Yükseliş ve Türkiye'nin yükselişi
Ortadoğu uzmanı İngiliz yazar Patrick Seale Türkiye'nin Ortadoğu'daki güç oyunun kurallarını yeniden yazdığını öne sürdü.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-02 17:20:00
Dirilen bir Türkiye Ortadoğu'daki güç oyunun kurallarını olumlu ve çatışmacı olmayan bir şekilde tekrar yazıyor. Patrick Seale;oldukça çalkantılı ve çabuk tutuşan Orta Doğu'da bu önemli noktalardan biridir,diyor.
Genel olarak, Amerikanın Irak yıkımının, Körfez'deki güç dengelerini degiştirdiği, İran İslam Cumhuriyeti'nin büyük bölgesel güç olarak ortaya çıkmasının yolunu açtıgı ve Sünni Arab devletinin,İsrail ile Amerika’ya rakip bir duruş sagladıgı kabul ediliyor.
Bunun etkisi şu an Şii liderliğindeki Irak’ın kendisine de yayılıyor.Suriye'nin ötesinde Lübnan, Filistin ve belki Sudi Arabistan da kaygı büyüten bir gelişim olan Kuzey Yemen Zaidi isyancıları, Sana’a da merkez hükümetle savaşıyor.
Fakat Irak savaşının,dikkat çeken diğer önemli sonuçları da var -Amerika’nın Irak yenilgisi– ve İsrail taşkınlıgının ehlileştirilmesindeki eşit yenilgisi-.Bu, Türkiyenin Amerikan yanlısı dar bogazdan çıkması için ve kendisini Orta Dogu'dan Balkanlara, Kafkaslar ve Orta Asya'ya- yayılan geniş bölgelerin kalbinde güçlü bagımsız bir aktör olarak ilan etmesi için cesaretlendirmektedir.
Türkler; -İran ve Israil revistyonist(saptırmacı) güç iken- onların aşırılıklarının ve varolan güç yapısına karşı mücadelerinin korku ve kaygıyı artırtığını söylemekten hoşlanıyorlar. Türkiye uzak ve geniş alana barış ve güven yayma niyetinde olan sabit bir güçtür.
Türkiye etkisini askeri güç yerine barış diplomasisiyle büyütüyor. Ayrıca komşularıyla ekonomik ilişkiler kurmak ve bazı kalıcı bölgesel çatışmaları bitirmek için aracılık etmeyi öneriyor. Fakat Kürt bagımsızlıgı için savaşan radikal hareket PKK’yı bastırmak için güç kullanmakta tereddüt etmiyor.
Fakat Turkiye şimdi daha yumuşak bir yaklaşım içinde. PKK isyancıları af talep etti, Turkiye dışışleri bakanı Ahmet Davutoğlu geçen hafta Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimine tarihi bir ziyaret yaptı,Bu bir ilk olmasıyla önemli. Ayrıca bu ziyaret sırasında Erbil’de bir Türk konsolosluğu açmak için konuşma da geçti.
Son yıllarda Türk diplomasisi bir çok başarı kaydetti. Arap dünyasında büyük popülarite kazandı ve Türkiye'nin elini Avrupa Birliğine uzattı. Bazı gruplar çok ileri giderek Türkiyenin Avrupa Birliği'ne girmeden gelecegi olmayacağını ve Avrupa Birliği'nin Türkiyesiz geleceğinin olmayacağı tartışmalarına giriyor .
Türkiye'nin dinamik çok yönlü dış politikası 2002’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve şu anki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül liderliğindeki AKP’nin iktidara gelmesiyle şekil almaya başladı. Bu adamlar uzlaşmacı ve ılımlı İslamcılar olarak düşünülüyor. Eşleri türban takıyor fakat Şeriat devleti kurma heveslerinin olmadığını vurguluyorlar.Turkiye nüfusu çoğunlukla Müslüman olabilir fakat laik, demokratik, kapitalist bir ülke.Batı ve Arap ile Müslüman dünyasına yakın. Türkiye kendini onlar arasında bir köprü olarak görüyor,gerçekten de iki taraf için hayati bir öneme sahip.
Ahmet Davutoglu, Türkiyenin yeni dış politikası için teorik yapıyı saglayacak nitelikteki bir adamdır.Bakan olmadan önce Erdoğan’ın danışmanlığını yapıyordu.
Geçen Ekim ayındaki iki ziyaret Türkiyenin aktivist dış politikasını gözler önüne serebilir. Başbakan Erdoğan, 9 bakan ve iş adamlarıyla beraber Irak hükümetiyle ticaret, enerji, su güvenlik, ormancılık, çevre ve daha birçok alan üzerine en az 48 memorandum imzalamak için Bağdat’a gitti.
Aynı zamanda Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye Dışişleri Bakanı Walid Al-Muallim ile iki ülke arasında vizenin kaldırılması ve ortak sınıra insan akışının özgürce izni için diğer 40 anlaşmayı imzaladı.
Türkiye ayrıca Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin düzelmesini ve iki ülke arasında uzun zamandır kapalı olan sınırı açmayı saglayan iki protokal imzalayarak yeni bir çığır açtı. Şaşırtıcı olmayan ise; Türkiye müteffiki Azerbeycan, Ermenistan üzerinden Ermeni uluslu Azerbeycan güçlerince işgal edilen Dağlık Karabağ ile çatışmaya kilitlendiğinden beri şiddetle bu gelişmeye itiraz ediyordu.
Türkiye Ermenistan protokolü, Ermenistan'ın en azından Karabağ çevresindeki bazı bölgelerden çekilmesine kadar tam olarak tamamlanmaz. Fakat bu protokol Türkiye-Ermenistan uzlaşması için tarihi bir başlangıç oldu.
Arap görüşüyle, en çarpıcı gelişme şüphesiz 1996’dan beri özellikle savunma sanayisi ve yüksek teknoloji silah alanlarında çok yakın ilişkiler içinde olan Türkiye ve İsrail'in ilişkilerinin soğumasıdır. İki ülke ilişkileri, İsrail‘in Filistinlilere zülümleri yüzünden, bazı Türklerin İsrail'e öfke hissetmesiyle zarar gördü ve Gazze savaşıyla hat safhaya ulaştı.
Gazze’ye saldırıdan önce -Filistin meselesinin sıkı destekçisi- Başbakan Erdoğan İsrail’in acımasız eylemlerini “devlet terörü” olarak tanımlamakta tereddüt etmedi. İki ülke arasında tam ihlal olasıdır. Fakat ilişkilerin, İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu ve ırkçı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman iktidarda olduğu sürece önceki sıcaklığı yakalaması olası değildir..
Türkiye, Rusya ile Orta Asya ve enerji muhtacı Avrupa piyasasında tek enerji merkezli petrol ve gaz üreticileri arasında merkezi bir role sahiptir.
*Ortadoğu uzmanı İngiliz yazar
Bu makale Zeynep Kaya tarafından Timetürk için tercüme edilmiştir.
Haber Ara