Dünya basını
İşte bugünün dünya basını.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-08 10:52:00
İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesinde, "Türkiye’yi Avrupa Dışında Tutmak" başlığıyla yayımlanan bir makalede, "Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı dini gerekçelerle ayrımcılık yapmasına neden izin veriliyor" sorusu ele alınıyor. Makale, "Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişi hala insan haklarıyla ilgili kaygılar ve önyargılar nedeniyle engelleniyor" diyor.
Cronin makalesine, yazar Orhan Pamuk’un İstanbul’la ilgili kitabına gönderme yaparak başlıyor ve bu kitaptaki hüzünden bahsederek, birçok Türk’ün de Avrupa Birliği üyeliğiyle ilgili benzer bir hüzne kapıldığını yazıyor.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile resmi üyelik görüşmelerine 2005 yılında başladığını hatırlatan Cronin, bu süreçte Kıbrıs’la ilgili engeller mevcutken, "şimdi de Türkiye’nin yeni bir engelle, Bulgaristan’ın Osmanlı tarafından yerinden edilen Trakyalılar için tazminat talep etmesi, aksi halde müzakereleri engelleyeceğini ima etmesiyle karşı karşıya olduğunu" kaydediyor.
Cronin, Türkiye karşıtlığının, ırkçılıkla aynı olduğunu savunuyor.
Cronin makalesinde, Avrupa Birliği kurumları resmi olarak çeşitliliğe destek verse de, birliğin en güçlü liderlerinde Avrupa Birliği’nin Hristiyan kimliğini koruması gerektiği fikrinin baskın olduğunu bildiriyor.
Cronin, makalesinin sonundaysa, "Eğer bir golf kulübü üye kabul ederken benzer bir politika uygulasaydı, eşitlik kanunlarını ihlalden hakkında dava açılırdı. Avrupa Birliği kağıt üzerinde bir demokrasiler kulübü, peki o zaman dini gerekçelerle ayrımcılık yapmasına neden izin veriliyor?" ifadesine yer veriyor.
Guardian: "Filistin’e Yol Açık" Konvoyuna Batı’nın Duyarsızlığı
Gazete bir başka haberinde, "Filistin’e Yol Açık" konvoyunun Mısır’dan geçişi sırasında meydana gelen olaylar karşısında Batının duyarsızlığını eleştiriyor.
Seumas Milne imzalı makalede, Mısır’daki olaylara yer verilerek, "Eğer 85 yaşında Yahudi soykırımından kurtulmuş bir kişi açlık grevine girseydi, yüzlerce Batılı protestocu onu taşlasaydı ve polis dövseydi, emin olun bu olayla ilgili hepimizin haberi olurdu. Ama bu olay, İran yerine, Batı tarafından desteklenen Mısır’da olduğu için, Avrupa’daki ve Kuzey Amerika’daki birçok insan hakkında hiç bir şey bilmiyor" ifadeleri kullanılıyor.
İngiliz ve Türk milletvekillerinin de yer aldığı konvoyun Mısır’dan Gazze’ye geçişi için mücadele verildiğini ve bu mücadelenin ardından geçişin sağlandığını yazan Milne, "Batı’da bu olay göz ardı edilse de, Ortadoğu’da büyük bir medya olayıydı" diyor.
Makalesinde "Terör, despotik rejimlerin ve diktatörlere yönelik desteğin bedelidir" yorumunu yapan Milne, şunları kaydediyor:
"Orta Doğu ve İslam dünyasındaki krizin kalbinde yatan, Batı’nın Mısır gibi baskıcı ve temsili olmayan rejimleri kucaklaması, İsrail’in Filistin’i işgali ve sömürgeleştirmesine verdiği sarsılmaz destektir."
Le Monde: "Türkiye’nin AB Üyeliğine Londra’dan Güçlü Destek"
Fransa’da yayımlanan Le Monde gazetesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğine Londra’dan yine güçlü bir destek geldiğini yazıyor. Haber şöyle:
İngiltere’nin AB İşleri Bakanı Christopher Bryant, Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunun Avrupa için "stratejik" olduğunu vurgularken, "Ben bu ülkenin, gelecek yıllarda Avrupa’nın Asya kaplanı olacağından eminim" ifadesini kullanıyor. Bryant, Fransız Le Monde gazetesi ile yaptığı söyleşide AB’nin genişlemesinin daha çok refah ve daha çok insan hakları anlamına geldiğini belirtiyor.
La Repubblica: "İklim Mültecileri 2050’de 200 Milyona Ulaşacak"
İtalyan La Repubblica gazetesi, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin sonucu olarak yaşanan doğal afetler ve su savaşları nedeniyle 2050 yılına kadar milyonlarca kişinin evlerini terk etmek durumunda kalacağını yazıyor.
Habere göre, Uluslararası Göç Örgütü tarafından hazırlanan raporda, kirlilik, çölleşme ve doğal afetler nedeniyle evini terk etmek zorunda kalanların sayısının daha 1990 yılında 25 milyon olduğu, bu sayının bugün yaklaşık 50 milyona ulaşmış olabileceği belirtiliyor.
Raporda, iklim mültecilerinin sayısının 2050 yılına kadar 200 milyona ulaşacağı tahminine de yer veriliyor.
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin de iklim değişikliklerinin en önemli sonuçlarından birinin insan göçü olacağına işaret ettiği belirtilen raporda, çözüm için öncelikle sorunun uluslararası toplum tarafından tanınması, kırılganlıklara karşı politikalar üretilmesi, araştırmalara hız verilmesi ve gelişmekte olan ülkelere yardım edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Haaretz: "Netanyahu Gerilmiş İnce Bir İpte Yürüyor "
İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesinde "Şimdi Abbas" başlıklı bir yazı göze çarpıyor.
Beklentilere uygun şekilde, Yahudi yerleşim birimleri inşasının sınırlı olarak dondurulmasının, Filistinli liderleri görüşme masasına döndüremediği belirtiliyor.
Yerleşimcilere bir takım teşvikler verilmesine yönelik kararın da Başbakan Binyamin Netanyahu ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında güven tesis etmeye yaramayacağı yazılıyor.
Bu noktada Netanyahu’nun bir taraftan iki devletli çözüm sözüne bağlılık ile diğer taraftan Yahudi yerleşimcileri ve onların Likud ile koalisyonda yer alan temsilcilerini yatıştırma arasında çabaladığı kaydediliyor.
"Netanyahu gerilmiş ince bir ipte yürüyor" cümlesi Başbakanın içinde bulunduğu durumu tanımlamak için kuruluyor. Ardından hemen şu ifadeler yer alıyor:
Abbas için de durum farklı değil. Bir yandan işgali sona erdirmeyi umut ediyor diğer yandan hassas konulardaki temel prensiplerden geri adım atmak istemiyor. Buna örnek olarak Kudüs’ün doğusundaki Yahudi yerleşim birimleri inşası gösterilebilir. Abbas, bunu kabul ederse rakibi Hamas’ın elini güçlendireceğini düşünüyor.
Abbas bu çıkmazdan kurtulmak için kısa süre önce Haaretz gazetesine verdiği bir demeçte şöyle bir öneri getirdi:
Batı Şeria ve Kudus’ün doğusundaki yerleşim yerleri inşasını herhangi bir açıktlama yapılmadan 6 aylığına dondurulsun.Her durumda İsrail hükümeti, Şaron hükümetinin resmi kararı ile bağlanmış durumda.
Yol haritası çerçevesinde alınan söz konusu karar, tüm yerleşim birimleri inşasının durdurulmasını öngörüyor. Ayrıca yasadışı kurulmuş olanların tahliyesi de aynı kararda öngörülüyor. Abbas’a göre, böyle hareket edilirse bu süreç içinde yol haritasının hükümleri dışında herhangi bir ön koşul olmadan nihai barış görüşmelerine başlanabilir.
Filistin Devlet Başkanı bu önerisini Savunma Bakanı Ehud Barak’a da iletti ancak yanıt alamadı.
Eğer Netanyahu ve Barak, gerçekten iki devletli çözümden yana iseler ve böyle bir çözümü destekleyen Filistin yönetiminin çökmesini engellemek istiyorlar ise Abbas’ın önerisine olumlu yanıt vermeliler.
Aksi halde sonuçsuz şekilde sürüp giden bu diplomatik çıkmaz ve Abbas gibi pragmatik bir liderin görevden ayrılışı, sadece bölgeyi değil tüm dünyayı olumsuz etkileyecektir. Bunun bedeli, 6 aylık bir askıya alma karından daha ağır olacaktır.
Netanyahu ve Barak’ın görevde daha önce geçirdiği dönemler, onlara acı bir ders verdi. O da şuydu:
"Bir yandan barış için çaba gösterirken ve İsrail’in imajını küresel çapta ayakta tutmak isterken aşırı sağın taleplerine yanıt vermek sonuçta başarısızlığa yol açıyor. Bu kez onların akrobatik hareketleri, barış yolunda önemli bir ortağın yitirilmesi ve İsrail’in dış ilişkilerinin kötüleşmesi ile sonuçlanacaktır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara