Postacı Obama
Arap basınında bugün ABD’nin İsrail’in postacısı konumuna bürünmesi ve Ürdün’ün Filistin-İsrail sorununa iki devletli çözümde ısrar etmesi gündeme getiriliyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-24 15:05:00
Hamza Muhammed / Timetürk
Arap gazeteleri bugün İsrail’e istediklerini yaptıramayan Amerika’ya yükleniyor ve ABD’yi “postacılık”la itham ediyor. Bu tavrın böylesi büyük bir devlete “hiç yakışmadığı” ifade ediliyor. Öte yandan Ürdün’ün iki devletli çözümdeki ısrarı ve bunun sebepleri kaleme alınıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nden yayımlanan El-Beyan gazetesi bugünkü “Layık olmayan ve faydasız bir rol” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Washington’un, İsrail’in önerdiklerini Filistinlilere nakleden bir postacıya dönüşmesi Obama yönetiminin vaat ettikleriyle uyuşmuyor. Aynı şekilde bu yönetime de Amerika gibi büyük bir devlete de yakışmıyor.
Mantıklı ve olması gereken Washington’un mektupları İsrail adreslerinden Filistin’e taşıyan postacı görevini üstlenmesi değil istediğini ve uygun gördüğünü İsrail’e bildirmesidir. Ayrıca bu yönetim taşıdığı mektubun içeriğinin piyasaya sürülemeyeceğini de biliyor ya da bildiği varsayılıyor. Zira en iyi halde bu mesajlar, İsrail’in nedenleri ve amaçları belli; bombalı manevralarının gözden geçirilmiş bir kopyasıdır. Buna karşın görevi üstlendi ve Netenyahu hükümetinden Filistin sultasına kabul edilmesi mümkün olmayanı nakletti.
Nakledilen bu mektup sözde İsrail’in sunduklarını içeriyor. Ancak gerçekte akrobasiden başka bir şey değildir. Esasında Batı Yaka’nın sınırlarının Oslo Antlaşması uyarınca sınıflandırılmış üç gruba ayrılarak genişletilmesi esasına dayanmaktadır. Ancak kullanılan ibare gerçekte sahtedir. Orada gerçekte sınırların uzatılması ya da genişletilmesi diye bir şey söz konusu değildir.
İdari olarak sultaya güvenlik açısından İsrail’e tabi olan “b” grubu güvenlik ve idare açısından sultaya tabi “a” grubuna dönüşüyor. Bu şekilde de üçüncü grup ikinci mertebeye yükseliyor. Buna bölge sakinlerinin durumlarının iyileştirilmesi, Batı Yaka’da bariyerlerin azaltılması yüzlerce Filistinli esirin serbest bırakılması türünden vaatler eşlik ediyor. Tüm bunların Oslo Anlaşması’na göre İsrail tarafından geçen yüzyılın 90’lı yıllarından beri uygulanması gerekiyordu.”
İki devletli çözüm çabaları
Ürdün’den yayımlanan Düstur gazetesi bugünkü “İki devletli çözüm…çatışmaların sona ermesine kefil” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Ürdün’ün iki devletli çözümde ısrar etmesi, Uluslar arası meşruiyet kararlarının uygulanmasına, Arap Barış Girişimi gibi onaylanmış mercilere (2002 Beyrut Zirvesi kararlaştırmış, Riyad, Kuveyt ve Devha zirveleri onaylamıştır) istinaden gelmesine ek olarak aynı zamanda Siyonist hedeflere ve emellere bir son vermektedir. O hedef ve emeller ki yerleşimin devam etmesinde ısrarın, topraklara el konmasının ve ırkçı ayırıcı duvarın kurulmasının gölgesinde tüm Filistin’i yutması tehdidi söz konusudur. Etkin temizlik icraatlarına Ürdün erken vakitte dikkat çekmişti. Ürdün diplomasisi, iki devletli çözüme, ciddi müzakerelerin yapılmasına odaklanan faaliyetlerinde ve aktif hareketliliğinde bir tavan sınır ve yerleşimin durdurulması şartına uygun olarak buna ağırlık vermiştir. Bunu yapmasındaki gaye de İsrail’in oyalama ve erteleme siyasetlerine bir sınır koymaktır. Öyle ki işgal hükümetleri emri vaki siyasetini dayatmak için bunu çok iyi becermektedir. Filistin davası Ürdün’ün ve Ürdün halkının iç meselesi gibi görülmektedir.
Ürdün, kardeşi Filistin halkına diğerlerinden daha yakındır. Zira Kudüs’te, Latrun’da, Bab-ul Vadi’de ve Jenin ovalarında Ürdünlülerin kanı Filistinlilerin kanına karışmıştır. Şehitlerin kanı hala iki kıblenin ilki ve haramuşşeriflerin üçüncüsünün kurtarılması için ümmete haykırıyor.”
Haber Ara