Ziya Özcan:''Statü farkı yok''
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 'Genel liseler ile meslek liseleri arasında statü farkı kesinlikle yoktur. siz olmayan bir şeyi oraya atfediyorsunuz' dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-11 15:40:00
Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı'nın (YÖS) yeniden düzenlenmesi ile ilgili çalışma yaptıklarını anlatan Özcan, bu çalışmanın Türkiye için önemli olduğunu belirtti.
Türkiye'deki yabancı öğrenci sayısının son 10 yılla mukayese edildiğinde azaldığını söyleyen Özcan, bunun yükseköğretim için kötü bir gelişme olduğunu vurguladı. Bu sorunu çözmek için bu sınavdan kurtulmak gerektiğini anlatan Özcan, sınavın bu konudaki gelişmelere engel teşkil ettiğini düşündüklerini ifade etti.
Özcan, YÖS yerine kullanmak istedikleri yöntemlerine ilişkin olarak, 'Bir tanesi, işbirliği yapmak istediğimiz ülkede ÖSS gibi genel kabul gören bir sınav varsa bir defa o sınavı Türkiye'de kabul kılmak istiyoruz. Bir tanesi, eğer böyle bir sınav yoksa o zaman uluslararası geçerliliği olan sınavları temel alalım diyoruz' dedi.
Türkiye'ye yabancı öğrenci gelmesinin üniversite sisteminin kalitesinin belirlenmesinde önemli olduğunun altını çizen Özcan, bu değişikliğin yapılması halinde yabancı öğrenci sayısının artacağını belirtti.
AKREDİTASYON KURUMU
Uzaktan eğitim konusuna değinen Özcan, bu eğitim türünün gelişmiş ülkelerdeki en önemli eğitim tekniklerinden biri olduğunu ifade etti.
Özcan, dil öğretimi ile uzaktan eğitimi birleştirmeyi düşündüklerini belirterek, bu konuda bazı firmalarla görüştüklerini söyledi.
Bu projeye çok önem verdiğini anlatan Özcan, başarılı olmaları halinde Milli Eğitim Bakanlığı ile konuşup, benzer bir programın daha küçük yaştaki öğrencilere de kullandırılabileceğini kaydetti.
Türk yükseköğretiminde eksik hususun 'akreditasyon' olduğunu söyleyen Özcan, sözlerine şöyle devam etti:
'Biz, maalesef, akreditasyon işini bugüne kadar ülkemizin şartları içinde kendimiz yapmadık. Akreditasyonu İngiltere'deki, ABD'deki bir akreditasyon kurumundan yardım alarak yaptık. Oldukça da para ödedik. Bütün üniversitelerimiz akredite olmuş durumda değildir, çok azı akredite olmuştur.
YÖK'e yardım etmesi açısından bu işin yapılmasını istiyoruz. Biz üniversitelerin niteliği ile ilgili değerlendirmeyi YÖK'te çok iyi yapamıyoruz. Bizim yaptığımız değerlendirmeler mali ve idari değerlendirmeler oluyor. Maliyi de çok iyi becerdiğimiz söylenemez. İdariyi iyi yapmaktayız ama bu akademik kalite ili ilgili meseleyi hiç bir zaman iyi yapamadık. Şimdi biz Türkiye'de akreditasyon kurumu kurmak üzereyiz. Bütün çalışmaları bitti. Yakın zamanda duyacaksınız bunu.'
TEKNOLOJİ TRANSFERİ OFİSLERİ
Teknoloji transferi ofisleri oluşturulacağını belirten Özcan, bu ofislerin öğretim üyelerini gezerek, çalışmaları hakkında sorular soracağını belirtti.
Teknolojiye çevrilecek bir proje bulunması halinde de bunun patentinin alınacağını ve pazarlanacağını anlatan Özcan, 'Ülkemizde maalesef hocalarımız teknolojiye dönecek buluşlara sahip olsalar bile onu alıp da teknolojiye çevirecek güçlü şirketlerimiz yok, maalesef... Belki bu teknoloji ofisleri Türkiye'de bulunan güzel fikirleri başka ülkelere pazarlayabilirler. Yakında biz bunu kurduktan sonra buluşu pazarlama şirketleri çıkacak' diye konuştu.
Bundan üniversitelerin iyi para kazandığını anlatan Özcan, teknoloji transferi ofislerinin her üniversiteye kurulması ve başarılı olması halinde yükseköğretime büyük bir katkı sağlanacağını söyledi.
'BEN GERÇEKTEN ÜMİTLİYDİM'
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Özcan, Danıştay'ın katsayı ile ilgili kararına ilişkin bir soru üzerine, Danıştay 8. Daire'nin itirazlarını reddettiğini anımsatarak, 'Ben gerçekten ümitliydim. Niye ümitliydim? Bu ülkenin yükseköğretiminin bir sorunu 1,5 milyon öğrencimiz ve onların velileri bu konuda bir gelişme bekliyorlar' dedi.
Danıştay 8. Daire'nin 'hukuki olup olmadığı meselesine girmek istemediğini' ifade eden Özcan, 'Ben hukukçu değilim. İşte bize söylendiği kadarıyla, bir defa bir Baro'nun böyle bir davayı başlatma yetkisinin olmadığı söyleniyor. O Baro'nun verdiği dava dilekçesinde problemin çok açık seçik belirtilmediği söylendi bize. Burada bir hata olduğu söylendi' diye konuştu.
Dünyanın hiçbir yerinde alanlar, bölümler arasında geçişin sınırlandırılmadığını dile getiren Özcan, hangi bölümden mezun olunursa olunsun geçişlerin serbest olması gerektiğini, bu şekilde sistemin rahat çalıştığını söyledi.
Özcan, 'Biz her zaman ilgilerimizden çok emin değiliz. 14-15 yaşındaki çocuğun ilgilerini doğru belirlemesi ve o istikamette seçimler yapmasını bekleyemezsiniz' dedi.
Sabancı Üniversitesi'nin uyguladığı 'öğrencilerin 3. sınıfta bölüm seçim yapması' uygulamasına değinen Özcan, bunun doğru bir düşünce tarzı olduğunu ifade etti.
Bu uygulamanın '1, 2. sınıftaki öğrencilerin tercihini iyi yapmakta zorlanabileceği yönünde eleştirildiğini' anlatan Özcan, '1. ve 2. sınıftaki öğrenci bunu yapamıyorsa, 14-15 yaşındaki çocuğun bu seçimi düzgün yapmasını nasıl beklersiniz? O hiç yapamayacaktır demektir. O davada, itiraz edilen hususlardan, liselerin farklı statüde olması gibi bir şey yok. Temel Eğitim Kanunu'nda bunlar tanımlanmıştır. Onların hepsi lisedir ve orada hiçbir ayrım yoktur. Genel liseler ile meslek liseleri arasında statü farkı kesinlikle yoktur. Siz olmayan bir şeyi oraya atfediyorsunuz. Bunlar farklı kulvarlarda ele alınmalıdır. O ele alınmayı da yaparken zaten dezavantajlı durumda olan, müfredatı itibariyle, kendisine verilen imtihanda olmayan konulardan sorumlu olan öğrencileri bir de önüne başka bir duvar daha örüyorsunuz' diye konuştu.
'AİLELER KESİNLİKLE MAĞDUR OLMAYACAK'
ABD'de, 'toplumun dezavantajlı gruplarından gelen insanlara üniversiteye girsin diye, yüzde 15 kontenjan ayrıldığını anlatan Özcan, şunları kaydetti:
'Biz ise zaten dezavantajlı olan öğrenciyi daha da dezavantajlı duruma getirmek çalışıyoruz. Bence çok hakkaniyetsiz olan bir durum ve derhal bunun düzeltilmesi gerek. Mesleki ve teknik mezunlarına bu kadar ihtiyaç olunan bir ülkede böyle bir politikanını takip edilmesi gerçekten çok çok acınacak bir durumdur. O kadar kötü durumdayız ki hem ihtiyacımız var o konuda çalışan insanlara hem de yetişmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Biz şunun peşinde değiliz; biz böyle bir eşitliği sağlayarak bütün meslek okulu öğrencilerinin üniversiteye girmeyeceğini biliyoruz. Bizim yapmak istediğimiz mesleki ve teknik eğitimi sevimli hale getirip, en kabiliyetli öğrencilerin o istikamete girmesidir. Ben biliyorum 300 binin içinde sadece 212 öğrenci üniversiteye girebiliyor. Çok da artacağını düşünmüyoruz. 500 öğrenci girse ne olacak. Ben onun peşinde değilim.'
Katsayı ile meslek liselerinin değil genel liselerin en çok zarar gördüğünü belirten Özcan, alan değiştirilmesi durumunda puanın düştüğünü anımsattı.
Yeni düzenlemeyle ilgili planlarını 17 Aralık'ta yapılacak YÖK Genel Kurulu'nda görüşeceklerini söyleyen Özcan, 'B planımız var, C planımız var, D ve E'ye kadar planımız var. Bunu baştan biliyorduk, her şeye hazırlandık' diye konuştu.
'Ailelerin kesinlikle mağdur olmayacağını' anlatan Özcan, 'Bunun için ben her şeyi yaparım' dedi.
Bir gazetecinin 'Sınav sistemi tekrar değişebilir mi?' sorusu üzerine, Özcan, sınavın değişmeyeceğini, sınav sisteminin ana hatlarıyla kalacağını söyledi. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan 'Tarihleri aynı kalacak, mümkün olduğu kadar değiştirmeyeceğiz, çünkü bu çocuklar için neredeyse ölüm olur. Ona göre hazırlanıyorlar. O insanlara çok büyük bir sorumluluğumuz var, onu gözardı edemeyiz hiç bir zaman' dedi.
Bu sorumluluğu ciddi bir şekilde omuzlarında hissettiğini belirten Özcan, 'çocuklara zarar gelmesin' diye uykularının kaçtığını ifade etti.
(AA)
SON VİDEO HABER
Haber Ara