Eylemlerin amacı siyaseti felç etmek
Bölücü terör örgütü PKK, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasının ardından şiddet eylemlerine hız verdi. Örgüt 'karşı şiddet' oluşturmak için ev, işyeri ve araçları yakarak halkı sokağa çekmeye çalışıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-17 07:49:00
Güvenlik ve terör uzmanı Doç. Dr. Aytekin Geleri, tasfiye sürecine giren PKK'nın, KCK ile şehirde etkinliğini artırmaya çalıştığını kaydediyor. Geleri, "Hem KCK, hem derin devlet güçleri hükümeti uyarıyor. 'Biz bitmedik, istediğimiz zaman istediğimizi yaparız' mesajı vermeye çalışıyorlar." diyor. Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İdris Bal ise Türkiye'nin bu filmi daha önce de gördüğünün altını çiziyor. PKK'nın sokağa inerek şiddeti tırmandırmasına halkın tepki vermeye başladığını belirten Bal, sokaktaki vatandaşa 'iş başa düştü' mesajı verilmemesinin önemine işaret ediyor.
Ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen çevreler, son bahane olarak DTP'nin kapatılmasını kullanıyor. Sokak eylemleri sırasında esnafın işyerleri taşlandı, polisler linç edilmek istendi. Korkulan ise Muş'ta oldu ve bir vatandaşın silahından çıkan kurşunlarla iki kişi öldü. Peki yaşananların arkasında aslında ne var? Türkiye'yi nasıl bir bataklığa sürüklemeye çalışıyorlar?
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertan Beşe, birtakım telkinler sonucu sokağa dökülen ve her şeyi ateşe vermeye hazır bir kitle olduğunu söylüyor. Bunları yönlendiren çevrelerin amaçlarını şöyle özetliyor: "Her şeyden önce siyasetin etki alanı daraltılmaya çalışılıyor. Demokratik açılımla normalleştirilmeye çalışılan sivil çözüme yönelik inisiyatif ve çabaların başarısız kılınarak, yerine olağanüstü şartların güvenlik öncelikli uygulamalarını geri getirme çabası var." Beşe'nin dikkat çektiği bir değer önemli husus herkesin kendi eliyle provokatörleri cezalandırma yoluna gitmeye başlaması. Toplumun sağduyusunun her zamankinden daha çok devreye girmesi gerektiğini belirten Beşe, aksi takdirde şiddet ve kanla beslenenlerin ekmeğine yağ sürüleceği uyarısında bulunuyor.
Güvenlik ve terör uzmanı Doç. Dr. Aytekin Geleri ise tasfiye sürecine giren PKK'nın son çırpınışlarını sergilediğini düşünüyor. PKK'nın, artık Kandil'den ziyade şehirde etkinliğini artırmaya çalıştığını kaydeden Geleri, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın devre dışı bırakılma korkusuyla KCK üzerinden hükümete gözdağı verdiğini dile getiriyor: "Hem KCK hem derin devlet güçleri hükümeti uyarıyor. 'Biz bitmedik, istediğimiz zaman istediğimiz yaparız' mesajı vermeye çalışıyorlar." Geleri'nin Kürt aydınlarına da bir çağrısı var. Kürtlerin de demokratik açılımda artık etkin rol üstlenmesinin zamanı geldiğine dikkat çeken Geleri, "'Bu nereye kadar böyle gidecek' diye kendilerine sormalılar." diyor.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İdris Bal, Türkiye'nin bu filmi daha önce de gördüğünü vurguluyor. PKK'nın sokağa inerek şiddeti tırmandırdığını, halkın da buna tepki vermeye başladığını anlatıyor. Vatandaşın her gördüğü eylemciyi PKK'lı zannetmeye başladığını belirten Bal, güvenlik güçlerinin bu tehlikeli duruma engel olması gerektiğini kaydediyor. Bunun için de şiddete bulaşan ve halkın can güvenliğine kasteden göstericilerle etkin mücadele edilmesini tavsiye ediyor.
