İran’ın Yemen’de nüfuz kavgası
Arap basınında bugün Suudi Arabistan sınırında ayaklanarak tehlike oluşturan Husiler ve İsrail başkanı Şimon Peres’in iki yüzlü tavrı gündeme geliyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-12 13:52:00
Arap basını bugün Yemen’in Saade bölgesinde ayaklanarak başta Suudi Arabistan olmak üzere komşu ülkelerin güvenliğini tehdit eden Husiler’e geniş yer veriyor. Husiler’i bastırmak için Suudi Arabistan ve Mısır’ın hiçbir şeyden kaçınmayacağına dikkat çekiliyor. Ayrıca İran’ın Husiler’i destekleyerek Arap ülkelerine göndermeler yaptığı ifade ediliyor. İsrail başbakanı ve dışişleri bakanının Filistin davasına karşı açık tavırlarına karşın devlet başkanının iki yüzlü tavrı da gündemde yerini bulan bir diğer konu.
Londra’dan yayımlanan Eş-Şarku’l Ewsat gazetesi yazarlarından Huda El-Huseyni bugünkü “İran, Körfezi Yemen kapısından yakmak istiyor” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; “Aylardır Husiler, Suudi sınırına yakın güvenlik merkezlerini kontrol altına almaya çalışıyor. Bu ayın başlamasıyla da yayılımlarını genişlettiler. Kendilerine yoğun ve odaklı Suudi saldırıları karşılık verdi. Suudi hava kuvvetleri 1991 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgalinden bu yana ilk defa askeri operasyonlarla göklere yükseliyordu. O vakit Suudi hava kuvvetleri iki Irak uçağını düşürmüştü. Suudi uçakların uçuşları aynı zamanda Suudi topçularına, halkı göçmüş Suudi topraklarında Husiler’in yayıldığı noktalar hakkında bilgi sağlıyor. Bu, Husiler’in, Suudi Arabistan’ın iç güvenliğini tehdit ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Suudi Arabistan’ın önünde ise sınırlarını maruz kaldığı her türlü saldırıdan korumak için tüm vesilelere başvurmaktan başka bir şey kalmıyor.
Yemen hükümeti ve komşu Arap ülkeler, Husi güçlerinin büyümesinden endişe duyuyor. Onların savaş alanını genişletmesi ise İranlıların Yemen’e ve komşu ülkelere, Arap ülkelerinde kargaşayı yaymaya güçlerinin olduğu, İran kışkırtılır, nükleer programı nedeniyle Batı ve İsrail’in baskıları fazlalaşırsa bu üslubunu artıracağı ve bu nedenle Körfez’de bir savaşa hazırlandığı yönünde askeri mesajlar göndermesi anlamı taşıyor.
İran, devrimi kazandığından bu yana bölgede Şii nüfuzunu artırmaya çalışıyor. Özellikle Saddam Hüseyin rejiminin düşmesinden sonra da Yemen’de bir dayanak bulma girişimleri arttı.”
Mısır da Yemen’de İran’a karşı
Londra’dan yayımlanan El-Kudsü’l Arabi gazetesi bugünkü “Ebul Geyt ve İran’a karşı koyuş” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Mısır dışişleri bakanı Ahmet Ebul Geyt dün yaptığı açıklamalarda ülkesinin Suudi Arabistan topraklarını hedef alan ve vatandaşlarının güvenliğini tehdit eden her türlü saldırıya karşı koymada Suudi Arabistan’a tam destek vereceğini söyledi. Bu, kendisinden veya hükümetinden sadır olması hiç de garipsenecek bir konum değil. Devletlerin egemenliğinin çiğnenmesi ve istikrarının tehdit edilmesi kırmızı hattır. Hiçbir tarafın bu hattı geçmesine izin verilemez.
Ancak Ebul Geyt’in açıklamalarında sarfettiği dikkat çekici ve üzerinde iyice düşünülmesi gereken bir cümle vardı; “Arapların, içişlerine Arap olmayan her türlü müdahaleyi durdurmaya gücü vardır”.
Ebul Geyt açıklamalarında kesinlikle Yemen’in kuzeyindeki Saade bölgesindeki İran müdahalesini kastetmektedir. Yemen hükümeti de isyancı Husiler’in Tahran’dan destek gördüğünü doğrulamaktadır.
Biz Saade’de İran müdahalesine de Suudi Arabistan’ın ya da herhangi başka bir Arap egemenliğin ihlaline de karşıyız. Ancak neden İsrail, Lübnan’ın güneyine ve ehlinin nüfusu bir buçuk milyon Arap ve Müslüman; hala ağır ambargo altındaki Gazze’ye saldırdığında da bu “ortak Arap güvenlik nağmelerini” duymadık?”
Şimon Peres ikili oynuyor
BAE’den yayımlanan Daru’l Haliç gazetesi bugünkü “Peres’in ikiyüzlülüğü” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Siyonist varlığın liderleri, işin sonunda İsrail’in çözüme varılması hususunda ciddi olmadığını çünkü gerçekte barış istemediğini vurgulayan bir sonuçla çıkmak için orkestra gibi sahnenin dağılımına çalışıyor.
Netenyahu başkenti olmayan ve İsrail’in emirlerini yerine getiren, hiçbir egemen hakkı bulunmayan, İsrail’in hizmetinde polis görevi yapan bir “Filistin devleti”ni kabul etmekten bahsediyor. Dışişleri bakanı Avigdor Lieberman ise aslen Filistin davasına inanmıyor ve Filistin toprakları üzerine yerleşimin “ilahi bir hak” olduğuna inanıyor. 1958 Filistinlilerini çıkarmak için fırsat kolluyor. Diğer partilerden bakanlar da ırkçı saldırgan yönelimlerini onaylar benzer konumlar alıyor.
Siyonist varlığın başkanı “kurnaz” ve “tilki” diye bilinen Şimon Peres’e gelince o, iki gün önce Filistin Sultası başkanı Mahmut Abbas’ın gelecek seçimlerde kendisini başkan adayı olarak koymayacağının sinyallerini verdiğinden bahsederken iki yüzlülüğünü ortaya koydu. Peres, Abbas’a ABD ve İsrail’den isabet eden yaranın aday olmayacağı sinyalleri vermeye kendisini mecbur ettiğini söyledi.
Peres Siyonist ırkçı düzenin bir parçası olarak çok iyi biliyor ki Siyonist varlığın ve Washington’un Abbas’ta açılmasına neden olduğu yara, kendisinin de yapılıp uygulanmasına ortak olduğu sabit İsrail stratejisinin sonucudur. Bu siyaset, uluslar arası meşruiyet prensipleri üzerine kurulu tüm barış esaslarına ters düşmektedir. Aksine saldırganlık, ırkçılık ve genişlemeye dayalıdır. Zira dezavantajlarına karşın Oslo ittifakından dengesizliğine rağmen Yol Haritası’na kadar bu yolda harcanan tüm çabaların boşa gitmesinde sebep de zaten bu siyasettir.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara