'Türkeş Özal'ın PKK planını destekledi'
Rahmetli Türkeş yakın tarihin en önemli siyaset ve devlet adamlarından biri olan Turgut Özal'ın yenilikçi ve cesaretli girişimlerini her zaman takdir ederdi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-15 15:21:00
Makedonya dönüşümde kendisini Ankara'da parti genel merkezinde ziyaret ettiğimde Balkanlar ve Kafkaslar ile yine Türkiye'ye yönelik bölücü terörü konuştuk. Ona, Balkanlar’da Müslüman toplulukların ve bunların içindeki Türklerin durumunu içeren bir rapor takdim etmiştim. Konu Avrupa'daki bölücülük faaliyetlerine gelince bana şu bilgileri verdi;
“Ben Özal Bey'le bu konuları zaman zaman görüşüyorum. Onun, bu konuda Amerika ve bazı komşu ülkelerle yakın temasları var. Bazı kurumlardan seçtiği özel bir ekiple PKK'nın ipini çekecek 'Milli Uzlaşma' adlı bir program hazırlatıyor. Sadece güç kullanarak bu ihaneti bertaraf edemiyeceğimiz konusunda onunla hemfikiriz. Bu ihanet çetesinin istismar ettiği bazı yasaklar kaldırılacak ve bölgenin kalkındırılmasına hız verilecek. Bunun daha fazla geciktirilmesi, ihmal edilmesi kangrene sebep olur.”
O günkü konuşmamızı ve bugünlerde çokça tartışılan 'Demokratik Açılım'ı rahmetli Özal yaşasaydı anlıyorum ki yıllar öncesinden gerçekleştirme şansımız olacaktı.
Dağlarda eli silahlı dolaşan kandırılmış vatan evlatlarını kazanmalıyız
Bu konuda onunla bir hatıramı sizlerle paylaşmak istiyorum. MHP'nin Avrupa'daki uzantısı olan Türk Federasyon'un o zamanki Genel Başkanı olan Kadir Baran, Avrupa turuna çıkan Türkeş beyi Türk Federasyon Genel merkez basın danışmanı olarak benim karşılamamı istedi. Bu görevle Frankfurt'an Paris’e giderek, Türkeş beyi Fransa Türk Federasyon yetkilileriyle beraber 13 Mayıs 1989 tarihinde Paris havaalanında karşıladık. Daha sonra Belçika, İsviçre ve Almanya seyahatlerinde de kendisine eşlik etmiştim. Bu ve daha sonraki Avrupa seyahatlerinde olduğu gibi bazan beni Ankara'ya yanına çağırır, gazeteci olarak dolaştığım Balkanlar ve Kafkaslar başta olmak üzere Avrupa başkentlerinde Türkiye'yi ilgilendiren konular ve tartışmalar hakkında bilgi vermemi istedi. O zamanlar Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren terör örgütlerinin dış temsilciliklerimizi hedef alan saldırı ve konsolosluk binalarını işgal eylemlerinden son derece rahatsızdı. PKK ve diğer bölücü hareketler üzerinde sohbet devam ederken yüzünde beliren derin üzüntü belirtileri dikkatimi çekti ve bana “Oğlum, şu DEV-SOL, PKK, DHKP-C ve TKP-ML gibi komünist örgütlere katılmış çocuklarımıza çok üzülüyorum” ben şaşkınlık içinde ona, “Efendim onlar polisimizi, asker ve ülküdaşlarımızı öldüren bölücü komünist teröristlerdir” deyince bana, “Oğlum onlar bu vatanın kandırılmış çocuklarıdır. Onlar bizim kayıplarımızdır. Keşke anlayabilseler ve bu yaptıklarından pişmanlık duyup teslim olsalar. O genç beyinleri mutlaka bir yolunu bulup kazanmalı ve bu vatana hizmet verebilecek şekilde yetiştirmeliyiz. Akan kanın durması için herkes elinden geleni yapmalı; bu vatanın bölünmez bütünlüğü, bunlara yanlışlarını anlatıp dağlardan indirmekten geçer. Aralarında ıslah olmaz satılmışlar vardır. Onların elinden bu çocukları mutlaka kurtaracak bir plan hazırlamalı. Yabancı ideolojilerin uşağı olmuş beyin takımına karşı mücadele ederken, bu oyunun farkında olmayanlara ellerindeki silahları bıraktıracak girişimler başlatılmalı.