'Gençler, 12 Eylül'de yaşadığımız acıları hatırlasın'
Provokatif eylemler, toplumun sağduyulu ke- simlerini endişeye sevk ediyor. Ülkücü camia- nın tanınan isimlerinden Doç. Dr. Selçuk Özdağ, göstericilere güvenlik güçlerinin dışında hiç kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini söyledi. Eylemleri organize edenlerin amaçlarının, 'demokratik kazanımları kaybettirmek' olduğuna işaret eden Özdağ, "Gençler, bizim 12 Eylül'de yaşadığımız acılardan ders alsınlar. Dağın arkasını göremeyenler provokasyonlara alet olurlar." dedi.
Yeniden OHAL'İ canlandıracak çatışmalar körüklenirken uzmanlar, Türkiye'yi 12 Eylül öncesine döndürecek eylemlere karşı uyanık olma çağrıları yapıyor. "Bu oyuna bir kez daha gelmeyin." ikazını yapanların başında da bizzat 12 Eylül'ün mağdurları geliyor. Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Özdağ bunlardan biri. Ülkücü camianın etkili isimlerinden olan Özdağ, 12 Eylül'de hapis yatmış ve yargılanmıştı. Son günlerde yaşananlara bu çerçevede bakan Özdağ, "Gençler bizim yaşadığımız acılardan ders alsınlar. Dağın arkasını göremeyenler provokasyonlara alet olurlar." diye sesleniyor.
Bir dönem BBP'de siyaset yapan Selçuk Özdağ'a göre, toplum birbirine karşı kışkırtılıyor. Sokaklara dökülenlerin arasına provokatörler karışıyor. Ülkücüleri dikkatli olmaya çağıran Özdağ, eylemcilere güvenlik güçlerinin dışında hiç kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini hatırlatıyor. "Hiçbir Kürt kardeşimizin bayrağa el uzatacağını sanmıyorum. Karanlık güçler, Kürt vatandaşlara zarar vereceğini bildikleri için bu gibi taşkınlıklara yol açıyorlar." tespitinde bulunuyor. "Haklarımızı biz arar noktasında olmamalıyız." derken, şunları vurguluyor: "Bu durumda işin sonu gelmez. Toprak olarak olmasa bile ruhen Türkiye bölünür. Sosyal mesafeleri daha da açılır. Birlikte yaşama vasfımız, kız alıp verme geleneği bile ortadan kalkar. Bir Yugoslavya, Irak örneği çıkar karşımıza. Kaybeden bütün Türkiye, kazanan ise PKK ve DTP üst yönetimi olur."
Selçuk Özdağ, vatandaşlık mücadelesinin meşruiyet ve demokrasi zemininde yapılmasını öğütlerken, "Herkes dağın arkasını görmeli." ısrarında bulunuyor. "Dağın arkasını göremeyenler provokasyonlara alet olurlar." diye de ekliyor. Özdağ, bu noktada 12 Eylül'ü yaşamış biri olarak konuşuyor: "Sağ-sol kavgası yukarıda fillerin dövüştüğü aşağıda çimenlerin ezdirildiği bir kavgaydı. Bugün sokakta olanlar son 30 yılı gözden geçirip sağlıklı düşünsünler."
Doç. Dr. Selçuk Özdağ, olayları provoke edenlerin amaçlarını, 'demokratik kazanımlarımızı kaybettirmek, Türkiye'nin imajını kötülemek ve hükümeti yıpratmak' şeklinde sıralıyor.ZEKAİ ÖZÇINAR
BDP lideri Demir Çelik: Şiddetin kimseye faydası yok
Kapatılan DTP'nin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altında yola devam edecek olması gözleri bu partiye çevirdi. Bundan sonraki süreci Zaman'a değerlendiren BDP Genel Başkanı Demir Çelik, sükûnet çağrısında bulundu. Türki-ye genelinde devam eden şiddet olaylarının hiç kimseye yarar sağlamayacağını vurgulayan Çe- lik, herkesi sağduyuya çağırdı. Reşadiye saldırısıyla ilgili olarak ise "Demokratik açılımın olduğu bir süreçte saldırı çok anlaşılır değil." ifadesini kullandı.
