Türkiye'nin IMF'ye ihtiyacı var mı?
IMF ile Türkiye arasındaki ilişki ne düzeyde olsun? Ne kadar devam etsin ve ne zaman bitsin? İşte bu soruların cevaplarını ekonomist İbrahim Öztürk’ten aldık.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-24 12:27:00
Ekonomide birinci gündem maddesi IMF. Hükümet IMF ile anlaşma konusunda mesafeli duruyor. Ama yurtiçi ve yurt dışından bazı kesimler baskı yapıyor. Sizce Türkiye'nin IMF'ye ihtiyacı var mı? Anlaşma için geç kalındı mı?
Anlaşmanın en olması gereken krizin olduğu paniğin olduğu dönemlerdi. O dönemi Türkiye başarıyla atlattı. Dünya ekonomisinde artık bir toparlanma ve çıkış olduğuna dair güçlü göstergeler var. Eğer hepimizi şaşırtacak ikinci bir dip dalgası yaşanmazsa Türkiye'nin IMF ile bir anlaşma yapmasının hiç bir gerekçesi kalmamıştır. Ama makul bir sarsıntı olsa bile yine Türkiye'nin artık IMF'siz yoluna devam etmesi gerekiyor. Ayrıca Polonya gibi Macaristan gibi bazı ülkeler birbiri ardına artık bundan sonra daha fazla IMF desteğine ihtiyacımız yoktur, çıkmak istiyoruz diyorlar. Bu şu anlama geliyor demek ki IMF ile bir anlaşma yapmak bir prestij göstergesi değil. Onunla kimler doktora gider, hasta olanlar doktora gider.
TÜRKİYE İMF’YE GİTMEDEN BAŞARABİLDİ
IMF'ye gitmek batı gazetelerinde Batı başkentlerinde "Aferin bravo ne kadar da iyi ekonomi" diye yazılmıyor. "Şu ülke de IMF’ye muhtaç duruma düştü" diye yazılıyor. Dolayısıyla IMF’ ye gitmenin bizatihi kendisi Türkiye'de kasıtlı bir şekilde yanlış prezente ediliyor. IMF 'ye git işler düzelsin. Hayır. IMF 'ye gitmek demek hastalıklıyım ve işlerimi toparlayamıyorum anlamına gelir. Mesela çok ilginç şimdi bugüne kadar IMF’ye gitmemek Türkiye'nin riskini arttırıyor diyenler borsa 3000 lira düşse, tabi IMF 'ye gitmezsen böyle olur. Peki 50 bin'e çıkmış nasıl çıktı o zaman, piyasalarda son derece içeriksiz, düzeysiz yorumlar ve mesajlar var. Mesela şimdi Fıtch 2 puan not artırdı. Bunu yorumlamaya kalkanlar da şimdi diyorlar ki "Türkiye IMF 'ye gitmeden başarabildi ya bugüne kadar iyi olduğunu gösterdi. Ardından puan geldi, bugüne kadar da diyorlardı ki "IMF 'ye gitmedikçe puanlar artmaz. IMF'ye git kredin artsın, puanlar gelsin". Yani siz ne yaptığınızı bilmiyorsanız sizin kendinize ait total, tutarlı duruşunuz, vizyonunuz, görüşünüz yoksa piyasalar insanı parmağında oynatır. Sonra da ben dememiş miydim diye dün dediklerini inkar edip ondan da kendine pay çıkarıp yoluna devam ederler. Onun için Türkiye'nin İMF'ye çok ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum. Olan oldu geçen geçti. Türkiye iç tasarrufları iç kaynakları harekete geçirmeyi öğrenmelidir. Sürekli el parasıyla kalkınmaya çalışınca içerideki kaynaklar güdük kalıyor. Türkiye onları geliştiremiyor. Dolayısıyla IMF'ye gitmesin içeride reform yapsın. Sermaye piyasalarını geliştirsin. Tasarruf kaynaklarını geliştirsin. Halkımızın meşru kabul ettiği kolay gördüğü bir takım finansal ürünler geliştirsin.
Ekonomik göstergelerde toparlanmalar söz konusu, krizde dibi gördük mü?
O yönde çok güçlü göstergeler var. Üçüncü çeyrekte dünyanın büyük ekonomilerinden Asya ekonomilerinde, Avrupa ekonomilerinde Amerika'da güçlü büyüme verileri geldi. Amerika'da istihdam verilerinde o anlamda biraz anlamlı moral düzeltici veriler geliyor. Dolayısıyla küresel krizden çıktığına dair olumlu yönde görüş beyan etmemiz gereken veriler daha çok.
Altın 1228 dolar seviyesini görmüştü. Bugün itibariyle 1141dolar seviyesine kadar geriledi. Artık altında geri çekilme hareketinin başladığını söyleyebilir miyiz?
Henüz söyleyemeyiz Altın da çıkacağı kadar çıktı. Bu düşecek söylentisi bu zorunlu gerilemeyi beraberinde getirdi. Altın’ın ne kadar düşeceği ve ne kadar çıkacağı konusu henüz belirsiz. Altının düşme sürecine girmesi için Amerika'da faizlerin biraz artması doların değer kazanmaya başlaması gerekiyor. O tarihe kadar dünyada insanlar güvenli ve makul getirisi olan yatırım aracına mahrum durumdalar. Şu an ne yapacağını bilmeyen insanlar altına gidiyor. Ve şunu unutmamak lazım dünya ekonomisinde işler ne zaman yolunda gitmez ve yarından nasıl kalkılacağını insanlar göremezse hep alışkanlıktır. Dünyada çünkü tek gerçek yatırım aracı altındır. Ona koşar psikoloji şuan tam gitmemiştir. Henüz doların ne olacağı belli değil o yüzdende altın’da düşüş başladı devam eder diyemeyiz.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fıtch Türkiye'nin kredi notunu yükseltti. Sizce diğer kuruluşlardan da benzer bir karar gelir mi? Siz bu olumlu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz. Neden kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkemize bakışı değişti?
Gelir aynı boyutta gelmez. Türkiye'nin zaten kredi derecelendirme kurumlarının sayfalarına bakılırsa hangi notta hangi ülkeler bulunuyor diye, orada görüyorsunuz ki aslında Türkiye'nin durumu çok daha vahim olan ülkelerin puanları bizden yüksek. Dolayısıyla bunlar böyle çok atıl davranıyorlar. Durumu kötülenenlerinkini erken kötüleştirmiyorlar, iyileşenlerinkini erken iyileştirmiyorlar ve geç kalıyorlar. Bazen subjektif değerlendirmeler de yapıyorlar. Türkiye'nin zaten notu daha yüksek olması gerektiği halde vermemişlerdi. Şimdi kısmen bunu telafi etmiş oldular. İki nedeni var. Birincisi Türkiye'nin mali bozulmasının sınırlı kalmış olması bunda olumlu katkıda bulundu. İkincisi krizden sonrası için hükümet çok hamleler yapıyor; dış ticarette komşularla yeni alternatif ihracat piyasalarında falan. Bunlar Türkiye'nin yatırım ortamı. Reel kazanç imkanlarının yüksek olması ve dünyada yabancı sermayenin gidecek adres arıyor olması önemli. Yani reel olarak güvenli kazanç sağlayacak biraz hızlı amorte edecek yatırımları yer arıyor.
İMKB 'de 50 binlerin üstünü gördüğümüz zamanlar oldu. Bu durumu neye bağlıyorsunuz. Ekonomideki gidişatla sizce ne kadar ilgili?
Borsaların artışını aç gözlülüğe ve çaresizliğe bağlıyorum. Borsaya gitmeyip de neye gidecek. yok bir şey kalmadı. Türkiye'deki borsanın artışı bir çok ülkede bile mecburiyetten artış. Dolarda duramazsın, Euroda duramazsın. Emtialar durgunluk nedeniyle düşük. Dolayısıyla bir yere gidip kendi imkanlarınla yükseltmen lazım. Borsalar böyle, sen alıyorsun ben alıyorum yükseliyor herkes sanal bir zenginlik yaşıyor. Yani bu bir ölçüde mecburiyetten yaşanan kısa vadelilikten ve çaresizlikten yaşanan bir artış olarak görüyorum. Yoksa ülke ekonomisinin krizin hemen arefesindeki yerine geldi çıktı. Bilançolar düzelmeli, satışlar, ihracat düzelmeli ama para piyasaları böyle ben buna çaresizliğin başarısı diyorum, ama sadece Türkiye için değil bütün dünya için onu söylüyorum. Yani dünyadaki bütün borsaların artışı bundan. Yani aynı nedenlerle bilançolardan kopuk, kazançlardan kopuk, getirilerden kopuk ama muhtemel gelecek temennilere dayalı bir şey var. Türkiye borsalarındaki çıkışa da zaten bankalar ve bir takım göreceli durumu iyi olan ÖTV ve KDV 'nin etkisiyle bilançolarını toparlamış olan sektörler eşlik etti. Onun dışındakiler eşlik etmedi. Dolayısıyla kısmi bir iyileşmeyi çok abartarak temennilerini de çok fazla büyüterek borsaları da dünyadan buralara taşımış oldular. Sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum.
Merkez Bankası Durmuş Yılmaz açıkladığı tüm raporlarda hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisine ilişkin karamsar bir tablo çiziyor. Raporları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben karamsar tablodan ziyade gerçekçi tablo çizdiğini düşünüyorum. Merkez bankası'nın verileri raporları son derece isabetli dikkatli ve Merkez bankası'nın verilerini çalışmalarını hükümetle ilgili ekonomi bilançolarını hepsi de dikkate alıyor. Almaları gerekir. Merkez bankası'nın yönetimi, tarzı, şekli de bana göre güven veriyor. Hükümet sınırları içinde imkanları dahilinde dikkate alıyor.
Uluslararası piyasalarda istikrarsız bir tablo çizen dolar nedeniyle ihracatçılar sorun yaşıyor. Merkez Bankası bu gidişata ne zaman dur der ya da müdahale etmeli mi?
MB 'nin ona müdahale etme ve dur deme şansı kendi başına yok. çünkü içeriye belli miktarda döviz geldiği zaman MB 'nin zaten satın almak suretiyle daha fazla düşmesini engellemeye çalışıyor ama MB nereye kadar alacak hacim büyük olduğu zaman. Dolayısıyla MB de zaten ondan zarar ediyor, alıyor, saklıyor, değeri düşüyor. Onun için faizler buna daha önce gerekçe gösteriliyordu şimdi faizler de fena halde yerlerde sürünüyor. MB 'nin buna mevcut model bağlamında yapacak bir şeyi yok ama Türkiye esnek döviz kur sisteminden çıkıp diyelim ki sabit döviz kur'una geçebilir mi, geçerse o başka bir modeldir o MB 'nin de egemenliğini aşan hükümetin de bir karar vermesini gerektiren bir karardır. Onun da başka riskleri vardır. 2001 yılında da sabit kur'la Türkiye krize girdi. dolayısıyla esnek kur'da kalması gerektiği ama mümkün olduğu kadar istikrar kazanması gereken bir kur düzeyinde olması gerektiğini düşünüyorum. dolayısıyla MB buna ne zaman dur diyecek ne zaman aymazlıktan çıkacak. Ne zaman sorumluluklarını yerine getirecek yaklaşımını uygun bulmuyorum.
Küresel ekonomideki yeni yapılanmada Türkiye'nin konumu ne olacak?
Günümüzde ülkemiz krizden sonra kurulan G-20 ülkeleri bağlamında dünyanın geleceğinin konuşulduğu masaya çağrılan bir noktaya geldi. Sözü de Türkiye kaliteli yönetildiği için liderlik kalitesi yüksek olduğu için bu masada sözüne itibar edilen ve ne diyecek diye dinlenen bir ülke oldu. Krizde MB 'nin yönetim şekli dünyada çok örnek oldu. Herkes izlemek istedi bunlar nasıl başardı diye. Dolayısıyla Türkiye bir çok açıdan pür dikkatle dinlenen bir ülke haline geldi. Yeni kurulan dünya eskisinden biraz daha farklı olacak. Sektörleri farklı olacak, politikaları farklı olacak, sermaye hareketleri farklı olacak. Dolayısıyla gelecekte önümüzün açık olduğuna inanıyorum. Sektörleriyle genç ve dinamik nüfusuyla, tüketim talebi yüksek bir ülke olarak yatırımı aç sektörleri olarak.
Dünyanın ve aynı zamanda Türkiye'nin en büyük sorunları arasında işsizlik yer alıyor. Bu sorunun çözümü için Türkiye'de ne tür adımlar atılması gerekiyor? Sizce neden bu sorun çözülemiyor?
Ülkemizin işsizlik sorunu yapısal bir sorun. Çok emek vermesi gereken sorun. İşsizlik ile ilgili temel sorununumuz şu. Batı ülkeleri başkalarının 60 sene 70 senede başardıklarını Türkiye acımasız küresel rekabetin ve yapısal dönüşümün ortasında inanılmaz derecede dar zamana sıkıştırması gerekiyor. Çünkü dünyadan kopmuş savrulmuş tekrar bu dünyamıza dönmek için radikal hareketleri yapması gerekiyor. Tarım sektörü çözülüyor oradan insanlar oluk oluk akıyor. Kadınlar kültürel nedenlerle çalışmıyor işsiz gözüküyorlar. Eğitim son derece aksamalar içeriyor. İstihdam yapacak sektörler henüz yapılanmış, bitirmiş ve orada gelişmesini sürdüremiyor. Emek piyasasında çok yapacak yasal düzenlemeler var ama siyasi sonuçları ağır olduğu için onları yapmak henüz kolay olmuyor ve herkes ipe un sermekle meşgul. İşgücü emek verimsiz Türkiye'de emeği verimleştirecek reformlar gerekiyor. dolayısıyla bu yapısal nedenlerle en az 20 sene işsizlik sorunu çözülür gibi gözükmüyor.
Nükleer enerji konusu yıllardır Türkiye'de uygulamaya koyulamadı bu konunun yılan hikayesine dönmesi neden kaynaklanıyor?
Türkiye biraz özel bir ülke olduğu için Türkiye gibi ülkelerin böyle bir teknolojiye bir şekilde sahip olmuş olması enerji üretimi amaçlı olsa silah üretim amaçlı olmasa da biraz korku yapıyor. İçeride ve dışarıda lobileri var. Bir çatışma ortamı var ama şimdi Türkiye bu nükleer enerjiyi hayata geçirme konusunda adımları attı, eşiğine geldi. Rusya kazanmıştı o son ihaleyi demek ki orada yeterince bir yarış olmadığı için iptal edildi. Şimdi daha yarışmacı bir şekilde tekrar ihaleye çıkacak. Amerikalılar, Ruslar başkaları da gelecek Avrupa'dan. Türkiye bu önemli sektörü herhalde hayata geçirecek. Neredeyse katma değerin hiç olmadığı yer başkalarının parasıyla başkalarının teknolojisiyle getirilip kurulacak. Türkiye'nin o teknolojiyi o yapıyı da elde etmesi lazım, kendi yapabilir, edebilir, üretebilir hale getirmesi lazım.
Türkiye'ye katkısı olacağını düşünüyor musunuz?
Tabi bir kere bu sürecin olması birilerinin kurması yerli bir takım şirketlerin bu işin içerisine sokulması önemli bir şey. Buradan başlar zaten neticede zayıfız bu konuda.
SON VİDEO HABER
Haber Ara