Dolar

34,8957

Euro

36,7227

Altın

3.013,33

Bist

10.058,63

Moro'da barış görüşmeleri ne durumda?

Moro mücadelesi 2008 Ağustosunda başlayan çatışmalarla yeniden gündeme geldi. İHH'dan Hayrullah Küçükaytekin ve Mazlum-Der'den Ahmet Zeki Olaş MILF başkan yardımcısı Gazali Cafer'le görüştü.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-12-21 10:29:00

Moro'da barış görüşmeleri ne durumda?
Haber Merkezi / TİMETURK

Uzun bir geçmişi olan Moro mücadelesi 2008 Ağustosunda başlayan çatışmalarla yeniden gündeme geldi. Bir yıl süren savaş bölgede yüz binlerce insanı mülteci durumuna düşürdü ve Ağustos 2009’da ateşkes sağlanarak barış görüşmelerine geçildi. Barış görüşmelerine gözcülük eden Uluslararası Temas Grubuna MILF (Moro Islamic Liberation Front-Moro İslami Kurtuluş Cephesi) ve Filipinler hükümeti Türkiye’yi de davet etti. Türkiye bu daveti kabul ederek resmen soruna müdahil olmuştur. Yaşanan bu gelişmelerle ilgili olarak İHH İnsani Yardım Vakfı kurum yetkilisi Hayrullah Küçükaytekin ve Mazlumder Dış ilişkiler Komitesi Başkanı Ahmet Zeki Olaş Kurban programı çerçevesinde gittikleri Moro’da MILF başkan yardımcısı Gazali Cafer’le görüştü.

Ağustos ayında başlayan barış sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle MILF ve Filipinler hükümetinin şu an sürdürmekte olduğu barış görüşmeleriyle ilgili şunu söylemeliyim. Biz her zaman barışa hazır olduğumuz gibi savaşa da hazırız. Ağustos ayında başlayan süreçle her iki taraf görüşme takvimi üzerinde anlaşmıştır. Bu takvime göre görüşmeler 6 Aralıkta başlıyor ve ocak ayında devam ediyor.

Peki, siz MILF olarak Filipinler Hükümetini daha önce yapılmış anlaşmalara uymamakla ya da barış sürecini bir tür taktik araç olarak kullanmakla suçluyorsunuz. Peki, bu sürecin başarılı olabileceğini düşünüyor musunuz?

Evet, 2008 yılında bir anlaşma yapılmıştı son anda bazı milliyetçi politikacıların girişimiyle anayasa mahkemesi anlaşmayı askıya aldı. Bu tarihten sonra Mindanao bölgesinde Filipinler Silahlı Kuvvetleriyle MILF arasında çatışmalar başladı. Bangsomorolu 700 bin kişi mülteci durumuna düştü. Birçok sivil yerleşim Filipinli güçlerin hedefi oldu. Evler uçaklar tarafından günlerce bombalandı ve o gün evlerini terk eden mülteciler halen geçici kamplarda bulunuyor ve geri dönmekten korkuyor. Bu mülteciler Mindanao bölgesinin tamamına yayılmış durumdadır.

Sivillerin yaşadığı bu mağduriyete ek olarak yerel ve uluslar arası birçok kurum Avustralya, Amerika ve bazı Avrupa devletleri hatta Katolik kilise bize hükümetle görüşmelere devam etmemiz noktasında çeşitli telkinlerde bulundular.

Biz de MILF önderliği olarak uluslar arası topluma barışın karşısında olmadığımızı, taleplerimizi barışçıl olarak ta dile getirebileceğimizi göstermek istedik. Tabi bütün bu sürece girmeyi Filipin ordusunun bize ve sivillere karşı sürdürmüş olduğu operasyonları durdurması şartıyla kabul ettik Filipinler hükümeti de bunu kabul ettikten sonra ateşkes sağlandı ve barış görüşmelerine geçilmiş oldu.

Barış görüşmelerinde ikinci şart olarak biz hangi anlaşmaya varılırsa varılsın Filipinlerin bu anlaşmayı uygulaması ve anlaşmaya sadık kalması noktasında da garanti istedik. Böyle bir garantinin sağlanması için Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinin de içinde olduğu Uluslararası Temas Grubu oluşturuldu.

Oluşturulan temas grubu birçok devletin yanı sıra bazı önemli sivil toplum kuruluşlarını da kapsamaktadır. Son günlerde her iki tarafın onayıyla Türkiye, Japonya, Suudi Arabistan ve İngiltere bu gruba davet edilmiştir.

Henüz yeni aldığımız bir remi bilgiye göre Türkiye Cumhuriyeti bizim davetimiz sonucunda Uluslararası Temas Grubuna girmeyi kabul etmiş ve bunu tarafımıza iletmiştir. Suudi Arabistan tarafından henüz resmi cevap gelmemiştir. İngiltere ve Japonya büyükelçileri ise Malezya’da bu ay yapılan toplantıda temas grubuna hükümetlerinin resmi onayları sonrası üye olacaklarını sözlü olarak bildirdiler.



Oluşturulan Uluslararası Temas Grubunun işlevi oldukça önemlidir. İlk olarak Temas grubuna üye tüm devletler barış görüşmelerine katılabiliyor. Tabi burada aracı ülke Malezya’nın onayının olması şartı var. Malezya her iki taraf için aracı ülke olarak tanınmıştır. İkinci olarak Temas Grubu üyeleri uluslar arası toplumu buradaki barış sürecine dair ikna etme ve bilgilendirme gibi işlevleri de yüklenmiş durumda. Üçüncü olarak, taraflar herhangi bir anlaşmaya varma noktasında başarısız kalırsa Temas Grubu her iki taraf adına yetkilendirilebiliyor. Dördüncü olarak grup üyeleri Malezya’nın onayıyla doğrudan bu konuda bizimle ve Manila hükümetiyle görüşme yapabiliyor. Son olarak Temas Grubu varılacak olan anlaşmanın uygulanmasına dair tüm süreçlerde gözlemci olarak bulunacaktır. Bütün bu şartlar Filipinler hükümetince kabul edildiği için tarafımızca da kabul edilmiştir. Biz Müslümanız ve Müslüman olduğumuz için amacımıza ulaşacağımıza dair olan inancımız güçlüdür.

Türkiye’nin temas grubuna üye olması çerçevesinde bölgeye artan ilgisi için ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’nin bu sürece dâhil olması bizim için çok önemlidir. Türkiye’nin son dönemlerde kendi bölgesinde ve tüm dünyada oynadığı rolün farkındayız. Türkiye’nin İKÖ içerisindeki ağırlığı, Amerika dâhil birçok batılı gücün bu süreci desteklediğini görüyoruz. Buna ek olarak Türkiye’nin Osmanlı mirası gibi bir geçmişe sahip olması tüm dünyadaki Müslümanların ileriye dönük bu ülkeye bakmasını da zorunlu kılıyor.

Biz buraya gelmeden önce Manila’da bulunan Türkiye Büyükelçiliğine uğradık. Şu an Türkiye’nin bölgeye olan ilgisinin artmasına rağmen elçilik yetkilileri güneye güvenlik gerekçesiyle inemediklerini, buradaki Müslümanların suça meyilli olduğunu ve kendilerinin hiçbir İslami grupla temas kurmadıklarını söylediler bize. Türkiye gibi bir ülkenin elçisi durumundaki yetkililerin Türkiye’nin bölgede rol almak istemesine rağmen size karşı sahip olduğu ön yargı için ne diyorsunuz?

Anlaşılan onlar bu ülkede bizimle temas kurmaksızın hakkımızdaki bilgileri internetten ve Filipinler medyasından ediniyorlar.

Türkiye kamuoyuna bir mesajınız var mı?

Bakın burada yapılan mücadelenin önemli bir tarihi arka planı var. Amerikanın buradan çekilmesinin ardından topraklarımız Filipinler devletinin işgali altına girdi. Bu coğrafyanın tamamı Müslüman’dı. Şu anda buralara büyük çaplı Hıristiyan nüfus kaydırılarak bölgenin demografik ve dini yapısı değiştiriliyor. Geçtiğimiz onlu yıllarda Müslüman olarak geçen birçok bölge bugün Hıristiyanların kabul ediliyor. Bütün bu nüfus kaydırmaları planlı ve sistemli olarak yapılmaktadır. Biz Müslümanların kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşmelerini istemiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Buradaki Müslümanların durumunun daha fazla dikkate alınmasını istiyoruz ve Türkiye halkına göstermiş olduğu duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyoruz.
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara