E7 ekonomik büyüklükte G7’yi geçebilir
Türkiye krizde iki not birden yükselen tek ülke oldu. Bu durum Türkiye'nin de içinde yeraldığı E7 ülkelerinin ekonomisinin 2020 yılında G7'den daha büyük olacağı tahminlerini yaptırdı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-22 00:32:00
PwC’nin yayımladığı raporda, Çin ekonomisindeki hızlı büyümenin E7 ülkelerindeki büyüme için motor güç oluşturduğuna işaret edilerek, Çin ekonomisinin 2020’de ABD’nin önüne geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olmasının beklendiği belirtildi.
Raporda, Çin’deki büyüme hızında gelecek 20 yılda yavaşlama beklenmesine rağmen, Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi haline gelmesiyle Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Endonezya ve Türkiye’nin yer aldığı E7 ülkelerinin 2020 yılında G7 ülke ekonomilerinden büyük olabileceği kaydedildi.
PwC, ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada’dan oluşan G7 ülke ekonomilerinin 2000’de E7’nin iki katı olduğunu hatırlattı. Ancak, geçen 10 yılda gelişmekte olan ülke ekonomilerinin gelişmiş ülkelere nazaran belirgin bir şekilde ilerleme kaydettiğini ifade etti.
G7 ile E7 ülkeleri arasındaki farkın bu yıl yüzde 35 oranında azalmasının beklendiğine dikkat çeken PwC, gelecek on yılın sonunda bu farkın tamamen ortadan kaybolabileceğini vurguladı.
Eğilimin gelecek 10 yılda da devam etmesinin beklendiğine işaret eden PwC, 2030’larda Çin, ABD, Hindistan, Japonya, Brezilya, Rusya, Almanya, Meksika, Fransa ve İngiltere’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi olmasının beklendiğine işaret etti.
“TÜRKİYE AB ÜYESİ ÜLKELERLE ARASINDAKİ EKONOMİK FARKI KAPATMAKTADIR”
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin hızlı bir şekilde Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerle arasındaki ekonomik farkı kapatmakta olduğunu söyledi.
Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı İspanya’nın Ankara Büyükelçisi Joan Clos Matheu dün, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan onuruna yemek verdi.
İspanyol Büyükelçiliği rezidansında gerçekleşen yemeğe AB’ye üye ülkelerin Ankara’daki misyon şefleri katıldı.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Babacan, AB büyükelçileriyle yaptığı toplantıda, Türkiye’nin ekonomik göstergeler açısından, AB ülkeleriyle olan farkı hızlı bir şekilde kapattığını vurguladı.
Satın alma gücü paritesiyle kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (SGP-GSYH) verilerinde ciddi bir ilerleme kaydedildiğinin altını çizen Babacan, Avrupa Birliğine üye ülkelerin ortalaması 100 olacak şekilde, 2002 yılında Türkiye’nin kişi başına reel GSYH değeri 28 iken, bu oranın 2008 yılında 47’ye yükseldiğini, Türkiye’nin kişi başı reel GSYH’sinin bazı AB üyelerinden daha yüksek olduğunu söyledi.
Türkiye bir taraftan ekonomik anlamda kalkınırken diğer taraftan uyguladığı sosyal politikalarla yoksullukla da başarılı bir şekilde mücadele etmekte olduğunu vurgulayan Babacan, kişi başı günlük 1 dolar, 2 dolar ve 4 doların altında gelir elde eden kişi oranına bakıldığında ciddi bir ilerleme görüldüğünü, kişi başı günlük 1 dolar gelir elde eden kişi oranının 2002 yılında yüzde 0,2 iken 2008 yılında bu oranın yüzde 0’a (sıfır) indiğini ifade etti.
Kişi başı günlük 2 dolar gelir elde eden kişi oranının 2002 yılında yüzde 3 iken 2008 yılında yüzde 0,5 seviyesine gerilediğini anlatan Babacan, kişi başı günlük 4 dolar gelir elde eden kişi oranının, 2002 yılında yüzde 30 iken 2008 yılında yüzde 6,8 seviyesine düştüğünü, kişi başına gelir artarken, bu gelirin daha dengeli bir şekilde dağıldığını kaydetti.
Türkiye’nin, gelir dağılımı ve yoksulluk konusunda birçok ülkeden çok daha iyi bir konumda bulunduğunu vurgulayan Babacan, sosyal güvenlik alanında uygulamaya konulan yeni düzenlemelerle, 18 yaşın altındaki herkesin sağlık sigortası kapsamına alındığını, 18 yaşın üstünde olup geliri olmayanlar ise yeşil kart vasıtasıyla sağlık sisteminden ücretsiz yararlanmakta olduğunu anlattı.
Babacan, Mc Kinsey tarafından yapılan bir çalışmada Türkiye’de uygulanan sağlık sisteminin birçok gelişmiş ülkeden daha cömert olduğunun ortaya konulduğunu hatırlatarak, ayrıca geliri düşük olanlara kömür yardımı da yapıldığını bildirdi.
“AB ÜYELİĞİ KONUSUNDA KARARLILIK DEVAM EDİYOR”
Demokratik açılıma çok önem verdiklerini anlatan Babacan, uygulamaya başlanan yeni strateji çerçevesinde, yatırım bütçesinin yüzde 17’sinin GAP projesine ayrıldığını belirterek, 2013 itibarıyla GAP projesini tamamlamayı hedeflediklerini anlattı.
Babacan, demokratik açılım süreci ve bölgede sağlanacak daha iyi güvenlik koşullarıyla beraber Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yatırımların artacağını ve bölgenin daha zenginleşeceğini bildirdi.
Küresel sorunların devam etmekte olduğunun altını çizen Babacan, sorunların çözümü için ülkeler arasında daha sıkı bir işbirliğinin oluşturulması gerektiğini söyledi.
Küresel sorunların çözümü için G-20’nin iyi bir platform olduğunu ve G-20 üyesi olarak sorunların çözümüne katkıda bulunduklarını belirten Babacan, işsizlik ve emtia fiyatlarındaki belirsizliğin, önümüzdeki dönemde küresel ekonomi için risk teşkil ettiğini bildirdi.
Babacan, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki kararlılığın da devam ettiğini söyledi.
TÜRKİYE EKONOMİSİ
Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak, tüm riskler öngörülerek ihtiyatlı politikaların uygulanmakta olduğunu anlatan Babacan, kamu maliyesinde alınan tedbirler ve uygulanan yapısal reformların, AB tanımlı borç stoku 2002 yılındaki yüzde 74 seviyesinden 2008 yılında yüzde 39 seviyesine gerilediğini kaydetti.
Babacan, yıllarca yüksek seyreden bütçe açığının, 2002 yılındaki yüzde 11,5 seviyesinden, 2008 yılında yüzde 1,8’e düşürüldüğünü vurguladı.
Bankacılık alanında gerçekleştirilen reformlarla Türk bankacılık sistemi küresel kriz öncesinde güçlü bir yapıya kavuşturulduğunu belirten Babacan, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında gerçekleştirilen stres testleriyle, zayıf olan bankaların tespit edilerek bankacılık sistemindeki risklerin giderildiğini söyledi.
Yeni uygulamaya konulan kredi kartı kanunu ve mortgage kanunlarıyla bu alanlardan kaynaklanabilecek risklerin önüne geçildiğine dikkat çeken Babacan, 2006 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası uzmanlarıyla başlatılan Mali Sektör Uyum Programı (FSAP) çalışmasıyla, finansal sektörün güçlü konumunun teyit edildiğini, gerçekleştirilen bu reformların ve çalışmaların etkisiyle küresel krizin en kötü dönemlerinde dahi Türk Bankacılık Sisteminin çok güçlü durduğunu, Mevduat Sigortasına dahi dokunma ihtiyacı olmadığını vurguladı.
KRİZ DÖNEMİNDE ALINAN TEDBİRLER VE OVP
Birçok ülkenin krize yönelik yoğun parasal ve mali tedbirler aldığı dönemlerde Türkiye’nin de tedbirler aldığını anlatan Babacan, ancak ekonomide toparlanmayı hissettiklerinde, alınan tedbirleri sona erdirerek, kamu maliyesindeki bozulmayı önleyecek bir çıkış stratejisi ortaya koyduklarını söyledi.
Temmuz ayında, 2009 yılı için bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 7,2 olarak tahmin edildiğini hatırlatan Babacan, bir çıkış stratejisi olarak açıkladıkları Orta Vadeli Plan’da (OVP) alınan tedbirlerle, yıl sonu bütçe açığını yüzde 6,6 olarak hedeflediklerini, ekonomideki toparlanmanın getirdiği ek gelirlerin de etkisiyle bütçe açığının, 2009 sonu itibarıyla beklentilerin altında yüzde 5,5 olarak gerçekleştiğini bildirdi.
Açıkladıkları çıkış stratejisinde, hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için neler yapacaklarını açıkladıklarını anlatan Babacan, uluslararası kuruluşlar ve uzmanların, Orta Vadeli Programı gerçekçi ve güvenilir bulduğunu, OVP’nin açıklanmasının ardından kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu arttırdığını kaydetti.
“TÜRKİYE, İKİ NOT BİRDEN YÜKSELTİLEN TEK ÜLKE”
Babacan, krizin derinleştiği 2008 yılı Eylül ayından itibaren, toplam 36 ülke için 93 kredi notu düşüşünün gerçekleştiği bir dönemde, Türkiye’nin, iki not birden yükseltilen tek ülke olduğunu vurguladı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre 2010 yılında Türkiye’nin AB ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmasının beklendiğini söyleyen Babacan, Türkiye’nin resmi büyüme tahmini yüzde 3,5 iken gözlemcilerin tahminlerinin ise yüzde 3,7 - yüzde 5,5 arasında değişmekte olduğunu bildirdi.
Babacan, Orta Vadeli Program’da açıklanan hedeflerin üstünde bir büyüme beklentisinin bulunduğunu söyledi.
Küresel krizin, Türkiye’yi, özellikle ticaret kanalıyla etkilediğini altını çizen babacan, Türkiye’nin en büyük ticari ortağı olan AB ülkelerindeki sorunların etkisiyle ihracatta düşüş kaydedildiğini, dış tüketimdeki bu daralma ile ihracata dayalı birçok sektörde istihdam sorununu ortaya çıkardığını, dış tüketimin yanı sıra iç tüketimde de daralma gözlendiğini kaydetti.
Türkiye’nin genç demografik yapısı nedeniyle, her yıl işgücü piyasasına yaklaşık 500 bin kişinin dahil olduğunu anlatan Babacan, son aylarda ekonomideki toparlanmanın etkisiyle istihdam piyasasında olumlu gelişmelerin görüldüğünü, Ekim ayı işsizlik rakamının da beklentilerin altında gerçekleştiğini bildirdi.
Kayıtdışılıkla mücadeleye önem verdiklerini belirten Babacan, hırsızlık yapana ağır cezalar verilirken, vergi kaçıranların ise ciddi bir yaptırımla karşı karşıya kalmadığını belirtirken, önümüzdeki dönemde, bu konuda da uygulamaya yönelik tedbirler alacaklarını vurguladı.
Milliyet
SON VİDEO HABER
Haber Ara