"Sokaklar açılımı engelleyemez"
15 yıldır sürgünde yaşayan Kürt siyasetinin önde gelen ismi Yaşar Kaya, "Sokaktaki eylemler, molotofla yakıp yıkmak barış ve demokrasiyi getirmez" dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-09 11:54:00
Röportaj: Osman Sağırlı
Açılımdan umutlu olduğunu belirten kapatılan DEP’in kurucularından Yaşar Kaya, DTP ve PKK’nın sürece cevap veremediğini söyledi. “Çünkü yapıları müsait değil” diyen Kaya, “Devlet bazı adımlar atmak istiyor. Bunları engellemeye, torpillemeye kimsenin hakkı yok” diye konuştu.
DTP HİLKAT GARİBESİ
Erbil’de sorularımızı cevaplayan Yaşar Kaya, DTP’nin süreci sabote eden figüran olduğunu söyledi. Neticede yine Kürtlerin zarar gördüğünü anlatan Kaya “DTP kapatılırsa Kürt halkı bir hilkat garibesinden kurtulur” dedi.
Yaşar Kaya, 1990’ların ilk yarısında DEP Genel Başkanlığı yaptı. İstanbul’da Özgür Gündem gazetesinin sahibi ve başyazarı olarak çalıştı. ‘Sürgünde Kürdistan Parlamentosu’nun başkanlığında bulundu. 1994’te Türkiye’den Almanya’ya kaçtı. Şimdi yazın Köln’de kışın Erbil’de yaşıyor.
Öcalan ile 5 defa görüşen ve onu çok iyi tanıyan bir isim....
50 yıl Kürt siyasetinin içinde bulunan Yaşar Kaya, Kürt diasporasının önemli isimlerinden biri. Kürt açılımına katkı sağlamak için Türkiye’ye dönmek istiyor.
Başbakan Erdoğan’a dönmek istediğini belirten bir mektup yazan başbakanın da “Bu benim onlara üçüncü çağrım olsa keşke Mahmur’dakiler gelmeden onlar daha önce gelselerdi” diyerek adres gösterdiği Yaşar Kaya ile Erbil’deki evinde görüştük. Kaya ile açılımı ve sokak hareketlerini konuştuk;
>> Türkiye’de hükümetin başlattığı açılım projesi ne yazık ki kesintiye uğradı. Sizce PKK bu süreçten rahatsız mıydı?
Bence açılım kesintiye uğramadı, açılım süreci devam edecek. PKK ve DTP bu süreçten rahatsız oldu ve süreci sabote etti. Barış gelirse varlık sebepleri kalmaz, bir tasfiye sürecine girildiğini kendileri de söylüyor. Ama bu sabotaj kimseyi kurtarmaz. Şartlar değişmiştir, herkes kaderine razı olacaktır.
SOKAKLARIN SORUMLUSU BELLİ
>> Açılım projesinin sadece dağdakileri kapsamadığı aksine sizin de içinde olduğunuz kesimleri de içine aldığı söylenmişti. Hatta bununla ilgili olarak Başbakanın size de bir çağrısı oldu. Bu çağrıya sizin kesimden halen bir cevap verilmedi. Bu projeyi yaşatmak için bir çabanız olmayacak mı?
Bizim gibi Kürt aydınlarının dönüşü için Başbakanın yaptığı çağrıyı çok olumlu ve önemli buldum. Yurda dönüp sürece katkıda bulunmamız gerektiği inancını taşıyorum. Sürgünde önemli bir Kürt entellektüel birikimi var. Bizim kesim dağınık durumdadır. Şimdilik toparlamaya çalışıyoruz, benim şahsımla ilgili “Sürgünde Kürdistan Parlamentosu” için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir dava var. Bu dava 31 kişiyi kapsıyor. Bu mahkeme neticelenmeden bir kanuni değişiklik olur mu onu bilemem. Bu projeyi yaşatmak tarihî ve zorunlu bir karardır. Her sağduyu sahibi gibi bu projeyi candan destekliyorum ve umutluyum. Hiçbir provokasyon barış ümidimi kıramaz ve bu süreç başarıya ulaşacaktır.
>> Son günlerde Türkiye’deki olayları izliyorsunuz. Ne yapılmak isteniyor. Sokaklarda özellikle Adana, Mersin ve Van’da yaşananları nasıl okumak gerekir. Çoluk çocuğun ön planda olduğu sokak hareketlerinin sorumlusu kim?
