Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Fransız basınından Türkiye'ye destek

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine en çok karşı çıkan ülke Fransa'nın saygın yayın organlarından Les Echo, Ankara'nın katılım sürecine destek verdi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-01-11 17:38:00

Fransız basınından Türkiye'ye destek
Gazete, yayımladığı bir makalede, "Küreselleşen dünyada ABD’nin hakimiyetinin zayıflamasıyla rakip güçler ortaya çıkarken, Avrupa Türkiye’ye kapılarını kapatarak eline ne geçirmeyi umuyor?" sorusunu yöneltti.

Bugünkü Avrupa fikrinin babası, Fransız filozof Joseph Rovan, 1945 yılında “Almanya bizim çıkarımızadır” diye yazmış ve o dönemde yalnızca Fransa ile Avrupa’da ve uluslararası kamuoyunun genelinde hakim olan görüşleri alt üst etmişti.

Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (L’Ifri) uzmanı Dominique Moïsi imzalı makalede, Almanya için 1945’te geçerli olan durumun bugün Türkiye için geçerli olduğunu belirtti.

Her ne kadar bugün Türkiye’nin AB üyeliği geçmişte olduğu kadar popüler bir tartışma olmasa da, pek çok kişi hala bu ihtimalden korkuyor. Moïsi, “Türkiye’nin üyeliği” meselesini bir kenara atıp sorunun kendi kendine çözülmesini beklemenin hata olduğunu vurguladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ülkesinin resmi duruşunu “Türkiye Avrupa’nın yanındadır ancak AB’ye girişi söz konusu değildir” şeklinde özetlemişti. Ancak Türkiye’nin AB’ye giriş müzakereleri yetenekli diplomatların bile artık gizlemeyi beceremediği bir karşılıklı güvensizlik ve öfke havasında sürüyor.

MUHALİF ÇOĞUNLUK, DESTEKÇİ AZINLIK

Moïsi, AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda kendi içinde iki kampa bölündüğüne dikkat çekti. Çoğunluğa hakim olan görüşe göre içinde Türkiye olan bir Avrupa, Avrupa sayılmıyor. Bu kişiler Avrupalılığın özüne, Avrupa kimliğinin orijinalliğine, Avrupa’nın coğrafi, kültürel, tarihsel ve dini sınırlarına ve laiklik prensibine vurgu yapıyor.

Bu yaygın görüş “Eğer yarın, Avrupalı olmayan, üstüne üstlük Müslüman olan 80 milyon kişi aramıza katılırsa bugün olduğumuz gibi olamayız” fikrini savunuyor.

Diğer yandan Türkiye’nin üyeliğine destek verenler, azınlıkta olsalar da, sorulması gereken sorunun Avrupa’nın “ne olduğu” değil, uluslararası arenada kendini nerede görmek istediği olduğunu ifade ediyor.

TÜRKİYE OLMAZSA OLMAZ

Moïsi de içinde yaşadığımız bu küreselleşme çağında, ABD’nin hakimiyeti zayıflamaya rakip güçler ortaya çıkmaya başlamışken, Avrupa’nın Türkiye’ye kapılarını kapatarak eline ne geçirmeyi umduğu sorusunu gündeme getirdi. Zira Kafkasya’dan Basra Körfezi’ne, İran sorunundan İsrail-Filistin çatışmasına, Rusya’yla yapılacak enerji güvenliği anlaşmalarından, Batı-İslam dünyası ilişkilerine kadar bölgedeki sorunlarla ilgili çözüm çabaları, Türkiye’yi kapsamazsa eksik kalıyor.

Yazar, “Akdeniz Birliği'nin İsrail-Filistin sorununu bir kenara bırakarak güçleneceği ve bölgede söz sahibi olacağı beklentisi ne kadar yanlışsa Avrupa’nın Türkiye konusunu çözümsüz bırakıp ‘bunu zaman çözsün’ demesi de aynı oranda hatalı olacaktır” diye yazdı.

Bununla birlikte her iki taraf da söylemlerini sertleştiriyor. Moïsi, 2010 yılındaki Türkiye’nin, 2000 yılındakinden farklı olduğuna dikkat çekti. AB’ye giriş umutları gün geçtikçe zayıflayan Ankara, bölgesel düzeyde etkisini genişletme çabalarını artırıyor. Yazara göre, Türkiye gün geçtikçe daha “dindar” bir hale gelip, Atatürk devrimlerinin temellerinden uzaklaşıyor.

TÜRKİYE’Yİ KİM KAYBETTİ

Moïsi, sorulması gereken sorunun “Türkiye’yi kim kaybetti?” olması gerektiğini söyledi.

Önümüzdeki yıllarda tarihçiler sürekli olarak bunu mu tartışacaklar? Eğer öyleyse Türkiye’nin kaybının sorumluluğunu gün geçtikçe daha ürkek hale gelen AB’nin, Barack Obama’nın Kahire ve İstanbul’da yaptığı konuşmalarda işaret ettiği İslam dünyasına yönelik söylem değişikliğine karşın “çıtayı yükseltmeyi beceremeyen” ABD’nin, işe yaramayan provokasyonlarıyla İsrail’in ve hesapsız popülizm kartını oynayan Türk hükümetinin paylaşması gerekiyor.

Türkiye’de 2012 yılında ilk kez cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacağını belirten yazar, bu seçimin Ankara’nın AB yolculuğunda kritik bir rol oynadığını ifade etti.

Yeni Osmanlıcı ve İslamcı değerlerden uzaklaşıp, laik değerleri savunan, Türkiye’nin AB’ye ve Batı kampına bağlılığını tazeleyen bir aday mı seçilecek? Moïsi, Avrupa uzun vadeli stratejik vizyonunu ortaya koymaz ve cesaret göstermezse “Doğu’nun Cazibesi”nin Türkiye’yi kontrolü altına alacağını söyledi.

“O durumda aramızda istemediğimiz ülke yanımızda değil karşımızda yer almaya başlar” diyen yazar son olarak Rovan’ın sözüne gönderme yapıyor: “Türkiye bizim çıkarımızadır.”

Kaynak: Planet
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara