Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Hamas kötü değil -öyle çizdiler-

Filistin’in bütün partiler gibi alttan gelişen, adil ve meşru seçimlerle iktidara gelen Hamas hakkında İsrail yalanlar uyduruyor. Bu yalanların açığa çıkartılması bir görevdir.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-16 00:35:00

Hamas kötü değil -öyle çizdiler-
Mary Rizzo*

Batı’nın bir çok yerinde bazı siyasi partilere veya hareketlere sanki aydan gelmiş yada herhangi bir siyaset olgusuna yabancıymış muamelesi yapıldığına şahit olursunuz. Ve toplum arasında onların varlığı daima geçici ve olumsuzdur, karanlık toplantı odalarında ya da bir takım arka odalarda oluşturulmuştur, ve gerçek siyasal bir programı boş ve basit söylemlerden ayırt edemeyecek kadar cahil bir topluma empoze edilen bir şey gibi algılanır. Bu partiler veya hareketler sanki toplumun içinde herhangi "normal" demokratik olan kurumlardan mahrum edilmiş sadece marjinal kesime hitap ediyormuş gibi betimlenmekteler ve dolayısıyla azınlık bir seçmeni temsil eden köhne gruplardır. Mevcut partilere karşı mualif tutumlarından dolayı onlara var olan yapıdan tecrit etmeye yarayan etiketler yapıştırılır. Gerçeğin analizinden ziyade parti yada hareket propaganda çalışmaları ile yok edilecektir.

Siyasi bir partiye dönüşen Filistin Direniş Hareketi Hamas’ın etrafında tam anlamıyla bir mit oluşturulmuştur. Ve bu yapı, gerçeklere dayalı bir yorum olarak Hamas gerçeğinin kendisinden daha fazla meşruluk kazanmıştır. Batı’daki çoğu medyada, sağ ya da sol fark etmez ve bir kaç “ılımlı” Arap ülkesinde partinin adı köktencilik, radikallik yada terrorist gibi kavramlarla eşleştirilmektedir. Apaçıktır ki bu durum sözcüğü eleştirel ve dürüstçe değerlendirmekten alıkoyan bir korku tetiği oluşturmaktadır. Dinleyici hemen Hamas’ı olumsuz bir çaçğrışım ile tanıyacaktır, ve bunun gerçeğin bir manipülasyonu olduğunu anlama sorumluluğunu yitirecektir.

Dinleyiciden Hamas’ın anti-demokratik ve fanatik olduğu
iddiasını kabul etmesi beklenir. Bundan sonraki aşamada ise dinleyiciyi Hamas’ın kötü olduğu, bizim temsil ettiğimiz herşeyin (bizim gözümüzde hoş görü, demokrasi, iyiliğin ta kendisi) düşmanı olduğu konusunda ikna etmek bir çocuk oyuncağı olacaktır. Ve sonrasında bu okumayı onlara karşı bir müdahale yapılması gerekiyor kanısına kadar genişletmek mümkündür. Kurumsallaşmış barış yanlısı Noa’yı alıntılamak gerekirse “kurtulmak gereken bir ur” olduğu. Kanser, teşhis konduktan sonra nasıl yok edilir? Kökünü kazıyarak yada onu bombalayarak. Kanser tedavisinde vücudun sağlam yerleri de, savaştan sonra organizmanın var olmasına izin verilebilecek kadar sağlam yerlerin var olup olmadığını anlamak için zehirli maddelerle bombalanır. Milyonlarca insanın kafasına bir kere yok etme fikrinin-çünkü düşmana var olmasına izin verilirse bu düşman o kadar zarar verici ve kötü ki-iyi bir şey olduğunu yerleştirdikten sonra onu dramatik bir şekilde güçsüzleştirerek tüm organizmayı mezara götürme riski de hesaba katılabilecek bir risk faktörü olarak değerlendirilir. Ve bu onlar için tedavi edici olarak görmedikleri fakat vahşi ve kötü olan eylemleri haklı bulmak için bir yoldur. Peki, nasıl oldu da bütün dünya kandırıldı ve “Hamas’tan kurtulması için” İsrail’e Gazze’yi yok etme izni verdi? Oldukça basitti ve her zaman aynı cevabı alıyoruz: Israil ve yandaşları insanları yanlış bilgilendiriyor. Gazetelerin bağıran manşetlerin altına şöyle hafifçe inenler aslında belki bir kaç gömülü veri bulabilirler, yalanlar fırldağını yalanlayan, fakat bir çok insan derininde içinde gerçeğe dair bir unsur taşıyan şeylerle karşılaşmak için bu kadar ileri bile gitmeyecektir. Bu sanki yeterince problemli değilmiş gibi, ilericiler bile övülmeye layık hizmetler verdiler Hamas’ı dokunulmaz kılmak için. Onlar Hamas’ı bir direniş hareketi olarak kabul ederler belki ama kendi kişisel idyolojik meyilleri Hamas’ı halkının gelişiminin lehine olan ilerici bir güç olarak görmelerine izin vermez. Bu; kanaat, rahatlık yada hatta araştırma yetersizliği yada herşeyin enternasyonal olduğu ve herkes için aynı tarz kuralların ve idealların geçerli olacağı ve zorunlu olması gerektiğini, bazen hatta az yada çok agresif biçimlerde demokrasiyi ithal etmeye kadar gidilebileceğini söyleyen, sınıf mücadelesinin farklı varyasyonlara izin vermeyen bir at gözlüğü taşımalarından kaynaklanıyor olabilir.

Bu, çoğu iyi niyetlerle donanmış kişiler Hamas karşıtlarının-yani öncelikle İsrail ve Batı’nın- oluşturduğu mitlerden çoğunu çiğnediler, yuttular ve sonra geri tükürdüler.

Mit neleri içerir?

1) Hamas Israil Mossad’ı tarafından oluşturuldu.
2) Hamas Filistinlilerin marjinal bir kısmını temsil ediyor.
3) Hamas sadece göstermelik demokratik oldu. Sonra iktidara geçince Filistin topraklarını İslami bir devlete çevirmek amacıyla meşruluk kazanmak için.
4) Seçimlerdeki galibiyetleri Fetih’in bozulmuşluğuna karşı bir tepki idi sadece.
5) Hamas bir yığın okuma yazma bilmeyenlerden oluşmakta ve seçmenleri de kendi cehaletlerinde boğulmaktalar.
6) Hamas köktenci bir gruptur ve bu yüzden katı ve sert ve her türlü değişim yapmaktan aciz.
7) Hamas diğer Filistinli partiler ve gruplarla herhangi bir uzlaşı aramıyor ve bu yüzden halkın birliğine engel olan bölücü bir unsurdur.
8) Hamas, onları savaşta ölen askerler olarak kullanmak için, nefret propagandası ile halkın beynini yıkıyor.
9) Hamas sadece köktendinci rejimlerin maddi desteği ile var olan bir terörist gruptur.

Hamas’ın sadece bir direniş hareketi olduğu seçimlerle birlikte tamamen çürütüldü ama bu nokta aktivistlerin, Hamas’ı, bir yandan çabucak feragatını dileyerek, tolere amaçlı izin vermeleri için toplandıkları güvenli bir yerdir.

Buna göre, “uluslararası toplumun” “demokrasileriyle” kıyaslandığında sahi bir geleneğe sahip olmayan bir siyasi parti olarak görülemez, ve böylece Hamas’ın analizi hızlı genelleştirmeler için elverişli olabilecek elementer bir seviyede kalabilir.

Okuyucularımın affına sığınarak rica ediyorum yerleştiridiğim o kadar çok alıntı işaretleri için beni afetsinler. Fakat bu sözcükler görevleri hegemonik gücün düdüğüne göre oynamak olan gerçeği döndüren spin doktorlar tarafından işaret edildikleri temalara göre uygulandıkları nesneler üzerinde ironik anlam kazanıyorlar ve boş anlamlar alıyorlar.

Nasıl bir el dolusu devlet, dünya toplumunun diğer geri kalanının isteğine daima karşı çıkan, BM’de uluslararsı toplum olarak kabul edilebilir? Orası herkesi dışlayan bir beyler klübüdür.

Nasıl ; daha az oy alan adayı koltuğa oturtan bir ülke demokratik olarak kabul edilebilir?
Kendi kurumlarımızı sorguladığımız zaman fark edebiliyoruz; bizim nasıl adil ve eşit bir dünyanın sağlanacağı hakkındaki çekirdek paradigmalarımızın dışında herhangi bir muhalefeti düşman olarak görebilmek için kolaya kaçtığımızı.

Bu mitlerin bir kaçını ifşa etmenin zamanı gelmiştir.

1.Hamas Mossad tarafından oluşturulmadı. İsrail her ne kadar birçok şey için kendi marifeti olduğunu iddia etmeyi sevse de bu onun işi değil. Siyasal İslam Filistin'de erken 40'lı yıllarda Manda Filistin'den beri vardır ve Hamas Müslüman Kardeşler (Ihvan)’in bir parçası olarak erken liderlerinin çoğu ile resmen bağlı olarak doğdu. Bu, Hamas’ı belli bir milliyetçilik temeli içinde yerinden edilmenin ve kültürel ve milli kimliğin kaybedilişinin acil ve gerçek insani durumuna cevabın doğal bir sonucu olarak daha çok otonom bir unsura çeviren mülteciliğin deneyimiydi.

Bu grubun Mısır’daki tabanla yakın ilişkileri bulunmaktaydı. Ve Filistin'de ilk İhvan ofisleri Gazze'de 1945 yılında bölgedeki en önemli ailelerin bir üyesi Şeyh Zafer el Şavva tarafından yürütülerek açıldı. İlk Arap-İsrail savaşı sırasında İslamcı gönüllüler, başta Ürdün ve Suriye’den gelenler, safları güçlendirmiş ve bu destek mültecilere İhvan’ın kendini "İsrail'in Bağımsızlık Savaşı" sırasında bile savunması için cesareti olduğunu gösterdi. Artan mültecilerin sayısı daha güçlü bir kimlik oluşmasına neden oldu ve Filistin'deki İslamcı harekete bir amaç duygusu verdi. Bu nedenle, sivil toplumda ve genel halkta başka bir kaynaktan herhangi bir motife ihtiyaç duyulmuyordu şunu demek için: "Ben İslam’ı ve Filistin’in kaybolan toprağını savunmak için iyi bir Müslüman olmaya söz veriyorum. Ben toplum ve başkaları için iyi bir örnek olmak için söz veriyorum.“ Bunlar İhvan’a olan sadakatlarına yemin edenler tarafından söylenen sözlerdi (kaynak: Beverly Milton Edwards, “Islamic Politics in Palestine”, s. 43). Yerel İhvan‘ın kendi gündemi vardı, kaybolan toprağını savunmak. Fanatizme gerek duymadı, dışarıdan etki yada hatta propagandaya. Mültecilerin kendileri yerinden edilmenin ve acı çekmenin gerçeklerini yaşıyorlardı. Uluslararası bir hareketin parçası olarak kimlikleşme Filistin deneyimi özelliğinden meydana geliyordu. Oluşumu onlarca yıl süren Hamas‘ın 9 Aralık 1987’daki resmi kuruluşu sadece doruk noktası oldu. Organize İslami direniş 1967 yılında durum vahim bir şekilde daha da kötüleştiğinde ve yeni nesil mülteciler doğdunda kullanıldı. Bu nesil için, İslam’a dönüş gerçek anlamıyla yok edilen bir toplumun ahlaki ve siyasi geleceği için bir zorunluluk olarak kabul edildi. Nakba’nın nedeni bir çok kişi tarafından normal bir toplumdan, ki bu Filistin toplumudur, uzaklaşmanın bir sonucu olarak görülüyordu; ahlaki, dini, kültürel ve geleneksel değerler işgal tarafından harap edilmişti ve yoksulluğun, hakların elinden alınması ve sosyal istikrarsızlık içinde daha da boğulmanın nedeni sadece işgalin sonucu olarak değil fakat bunun bir parçası olarak görülüyordu.

Uluslararası toplum bu halkın yardımına koşmuyordu ve ümmetin kalanı, doğrudan içinde olmadığından yada hatta dahil olması yasaklandığından dolayı onun ulusal mücadelesine dahil değildi. Ülkesini ve toprağını kaybetmiş olmanın aşırı acısı ve utancı o dönem bölgede yeni bir karekteristik idi. Daha önceki sömürgecilik deneyleri yerli toplumu dağıtmayı tercih etmiyordu. Gaspçılardan kurtulmak karışık değildi ve bütün kök ve toprağın kaybı anlamına da gelmiyordu. Yani Hamas’ın formel boyutunun temeli resmi doğuşundan on yıllarca önce mevcuttu. İşgalin baskısı altında işleyebilmek için mevcut organize gruplar halkları için hayır sever ve yardımlaşma organizasyonları kurmuşlardı. Bu kurumlar İsrail tarafından işgal edilen bölgelerde tolere ediliyordu. İsrail lisanslar vererek belli bir oyun alanına izin veriyordu. General Yitzhak Sager 1981 yılında International Herald Tribun ile bir söyleşide diyor ki: “İsrail hükümeti…para tahsis ediyor ve askeri subaylar bunları camilere dağıtıyorlar […] paralar hem camiler hem dini okullar tarafından kullanılıyordu. Şu hedefle, solun, PLO’nun karşısında olan bir programı teşvik etmek için“. İsrail için bu sürece katılmak için bir neden var idiyse bu gerçekte şu slogan altındaydı: “böl ve hükmet“; biraz hoşgörü, farklı dini cemmatlar için biraz maddi destek, PLO’un ulusalcılarına karşı bir muhalefet gelişip gelişmiyeceğini görmek için. Gerçekten İsrail şunu öğrenmeye çalışıyordu: “Batı’da bir nebze destek bulan PLO nasıl zayıflatılabilir?“ Bir şekilde değişime uğrayacak ve kontrol edilecek bir hareketi ne kurmuştur nede önemsenecek ölçüde maddi desteklemiştir. Bu apaçık bir mittir. Neden İsrail böyle bir şey için alkış alsın ki-hak etmediği halde?

2. Hamas’ın Filistinlilerin sadece marjinal bir kesmini temsil ettikleri de ifşa edilmesi gereken başka bir mittir. Filistinlilerin hepsinin mülteci olmadığı bir gerçektir. Ve de doğrudur ki Hamas’ın hemen hemen bütün liderleri sürgünde doğmuşlardır yada hayatlarının bir yerinde ev ve mülkiyetlerinden kovulma ve edilmeyi yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu, Filistinliler için merkezi bir tecrübedir. Ama doğrudur da, o (az) köksüzleştirilmeyen Filistinliler kültürel ve ulusal kimliklerinin yok olmasıyla özdeşleşebiliyorlar ve hepsi biliyor ki ulusal umutları ve toplumsal birlikleri İsrail tarafından yok edildi. Bu yüzden kendi kimliği mülteci kamplarından yada sürgünden yada dini köklerden meydana çıkan bir hareket yada parti tüm Filistinliler tarafından esaslı, meşru ve doğal bir temsilci olarak görülüyor. Hatta Batı Şeria’nın Hamas karergahı olmayan diye bilinen bölgelerinde oy çoğunluğunu aldılar ve bir çok Hıristiyan olan bölgelerde de oyları aldılar.

3. Hamas’ın, Filistinin tamamında zorla İslami bir devletin kurulmasının ilk adımı olarak ayaklarını sadece kapıdan içeri sokabilmeleri için göstermelik demokratik olduğu miti de hareketin popularitesini kabul etmeyen veya herhangi dini hareketlere karşı önyargıya sahip oldukları için özellikle progresif çevrelerde çok yaygındır. Kilise ve devletin birbirinden ayrılması için bir çok neden var ama bu dışarıdan dayatılamaz. Bunun ötesinde ayrımın bir çok boyutunu değerlendirmek lazım. “Hamas’ın şeriatı getirmek için zaman kazandıkları” iddiasında olanlar demokrasinin belli özellikler taşıdığını ve bunların illa sekülerizm ile aynı olmak zorunda olmadığını inkar ederler. Demokrasi kavramı doğru kullanıldığında belli özelliklere sahiptir ve Hamas bunları yerine getirmektedir.

• Otonom olan ve seçmenleri tarafından meşru görülen içsel bir yapıya sahip.
• Seçim kurallarını kabul ediyor ve bir katılım için gerekli olan şartları yerine getiriyor.
• Seçimden sonra var olan mevcut sistem içinde rolünü alıyor, var olan mevcut yapıları devirmedi veya bir ihtilal ile devirmemiştir.
• Bir çok fraksiyondan oluşan siyasi bir harekettir. Bazı fraksiyonları silahlı gruplardan oluşmakta (Fetih’in de olduğu gibi) ve bu durum işgal altında olan topraklarda olağındır.
• Bir geçmişe ve organizasyona sahiptir.
• Bir karar alımından önce geniş bir tartışma yapılıyor, siyasi tutuklu olanlar da dahil. Ve hangi tedbirler ile hangi kararların alınacağına çoğunluk karar veriyor.

Onları Batı’dakilerden farklı kılan bir unsur var o da şu; yüksek mertebedeki liderler genelde hükümet görevlerinde bulunmuyorlar. Liderlerinin çoğu İsrail tarafından öldürülen bir parti için bu gayet anlaşılır bir durum. Şu anki siyasi liderleri Halid Meşal’in bir suikast girişiminden sonra sürgünde yaşamak zorunda olması bu durum hakkında bin sözcüğün anlatabileceğinden daha çok şey söylemekte.

4. Hamas’ın seçimlerdeki zaferinin salt bir şeçmen tepkisi (solcuların favori teorisi) olmadığı Paola Caridi’nin kitabında çok güzel bir şekilde anlatılmaktadır. “Hamas –Ne olduğu ve radikal Filistin Hareketi’nin ne istediği” İtalyanca yayınlanmış ve şu an sadece İtalyancada mevcut, bu konuyla ilgili olan bir kaç satır çeviriyorum:
“Filistinlilerin çoğunun neden Hamas için oy kullandıklarının belli bir nedeni var. Bir sebep şudur; 23 Ocak 2005’te İslami Hareketi ilgilendiren formel bir neden (ç.n.: seçimlerden bir yıl önce):
 Tek taraflı bir ateşkes-İslami Cihad ile birlikte (onlar gerçi bir kaç kez bozdular).

Sözler gerçek oldu ve Hamas’ın, 1949 anlaşmasına göre olan İsrail bölgesi içindeki (yeşil çizgi içindeki İsrail) terör saldırları bir son bulacaktı. İsrail şehirlerindeki intihar saldırıların durması, İntifada’yı durdurması ve de katılımcı kararı Filistin halkı tarafından belli siyasi bir program olarak görülür ve Hamas, şu ana kadar haklarında karar veren ve o zamana kadar iktidarı elinde bulunduran, onları yöneten partilere bir alternatif olarak yorumlanır. Hamas’ın direniş stratejisine yeni taktik sınırlar gösteren bir program. İslami hareket yalnızca, çoğu kez Filistin Otoritesi ile karıştırılan Fetih’in bozulmuşluğuna, himaye ve beceriksizliğine karşı bir tepki olsun diye seçilmedi.

Bu, Oslo anlaşmasının başarısızlığı ve İsrail tarafından “yaratılan gerçekler” ile en azından zamansal açıdan-ilişkili bir bozulmuşluk, himaye ve yetersizlik. Hamas’ın insanları ciddi insanlar olarak görülüyordu. Halkın sırtından zenginleşmeyen, gerçekten hala normal semtlerde ve mülteci kamplarında oturmaya devam ediyorlardı.

5. Hamas yandaşları ve liderlerinin okur yazar bilmeyen yada dinci fanatikler oldukları oldukça aşağılayıcı ve sıkça tekrarlanarak atılan bir çamurdur. Hemen hemen tüm liderleri tıp ve fizikten, hukuk, iktisat ve ilahiyat gibi alanlarda üniversite mezunudurlar (yada idiler-öldürülenler sayısına bakıldığında geçmiş zaman halinde konuşmak nerdeyse zorunludur). Bu karalamayla onlara çamur atılmak isteniyor ve onları sadece dini metinler okuyan, başkalarıyla kıyasla geri kalmış gibi gösterilmek isteniyorlar. Eğitim ezelden beri Hamas’ın ve çalışmalarının direklerindendir. Filistin’de insanlara bunu söylemek gerekmiyor, onlar için bu zaten bilinen bir gerçektir. Filistinliler biliyor ki vakıflar olmadan bundan eksik kalacaklardı.

6. Hamas’ın esneksizliği özellikle 1988 tüzüğünden söz edildiğinde ortaya çıkartılan bir başka mittir. Radikal tutumu ile bilinen dini otorite Nablus’un, Filistin Uleması Birliği Başkanı Şeyh Hamid Bitauri için şunu onaylamakla hiç bir problemi yoktu: “Tüzük kuran değildir. Değiştirebiliriz. O sadece İslami Hareketin diğer fraksiyon ve siyasetlerinin bir sentez pozisyonu”. Nablus Üniversitesi Coğrafya Fakültesi kurucusu, 2006 seçimleri sonrasında Filistin parlamentosu sözcüsü olacak ve o yılın yazından sonra İsrail esaretinde bulunacak olan Aziz Dveyk bir adım daha ileri gider ve islami hareketler için ince bir sezgisi olan Filistinli bir gazeteci Halid Amayreh’e 1988 mithakından siyasi ve pragmatik uzaklaşma gerekliliğininden bahsederken der ki, “Hamas, geçmişteki İsrail’in yıkılması gibi retorik sloganların bir esiri olmayacak.” (Khalid Amayreh, Hamas Debates of the Future: Palestine's Islamic Resistance Movement Attempts to Reconcile Ideological Purity and Political Realism, in "Conflicts Forum", Kasım 2007, s.4) (Caridi . s. 90).
Haniyeh bir çok fırsatta tüzüğün içeriksel açıdan diğer resmi belgeleri aştığını dile getirdi, bunlardan en önemlisi seçim programı Değişim ve Reform listesi (Hamas’ın aday olduğu liste). Bu program bir belge gibi yapılandırılmış. Hamas liderine göre bir ‘siyasi programın gerekliliğin çok ötesine giden’ ve ayrıca hareketin siyasetini karekterize ediyor. Devrimin yada intifadanın gayreti içinde yazılmamış ve partinin gelişimini yansıtmakta. Değişiklikler ideolojik ağırlıklı değil, daha çok stratejik ve politik bir karektere sahipler. Bu pozisyonlar söyleşilerde ve açık oturumlarda o kadar çok tekrarlandı ki Hamas’ın kompleksivitesi ve olgunluğu herkes için açık olmalı, artık bunun böyle olduğunun anlaşılmaması imkansızdır. Tabi hala Filistin’in kurtuluşundan yana oldukları apaçıktır ama bunu halkın haklarını sağlayarak elde etmeye çalışıyorlar. Ve Hamas çok iyi biliyor ki işgali herhangi pratik bir yolda devirmeye yada yıkmaya parti olarak imkanlara sahip değildir, bu durumu bir gerçek olarak kabul ediyor.

Ortadoğu'daki gelişmeleri takip eden çoğumuz ümit ediyor pragmatizme çok boyun eğmeyecek ve sadece bir realite olarak değil fakat bir Yahudi devleti olarak kabul edeceğini ümit ediyoruz. The people of Palestine will be vigil about what rights are being surrendered, if any, and many of us believe that backs to the wall, they will not capitulate and lose what they know is theirs for reasons of political expediency. Hamas too is aware of this fact. Herneyse, biz kenardan bakmalıyız ve gerçekleri değerlendirmeliyiz. Filistin halkı hakların el konulması nöbetini tutacaklar ve çoğumuz inanıyor ki sırtını duvara yaslamış durumdalar, siyasi gereklilik nedeni ile teslim olmayacak ve hakkı olanı kaybetmeyecek. Tabi Hamas ta bu gerçeğin farkında.

7. Hamas baş rakibi Fetih’e nazaran çok daha az bir bölücü unsurdur. Dünyayı şok eden ve üzen Gazze “darbesi” aslında bir önlem tedbiri idi. Dahlan’a bağlı Fetih güçlerince (İsrail’in etkisiye) planlanan iktidar teslimini boşa çıkardı. Kendi halkı tarafından seçim başarısıyla ödüllendirilen Hamas uluslararası toplum tarafından kabul edilmemiştir. Çünkü bu, direnişin meşrulaşacağı anlamına geliyordu. Hamas’ın halkı tarafından seçim zaferine götürülen parti olduğu uluslar arası toplum tarafından, ki onlar seçim diye diretiyorlardı-bu Filistinliler için acil bir zorunluluktu-hiç bir zaman kabul edilmedi. Bu direnişin meşruiyet kazanması ve hükümet programı olması anlamına gelecekti. Yani Fetih‘in güvenlik güçleri tarafından atılan herhangi bir adım Gazze’deki iktidarı almak için asıl darbe olurdu. Dezenformasyon ile doldurulan gelişmeleri seyrettiğimizde görüyoruz ki olay ters teperek Filistinliler arasında meydana gelen kan gölü, Dahlan fırsat bulabilseydi gerçekten meydana gelecek olan demokrasinin gerçekten devrilmesini önledi. Hamas muhalefet partisiyle birlikte çalışmayı tekrar tekrar denedi fakat o bunu tolere etmedi.

8. İşgal edilmiş topraklarda ve sürgünde, ve hatta çok fazla sayıda Israil içindeki Filistinlilere, Filistin medeniyetinin ve halkının devam eden yok edilişini göstermek için propagandaya gerek yok. Ablukalar, silahla ateş etmeler, cinayetler, savaş, geçişlerde aşağılamalar, kısıtlamalar, aileleri ayırmalar, hapsetmeler ve başka tacizler tek tip meydana gelen örnekler değil fakat Filistinlilerin günlük yaşamlarında su ve ekmek gibi var olan şeylerdir. Kimse fantom bir düşmana karşı öfke icat etmesi gerekmiyor. Her yaştan ve sosyal tabakadan insanı aşağılayan, hakkını gasp eden ve ölümle karşı karşıya bırakan reel bir düşman var. Bir fare olarak giyinmiş bir adamın çocukların nefret ile aşılandıklarını gösteren gösterisi üniforma giymemiş kitlelerde iyi yankı bulabilir, fakat gerçeğe sıradan bir bakış Farfur’u bir çocuğun, zalimin gözünde değersiz bir varlık olarak doğmuş olmaktan dolayı hayatını en iğrenç bir şekilde acı çekmeye lanetlenmişliğin tutsaklığını hazmetmesi ve tolere etmesini gerektiğini en cici biçimde gösterebiliyor.

9. Hamas’a, onu kötünün sembölü olarak ayakta tutmak, atılan en kötü iftira onun ve kötünün ekseninin yaramaz bir takım devletler tarafından finanse edilen bir terör örgütü olduğudur. İsrail’in aldığı devasal yardım, ABD’den alınan finansal destek, Kanada’dan ve bir çok başka devletten uluslararası toplum tarafından resmi onaylanan ekonomik ve askeri hizmet olarak devasa paketleri akılda tutarak, Hamas’ın finanse edilmesiyle kıyaslandığında neden yurtdışından gelen bir yardım kabul edilemez olsun, bu şekilde İsrail milyarlarca dolar avansla her yıl su üstünde tututuluyorsa, ve bunun yanında tanrı bilir ki; gerçekte, Arapların nüfüs artışını durdurmak amacıyla İsrail’e kitle göçü için paravan olan yardım kuruluşlarından ne kadar finansal destek alıyor. Siyonizm ve hayır kurumları meşru ve asil olarak görülüyor da, neden İslami olanlar kara listelere konuyor ve para verenler terörü destekliyorlarmış gibi muamele görüyor. Burada çifte standart var.

Hamas’ın halkının hayat standartlarının düzelmesine ulaşmak için sivillere karşı terör eylemleri red etti ve yapabileceğinin en iyisini yaptı. Bu ABD Kongre Araştırma Servisi ( USA Congressional Research Service )’nden, genelde tutucu ve İsrail yanlısı pozisyonunu politika haline gelmesi için kongreye sunan bir thinktank olarak bilinir, bile onaylanmaktadır. Jim Zanotti tarafından hazırlanan İsrail ve Hamas, Gazze’de çatışma (2008-2009) aldı belgeden anlayabiliriz ki, Gazze’ye yapılan saldırı için öne sürülen sebep “Hamas’ı silmek” İsrail tarafına atılan roketler Batı’nın vişnesuyu gibi zevkle yuttuğu bir bahaneden başka bir şey değildi. Oldukça ilkel roketlerin Hamas tarafından fırlatılmadığı itiraf edildi, ayrıca saldırıları bastırmak için Hamas’ın yetkin ve hazır görüldüğü kaydedildi. İsrail saldırısının ilk kurbanları belki de bu sebep için çalıştırılan ve idmanlarını yeni bitirmiş olan normal polislerin olması da ayrıca önemlidir.
Zanotti yazıyor:

“İlk beş ayda ateşkes nispeten iyi yürüdü. İsrail’e bir kaç roket fırlatıldı, ama çoğu Hamas’la ilişkisi olmayan askeri gruplara atfedildi, ve gittikçe Hamas bu saldırıları da bastırmak için daha çok yetkin ve hazır gibi görünmeye başladı. İsrail’de ölenler kaydedilmedi (fakat yaralı ve zarar görmüş binalar) ve İsrail intikam almaktan uzak durdu.”

Yine de her iki taraf yazılmamış ateşkesi sanki karşı taraf kuralları ihlal ediyormuş gibi hissetti. Hamas İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ekonomik ablukanın kaldırılmasını talep ediyordu (başarısız), öbür yandan İsrail’de Hamas’tan roket atışlarının tamamen sona ermesini ve astsubay Gilad Schalit’in esaretten kurtulması için bir gelişme (o da başarısız) talep ediyordu (o da başarısız).

İsrail, sınır geçişlerini ve Gazze limanını en temel insani ihtiyaçlar dışına kapatmak için tek tük roket atışlarını bir gerekçe olarak gösteriyordu. Hamas, başka Arap liderler ve bazı Gazze’deki sivillere yardım eden uluslararası örgütler ve STK’lar, İsrail’in yazılı olmayan ateşkes anlaşmasında verilen sözleri yerine getirmemekten dolayı şikayet ettiler.

Bu yetmiyor ki herhalde, Hamas için kesinlikle sempati beslemeyen yazar, hatta İsrail’in Hamas’ın roketlerden sorumlu olmadığını kabul ettiğini belirten beyanlar yapıyor:
İsrail’in 18 Ocak 2009’da tek taraflı ateşkesi başladığından beri, güney İsrail’e 40 tane tek tük roket atışı meydana geldi, operasyon Dökme Kurşun Harekatı’nın öncesinde günlük ortalamadan daha az. Bunun ötesinde İsrailli hükümet yetkilileri inanıyorlar ki, İslami Cihad ve el-aksa Şehid Tugayları gibi daha küçük militan gruplar atmış olabilirler roketleri, ateşkes sırasında olduğu gibi (ama Hamas’ın saldırıların meydana gelmesine izin vermesi de mümkün- yalanlamayı saklı tutmakla birlikte).

Yani, İsrail roketlerin Hamas tarafından atıldığı bahanesini Hamas’ın yok edilişini (Gazze’nin tamamının yok edilmesiyle) gerekçelendirmek ve haklı göstermek için kullandı. İsrail’in deyişiyle bunu askeri harekatlarla yaptı, ama insanlığın geri kalanı biliyor ki bu savaştır. İsrail’in Hamas’ın roket saldırılarının ne sorumlusu ne de destekçisi olduğunun bilincindeyken hareketlerini haklı kılmak için sihir şapkasından çıkardığı her türlü bahane sağır kulaklara çarpacaktı. Aynı raporda bahsedilen ABD Savunma bütçesinin Amerikan İsrail roketsavar programı için ayırdığı ödeneği görünce en ilkel tünellerden silah kaçırma gibi iddialar havada kokacaktır. Iron Dome, Dadid’s Sling ve Amerikan halkına milyarlarca dolara mal olan başka askeri yardımlara çok kısa değiniliyor. Tünelden kaçırılan her beş roket başına İsrail’in askeri ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için Amerika silah ve paralarla dolu bir hava kargosu uçuyor. Çifte standart uluslararası hukuk ihlal edilerek Amerikan vatandaşlarının zor kazandıkları paraların sırtından suçsuzların kanının akmasına neden oluyor.

US Kongrenin raporundan:
“İsrail Gazze’deki askeri operasyonda ABD’den almış olduğu silah taşıma sistemlerini ve mühimmatını kullanmış olabilir. Rapora göre bunlara ayrıca F-15 ve F-16 uçakları ve Apache helikopterleri ve İsrail haber kaynaklarına gore Eylül 2008’de 110. Kongre’nin açıklamasını takiben satışa çıkartılan GBU-39 ağırlık hafifleten kayma bombaları da buna dahil.
Buna ek, İsrail ile Hamas arasındaki tüm tek taraflı ateşkesler (Hamas’tan ilan edilen, İsrail’den değil) her zaman İsrail tarafından ihlal edildi. Çoğunda İsrail işgal edilmiş bölgelere girmiştir, ki bu hukuk açısından kabul edilemez çünkü işgal altında olan sivil halk (yerleşimcilerin çekilmesinden sonra da Gazze İsrail işgali altında sayılır) işgalici tarafından korunması gerekir, saldırıya uğraması değil. İsrail, Amerikan halkının rızasyla temin edilen silah ve uçaklarla hedeflerinin (İsrail’in militan olarak tasvir ettiği siyasetçiler yada din adamları) bulunduğu sokakları bombaladı, ve ayırt etmeden önüne gelen herkesi öldürdü, çocuklar dahil. Bu terörizm değilse, bu sözcüğün anlamı yok.

Bunlar sadece etrafta dolaşan bir kaç mit. Hasbara’nın yalanlarının, dezenformaysonun sadece bir bölümünü oluşturmakta; Filistin’in var olan, bütün partiler gibi alttan gelişen ve adil ve meşru seçimlerle meşru olan en önemli partilerinin biri hakkında. Bu yalanların açığa çıkartılması bir görevdir. Hamas’ın tüm programını onaylamak gerekmiyor, ama şuna anlamak bir zorunluluk, bir görev: onlar onlara biçilen imajdan tamamen farklıdır. Jessica Rabbit’in “Roger Rabbit ile yanlış oyun” da söylenen Hamas için uygun olabilir “Ben kötü değilim, sadece onlar beni öyle çizdiler”.

*İtalyan asıllı gazeteci-yazar.

Bu makale M. Hasan Uncular tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara