Karayipler'de kayıp bir ülke
İHH, depremle sarsılan fakir Haiti halkı için Amerika’dan iki kargo uçağı gönderdi. Karayiplerin kayıp ülkesi daha öncede büyük doğal felaketler yaşadı. İşte Haiti gerçeği...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-14 16:37:00
Haiti’de halk öylesine aç, öylesine sefalet içinde ki, insanın içi sızlıyor. Felaketlerin eksik olmadığı ülkeye depremin ardından İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsanı Yardım Vakfı, iki kargo uçağı yardım malzemesi gönderdi. İHH'nın gönderdiği uçaklar, Haiti’ye 33 ton yardım malzemesi götürecek. Yardımın içerisinde battaniye, giysi, gıda, ilaç, bebek maması ve diğer malzemeler bulunuyor.
Karayiplerin en yoksul ülkesi olan Haiti son 200 yılın en büyük depremine maruz kaldı. 7,0 büyüklüğündeki depremin vurduğu Haiti'ye içme suyu, gıda, ilaç ve ilk yardım malzemesi sıkıntısı had safhada.
İHH İnsani Yardım Vakfı, ülkeye yakın bir noktada bulunan Amerika Birleşik Devletleri’nden deprem bölgesine 2 kargo uçağı yardım malzemesi gönderdi. Zekat Foundation ile birlikte organize edilen kargo uçaklarıyla 33 ton yardım malzemesi gönderildi. Yardımın içerisinde battaniye, giysi, gıda, ilaç, bebek maması ve diğer malzemeler bulunuyor.
Haiti, kölelerin kurduğu ilk ülke
8 milyon nüfusu olan Haiti, Burkina Faso’dan sonra dünyanın en fakir ikinci ülkesi olarak biliniyor. İnsanlar yaralarını saracak güce sahip değil. İnsanların çoğu sokaklarda dilencilik yaparak ayakta durmaya çalışıyor. Haiti’nin sokakları ve caddeleri çok bakımsız. Çöpleri karıştıran domuz sürülerini her yerde görmek mümkün. Ülkede 8 bin Müslüman bulunuyor. 7 bin Müslüman depremin meydana geldiği başkent Port-au-Prince’de yaşıyor. Başkentte 5 cami bulunuyor.
Sürekli askeri darbelerin yaşanması sebebiyle ülkenin güvenliğini BM güçleri sağlıyor. BM’de 52 Türk polisi de görev yapıyor. Haiti’de geçtiğimiz yıl Ramazan ayının başında meydana gelen kasırgada 3 bin kişi hayatını kaybetmişti. Kasırganın yaraları sarılmadan yaşanan deprem, bilançoyu ağırlaştırdı.
Birlikte yaraları saralım
Dünyada kölelerin kurduğu ilk devlet olarak bilinen Haiti’de insanlar dışarıdan gelecek yardımlara gözlerini dikmiş durumda. Evleri yıkılan çocuklar, yaşlılar, kadınlar sokaklarda yatıyor. Açlık ve susuzluk had safhada. İsteyen hayırseverler Haiti için bağışta bulunabilir. Bağışlarınız için İHH ile irtibata geçebilirsiniz.
2008 RAMAZANI'NDA DA KASIRGA FACİASI YAŞAMIŞTI
'Türkiye' muhabiri Osman Sağırlı; geçtiğimiz yıl da kasırgaya maruz kalan Haiti'de kasırga altında iftarı yazdı: Haitililer'in herşeyleri kayıp, insanlıkları yaşıyor.
Karayipler'de Kayıp bir Ülke
Havana’dan havalanmak için alana geldiğimizde uçağımızın iki saat rötarlı olduğunu söylediler. Latin Amerika’da sıkça olan bir şeydi bu. “Hadi uçağa” denildiğinde milletin kapıdan bir çıkışı vardı ki; gören de, uçağı pilot değil de onların kullanacağını zanneder. Aceleye ne hacet?
