Bu dünyadan 'Ahmet Uluçay' geçti
Sinemamızın gördüğü göreceği en güzel adamlardan biri olan Ahmet Uluçay vefat etti.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-30 19:18:00
İhsan Kabil'in verdiği haber ile sinemamızın bu yerli ve özgün yönetmenini saat dörde doğru Rabbine uğurladığımızı öğrendik.
Ahmet Uluçay için, içindeki o güzellikleri cennet bahçelerinde doya doya yaşamasını diliyoruz.
Rabbimiz onun izinden gidecek, şahsiyetli, yerli bir sinema dili kuracak sinemacı gençler nasib etsin bu millete...
Namazı nerede kılınacak?
Salı sabah yedide Taksim'de AKM'nin önünden Kütahya Tavşanlı Tepecik Köyüne otobüs kaldırılacak.
Cenaze namazı ikindi namazını müteakip köyünde kılınacak.
Cenaze namazına gidemeyecekler için sevenleri tarafından Salı saat 11:00'de Beyoğlu Sinemasında bir tören düzenlenecek.
Cenaze namazına katılmak için irtibat no: Mustafa Emin Büyükcoşkun 0555 647 91 18
Ahmet Uluçay kimdi?
1954 ylında Kütahya'nın Tavşanlı ilçesi Tepecik köyünde doğmuştu.
İlk olarak 1960 yılında, ilkokuldayken köye gelen bir seyyar sinemacı sayesinde beyaz perdeyle tanıştı. Çocukluğundan başlayarak gittikçe büyüyen bir tutkunun başlangıcı kaçınılmaz oldu sonra. İsmail Mutlu isimli bir arkadaşıyla birlikte 12 yaşında sinema makinası yapmak için işe koyuldu. Üç yıllık uğraştan sonra bir ahırda köylülere film göstermeye başladılar. Sinema çöplüklerinden film toplayıp, kareleri birbirine ekler, birkaç saniyelik görüntüler elde ederek köyün bir ahırında dağları, deniz ve ormanı seyrederlerdi.
Ailesi bu tutkusunun önüne geçmek istemiş. Gerekçeleri; "Sinema ve resim gibi işler zengin çocukların işidir." Ama o dönem kamyon muavinliği ve inşaat işçiliği yapan Ahmet Uluçay'ı vazgeçirmek mümkün olmamış. Almanya'da çalışan işçi bir köylüleri bir kamera getirmiş. Kötü bir kamera tabii. Fakat, köyde tavukçulukla uğraşan İsmail Mutlu ve bir maden işletmesinde işçi olarak çalışan Şerif Akarsu ile hemen işe koyulmuşlar. "Tepecik Köyü Arkadaş Sinema Grubu"nu kurmuşlar. İlk filmleri için kolları sıvadıklarında, kameranın aküsü olmadığı için sadece elektrik olan yerlerde çalışabilmişler. Ama sonuç olarak 1992 yılında ilk filmleri Optik Düşler ortaya çıkmış.
İsmail ile birlikte filmi Anadolu Üniversitesi'ne bağlı sinema bölümüne götüren Uluçay ilk gösterimini şöyle anlatır: "Bizi dekana çıkardılar. Dekan Prof. Dr. Dursun Gökdağ bizi görünce ve dinleyince şaşırdı. Herhalde köy düğünü çekip getirdiğimizi düşündü. Ama yine de salonu hazırlattı. Filmi seyrettikten sonra şaşkınlığını gizleyemedi. Filmi İsmail kurguluyordu. Eğer sinemaya devam etseydi bu gün en iyi görüntü yönetmenlerinden biri olurdu."
İlk kez 1994 yılında 6. Ankara Uluslararası Film Festivaline katılarak belgesel filmi Optik Düşler ve kısa film Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak isimli yapıtlarıyla tanınan Ahmet Uluçay 11 filmiyle 22 ödül kazandı. 2004 yılında vizyona giren, 2001 yapımı ilk uzun metraj filmi olan Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak'ı kendi köyünde ve köyünden insanlarla, müthiş bir dille çekti. Yurt içinden ve dışından topladığı birçok ödül, bu büyük yapıt için az gelecek kadar. Filmin kendi çocukluğundan izler taşıyan bir hikâyesi var. 60'lı yıllarda bir köyde iki arkadaşın sinema tutkusunu ve projeksiyon makinesi yapma hayallerini konu alıyor.
"Bütün sanatçılar çocuktur, çocuk kalmalıdır"
Ahmet Uluçay'ın bu söylediğinin izlerine filmlerinde de rastlanıyor. "Büyüyemedim. Çocuklarla çalışıyorum. Filmlerimde onlara eğiliyorum," diyor zaten. Büyümüş bir adamın taşıdığı çocukluğun ne denli büyük bir nimet olduğuna bir kez daha şahit oluyoruz biz de böylece... "Evcilik oynar gibi film yapıyorum. Entelektüel olmaya çalışmıyorum. Sinema yaparken bildiklerimi de unutuyorum," diyor sonra. İşte ihtiyacımız olan şey.
Uzun senelerdir yapmayı istediği bir film olan Bozkırda Deniz Kabuğu'nun macerası ise tam bir muamma. Film için gerekli destekler konusunda çekilen sıkıntılardan hariç, Ahmet Uluçay uzun seneler beyin tümörüyle savaştı. Biraz toparlanıp ayağa her kalkışında hemen koyulduğu ilk iş, bu filmin çekimleri. Son olarak çekimlerin bittiğini duyduk. Fakat teknik sıkıntılar filmin yakasını bırakmamış. Tabii bir de filmin yeterli destek bulamaması var. 2009 yılında vizyona girmesi beklenirken Bozkırda Deniz Kabuğu'nun vakti saati biraz gecikmişken Rabbinin davetine gidiverdi Ahmet Uluçay...
Şöyle bir şiir yazmış Ahmet Uluçay:
parmağıyla ilkokul çantama tık tık diye vurur
cevizdendir, inegöl işidir kıymetini iyi bil derdi babam
küçük bir askerdim ben de
siyah önlüğümün içinde bembeyaz bir yürek
dökülürdüm yollara hava soğuktu okulum uzak
bir avucumda közde pişmiş sıcacık bir patates
hem beslenmeliyim hem üşümesin diye elim
değiştirirdim ara sıra çantamla patatesi
dikkat ederek çantama
cevizdendir, inegöl işidir kıymetini iyi bil derdi babam
babamın bilmediği bir şey vardı
her sabah çantamın içine bir gün doğar
ortasından ekvator geçer
ve masmavi gökyüzünde çantamın
güneyden kuzeye göçmen kuşlar uçardı
gülün bakalım bıyık altından şimdi siz
söylesem inanmayacaksınız
siz uyurken çantamın içinde atatürk samsun'a çıkardı
ve bilirdi yedi kere sekizin kırk iki olduğunu
bilmeseydi eğer bandırma vapuru sinop burnu'na çarpardı
ben bir türlü bilemedim aram hiç iyi olmadı hesap kitapla
nohut ve fasulyeden bir abaküsüm vardı
hesabını hâlâ verebilmiş değilim hayata
iyi şiir okurdum ama iyi resim yapardım
eyvah dediler bu çocuk adam olmaz
yazık oldu çantaya
cevizdendi inegöl işiydi...
Ahmet Uluçay
(bizimdunya)
SON VİDEO HABER
Haber Ara