekete geçmeleri dört seneyi buldu. Çünkü o günün şartlarında böyle bir savaşa girmenin güç olduğunu düşündüler. Ama ne zaman ki muktedir oldular, o zaman harekete geçtiler.
Yoksa eski Emniyet’le, MİT’le bunu nasıl yapacaktı? Hükümete istihbarat getiren doğru dürüst bir birim yoktu. Ama şu anda sivil iktidara tabi çok ciddi istihbarat örgütleri var. Emniyet de öyle, MİT de öyle. Ayrıca Jandarma da eski Vandarma değil.
Jandarma değişti mi? Jandarma’nın yetki alanı daraltıldı mı? Jandarma, Türkiye’nin yüzde 80’inde kendini polisin yerine koymuyor mu artık?
Aslında Jandarma’yı ıslah etmeden hatta ortadan kaldırmadan Türkiye’de demokrasiyi güçlendiremezsiniz... Jandarma’nın tarihi Türkiye için karanlık bir tarih. Jandarma’ya mutlaka bir çözüm bulmak gerekiyor.
Ama şu da var. Jandarma 2003’teki Jandarma değil. Büyük fark var. Jandarma’nın sınırları, faaliyet alanı daraltıldı. Jandarma şehir merkezlerinden uzaklaştırılıyor. Büyük kentlerden ve metropollerden uzaklaştırdılar Jandarma’yı...
Ankara’da Çayyolu’ndan çıktı mesela. Hatırlayın Beyaz Enerji operasyonunu Jandarma bölgesi diye Ankara’nın göbeğinde Jandarma yapmıştı. Jandarma kesinlikle güç kaybına uğradı ve kontrol altına alınmaya başladı.
Jandarma nasıl kontrol altına alındı?
Çok ciddi bir istihbarat çalışması var. Jandarma’nın yaptığı yanlışlıklar komuta kademesine aktarılıyor. Bir de eskiden Jandarma Genel Komutanı, üst amiri pozisyonundaki İçişleri Bakanı’na hesap vermiyordu. Bir mevzuyla ilgili görüşmek gerekiyorsa, Bakan'a Jandarma’daki ikinci isim gidiyordu. Şimdi öğrendiğime göre, İçişleri Bakanı Atalay, ikinci isim üzerinden bilgilendirilmeyi kabul etmiyor. Böyle yaparsanız otorite kurarsınız tabii.
Genelkurmay’ın, Reşadiye baskınından önce PKK’lılara gönderilen şifreyi çözemediği yazıldı. Genelkurmay böyle bir şifreyi neden çözemiyor sizce?
Reşadiye olayında karanlıkta kalan çok fazla soru var. Şifre meselesi de böyle. Eylemin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra İstihbarat Daire Başkanı, gazetecileri Genelkurmay’da bilgilendirdi. Telsiz konuşmaları gazetecilere dağıtıldı.
Eğer siz hakikaten insanları dinliyorsanız ve o konuşmalar kayda geçiyorsa niye bu eylemleri önleyemediniz diye bir soru çıkıyor ortaya. Böyle bir yakın takip söz konusuysa niye bu eylem önlenemedi? Reşadiye baskınında çok fazla bityeniği var. Benim bildiğim başka bir şey var. Genelkurmay da o eylemi bir PKK eylemi olarak görmüyor.
Anlamadım...
PKK’nın o sıradan, bildik, rutin eylemi olarak görmüyor. Arkada, PKK’yı aşan ve onu harekete geçiren bir uluslararası iradenin olduğunu düşünüyorlar.
Askerlerin kışlasına çekildiği bir demokrasiye kavuşabilecek miyiz?
Bu bir süreç. Bu bir mücadele. Siyasi iradenin bu mücadelede sağlam durması gerekiyor. Şimdi AK Parti hakkında ikinci bir kapatma davası açılması planlanıyor. Bu konuda Yargıtay Başsavcısı bir soruşturma başlattı.
Biliyorsunuz birinci kapatma davası irticai faaliyetlerin odağı olduğu iddiasıyla açılmıştı. Bu seferki davanın, telefon dinlemelerinden hareketle, ‘sivil dikta’ iddiasıyla açılmasının hesabı yapılıyor. Yani ikinci kapatma davası, bu dönemde tartışma konusu olan sivil vesayet, sivil dikta, sivil faşizm gibi gerekçelerle açılacak.
Ak Parti’nin kapatılma ihtimali var mı?
Eğer dava açılırsa bu sefer kesin kapatırlar. Bu kez yarıda bırakmazlar ve kapatırlar. Böylece sivil darbe iddiaları da yargı darbesine dönüşür ve AK Parti kapatılır.
Son dönemde başlatılan ‘sivil dikta’, ‘sivil vesayet’ tartışmaları, bu kapatma davasının alt yapısını oluşturma faaliyetidir.
AKP’nin dar kapsamlı anayasa değişikliği hamlesi, kapatılmayı önlemek için mi?
Gerekçelerinden biri kapatılma ihtimalidir. Eğer kapatma davası açılırsa, Ergenekon süreci hızlanır. Daha büyük dalga operasyonlar olur. Çünkü askerle hükümetin ilişkileri sertleşir. Şu anda Ergenekon’da frene basıldı. Bir numaraya kadar gidilebilecek yol kapatıldı. Eğer kapatma davası açılırsa ilk kapatma davasında yaşanan gene yaşanır.
O zaman da Ergenekon soruşturması hızlanmıştı, şimdi gene hızlanır. Çünkü AK Parti uzlaşarak değil, çatışarak ayakta kalacağını birinci kapatma davasında anladı. Bugün Ergenekon süreci yavaşlatılmış durumda. Dalan hâlâ yakalanamıyor. Haberal hâlâ hastanede yatıyor. Generaller hâlâ dışarıda bulunuyor. Eğer Ergenekon süreci hızlanırsa...
Ne olur?
Birçok kuvvet komutanının ve emekli generalin içeri alınmasına yol açabilecek çok sürpriz gelişmeler yaşanabilir. Ayrıca eşanlı olarak orduda da bir idari operasyon başlatılabilir.
Kapatma davasının açılıp açılmayacağı ne zaman belli olur? Soruşturma ne zaman tamamlanır?
Bu bir güç oyunu ama bu sadece Türkiye’deki iç dinamiklerle açıklanamaz. Bu süreci yönlendirebilecek uluslararası güç odakları da var. Amerika’nın tavrı çok önemli. Çok ilginç bir döneme giriyoruz. O yüzden medyadaki birçok tartışmayı bağımsız olarak değerlendirmek bizi yanlış sonuçlara götürür. Tartışmalar hep birbiriyle ilişkili ve bağlantılı. Nuray Mert, ‘sivil dikta’ lafını ederken, bu büyük oyundan haberdar olmayabilir ama onu harekete geçiren ve bunları yazmaya iten iklimi yaratanların planı özetle bu...
(TARAF)
SON VİDEO HABER
Haber Ara