Kuzey Irak’ta yeni tartışma
PKK giderek yalnızlaşıyor. Iraklı Kürtler ise Kandil’in sayfiye yeri olup olmayacağını tartışmaya başladılar. Örgüt de açılım sürecine dahil olmak için yeni hamleler peşinde...
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-04 14:16:00
Adem Demir'in haberi...
Irak’ın kuzeyinde PKK’nın barındığı kandil dağı’na beş ay arayla bu ikinci gelişim. Coğrafyaya ve karşılaşacağım tavırlara aşina olduğumdan, Kandil’in girişindeki “Kortek” denen ilk kontrol noktasında beklerken kısmen daha rahatım. Kalaşnikoflu militan “hele bir gel” deyip nöbetçi kulübesine götürüyor. İçeride beyaz eldivenli bir PKK’lı bekliyor, antiseptikle temizlediği bir termometre elinde. İşte bu, önceki gelişimden alışık olmadığım bir görüntü. “Heval (arkadaş) aç ağzını. Domuz gribi testi yapacağım” diyor PKK’lı. Yaşadığım şaşkınlıktan geçtim, tedirginim. Çünkü Bingöllü kod adlı militanın, ateşimi ölçmek için dilimin altına koymak istediği bir koltuk altı derecesi. İtiraz ediyorum ama o gayet ciddi: “Dışarıdan geliyorsun. Cemal (Murat Karayılan’ın kod adı) arkadaşın yanına gideceksin. Bu testi yaptırmazsan, röportajı unut.”
Beş ay sonra yeniden buralarda olma nedenim, Türkiye’de hükümetin başlattığı açılım sürecinde adımlar atıldıkça Irak’ın kuzeyindeki Federe Kürt Bölgesi’nde ve Kandil’de bir şeylerin değişip değişmediğini gözlemleyebilmek. Ama belli ki, son günlerde hemen herkes gibi PKK’nın da öncelikli gündemi domuz gribi… Ateşim normal çıkınca, daha ileri gitmek mümkün oluyor; tedbir için iki günlük ertelemeyle.
Irak’ın kuzeybatısında, Türkiye-Irak-İran üçgeninde yer alan Kandil, bu üç ülkenin sıkı gözetimi altında ve bu durum hemen her gün biraz daha artıyor. Türkiye sınırda aralıksız operasyon yapıyor, uçak ve helikopterlerle bölgeyi gözlüyor. İran, Kürdistan Özgür Hayat Partisi (PJAK) yüzünden Kandil’in kendi sınırına yakın mıntıkalarını top atışlarıyla dövüyor. Önceleri örgütün bölgedeki varlığına -destek vermese bile- ses çıkarmayan Federe Kürt Hükümeti de, Kandil’e gidiş-gelişlerde kontrolleri sıklaştırdığı gibi lojistik desteği kesmiş durumda. Bu yüzden, Karayılan dahil bütün PKK’lılar, küçük gruplar şeklinde sürekli hareket halindeler ve yer değiştiriyorlar.
Özellikle Federe Kürt Hükümeti’nin tavrındaki artan değişiklik, büyük oranda Türkiye’nin Kürt sorununu, PKK’yı ve Abdullah Öcalan’ı muhatap almadan çözmeye dönük çabalarının bir sonucu. Ankara’nın Iraklı Kürtler’e karşı tavrı yumuşadıkça, Kürt Hükümeti’nin Kandil’e tavrı da aynı oranda sertleşiyor. Türkiye, bölgede PKK’lılar dışındaki Türkiyeli Kürtler’in -özellikle de Mahmur Kampı’ndakilerin- dönüşü için ciddi çalışmalar yürütüyor. Nitekim birkaç gün önce İçişleri Bakanı Beşir Atalay da, Mahmur Kampı’ndaki yaklaşık 11 bin kişinin 200-300’er kişilik gruplar halinde Türkiye’ye dönmesi için çalışmaların sürdüğünü açıkladı. Bu kamp bir dönüş yoluna dönüşürse, Kandil’den yolu biraz uzatmak pahasına iniş de hızlanabilir. Dönüşün ayrıntılarının, 16 Aralık’ta Federe Kürt Hükümeti’nin başkenti Erbil’de (Türkiye-ABD-Irak arasında) yapılacak üçlü zirvede netleşmesi muhtemel.
Erbil’deki evinde görüştüğümüz Federe Kürt Hükümeti eski Başbakanı Neçirvan Barzani -hükümet başkanı Mesut Barzani’nin yeğeni olması nedeniyle halen bölgenin en güçlü ikinci adamı-, Kasım ayı başında İstanbul’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile gizli bir görüşme yaptığını açıklıyor. Barzani, Erdoğan ile ne konuştuklarının ayrıntısına pek girmiyor ama “Türkiye’nin barış projesini (açılımı kastediyor) destekliyoruz. PKK artık silah bırakmalı” derken sesinin tonundaki netlik, görüşmeden ikna olmuş biçimde ayrıldığına dair ipuçları veriyor. PKK’lılara havaalanı, hastane, gıda gibi konularda lojistik desteği kestiklerini savunan Barzani’nin, örgüt sonrası Kandil Dağı için şimdiden bir planı bile var: “Kandil serin bir yayla. İleride sayfiye yeri olabilir.”
Kandil Dağı’nın çevresinde yüzlerce mezra ve köy var. Örgüt üyeleri, köylülerle iyi bir diyalog kurmuş. Bu diyalog, örgüt mensuplarının daha rahat hareket etmesini sağlıyor. PKK’nın üst düzey isimleriyle görüşmek için Kandil’e gelenler, çoğunlukla bu köylerde ağırlanıyor. Karayılan’dan haber gelmesini beklerken, ben de geceyi Bergırdeke (Tepeönü) adlı köyde Iraklı bir Kürt’ün evinde geçirdim. Sabah erkenden, PKK’nın basınla ilişkilerini yürüten Ahmet Deniz’in kullandığı ciple yeniden yola çıktım. Yolda çevrenin resmini çekmeme izin verilmedi. Tahmini 2000 metre yükseklikte bir tepeyi aşıp Karayılan ile görüşeceğim vadiye ulaştık. Burası, dağın diğer kısımlarına göre daha yeşil ve korunaklı. Kütüphane, yemekhane ve masa tenisi salonu olarak kullanılan, taştan örme tek göz bir barakada bekledik. Az sonra Karayılan, beraberindeki 15 kişilik grupla geldi. “Propaganda için burada değilim. İstediğinizi sorabilirsiniz, yazıp yazmamak da size kalmış” dedi.
Ama, örgütün bölgede giderek yalnızlaşıp yalnızlaşmadığını konuşurken kendini propagandaya kaptırdığı oldu. “PKK halen güçlüdür. Bugünkü moral-motivasyonumuz bizi bir 15 yıl daha götürebilir” gibi cümlelere bir hayli başvurdu. Mahmur’un boşaltılması girişimlerine onay verdiği için Birleşmiş Milletler’e (BM), Türkiye’ye dönmek istedikleri için de eski örgüt mensuplarına ateş püskürüyordu. Oluşan atmosferin cazibesine kapılıp örgütten ayrılmak isteyenler olursa, vazgeçirmek için elinden geleni yapacağını söylüyordu.
Önceki röportajımızda, “barış süreci”nin başlatılmasından memnuniyet duyduğunu belirten Karayılan, yumuşak bir üslup kullanmaya özen göstermişti. Bu defa, daha ziyade olumsuz cümleler kurdu. Daha önce PKK’nın hemen her söyleminde önemli bir yer tutan, Kürtçe’nin serbest bırakılması, Kürtçe yayın yapılması, Kürdoloji Enstitüleri’nin açılması, isimleri yasaklanan yerleşim birimlerine eski isimlerinin iadesi, hatta Kürt sorununun TBMM’de tartışılması gibi adımları şimdi küçümser bir yaklaşım içinde. “Ne var ki bunlarda. Kürtler’in 15 televizyonu, yurt dışında da pek çok enstitüsü var” diyor.
Karayılan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürtler için yeni şeyler söylediğini ama karşılığında da PKK’dan “modern harakiri” yapmasını istediğini savunuyor. Ona göre, “Kürt sorununun ilk kez TBMM’de tartışılması bir fırsattı ama bu başarılamadı ve şimdi açılıma yeni bir başlangıç gerekiyor.” Çözümün yolunun silahların susmasından geçtiğini belirtse de, “yeni bir başlangıç”tan kastı aslında askeri operasyonların durması ve Öcalan’a özgürlük yolunu açacak düzenlemeler yapılması. “Kürtler’in bir lideri, bir örgütü ve sistemi var. Bu sistem dışlanarak sorun çözülmez” diyor.
Geçmişin aksine Kandil’de ABD’nin ve AB ülkelerinin adı artık şikâyet cümlelerinde daha sık geçiyor. ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi’nin, PKK’nın lider kadrosundan üç ismi -Murat Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar- “Özel Olarak Belirlenmiş Uyuşturucu Kaçakçısı” ilan etmesi ve mal varlıklarının dondurulacağını açıklaması; Almanya, İsveç gibi AB üyesi ülkelerin de PKK’nın para trafiğine yönelik operasyonlar düzenlemesi Kandil’i epey germiş durumda. “Kandil’de günlük masrafım bir doların altında ve ABD’de tek kuruş param yok. Her türlü uyuşturucunun tüketilmesi ve satılmasına da karşıyız. Bir tahkikat komisyonu kurulursa tüm arşivlerinizi açarız” diyor Karayılan.
Bugünlerde Kandil’de soğuk rüzgârların estiğini, fikir ayrılıklarının büyüdüğünü örgüte yakın isimler ya da eski mensuplar da teyit ediyor. Adının açıklanmasını istemeyen eski bir örgüt üyesine göre, “PKK’nın içinde bugüne kadar bir tek çatışmaya bile girmedikleri halde savaşın devam etmesini isteyenler var.” Bu isimleri “Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu ve Ali Haydar Kaytan” olarak sıralıyor, eski örgüt üyesi. PKK’nın eski yöneticilerinden ve Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan ise, bu süreçte örgütün politikalarını tutarsız buluyor. Eski Başkanlık Konseyi üyesi Halil Ataç da, “Yıllarca birleşik-bağımsız Kürdistan’da ısrar eden PKK, bugün sadece Öcalan’ı kurtarmaya endekslenmiş durumda ve bu yüzden barış sürecini bile tıkayabilir” diyor. Karayılan, Öcalan ve Ataç gibi isimlere çok kızgın… Ama eleştirileri de tümden reddetmiyor: “İçimizde barışı istemeyenler var ama bunlar etkili değil.”
Ekim ayında, Kandil ve Mahmur’dan 34 kişilik grubun Türkiye’ye dönüşü sırasında yaşanan “coşkulu” karşılama töreninin kamuoyunda doğurduğu tepki üzerine, hükümet Kandil’den yeni grupların gelmesinin önünü kapattı. Şimdilik PKK’nın da Türkiye’ye kendi deyimiyle yeni “barış grupları” gönderme niyeti yok. Ancak Mahmur’da ve Irak’ın değişik bölgelerinde yaşayan Türkiyeli Kürtler’in dönüşü için Ankara çabalarını sıklaştırdı. Bu da sürecin dışında kalmaktan çekinen PKK’yı fazlasıyla rahatsız ediyor.
Kaynak: Newsweek Türkiye
SON VİDEO HABER
Haber Ara