Kapatılan DTP'nin, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altında yola devam edecek olması gözleri bu partiye çevirdi. Şimdiye kadar kimsenin tanımadığı BDP Genel Başkanı Demir Çelik, bir anda ilgi odağı haline geldi. Zaman'a konuşan Demir Çelik, hem bundan sonraki sürece dair bilgiler verdi hem de topluma sükûnet çağrısında bulundu. Türkiye genelinde devam eden şiddet olaylarının hiç kimseye yarar sağlamayacağını vurgulayan Çelik, herkesi düşünmeye ve sağduyulu davranmaya davet etti. PKK'nın üstlendiği Tokat Reşadiye saldırısıyla ilgili olarak da çarpıcı görüşler dile getirdi: "Demokratik açılımın olduğu, bir siyasi partinin kapatılmasının konuşulduğu bir süreçte bu saldırı çok anlaşılır değil. 7 Aralık'ta saldırının gerçekleştirilmiş olması bir yanıyla hepimize 8 Aralık'ta esastan görüşülen DTP kapatma davasını kilitlemeye yönelik göründü. Saldırının gündeme oturmuş olması bir kısım kaygılara, kuşkulara yol açmıştır. Vicdan sahibi duyarlı olan herkesi, siyasi düşüncesi ne olursa olsun herkesi düşünmeye sevk etmiştir. Biz şiddetin, silahın, toplum gündeminden çıkabilmesini isteriz."
Demir Çelik, DTP'lilerin siyasete BDP'de devam etmesinin kendisini memnun edeceğini söyledi. Katılımların gerçekleşmesi için hafta sonu parti meclisini toplayacaklarını bildiren Çelik, sadece Kürtlerin değil, daha geniş tabanlı bir parti olmak istediklerini aktardı. Son günlerde yaşanan gerginliği 'OHAL'i geri getirmek isteyenlerin kışkırttığı' iddialarına da değinen BDP Genel Başkanı, Türkiye'nin bir daha o karanlık günlere dönmeyeceği umudunu taşıdığını ifade etti. "Türkiye, olağanüstü hal ve sıkıyönetimin çözüm olacağı dönemleri aştı." diyen Demir Çelik, şöyle devam etti:
"DTP bütün seçilmişleriyle birlikte artık BDP üzerinden siyaset yapacak. Ancak katılımlarıyla ilgili netleşen bir takvim yok. Bizi tercih ettikleri için parti meclisini hafta sonu toplayacağız. Yeni katılımları hesaba katarak olağanüstü kongreye gideceğiz. Tarihi kesin değil, çok uzatmadan şubat veya martta gerçekleştireceğiz. Genel başkan ben mi, başka arkadaş mı olur o kesin değil. Parti üyesi olan herkesin aday olma hakkı vardır."
Son günlerdeki gerilimin hiç kimseye fayda sağlamadığını ifade eden Çelik, "Çözüm Türkiye'nin demokratikleşmesi, demokratik siyasetin egemen kılınması, bireyi merkeze alan bir siyasetle olur. Bunu gerçekleştireceğimize inanıyorum. Biz kendimizi parlamentoda demokrasi, meşruiyet üzerinde var edeceğiz." şeklinde konuştu.
Terör örgütü, bir aydır esnafın üzerinde çalışıyormuş
Muş'un Bulanık ilçesinde iki kişinin öldüğü olayda kullanılan Kalaşnikof'a OHAL döneminde ruhsat verildiği ortaya çıktı. Muş Valisi Erdoğan Bektaş, Zaman'a yaptığı açıklamada, "1996 yılında ruhsat verilmiş. Olağanüstü hal ruhsatları denilen ruhsatlar bunlar. Tabii şimdi böyle bir şey mümkün değil." dedi. Bu arada iki kişiyi öldüren Turan Bilen dün tutuklanırken, Bulanık'ta yaşanan olayın geçmişinin 1 ay öncesine dayandığı öğrenildi. Esnaf arkadaşları, 30 Ekim'de bölücü örgütün kepenk kapatma talimatına uymayan Bilen'in, işyerini açık tutması sebebiyle o günden itibaren sürekli tehdit aldığını söyledi.
Olağanüstü halin geri getirilmesi için sokakların provoke edildiği bir dönemde Muş'un Bulanık ilçesinde yaşanan ve iki kişinin öldüğü olayın geçmişi bir ay öncesine dayanıyor. Alınan bilgilere göre ekim ayının son haftasında Bingöl kırsalında çıkan çatışmada 5 PKK'lı öldürüldü. Öldürülen PKK'lılardan Ziyaeddin Çayır'ın cenazesi 30 Ekim'de memleketi Muş'un Bulanık ilçesinde defnedildi. Bölücü örgüt, cenaze töreninin yapıldığı gün ilçede kepenk kapatılmasını istedi. Ancak manifaturacılık yapan Turan Bilen, işyerini açık tuttu. Bilen'in esnaf arkadaşlarından ve önceki gün yaşanan olayın görgü tanıklarından Enis Bey (soyadının yazılmasını istemiyor) o günden itibaren sürekli tehdit aldığını belirtiyor. Bu yüzden önceki günkü olaylarda Bilen'in işyerine yönelik saldırının tesadüfi olmadığı ifade ediliyor. İddialara göre o gün toplanan göstericiler önce açıklama yaptı. Ardından bir grup Turan Bilen'in işyerine yöneldi.
Bu arada kullanılan silahın OHAL ruhsatlı olduğu belirlendi. Muş Valisi Erdoğan Bektaş, Zaman'a yaptığı değerlendirmede, "1996 yılında ruhsat verilmiş. Olağanüstü hal ruhsatları denilen ruhsatlar bunlar. O dönemde silahların menşeine bakılmadan veriliyordu bu ruhsatlar. Tabii şimdi böyle bir şey mümkün değil." dedi.
Turan Bilen, DTP'nin hakim olduğu Bulanık'ta yaşayan az sayıda Arap kökenli vatandaştan biri. PKK karşıtı olduğu için daha çok ilçede görev yapan memurların, TSK ve emniyet mensupları ile ilişki ve arkadaşlık yaptığı belirtiliyor. Jandarma görevlileri ile olan yakın diyaloğu nedeniyle ilçede hakkında 'JİTEM muhbiri' dedikoduları yayılmış. Vali Bektaş, Turan Bilen'in JİTEM bağlantısını da yalanladı. Bektaş, "Canlı canlı yakmak istemişler, o da kendisini korumuş." ifadelerini kullandı. MELİK DUVAKLI İSTANBUL
Yalçın Topçu (BBP Genel Başkanı)
BBP ve Alperenler ajitasyona gelmeyecek
İnsanlar arasında karşılıklı sevgisizlik, güvensizlik, etnik ayrışma ve ayrıştırma psikolojisi yerleştirilmeye çalışılıyor. BBP, son süreçte gelişen istenmeyen olaylar karşısında hiçbir provokasyon ve ajitasyona gelmeyecektir. Bizler soğukkanlılığımızı ve sükuneti elden bırakmayacağız. BBP ve Alperen Ocakları mensupları, hukuk içinde kalarak, barış ve esenlik tavsiye edecektir. Bu sorunlar, siyasal bir sorun olma durumundan toplumsal mesele ve bir ayrışma meselesi haline gelirse bunun vebalini kimse ödeyemez. İktidar, ortak çözüm arayışı için siyasi parti temsilcilerini, sivil toplum kuruluşlarını, medya temsilcilerini ve kanaat önderlerini bir araya getirm alışılan insani, milli ve manevi değerlerimizin üzerine; yıkıcı, kırıcı, yok edici bir saltanat inşa edilmeye çalışılmaktadır. Orta ve uzun vadede Türkiye'yi iç savaş arenası haline getirme iradesine karşı, yüz yıllardır barış içinde yaşamış olan vatandaşlarımızı 'kardeşlik noktasında' buluşturma görevini layıkıyla ifa etmeliyiz. Devletimiz ve vatandaşlarımız uyanık olmalıdır. Açık saldırılar ve provokasyonların genele yayılmaması için herkes sağduyulu ve hoşgörülü olmalıdır.
Bülent Orakoğlu (Eski İstihbarat Dairesi Başkan Vekili)
KCK ve Ergenekon soruşturması mutlaka devam etmeli
KCK'nın şehirde ciddi bir örgütlenme içine girdiği görüldü. Ergenekon örgütü başta olmak üzere terör örgütünü kullanan 10'a yakın gizli servis bulunuyor. Kürt sorununu çözmek için PKK ve PKK gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Bu terör örgütü nasıl doğmuştur, kimler kurmuştur, kimler kullanmaktadır? Bir 'Öcalan Soruşturma Komisyonu' kurulsun. Bu komisyonun terör olgusunun, Kürt sorununun çözümüne çok ciddi faydaları olacaktır. Bu işin temelinde yine Ergenekon vardır. Ergenekon ve KCK operasyonları devam etmelidir. Teröristbaşı Abdullah Öcalan, derin birtakım yapılarla bağlantılı. Bunların kullanıldığını artık hepimiz biliyoruz.
Cemal Kaya (Ağrı Milletvekili)
Hakimiyetini kaybedecekler panik içerisinde
Hakimiyetlerini kaybedecek kim varsa bu işin olmaması için var güçleri ile çalışıyor. Tarihsel olarak ortaklıkları olan, PKK ve devletin içinde insanlar var. Reşadiye'deki 7 askerin şehit edilmesi de bunu gösteriyor. Ellerinden geleni yapıyorlar. Avrupa'da da görüldüğü üzere demokratik çerçevede terörle mücadele edildiği zaman bu tür provokasyonlar yaşanmış. Onun için iradeli olmalıyız. Hepimizin milli birlik ve beraberlik projesi olan demokratik açılıma sahip çıkması lazım. Aksi halde onların tuzağına düşmüş oluruz.
Mehmet Emin Ekmen (Batman Milletvekili)
Medya, fotoğrafı yanlış veriyor
Yaşananlar halkın iradesini ve demokrasiyi rafa kaldırmaya yönelik gayretlerin bir parçası. Şiddet çağrısı yapanlar siyasi hayatlarına devam ediyorken, demokratik ve olumlu görüşleri ile bilinenlerin yasaklanması bir açmaz olmuştur. Medya, şiddet olaylarının fotoğrafını yanlış değerlendiriyor. 1 milyonluk Diyarbakır'da olaylara 2 bin, 400 bin nüfusluk Batman'da bin kişi katılıyor. Toplam nüfusun yüzde birini bile teşkil etmeyen rakamları bölgenin geneli gibi yansıtırsanız hem bölgeye hem de Türkiye'ye en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.
Necdet Özer (Denizli Ticaret Odası Başkanı)
Halkımızı itidale davet ediyorum
Terör, huzuru hedef alır. Sokak eylemlerine karışanlar, huzur ortamını bozuyor. Bu konuda halkımızın uyanık olması gerekiyor. Fatura çok ağır olur. Halkımızı itidale davet ediyorum. Türk ve Kürt halkı kardeştir. Her iki kesim de sağduyulu davranmalı.
Mehmet Aydoğan (İzmir Sivil Toplum Örgütleri Platformu Başkanı)
Devlet provokatörleri bulmalı
Devlet, provokatörleri bulmalı, gerekli cezaları vermelidir. Bunun dışında halkın tahriklere kapılmaması çok önemli. Hiç kimse sağduyuyu bir kenara bırakmamalı, çünkü terörün istediği bu.
Ramazan Davulcuoğlu (Ege Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı)
Muhalefet ayrıştırıyor
Biz etle tırnak gibiyiz. Suni bir olay yaşıyoruz. Kritik günlerden geçiyoruz. Artık herkesin sağduyulu olması lazım. İnsanlar iş, aş peşinde. Özellikle muhalefet partileri ayrıştırıcı açıklamalar yapıyor. Bu oyuna gelmemek lazım.
Mehmet Timuroğlu (İzmir Genç İşadamları Derneği Başkanı)
Millet oyunun farkında
İki kardeşin arasını açmak için bir grup, bin yıllık geçmişimizi bozmaya çalışıyor. Artık birçok yerde birbirine karışmışız. Bu kardeşliğe zarar gelmemesi için sivil toplum kuruluşları olarak elimizden geleni yapıyoruz. Bu kardeşliği provokasyonlarla bozamayacaklar. Millet, oynanan oyunun farkında.
Çukurova Rektörü uyardı: Birileri üniversiteleri de karıştırmak istiyor
Kaos oluşturmak isteyen karanlık odakların yeni hedefi üniversiteler. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, bazı örgütlerin üniversiteleri karıştırmak istediğini belirterek, "Bu kişiler öğrenci kimliğine bürünüyor. Profesyonel yönlendirme eğitimi almış kişiler. Tüm öğrenciler dikkatli olmalı." uyarısında bulundu.
Tokat'ın Reşadiye ilçesinde düzenlenen hain pusuda hayatını kaybeden 7 şehidin cenazelerinin defnedildiği gün ÇÜ Kampüsü içerisinde bulunan Kredi Yurtlar Kurumu'na bağlı Fevzi Çakmak Öğrenci Yurdu kantininde bir kız öğrencinin '7 kişiyi daha devirdik' dediği ileri sürüldü. Bunun üzerine yurtta olaylar çıktı. Adana Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler, olayları büyümeden engelledi. Önceki gün Mersin'de bir kahvehaneye atılan molotofkokteylinin ardından Kredi ve Yurtlar Kurumu'nda öğrenciler birbirine girdi. Büyüyen olayları İl Emniyet Müdürü Arif Öksüz, bizzat gelerek yatıştırdı.
Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu'na göre birileri üniversiteleri karıştırmak için harekete geçti. Akınoğlu, öğrencilerin üniversite dışından yönlendirildiği kanaatinde. Bazı dernek ve sendikaların da oyunun içinde olduğunu savunurken, "ÇÜ'nün yerleşkesinde sendikanın ne işi var?" diye soruyor. Akınoğlu, üniversitede çatışma çıkarmak isteyenlerin genelde fakir öğrencilere odaklandığına işaret ediyor.
Prof. Dr. Akınoğlu, rektör olduğunda kendisine bazı dersliklerin 'kurtarılmış bölge' olarak anlatıldığını hatırlatırken şu ifadeleri kullanıyor: "Kantinlerin sol ve sağ görüşlü öğrenciler tarafından paylaşıldığı söyleniyordu. Aşırı sol ve bölücü örgüt yandaşı öğrencilerin yanına gittim. Ne istediklerini sordum. Öğrencilerin yanından ayrıldıktan sonra şu tespiti yaptım. Çok profesyonel öğrenci grubu var. Bunların bazılarının öğrencilikle alakası yok. Özgürlük lafına sempatiyle bakan sol düşünceli insanları kandırmaya çalışıyorlar. 5-10 kişilik bir grup bunları yönetiyor. Profesyonel yönlendirme eğitimi almış kişiler bunlar. Yönetim olarak yaz döneminde o küçük kantinleri kapatıp tek kantin haline getirdik. R1'de büyük bir kantin oluşturduk. Şimdi değişik siyasi görüşte insanlar var. Beraber görüşüp konuşuyorlar. Kantinde ayrışma değil birleşme olmalı. Birbirlerine alışmalılar. Bu sayede art niyetli insanlar istediklerine ulaşamıyor."
Rektör, eylemlerin öğrencileri rahatsız ettiğini dile getiriyor. Özgürlük ve insan hakları kavramını kullanan kesimlerin arkadaşlarının özgürlüklerine zarar vermesinin izah edilemez bir çelişki olduğunu vurguluyor. Akınoğlu, şöyle konuşuyor: "Hem özgürlük istiyorlar hem de yemekhaneye yemek yemeye gelenlerin özgürlüklerini kısıtlıyorlar. Bu eylemler eğitimi etkiliyorsa, devletin malına zarar veriliyorsa müdahale ederiz. Üniversitede özgürlük, akademisyenlerin kendi alanında düşüncesini ifade etmesi, toplumu aydınlatmasıdır. Fikir üretmesi, bilgi üretmesidir. Üniversite, farklı düşünceleri ortaya koyacak. Ama bu düşencelerin hiçbir zaman siyasi olmaması lazım."
ZAMAN
SON VİDEO HABER
Haber Ara