Bu sokak hareketleri barış ve demokrasi getiremez. Kaldı ki Kürt demokratik hareketi yakıp yıkan, eli molotof kokteylli bir hareket olmamalıdır. Kürt hareketi, laik demokrat, batıcı ve liberal bir hareket olmalıdır. Her iki cephede de çözüm istemeyen provokatörler vardır. Bu uzun ve dikenli yolda bazı aksamalar olsa da süreç yürüyecektir. Sürece karşı olanlar tarihe karşı sorumludurlar, bu işin de sorumluları bellidir.
>> DTP ile ilgili dava Anayasa Mahkemesi’nde, sizin de geçmişinizde benzer bir dava var. DTP kapatılırsa bundan sonraki durum ne olur?
DTP kapatılırsa Kürt halkı bir hilkat garibesinden kurtulur. Ne PKK ne de DTP bu sürece cevap veremediler, yapıları buna müsait değildi. Demokrasi isteyenler demokrat değillerdi, barış isteyenler de bu söylemde samimi değillerdi. Süreç onları aştı. Yeni dönem, DEP’in kapatılması gibi olmayacaktır. Yeni imkanlar ortaya çıkacak, onlar çözümün de sahibi olacaklardır.
AYNALI SİYASET YANLIŞ YAPIYOR
>> DTP’nin sadece hükümete yönelik çağrıları var. Ama sokaktakilere neden birşey demiyor ya da “yapmayın, etmeyin” diyemiyor.
DTP bu süreçte hükümete de yardımcı olacak bir politika izleyemedi. Sürece destek olsa ve yönetebilseydi çok şey kazanırdı. Sokaktakilere DTP hakim değil, hakim olan başkalarıdır. Bunu Ahmet Türk de dile getirdi, DTP’nin kıymeti harbiyesi “Biz muhatap değiliz muhatap İmralı’dır” demekle zaten bitmişti. Yapacakları bir şey yoktur.
>> Taşlanan dükkanlar, polisler, yakılan evler, arabalar, iş yerleri... Bunlara bakıldığında sanki birlik değil de ayrılık tohumları atılıyor. Sizce Türkiye bölünmek mi isteniyor?
Şunu peşinen söylemeliyim, bir sokak hareketine ne bir iktidar yenik düşer ne de bu grift mesele hallolur. Her çözümün demokrasi içinde çaresi vardır. Çünkü, demokrasi asrımızda her yaranın merhemidir. Kürtler, Türkiye’yi bölmek istemiyorlar, bölücü değiller. Kimlikleri ve tarihleri ile eşit vatandaş olmak istiyorlar, onun için de adalet istiyorlar. Bırakıp gitmede hiçbir faydaları yok, Türkiye’nin bölünmesi her iki halkın da zararınadır.
>> Siz yıllarca Kürt meselesinde akil adam olarak yer aldınız. Emine Ayna, “Açılım bitti arkadaşlar” diye mesaj veriyor. Hükümet, “bitmedi” diyor. Şimdi kalkıp Kürt meselesi gibi önemli bir konuyu 17 cm2’ye sıkıştırmak ve burada çözmeye çalışmak ne derece doğru?
Emine Ayna ve diğerlerinin Kürt sorununda bir emekleri bir geçmişleri yok nereden sahneye fırlamışlar belli değil. Süreci sabote etmenin figüranları oldular, netice ortadadır. Ne çözümcü bir legal parti ne de elle tutulur bir politika izlediler, zarar eden de Kürt halkıdır. Bu yangında Aynalı siyasetin bir çöpü bile yok, akan kanın ne olduğunu bilmiyorlar. Açılım bitmedi, zaman Emine Ayna ve onun gibi düşünenleri yalanlayacaktır. Kürt sorununu bir şahsa ve hapishane odalarına indirgemek doğru değildir. Bu durum tasvip edilemez.
ENGELLEMEYE HAKLARI YOK
>> Siz politik fikirler olarak daha yumuşak idiniz. Sizin parlamentoda görev yaptığınız dönem daha sertti. Ama şimdi o cenahtan siyaset yapan insanlar daha sert. Dağdan daha sert açıklamalar yapıyor. Ne değişti?
Şu andaki Kürt politikası bütünlükle değil sebebi de şu biz politika yaptığımız dönemde biz ateş ve barut tünelinden geçtik. O da şu; ben gazetede 18 ayda 24 tane cenaze kaldırdım. Ben HEP ve DEP döneminde yurt dışına çıkıncaya kadar 84 arkadaşımız öldürülmüştü. O dönem öyle bir dönemdi. Tansu Çiller’in öldürülecekler listesinde ikinci sıradaydım. Birinci sıradaki Behçet Cantürk’ü öldürmüşlerdi. Cezaevinden çıktım İstanbul’a gittim, DGM’ye 4-5 defa ifade verdim. Bu sebeple yurtdışına çıktım.
>> Kandil süreçten memnuniyetsizlik duyduğu için sertleşiyor mu?
Kürt siyaseti şu anda net görünmüyor. DTP, İmralı bu konuda ne düşünüyor belli değil. Kürtlerin partisi yaya kaldı. Kürt entellektüeli bu sorunun çözümünde rol oynamaya aday değildir. Bir şey belli. Varsa ben yoksa ben... PKK dedi ki, “Ben muhatap değilim” O zaman senin orada ne işin var? Sen rolünü oynarsın, iyi gelir kötü gelir. O ayrı bir şey. Buranın sertleşmesi bir mana ifade etmiyor.
>> Amerika’nın buradaki rolü nedir?
PKK’yı terörist ilan eden Amerika’dır. Üç PKK yöneticisini uyuşturucu ticareti yapmakla suçladı. Şimdi böyle olunca Amerika’nın uzun süre Türkiye’ye ihtiyacı var diye düşünüyorum. Bölgenin istikrarı için, Amerika’nın istediği Irak, Afganistan’da istikrardır. Ne düşünürsek düşünelim bu ülke bir dünya devidir. Demokrat düşünen Kürtlerin sesleri çıkmıyor ama uzun vadede kazanacaklardır. Etkileri şu anda yok ama olmayacağı, anlamına gelmez.
>> Türkiye değişiyor, dünya değişiyor. Neden Kürt hareketinde değişim olmuyor?
Yanlış politika işleniyor. Siz Amerika’yı küçük görürseniz Amerika küçülmez. Adama sorarlar sen neyi başarmışsın, kaç paralık değerin var ve neyi hallediyorsun. Kürt politikası belirli bir grubun vesayeti altında. Ama bu politika ile şu an karşımıza çıkan fırsatı kaçırmamıza sebep olabilir. Barış için ele geçen fırsat kullanılamadı. Ahmet Türk diyor ki, “Olaylar beni aştı...” Ama tedbirleri almak lazım. Devlet bazı adımlar atmak istiyor. Bunları engellemeye, torpillemeye kimsenin hakkı yok ki.
SAMİMİ OLMAK GEREKİYOR
>> Arka planda çatışmadan beslenenlerin rantı olabilir mi?
İttihat Terakki’den beri Ergenekon var. Ergenekon davaları Kürt sorununun önünü açtı. Hayra vesile oldu. Bunun kıymetini bilmek lazım. Ben o savcıları kahraman savcılar olarak görüyorum. Bu gücü kırmak kolay iş değildir. Ergenekon mahkemeleri ve bu duruşmalar Cumhuriyet tarihinin ve öncesinin en önemli tarihi vakasıdır.
>> İmralı’dakini tanıyorsunuz?... Haleti ruhiyesini, felsefesini, nasıl reaksiyon göstereceğini biliyorsunuz?... Çözülmesinden yana mı?
Ben biraz önceki sorunuza eksik cevap verdim. Her iki tarafın da bundan rantı var. Türkiye Cumhuriyeti bu çatışmada 600 - 700 milyar dolar gömdü. Nereye gitti, silaha, mühimmata, özel kuvvetlere gitti. Öbür tarafın da rantı ve ekonomik kaynakları var. Bu konuda samimi olmak gerekiyor. Bir tek Kürt ve Türk evladının ölmesini istemiyorum.
>> Kürtlere baktığımızda kurdukları partilerle kitle partisi olmak arzusunda bu doğru mu?
DEP’te hep şunu söyledim. Biz demokratik bir kitle partisiyiz. İdeolojik parti değiliz. Bu ideolojik yapıya karşı çıktım her zaman. Ama DEP ile DTP birbirine benzeşmiyor.
ÇÖZÜM MEYDANDA OLUR
Orta Doğu’da silahlı mücadelenin zamanı bitmiştir. Bu problemin çözümü için hepimize iş düşüyor. Bütün Kürtler ülkesine dönmeli. Hesap meydanda olur. İddian, fikrin varsa gel. Artık herkes konuşuyor, kimseyi hapsetmiyorlar.
Memleketimi özledim dönmek istiyorum
>> Türkiye’de neyi özlediniz?
Ben bunları söylediğim zaman insanlar şaşırıyor. 42 yıl oturdum İstanbul’da, üniversite arkadaşlarım orada. Kumkapı’da, Sarıyer’de balık yemek isterim. Ege’de oturup arkadaşlarımla yemek isterim. Bodrum’da evim var gidemiyorum. Çocuklarım resim çekip gönderiyor. İnsanların özlemlerine kavuşması kadar güzel bir şey olamaz.
Kandil elbet boşalır
>> Kandil boşalacak, dağdakiler gün gelecek hatıralarını yadetmek için oraya çıkacaklar diye bir umudunuz var mı?
Zaman her şeyin hakkını verir. Tabii bunlar olacak. İnsanlar orada 50 yıl daha kalamayacak. Türkiye’ye gelişte fayda var. O zaman farklı renkler olacak. Farklı renkler demokrasiyi getirir. Demokrasi çağımızda her yaranın ilacıdır, merhemidir. Türkiye’nin demokrat olması için bu kadar cenaze kaldırdık, hapse gittik, sürgünde bulunduk.
İŞTE O MEKTUP: Sürece katkı sağlamak istiyoruz
>> Yaşar Kaya’nın yazdığı ve Başbakan Erdoğan’ın dile getirdiği; mektup şöyle;
“Sayın Başbakanım,
Bu mektubu yazdığım şu günde Türkiye tarihi bir süreci yaşıyor. Ve hem demokrasi, hem de Kürt sorunu olanca hızı ile tartışılıyor. Yüzyıllık yasaktan sonra bu hayırlı bir süreçtir. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bu süreçte direnip sonucu barışa götürenleri tarih, Kürt ve Türk halkı onurla şerefle yad edecektir. Direneceğinize eminim. Biz Avrupa’da sürgünde yaşayan gazeteci, yazar, siyasetçi, araştırmacı birkaç binin üstündeyiz. Ülkemiz fikir bakımından bir aşamaya geldi. Barışa inanıyoruz. Artık bu iki halkın çocukları ölmesin diyoruz ve bu sürece bu potansiyeli dahil ederek katkıda bulunmak istiyoruz.
Ben Demokrasi Partisi’nin (DEP) ilk kurucu genel başkanıyım. Özgür Gündem gazetesinin sahibi olarak on sekiz ayda gazeteden yirmi dört cenaze kaldırdım. Buna Musa Anter dahildir. Milletvekilimiz Mehmet Sincar’ı hunharca katlettiler. Beni tutukladılar. Tansu Çiller’in ölüm listesinde ikinci sırada idim. Birinci Behçet Cantürk’ü öldürmüşlerdi. Selameti yurt dışına kaçmakta buldum. Birkaç suikast ve ölümden kurtuldum. On yedi yıldır Avrupa’da mülteciyim. Üç kalp ameliyatı geçirdim. Elli yıl eksiksiz bir demokrasi için mücadele ettik. Verilecek bir hesabım varsa ona hazırım. Hayatımda ne elime silah aldım ne de gizli örgüt kurdum. Tek silahım kalemim oldu. Yurdumuza onurluca dönüp bu sürece yardımcı olmak istiyoruz. Yapılacak kanuni düzenlemelerde Kürt sürgünlerinin dönebilmesini sağlamanızı istiyor ve saygılar sunuyorum.”
YAŞAR KAYA KİMDİR?
>> 1938 yılında doğdu. İstanbul Kabataş Lisesi mezunu. 1959’da Istanbul’da İktisat Fakültesine devam ederken 49 kişi ile birlikte tutuklandı. Dava 10 yıl sürdü. 1965’te yarım kalan tahsilini tamamlayarak İktisat Fakültesini bitirdi. İstanbul’da birçok şirkette çalıştı. Serbest ticaret yaptı. Aynı davayla ilgili olarak 1968’de Konya’ya sürgüne gönderildi, aynı yıl döndü. 1991’de oluşturulan Kürt Vakfının kurucularındandır. Özgür Gündem gazetesinin sahibi ve DEP’in (Demokrasi Partisi) Genel Başkanıydı. Bilahare yurtdışına çıktı. Kürt Parlamentosu üyesi oldu.
Kaynak: Tükiye gazetesi
Haber Ara