Yemek servisi ve çikolata ikramlarını uyuyormuş numarası ile atlatıp Haiti ile ilgili ön notlarımı karıştırıyorum. Fidel Castro’nun devrim hareketini başlattığı Santiago De Cuba’ya inip burada bir selam vereceğiz, ardından Haiti’ye geçeceğiz. Bilette öyle yazıyor. Nerdeee Manzanillo diye bir yere iniyoruz.
ÇAPRAZ SORGULAMA
Ahmet Faruk Bey gözüyle milleti tek tek yerine oturtuyor. Gecikirsek bizi karşılayacak kişi beklemez gider diye endişe ediyor. 50 dakika daha uçuyoruz Santiago De Cuba’dayız. Uçakta oturuyoruz, Haiti’ye gideceğiz ya! Görevlinin biri kolumuzdan tutup adeta bizi dışarı atıyor. Uçak değiştirecekmişiz, bunu biz hariç herkes biliyor. Homurdananlar, el ayak hareketi yapanlar.
Bagajları beklerken, “dolar var mı dolar “ diyen bir adam yaklaşıyor. Bu ülkede lacivert pantolon beyaz gömlek resmi demek. Bir ara bizdeki Sümerbank ayakkabısı giyen polisler gibi. Kısacası “yok” sözü ile yanımızdan ayrılıyor. Diğer terminalden Haiti’ye geçeceğiz. Elimize bir form tutuşturuyorlar, adam başı 20 euro ayak çıktı parası. Ödeyeceğiz, girerken de vizede ödemedik mi?
Pasaporta bir çıkış mührü bastı mı tamam! Pürüz pasaport kontrolde başlıyor. Sorular bir biri ardına sıralanıyor. “Nereden gelip, nereye gidiyorsun? Yanında ne kadar paran var? Bu kadar kamera ne işe yarıyor?” Hepsini bir bir anlatıyorum. Pasaportun sayfaları bir ileri bir geri manevraya dayanmıyor defter yırtılıveriyor. Abartısız 9 kişinin sorgusundan geçtikten sonra uçağa binmek nasip oluyor.
BURNUMUN DİREĞİ SIZLADI
5 saat sonunda Port au Prince’ye sağ salim adım atıyoruz. Ortalık kasırganın tesiri ile toz duman. Şakır şakır yağmur yağıyor. Bizi karşılayacak kişilerden ses seda yok. Bir saat de; oruç oruç onları bekliyoruz. Telefonlara da cevap alamayınca bir taksi çevirip şehrin yolunu tutuyoruz. Yol boyu yalınayak tipler ve başında yük taşıyan insanlar göze çarpıyor. Öyle sokaklardan geçiyoruz ki; burnumun direği sızlıyor. Bu gibi yerlerde en güvenli otelde kalmak lazım. Şoför evden bozma bir yerde duruyor. Pazarlık falan yapıyoruz ama gözümüz tutmuyor. Başka bir otel bulup üçüne beşine bakmadan yerleşiyoruz.
İftarı, Küba’dan yanımızda getirdiğimiz iki çikolata ve portakal suyu ile geçiştiriyoruz. Sahura yiyecek bir şey yok. Otelcinin “yabancıları kaçırıyorlar dışarıya çıkmanızı tavsiye etmem” ikazını diğer müşteriler de destekleyince geceyi su ile geçiştiriyoruz. Sabah 07.00’de Yusuf ve Abu Jamman kapıya dayanıyor. Bir gün öncesi için özür dileyip gönül alıyorlar. Uzun süre şehir ve buradaki Müslümanlarla ilgili bilgiler aktarıyorlar. Oturacağımıza gezerek bilgi alsak!
Her iki sözün biri “burada güvenlik yok” olunca insanın nefsine ağır geliyor. Buraya safariye mi geldik. Çıkalım gezelim ikazı etkili oluyor. “Mister, boss mösyö” diye el açıp yalvaran kadın ve çocukların arasından sıyrılıp bir arabaya el ediyoruz. Taksici bizi görünce diğer iki müşteriyi araçtan indiriyor. Önce Fatihan Mescidine gidiyoruz. İmam Abdul El Ali; yanımızda Abu Jamman olmasına rağmen, zincirli kapıyı açmakta tereddüt ediyor. 'Haydi vakit geçiyor' ikazımız üzerine kapı açılıyor..
İçeride bir tanışma faslı ardından ihtiyaç tespiti başlıyor İHH adına Faruk Ünsal Bey bir takım sorular soruyor, ardından mescide yüklü miktarda yardım yapıyor. Bir sonraki akşam için de para bırakıp “Bununla iftarlık malzeme alın, bütün cemaati de toplayın tanışalım konuşalım” diyor. Kapıdan çıktığımız esnada abdest almakta olan gençlerden biri yolumuzu kesip, dilini ve karnını gösteriyor. Aç olduğunu ima eden Fransızca bir şeyler söylüyor. Araya giren imam, bize yol gösteriyor.
İMAMIN SESİ TİTREMEYE BAŞLADI
İftara kısa bir süre var. Gezmekten hazırlık yapamadık. Abu Jamman imamı olduğu mescide davet ediyor. Taksi bir caddede bizi bırakıyor. Abu Jamman, “Taksiler gece ara sokaklara girmezler. Çantalarınıza sahip çıkın biraz yürüyeceğiz” diyerek zifiri karanlık bir sokağa dalıyor. Yolda sürekli konuşarak onu takip etmemizi kolaylaştırıyor. Kâh çukurlara, kâh sulara girerek; bir evin önüne geliyoruz. İçeriden amiiiinnn diyen cemaatin sesi geliyor. Abu Jamman’ı orada bırakıp sese doğru koşturuyorum. Cemaat selamlamadan iki üç kare çekmem lazım. Port Au Prince’de hiçbir evde elektrik olmadığı gibi burada da yok. Kapkaranlıkta flaşın patlaması ile imamın da sesi titremeye başlıyor.
Mis gibi çorba kokusu yayılıyor. Bu arada birileri sürekli selamün aleyküm deyip elimizi sıkıyor. Zaten siyah olan Haitilileri gece karanlığında seçmek hiç mümkün olmuyor. Flaşın ışığı ile etraftaki hazırlıkları da an be an takip ediyorum. Mum ışığında çorba doldurulan tabaklar yere cemaat de etrafına diziliyor. İftarın başlaması ile bitmesi 3 dakika sürüyor. Ardından tekrar namaz kılmaya başlıyor. Boşa vakit geçiren yok. İyi derecede İngilizce bilen bir genç, Miami’de nasıl Müslüman olduğunu uzun uzun anlatıyor. Abu Jamman, cemaati toplayıp bizim Türkiye’den geldiğimizi, Ramazan'ı burada Müslümanlarla birlikte yaşamak istediğimizi anlatıyor.
ERDEME BAK
Faruk Ünsal Bey; İHH olarak her türlü taleplerini karşılamaya hazır olduklarını söyleyip bir miktar para vermek istiyor. Ancak Abu Jamman parayı almak istemiyor. Yardım dağıtalım teklifine ise, “Bize Fransızca dini kitaplar gönderin. Bizim Amerika ve Avrupa bağlantılarımız var. Diğer kardeşlerimizin durumu kötü 5 mescid daha var onlara gidelim” diyerek büyük bir erdem gösteriyor. Yanımda yeterince kitap var. Olduğu gibi teslim ediyorum. Otele doğru yol alırken; Jamman’ın 18 yıl Belçika’da kaldığını ve ekonomi eğitimi aldığını öğreniyoruz. 1991’de Müslüman olduktan sonra ülkesi Haiti’ye İslami eğitim vermek üzere döndüğünü; bu sebeple, eşinin sonradan biri Müslüman olan 3 çocuğunu da alarak kendisinden boşandığını anlatıyor.
Bir gün sonra 50 dolara bir araç kiralayıp Arif Abdulhakim ile birlikte önce Nur Mescidine, ardından da Cite Soleil Mescidine gidiyoruz. Kasırga sebebiyle su alan mescidin bir köşesinde oturup gençleri dinliyoruz. “Bize kitap gönderin. Zor şartlar altında yaşıyoruz bizi yalnız bırakmayın” talepleri geliyor. Ahmet Faruk Bey İHH adına bir takım evraklar imzalatıp biraz para bırakıyor.
JUPİTER SEN MÜSLÜMAN OL
Akşama doğru ise Fatihan Mescidindeki iftara doğru yola çıkıyoruz. Yolda Abdulhakim’in telefonu çalıyor, başka bir evden yemekleri almamız isteniyor. Taksi şoförü Jupiter Jean Louis, sinirli hareketlerle durumu protesto ediyor.
Jupiter, kapıdaki 10 dakikalık beklemenin ardından yol kenarındaki bir başka taksi şoförünü korna ile ikaz edip yanına çağırıyor. Bir miktar para verip elini sıkıyor, sırtını sıvazlayıp gönderiyor. Bir nevi ona destek oluyor.
Abdulhakim’in gecikmesini hissettirmemek için Jupiter’i esprilerle yumuşatma çabasındayız. Jupiter, selamün aleyküm! “Selamün aleyküm mösyö” “Yok sen aleyküm selam diyeceksin, bak bugün iyi kazandın elhamdülillah de, Jupiter, Allah de” derken, Jupiter sen iyi adamsın bak ağzına da yakışıyor gel Müslüman ol dedik. Önce güldü sonra da “tamam oldum” diyor.
Şaka gibi... Abdulhakim tencerelerle gelince ona durumu anlatıyor, önce o da inanamıyor. Sonra “İftara gelsin, orada şahadet getirsin cemaat de duysun” deyip onu da davet ediyor.
İftar vaktinin gelmesiyle birlikte Pakistanlı askerlerin yaptırdığı caminin avlusunda Ali önce ezan okuyor ardından dışarıdaki cemaati de içeri aldıktan sonra kapıları güvenlik amacıyla kilitliyor. Namaza dururken arka safta yerini almış olan Jupiter ile göz göze geliyoruz yüzü gülüyor.
İmam Abdul El Ali, namaz sonrasında cemaati halka şeklinde toplayıp Jupiter’e Kelime-i Şahadet getirmesi için yardımcı oluyor. Ardından cemaate dönüp “Ömer kardeşiniz size emanet” deyiveriyor.
İHH’nın hazırladığı iftar sofrasından ayrılırken cami önünde toplananlar, “Give you Berakat Allah “, Ömer ise “Selamün aleyküm “diyerek bizleri uğurluyor...
BELÇİKA’DA EĞİTİM ALMIŞ
Abu Jamman, Haiti’deki emsal alınacak Müslümanlardan biri. Belçika’da ekonomi eğitimi alan 4 çocuk babası Jamman, burada evlenmiş ancak daha sonra İslamiyeti yaymak üzere Haiti’ye dönünce eşi tarafından terk edilmiş. Jamman’ın en büyük isteği ise Fransızca İslami kitaplar (üstte).
FATİHAN MESCİDİNDE
Öğle namazı için Fatihan Mescidine gittiğimizde abdest alan gençlerden biri boş karnını ve dilini gösterince iftara kadar alışveriş yapıp imama da camiin ne kadar cemaati varsa toplamasını söyleyip iftarı birlikte yedik (altta) .
ÇOCUKLARI MALAYKA VE CEMAL İÇİN...
Haitili Müslümanlardan Arif Abdülhakim, çocukları Malayka ve Camal’in iyi birer Müslüman olarak yetişmeleri için birçok kere yurt dışına gitmeyi denemiş. Ancak her seferinde yeterince parası olmadığı için vize engeline takılmış.
SON VİDEO HABER
Haber Ara