Açılım’ın çözümü İslam'da
Açılım süreci, çeşitli alanlarda hep seküler bir zeminde tartışılıyor. Ancak bin yıldır din kardeşi olan Müslüman Türk ve Kürtlerin yarasına merhem olacak İslam'ı kimse ağzına almıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-21 11:02:00
Türkiye, 25 yıldır 40 bin cana ve 500 milyar dolara yakın maddi kayba neden olan terörün son bulması için askeri, ekonomik ve siyasi açılımlar yapma girişimlerine sahne oluyor. Ancak kamuoyu önünde yapılan bütün tartışmalar seküler bir zeminde yapılıyor. Bin yıldır kız alıp veren, halkların kardeşliğinden öte din kardeşi olan Müslüman Türk ve Kürt toplumlarının yarasına merhem olabilecek İslam ortak paydasını ise hiç kimse ağzına almıyor. Bin yıldır din kardeşi olan Müslüman Türkler ve Kürtler soyut bir "halkların kardeşliği" sloganı yerine "inananların kardeşliği" çatısı altında buluşmalıdır.
Adına "Demokratik Açılım" denilen sürecin başlamasıyla birlikte Türkiye, kaotik bir ortama sokulmak için tahrik ve kışkırtmalara ağırlık verilen karanlık bir sürece sokulmaya çalışıldığı gözleniyor.
Tarihte Türk-Kürt çatışması olmadı
Eğitimci Yazar Faik Akçay, Zaman Gazetesi'ndeki "Tarihte Türk-Kürt çatışması hiç olmamıştır" başlıklı yazısında, "Ölenlerin tümü bu ülkenin çocuklarıdır. Kardeşi kardeşe kırdıranların sözlerini ağızlarına tıkmanın zamanı çoktan gelmiş de geçmiştir. Kürtlerin 30'un üzerinde başkaldırıları, devletin bunları bastırmak için uyguladığı baskı yöntemleri, bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşmedi" diyor.
Türkiye'nin her yanındaki insanların, insanca yaşamak için ödedikleri bedeller artık bitmeli. Türklerle Kürtler birbirlerini anlama yeteneklerini iyice yitirdikleri gün, bu ülkede her şey çok daha kötü olur. Akçay yazısının devamında görüşlerini şöyle ifade ediyor: "Yıllarca yapılan saldırılar, kışkırtmalar bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşmedi. Her iki tarafın insanları sağduyularını kullanarak oyuna gelmediler. Bu tutumun sürmesi gerekmektedir. Türk ve Kürt halklarının çatışmalardan uzak durmayı, bir arada yaşamayı istemekte olduğu görülmektedir. Bu tavrı sürdürme, iki tarafın, ülkede yaşayan herkesin yararınadır."
Daha önce Kürt sorunu konusunda çeşitli mektuplar kaleme alan, filmlerinde soruna dikkat çekmeye çalışan tiyatro sanatçısı ve yönetmen Yılmaz Erdoğan da, son kertede Güneydoğu'daki kanlı süreçte din adamlarının etkin rol alması gerektiğini söyledi. Bir televizyon kanalında konuşan Erdoğan, 25 yıldır çatışma yaşandığını hatırlatarak, eğer barış olacaksa 5 yıl daha bu sürecin konuşulabileceğini söyledi. Artık çözüm önerilerinin konuşulması gerektiğini dile getiren Erdoğan, din adamlarının bu süreçte etkin rol oynaması gerektiğini belirtti.
Din bağı, kan bağından önemlidir
Ortaya çıkan tonla belgeye, cunta ve darbe girişimlerine, provokasyon planlarına göz atıldığında, 1970'li yıllarda sağ-sol ve Alevi-Sünni üzerine oynanan oyunun bu kez sokak eylemleriyle "Türk-Kürt çatışması"na vardırılması isteniyor. Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması, iç ve dış müdahalelere açık bir hale getirilmesi için oynanmak istenen bu iç savaş tezgahı ise kim ne kadar provokasyon yaparsa yapsın tutmayacak gibi. Çünkü tarihin hiçbir döneminde Müslüman toplumlar arasında Batı'da olduğu gibi din ve etnik köken temelinde kitlesel savaşlar yaşanmamış. Çünkü İslam dini, din kardeşliğinin, kan kardeşliğinden daha önemli olduğunu vurgulayarak inananların ilkel refleksler göstermemesi noktasında büyük motivasyon sağlamıştır.
Şiddetin tırmandırılıyor
Şiddetin bilinçli olarak tırmandırılmaya çalışıldığını en son yaşadığımız Tokat Reşadiye'daki hunharca katliam, İETT otobüsünün yakılması sonucu gencecik bir kızın hayatını kaybetmesi, Dolapdere'deki provokasyon olayı, Muş'ta iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olay ve sokak eylemleri ile bir Türk - Kürt çatışmasının hedeflendiği aşikar. Bu derin ve karanlık odakların kurguladığı oyunlara karşı, aklı selim ve sağduyulu davranmak gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde Trabzon'da basın toplantısı düzenleyen Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da ısrarla, kardeşlik vurgusunu güçlendirecek ortak değerlerin öne çıkarılmasından bahsetti. Ancak bu "ortak değerler"in ne olduğu konusunda parantezin içini doldurmadı. Halbuki iki toplumun da arasındaki en önemli değer Müslüman olmaları.
İslam dininin "İnananlar kardeştir" düsturu çerçevesinde, yüzlerce yıldır iki toplumun arasında en küçük bir husumet, kitlesel kıyım veya iç savaş çıkmamasının en büyük nedeni Müslüman olmaları.
Televizyonlardaki tartışmalarda da Kürt sorunun askeri, politik, ekonomik, kültürel ve sosyal yönleri masaya yatırılırken, itina ile dini çözümlerden ve din adamlarının bu süreçte etkin rol almasından bahsedilmemeye çalışılıyor. Ancak gerçek gün gibi ortada; tıkanmanın başladığı yerde hemen her kesim artık İslam'ın birleştiriciliğinin vurgulanmasını ve alimlerin devreye girmesini istiyor.
İnisiyatif alma zamanı
Türklerİn ve Kürtlerin asırlarca beraber yaşadığını, daha dün Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Sakarya'da şehitlerimizin omuz omuza çarpışarak toprağa düştüğünü unutmayalım. O şehitlerin yetimlerini bir birine kırdırıp kardeş kanı dökmek isteyen şer odaklarına karşı Türk-Kürt kardeşlik cephesini sağlamlaştıracak tek harcın İslam çimentosu olduğunu unutmayalım. Bu süreçte yılların suskunluğuna gömülen Müslüman aydınların ve alimlerin inisiyatif alarak, mazlumun yanında hak ve adalet için İslami öğretiler ışığında manevi, evrensel ve özgürlükçü çözüm önerilerini ortaya koymalarının vakti geldi de geçiyor bile.
Boğaziçi Ünv. Felsefe bölümü öğrencisi Feryat Boran:
Medreseleri kapatanlar sorumlu!
PKK ile devletin nadir anlaşma zeminlerinden bir tanesi bölgenin sekülerleştirilmesi ve modernizmin bölgede yerleştirilmesiydi. Bu kapsamda PKK ve devlet arasında sıkışan, yüzlerce yıldan beri toplumsal vicdanın taşıyıcısı olan medreseler, (özellikle Tillo Medresesi) 90'lı yıllarda kapatıldı. Medreselerin kapatılmasıyla, aslında toplumsal vicdanın ve tarihsel kardeşlik hafızasının geleceğe taşınması da sona erdirilmiş oldu. Devlet, kendi seküler-modernist toplum inşasını gerçekleştirmek için Doğu'da İslam'ın üretim merkezlerini teker teker yok ederken aslında kendi ayağına da kurşun sıkmış oldu. Çünkü bölge halkı ile ülke halkını birbirine bağlayan, birliktelik ve ortak kader hafızasını taşıyan dindarlık ortadan kaldırılmak istendi. Bölge halkını ülkenin külli kaderi veya farklı unsurlarıyla bağlantılı kılan ortak alanlar da yok olmuş oldu. Bu durum ise en çok PKK'nin kitleselleşmesine yaradı.
Kaynak: Milli Gazete
Haber Ara