Silahlı mücadele yetmez. Hükümetler bu konuda çok ciddi plan ve programlar hazırlamalı. Devletin şefkatli kollarına sığınmak isteyenlere de her zaman fırsat vermek lazım. Siyasi hükümetlerin bu konudaki ihmalleri inkâr edilemez. Beyinleri dışarıdan idare edilen lider kadrosu ile mücadele asla bırakılmamalı ve teröristlerle bir pazarlık asla söz konusu olmamalı ancak dağa çıkışı durduracak ve dağdaki kandırılmış vatan evlatlarının pişmanlık duymaları halinde dönüşlerine şans tanıyacak yasal düzenlemeler yapılması için sürekli yetkili kurumları ve hükümetleri uyarıyorum... Bu ihaneti bertaraf etmek için tarihi beraberliğimiz, kültür değerlerimiz ve inançlarımız bu oyunu bozmaya yeter ve artar. Aramızdaki tarihi beraberliğin çimentosu olan İslâm, tarih ve kültür değerlerimiz öne çıkarılmalı. Ah bunları yaşayıp yaşatılmasını bir başarabilsek” demişti.
Haklı tepkiler siyasi istismara dönüştü
Kandil ve Mahmur’dan gelerek teslim olan PKK’lıların karşılanma biçimlerine her kesimden tepki gösterilmesi milli bir reflekstir. Örgüt kontrolünde ve meydan okur bir tarzda gerçekleşen teslim olma ve sonrasında DTP’nin organize ettiği mitinglerde yapılan PKK bayraklı ve terörist başı posterli şovlar asla kabul edilir değildir. Tüm Türk milleti bu şovları lanetlemiştir. Ancak bu istismar üzerinden ikinci bir istismarı muhalefet partilerinin başlatması aynı derecede yanlış olmuştur. Çünkü bu şovları lanetleyenlerin başında AK Parti gelmiştir. Bu şovlar hükümetin başlattığı 'Demokratik Açılım'ın önünü tıkamak için muhalefetin sert ve hakaret dolu girişimleri ortamı germiştir. Şehit ailelerinin sokağa çıkarılması ve gazi madalyalarının sokağa fırlatılması gibi hoş olmayan görüntülerle desteklenerek yeni istismarlar yaşanmıştır. Netice olarak haklı tepkiler arka plana atılarak siyasi şovlar öne çıkmış oldu. Kışkırtıcılık ve istismar, muhalefet partilerinin sermayesi olmamalı.
TBMM’de yapılan 258 Kapalı Oturumun 11’ini Atatürk yaptırmıştı
MHP ve CHP'nin hükümetin istediği kapalı oturum teklifine “Gizli yaparak bu vatanı satıyorsunuz, bu milletten neyi kaçırmak istiyorsunuz?, Niyetiniz kötü değilse neden kapalı oturum istiyorsunuz?, Kapalı oturum yapsanız biz bu oturumda konuşulanları açıklayıp sizi millete şikayet edeceğiz” gibi cahilane sözlerle tepki gösterdiler. Kendilerince kamuoyunda hükümete karşı cephe oluşturmuş oldular. Ancak tarihi gerçekler CHP ve MHP'yi doğrulamıyor. "Demokratik açılım" konusuyla gündeme gelen Meclis'in bir konuyu kapalı oturumla gündeme almasına ilişkin uygulama, en çok Kurtuluş Savaşı, Lozan süreci ve Kıbrıs konusunda yapıldı. Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ilk kapalı oturumu yapan liderdir ve devamında 11 kapalı oturumda Meclis’i bilgilendirmişti.
TBMM'de şimdiye kadar 258 kapalı oturum yapıldı. Yakın tarihte ‘Terör, Irak ve Kıbrıs kapalı oturumları’ sık konular arasında yer aldı. 18 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekatından 2 gün önce, toplanan Meclis oturumu kapalı yapıldı. 6 Şubat 2003'te Irak'a olası müdahale için hazırlık yapılabilmesi için toplanan Meclis’te kapalı oturum yapıldı. Başbakanlık Tezkeresi de 1 Mart 2003'teki ile 20 Mart 2003'teki kapalı oturumda görüşüldü. Bu kapalı oturumları gerçekleştirildiği her oturumda bugün Meclis’te bulunan tüm siyasi partilerin imzası vardır.
AK Parti Grubu adına görüşlerini açıklayan Grup Başkanvekili Sayın Suat Kılıç'ın, “Siz, bu gizli oturumlarda bu ülkenin menfaatlerini kaç paraya sattınız?” sorusuna neden bu kadar tepki gösteriliyor ki. Mademki kapalı oturumlarda karanlık işler yapılıyor, vatan satılıyorsa; siz de bunları yaptınız mı sorusuna muhatap olacağı önceden düşünülmeli. Ancak niyet çok geçmeden anlaşıldı. Oturum kapalı olsaydı siz bu şovları sergileyemeyecektiniz. Hamaset ve istismar üzerinden yaptığınız politikalarınızı sürdüremeyecektiniz.
Yazının bir önceki bölümünü okumak için tıklayın
Türkeş açılıma destek verir miydi?
SON VİDEO HABER
Haber Ara