Dolar

34,8702

Euro

36,6643

Altın

3.009,21

Bist

10.058,63

Dünya Basınında Bugün (22.12.2009)

Dünyada meydana gelen olaylarla ilgili önde gelen gazete ve dergilerde yer alan haber, yorum ve analizler...

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-12-22 09:53:00

Dünya Basınında Bugün (22.12.2009)
Dünya basını turumuza Amerika Birleşik Devletleri ile başlıyoruz...
New York Times Gazetesi'nde, " Hoşçakal Kopenhag " başlıklı bir yazı göze çarpıyor.

Kopenhag'daki İklim Zirvesi'nin ardından Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, " Varılan anlaşma ile ileriye dönük olarak anlamlı ve tarihi bir adım atılmıştır" dendiği hatırlatılıyor.

Yazıda şu ifadelere yer veriliyor:
" Bu açıklamaya karşın gerçekte en düşük beklentiler bile karşılanamadı. 2010'a kadar bağlayıcı bir anlaşma yapılması yolundaki ortak amaç deklare edildi.

Bununla birlikte anlaşmanın hükümlerinin uygulanması konusu netlik kazanmadı.

Uluslararası çapta uygulanabilir bir anlaşmaya varılabilmesi için aylar belki de yıllar gerekecek.

Mevcut yardımlara ek olarak yıllık 100 milyar dolar toplanması da üzerinde uzlaşı sağlanan noktalardan biri.

Bu yardım ile iklim değişikliğinin etkileri ile başedebilmek için gereken destek verilmeye çalışılacak.

Başkan Obama'nın zirvenin sonunda katılımı ile arzu edilen sonuca varılmasına katkı sağlayacağı düşünüldü.

Beklendiği, daha doğrusu tam istendiği gibi bir anlaşma olmasa da bir ilerleme sağlandığını söylemek gerekiyor.

Yine eleştiriler yapılıyor. Bazıları " Bu görünüşü kurtarmaktan başka birşey değil. Dünya liderlerinin ülkelerine boş elle dönmeleri boş bir anlaşma ile dönmelerinden iyidir" diyerek karbon emisyonları salımının azaltılmasının, kısa dönemde ekonomik ya da siyasi olarak işe yaramayacağını ileri sürüyorlar.

Çin'in emisyonları bakımından anlaşmanın nasıl bir şeffaflık sağladığı da tartışılıyor. Aslında bu sorunun diğer ülkeler için de geçerli olduğu görülüyor.

Bu noktada, 2 ihtimal üzerinde duruluyor, ya uluslararası bir denetim mekanizması kurulacak ya da ülkelerin beyan edecekleri raporlara güvenilecek. Sonuç olarak yanıt bekleyen sorular var..

Kimilerine göre, zengin ülkeler bilim ve adaletin gerektirdiği şekilde emisyon kısıtlamasına ilişkin sözler vermediler ve bizlerin bu gerçeği görmesini engellemeye çalışıyorlar.

İngiltere'deyiz...

Daily Telegraph Gazetesi'nin haberine göre, Avrupa'nın en büyük petrol şirketi Shell, Nijerya'daki petrol sahaları için müşteri arıyor.

Haber şöyle: Şirket, ülkedeki petrol üretimini azaltma isteğini gerekçe göstererek, buradaki yaklaşık 10 petrol sahasını üç buçuk milyar Avroya elinden çıkarmak istiyor.

Denizdeki petrol platformlarını ise isyancıların saldırılarına karşı daha rahat koruyabileceği gerekçesiyle satmayacağını açıkladı.

Yaklaşık 100 milyon varil rezervli petrol sahalarının değerinin yaklaşık 4-5 milyar dolar olduğu belirtiliyor.

Karar, Nijerya'daki en büyük yabancı şirket olan Shell'in stratejisini değiştirmesi olarak değerlendirildi.

Militanların yıllardır petrol tesislerine düzenlediği saldırıların kazancını olumsuz etkilemesi nedeniyle bu kararın alındığı yorumu da yapılıyor.

Dünya basını turumuzda sıradaki durağımız Fransa...

Le Monde Gazetesi'nde Irak'ın Musul kentindeki duruma ilişkin yazı yer alıyor.

Yazı " Musul : Halen Savaşta Olan bir Kent " başlığı ile veriliyor.

Phil Sands imzalı yazıda, Irak'ın bazı kesimlerinde büyük ölçüde barış havası, yeniden yapılanma ve ekonomik canlanma yolunda ilerlemeler gözlense de ülkenin ikinci büyük kenti Musul'da durumun farklı olduğu belirtiliyor.

Amerikan askeri kayıtlarına göre, Musul'da 2008'in Eylül ayında 287 saldırı rapor edilirken, 2009'un aynı ayında bu sayının 121'e düştüğü yazılıyor.

Şiddet eylemlerindeki azalmaya rağmen kentin halen tehlikeli bir yer olduğu, Amerikalı bazı komutanların Musul'u " direnişin kalbi " olarak tanımladıkları aktarılıyor.

Sokaklarda çatışmaların yaşandığı, yol kenarına yerleştirilen patlayıcılar ile saldırılar düzenlendiği ve adam kaçırma olayları ile suikastlerin halen sürdüğüne dikkat çekiliyor.

30 Haziran'dan bu yana kent merkezlerindeki Amerikan güçlerinin çekilmesine karşın, Musul sokaklarında Amerikan askerlerinin devriyeye çıkmaya devam ettikleri hatta koruma için bu askerlere saldırı helikopterlerinin eşlik ettiği kaydediliyor.

Musul'daki 8 bin kişilik polis gücünün ise yeterli olmadığı, Bağdat'tan gönderilen takviyeye karşın kentin sadece batı kesiminde görev yapabildiği yazılıyor.

Ekim ayında, militanlara karşı başlatılan bir dizi geniş çaplı operasyondan sonuncusunun gerçekleştirildiği ve 150 kişinin tutuklandığı belirtilerek şöyle deniyor:
" Irak'ın diğer yerlerinde bu kadar kapsamlı operasyonlar görülmedi. Buralarda şiddet daha düşük seviyede. Ancak Musul geride kaldı. Şiddet halen sürüyor. "

Sıradaki durağımız İsrail…

Haaretz Gazetesi'nde " Batı Şeria'yı Kaybetmek İçin Yerleşimcilere Güvenin " başlıklı bir yazı dikkat çekiyor.

Bradley Burston imzalı yazıda, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın bir Filistin devletinin kurulması için İsrail'i Batı Şeria'dan çekilmeye zorlayamayacağı ve zaten böyle bir niyetinin de olmadığı belirtiliyor.

Bu durumda, bir Filistin devletinin kurulması için İsrail'den toprak boşaltmasını beklemenin sözkonusu olmadığı yazılıyor.

Yazı şöyle devam ediyor:
Ancak Yahudi yerleşimcilere güvenebilirsiniz. Er yada geç onlar kendi başlarına Batı Şeria'yı kaybedecekler.

Amerikan Kongre seçimlerine 11 aydan az zaman kaldı. Başkan Obama'nın müttefikine yönelik olarak yapabilecekleri sınırlı. Dünya ise oflayıp pufluyor ama sonuçta ortada bir şey yok. Hamas'a gelince... Kendi sorunları var..

Bunlardan biri Filistinliler arasındaki popülaritesini artırabilmek için varlığını kabul etmediği ve asla var olmaması gerektiğini savunduğu bir Yahudi devleti ile mahkum değişimine yönelik bir anlaşma yapabilmek.

Filistin yönetimi ve İsrail'e gelince bu konunun kendisi bir problem…

Yani geçmişteki deneyimlere bakıldığında sadece Yahudi yerleşimciler, İsrail'in çekilmesi için gerekenleri yapabilir ve yapacaktır da... Tabi bunu isteyerek yapmayacaklar.

Yerleşimci oluşumu, bir eski Yunan trajedisi gibi...

Yerleşimcilerin kendi kendilerini imhası olarak görülebilecek bu süreç şu aşamalardan geçti :

1- Kabullenmeme: 5 yıl önce dönemin Başbakanı Ariel Şaron, Gazze Şeridi'nden çekilmeden söz etti. Yerleşimciler önce bunun doğru olamayacağını, bir blöf olduğunu söylediler. Sonra karşı çıkmak için zamanları kalmadı. Şimdi de öyle gözüküyor.

2- Yerleşimcilerin öfkeleri: Bumerang gibi... İsrailliler, yerleşimcilere her yönden destek çıkarken Batı Şeria'da, hahamların Filistinlilere karşı şiddeti haklı gösteren sözleri duyuldu. Yerleşimcilerin öfkesi iki tarafı keskin bir bıçak…

3- Pazarlık: Yerleşimciler yollara barikat kurma, İsrailli asker ve liderleri "Naziler" olarak tanımlama gibi metotlar ile başarılı olabileceklerini sandılar. Bunu bir pazarlık metodu olarak gördüler, ancak kamuoyu destek vermedi.

4- Depresyon: Çabaları sonuç vermeyen yerleşimciler arasında umutsuzluk ve tartışmalar başladı.

5- Kabullenme: Şu noktada bir Filistin Devletinin kurulmasına acil olarak ihtiyaç duyulduğu düşünen İsraillilerin sayısı aynı görüşteki Filistinlilerden fazla olabilir. Böyle bir durumda Yerleşimciler çekilmeyi kabul etmek durumunda kalacaklardır.


Kaynak: TRT
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara