Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Dağdan inişler dağa çıkışın sonunu getirir'

“Mahmur Kampı, silahsızlanma sürecinde kullanılabilir” diyen Haşimi: Bence önce Mahmur’dakiler gelir, sonra Kandil’dekiler Mahmur’a inip sivilleşir...

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-09 08:34:00

'Dağdan inişler dağa çıkışın sonunu getirir'

‘Kürt Açılımı’, ‘Demokratik Açılım’ yahut ‘Milli Birlik Projesi’; adı her ne ise, Türkiye’nin canını yakan bir sorununu çözmeyi amaçlayan açılım nihayet bu hafta Millet Meclisi’ne gelecek. AK Parti hükümetinin ‘bir parti olarak risk alıp’ ‘başlattığı’, yürüttüğü, devlet kurumlarının koordineli şekilde yer aldığı süreçte somut adım aşamasına gelindi. Bu işin bir ayağı da Kuzey Irak’a uzanıyor. Yani Bağdat ve özellikle Erbil ile sıkı işbirliği gerekiyor. Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın ziyaretleriyle bu sağlandı gibi. ‘Açılım’ın ‘güney’e düşen yönünü Ankara, Erbil ve Diyarbakır arasında mekik dokuyan, tüm aktörlerle temas halinde olan Haşim Haşimi ile konuştuk. Cizre Belediye Başkanlığı, RP ve ANAP’tan iki dönem Diyarbakır Milletvekilliği yapan Haşimi, önemli açıklamalarda bulundu.

Başbakan’ın Bağdat, Davutoğlu ve Çağlayan’ın Erbil ziyaretleriyle Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir sürece girildi. Siz de Erbil’den yeni döndünüz, iyimser hava sürüyor mu?

Artarak sürüyor. Yeni sürecin tarihi öneme sahip olduğunun herkes farkında. Özellikle Erbil sürece büyük ihtimam gösteriyor, ziyareti dönüm noktası olarak görüyor. Türkiye açısından da çok başarılı bir ziyaretti.

• Türkiye demokratik açılım sürecini, dış politikada komşularla sıfır problem politikasını zaten yürütüyor ama K. Irak Kürt yönetimi açısından anlamı ne bunun?

Aslında sadece Bölgesel Kürdistan Yönetimi (BKY) değil bölgedeki birçok ülke yeni politikalara olumlu yaklaşıyor. Anlaşmalar bunu gösteriyor. Öteden beri Mesut Barzani de, Talabani de, Neçirvan Barzani de Türkiye ile ilişkilerinin iyi olmasını hep istiyordu. Açıklamaları da vardı ama dönem şartları nedeniyle bu ses duyulamadı. Yeni gelişmelerle bir diyalog imkanı, konuşma zemini oluştu. Bundan dolayı Mesut Barzani çok rahat bir biçimde “Türkiye’nin çıkarına olan her şey bizim de çıkarımızadır, zarar veren herşey bizim de zararımızadır” diyor.

KUZEY IRAK’IN DESTEĞİ NET

• BKY Başbakanı Behram Salih de “PKK bizim için de sorun” dedi. PKK’yı onlar da Türkiye’den bağımsız bir şekilde sorun olarak görüyor mu?

Aralarında ciddi ideolojik farklılık var, geçmişte ciddi çatışmalar yaşandı. Binlerce kayıpları var. Ayrıca Türkiye ile ilişkilerde sorun yaratan, yaratabilecek gelişmelerden kaçınmak istiyorlar. Bu çerçevede silahsızlanma sürecinin ilerlemesini çok istiyorlar. Zaten açıkça PKK’nin değişmesi gerektiği talebini dillendiriyorlar. Bu konuda kafaları çok net, siyasetleri bu temel üzerinde yürüyecek.

• Bu iyi niyetli politika ne kadar realize edilebilecek? PKK Kandil’de olduğu müddetçe Türkiye-Irak, özellikle Türkiye-K. Irak yönetimi arasında kalıcı ve sahici bir ilişkinin olması imkansız gibi.

Kasıt doğrudan bir çatışma ise böyle birşey, birçok sebepten dolayı adeta imkansız. Yani gelinen noktada BKY ve PKK arasında silahlı bir çatışma olmaz. Kaldı ki bu da yaşandı ama hiç bir sonuca varılmadı, çözüm de getirmedi. Zaten Kandil son derece zor bir coğrafya ve oraya girmenin çok zor olduğunu, bölgeyi bilen herkes iyi biliyor. Fakat Türkiye’ye zarar verecek her tür gelişmenin karşısında durmak için BKY ne kadar mümkünse o kadar politikayı realize edecek. Şimdilik net olarak görünen budur.

• Kuzey Irak Kürt yönetimi, PKK’nın dağdan inmesi konusunda nasıl destek verecek, bunu hangi yöntemle yapacak?

Dediğim gibi silahlı yöntem dışında tüm yöntemleri deniyorlar, deneyecekler. BKY iç siyasi sorunlara karışmama kaygısı taşıyor ama sonuçta Kandil’de kamplar var. Ve bunlar ilişkileri olumsuz yönde etkiliyor. Zaten bugün PKK’nın geldiği nokta eskisinden çok farklı. Çatışmaların bitmesine daha yakın duruyor, üniter yapıya itirazları yok. Demokratikleşmede atılan adımlar silahın etkisini, gücünü azaltıyor. Sonuçta mevcut reel durum silahsızlanmaya doğru zorluyor.

• O reel durum PKK için de yolun sonu demek. KDP, PKK’ya bunu mu hatırlatıyor yoksa daha sert bir dil mi kullanıyor?

Bakın, PKK bir sonuçtur, sebep değil. Son 10, 15 yılda birçok defa PKK tasfiye edildi, ediliyor dendi ama görüldü ki PKK bir şekilde toparlandı ya da iddialar gerçekçi değildir. Bugün ise koşullar çok farklı. Geçmişteki yöntemlerin sorunun kaynaklarını ortadan kaldırmadığında herkes hemfikir. Muvazzaf veya emekli üst düzey askerler bile bunu defalarca dile getirdi. Ayrıca Türkiye 1990-1995 arası Türkiye’si değil. Kürt meselesiyle ilgili somut açılımlar ve dağdan gelip evine giden insanlar var. Bunlar ciddi gelişmeler, bu sayede silahın etkisi azalıyor. Gelinen noktada yapılması gereken şey sorunların kaynağına inen kapsamlı bir çözüm sürecini uygulamaktır. Şu anda yapılan bence budur ve BKY’da buna destek veriyor açıkça.

• Bunu somutlaştıralım mı: Mahmur’un boşaltılması ve Kandil’den inişler için BKY nasıl bir çalışma yürütüyor?

Mahmur, vatandaşımız olan sivillerin yaşadığı bir yer, geçmişteki zorunlu göç nedeniyle oradalar. Elde silah dağda dolaşan insanlar değiller. Şunu da biliyoruz ilk defa

bir hükümet Mahmur’a el atıyor. Ne yapabiliriz diye düşünüyor. BKY ne yapıyor peki? Bir kere dağdan inmek isteyen kişi, Kürt

yönetiminde olan bölgede hayatını sivil olarak devam ettiriyor. Yetkililer “bizim yasalarımıza uymak kaydıyla Irak’ta yaşamalarında sorun yok” diyorlar. Önemli bir katkı sağlıyor bu, sayı vermek zor ama önemli bir sayıya ulaşmış durumda.

ÖNCE MAHMUR SONRA KANDİL

• Bunun bir takvimi var mı, bildiğiniz?


Bu işin takvimi olmuyor, olmaz da. Herşeyden önce Mahmur’da çoluk çocuk, kadın erkek 10 binden fazla kişi var. Çoğu 90’ların başında gitmek zorunda kalmış. Altyapısı sağlanmadan toplu geçişler sıkıntı olur herkes için. Bu bir süreç ama kademeli olarak bir çerçeve çizilebilir. Benim şahsi görüşüm; Mahmur kampı silahsızlanma sürecinde kullanılabilir. Önce Mahmur’dakiler gelmeli, sonra Mahmur’a dağdan geçiş sağlanmalı, silahsızlanma sağlandıkça da oradan Türkiye’ye aktarma yapılmalı. Mahmur’dakilerin dönmesi öncelikli. Ama sürecin sağlıklı işlemesi için çatışmasızlığın sürmesi gerekiyor, herkesin de buna uyması gerekiyor.

• Bu konuda Ankara, Erbil ve Bağdat hemfikir mi?

Hemfikir. Problem yok. Ama Bağdat’ın Erbil’e bu konuda verebileceği bir şey yok, tersine Erbil’in Bağdat’a verdiği çok şey var. Maalesef Başbakan Maliki’nin mezhep siyaseti yüzünden bombalar patlıyor. Erbil bunu tehlikeli buluyor. Irak’taki S. Arabistan-İran çekişmesinden rahatsız. Bu manada da Türkiye’ye büyük önem veriyor. O yüzden de BKY’nin varlığı Bağdat için de önemlidir

• Açılımın tıkanması, PKK’nın dağdan inmemesi, K. Irak için ne demek olur? Sınır ötesi için tezkere de geçti Meclis’ten.

Süreçte sıkıntılar olacak fakat dönüş olmaz, olmamalı. Süreç yürümezse sadece BKY için değil tüm bölge için sert bir dönem başlar ki gerçekten kötü olur. Ama zaten reel dengeler buna izin vermez. Enerji

hatları, yürüyen projeler var. Hepsinden önemlisi de Türkiye’nin iç siyasetindeki açılım, dağdan inmeyi zorluyor.

• Dönüşler durdu ama biliyorsunuz.

Aslında durmadı, ara verildi sadece. Bu anlamda şu çok önemli: Askerler öteden beri “dağa çıkışı engellemeli, inişi sağlamalıyız yasal düzenlemeler yapılmalı” diyorlardı. Bugün bu oluyor; dağdan iniş olduğunda çıkış olmuyor. Bu bence önemli bir aşama.

Açılım engellenmesin tüm Türkiye kazansın

• Sorun on yılların sorunu ancak açılımın zamanlaması, devletin tüm kurumlarıyla kararlılığı yine de kuşkuyla karşılanabiliyor...

Bugüne dek uygulanan politikalar ortada. Sonuç vermediği de biliniyor. Emekli askerler başta, birçok kişi bunu söylüyor. Eski yöntemlerde ısrar etmek, siyasi istikrarı da, toplumsal barışı da tehdit eder hale gelmişti. Çözüm için yeni bir yöntem gerekiyordu. Açılım bunun adıdır sadece. Çözüm için güçlü ve kararlı bir siyasi irade konulmuştur ortaya. Kolay olmayacak, zaman alacak bir süreç. Ama Türkiye açılım sayesinde sorunla gerçekten yüzleşmiştir, sorun çözüm yoluna girmiştir. Ayrıca bakın, büyük sorunlar, stratejiler bir tarafa, Kürt meselesinden dolayı hergün binlerce evde trajedi yaşanıyor. Bunu hep unutuyoruz. Bu trajedileri sona erdirmeye çalışmak bile başlı başına bir erdemdir ve destek vermek gerekiyor. Açılıma karşı çıkanlar, bunun vebalini taşıyor.

• Daha önce mesela Özal’ın bu yönde bir çabası olmuştu, Öcalan yakalandığında da şartlar uygundu ama hiçbir şey yapılamadı. AK Parti ise oylarının düşmesini göze alarak adımlar atıyor. Hükümet neye güveniyor?

Özal Kürt meselesinde iyi niyetliydi ve Kürtler hala bunu hayırla yadeder. Fakat politikası bireyseldi, partisinin ve devletin desteği yoktu. Çiller, Mesut Yılmaz hatta Demirel günübirlik yaklaştı, samimiyetsizdiler. Bugün durum çok farklı. Bir kere Sayın Erdoğan son derece kararlı, net ve samimi. İkincisi, hem geçmişteki acıları ortak kılan bir dil kullanıyor hem de gelecekteki kader birliğini güçlendiriyor. Bir bölge partisi veya sadece bir kesimin lideri değil, farklı kesimleri birleştirebiliyor. Ayrıca devletin farklı kurumları, sorun çözülmezse ortaya çıkacak muhtemel sıkıntıları görmeye başladı. Açılıma destek vermeyip ne yapacaklar? Türkiye çok şey değişti, sorunları erteleyen değil çözmeye çalışan bir ülke. 1990’larda değiliz. İç ve dış politikada aktif bir Türkiye var, uluslararası dengeleri lehine çevirdi. Çözüm için siyasi irade gerekiyordu, sorunu ciddiye almak gerekiyordu. Erdoğan’ın liderliği ve AK Parti’nin bir Türkiye partisi olması bunları sağlıyor. O yüzden Erdoğan engellenirse sadece AK Parti değil, tüm Türkiye kaybeder, kazanırsa da tüm Türkiye kazanır.

Barzani’den DTP’ye uyum ve çözüm tavsiyesi

• Başbakan Bağdat’tan döndükten sonra geri dönüş olmuştu fakat karşılamalardaki ölçüsüzlük nedeniyle süreç sekteye uğradı. DTP herkesten eleştiri aldı ama Mesut Barzani’nin

Ahmet Türk’ü aradığını da biliyoruz.

DTP zor süreçlerden geçen, zor şartların ürünü bir parti. Özel dinamikler var. Normal siyasete adapte olmada zorluk yaşasa da siyasetinin olgunlaşması lazım, 2009’da 90’ların diliyle siyaset olmaz. Dağdan inişlerde sürecin aksamaması için dikkat edilmesi gereken şey, tüm Türkiye’nin sevineceği bir durumu yaratmak. Birisi sevinir birisi üzülürse süreç başarılı olmaz. Kolay değil ama herkesin süreci iyi yönetmesi gerekiyor.

• Barzani’nin DTP ile ilişkisi nasıl?

Türkiye’nin iç siyasi sorunlarına, partilerine müdahil görüntü vermekten kaçınıyor. Hele ki gelinen noktada bundan ısrarla uzak durmak istiyor. Doğrudan etkisi yok ama sonuçta Kürt siyasetinde önemli bir yeri var. Barzani’yi ziyaret etti DTP’liler birkaç defa. Sorunların diyalogla çözümü ve gerginlikten kaçınma tavsiyesi öne çıktı görüşmelerde. Bu konuda samimi olduğunu düşünüyorum.

• Barzani’nin DTP ya da PKK’dan bağımsız olarak daha geniş anlamda Türkiye Kürtleri üzerinde etkinlik gücü nedir?

Az önce söylediğim konuda hassaslar, Türkiye’nin iç işlerine müdahale konusunda. Fakat hem Mesut Barzani’ye hem de özellikle babası Mele Mustafa Barzani’ye, Ortadoğu’daki tüm Kürtler değer verirler, saygı duyarlar. Örgütsel bir gücü kastetmiyorum tabi ama dini ve tarihi sebeplerden dolayı önemli etkileri var. Yeni kuşak Kürtler üzerinde de Neçirvan Barzani böyle bir etkiye sahip.

• Ankara ve Erbil arasında gelişen ilişkiler İmralı’nın canını sıktı ve “Açılım PKK’nin tasfiyesine dönüştü, dönüşleri durduruyorum” dedi. Öcalan Mesut Barzani’nin aktif olmasından hoşnut değil, demek mi bu?

Böyle bir açıklama oldu ama önemli olan hükümetin siyasi risk alarak yapmaya çalıştıklarıdır. Evet, İmralı’nın PKK üzerinde etkisi vardır ve bu bir realitedir. Fakat reel dengeler nasıl süreç devam ederken PKK’yı Öcalan’ı dışlamayı engelliyorsa yine aynı reel dengeler Öcalan’ın açıkça muhatap alınmasını da engelliyor. Süreç devam ediyor ve edecektir. Aslolan Türkiye’nin ne yaptığıdır.

‘Barzani açılımı’ demek haksızlık

• Irak ziyaretlerinden sonra “Açılım Barzani açılımına döndü” eleştirileri yapılıyor...

Haksız ve yanlış çünkü dinamikler farklı. Türkiye’nin Kürt meselesi Irak üzerinden çözülmez. Sorunlar aynı değil, geçmişi, çözüm yöntemleri farklı vs. Bence hükümet bunların farkında, aynı tutmuyor ama etkileşim var tabii ki. Sonuçta kapsayıcı olumlu iç politika, dış politikaya da yansıyor. Türkiye Kürt meselesini çözdükçe, Irak’taki Kürtlerle de daha rahat ilişki kurabiliyor. Ayrıca PKK-Kandil gibi meselelerden dolayı açılım BKY’yi de etkiliyor, etkileyecek. Oradaki gelişmeler de açılımı etkiliyor. Ama bu demek değildir ki açılım Barzani açılımıdır. Bölgeye BKY’ye bakışı tek soruna indirgemek Türkiye’nin çabasına haksızlık olur zira hükümet tüm bölgede çok kapsamlı siyaset üretiyor. Kardeşlik kültürü hamasetten kurtuluyor, işbirliğine, dayanışmaya, siyasete kavuşuyor.

Türkmenleri Kerkük’e ortak etmek istiyorlar

• Türkiye kamuoyunun geneli Kerkük’ü yakından takip ediyor ve Bölgesel Kürt yönetiminin Kerkük’ü denetim altına almak için Kürt nüfus transfer ettiğini düşünüyor. Yaklaşım ne şimdi?

Bu konuda ciddi dezenformasyon vardı Türkiye’de. Irak’ta Türkmenler mezhep itibariyle yarı yarıya Sünni ve Şii’dir. Anayasa yapılırken Bağdat hükümetinin Şii kanadı, Türkmenleri Şii; Sünnileri Sünni kimlik üzerinden tanımlamak istedi.Ama Barzani, Türkmenlerin Irak’ta 3. büyük millet olduğunu söyleyerek, milli kimlikleriyle anayasanın koruması altına alınmasında ısrar etti. Ve bunu da sağladı.

• Türkmen cephesiyle ilişkileri nasıl?

Irak Türkmen cephesinin (ITC) siyasetinden hoşnut değil çünkü onlara göre ITC, Türkmenlerin haklarını korumaktan çok bir ‘misyon’ icra ediyor. 600 bin Kürt Kerkük’e yerleştirildi deniyor ama insaf, 600 bin çakıl taşı bile oynatsanız yer yerinden oynar. Yok böyle bir şey ama şu var: İşgalle birlikte dengeler ters yüz oldu, milyonlarca Iraklı göç etmek zorunda kaldı. Bu, her şehirde olduğu gibi Kerkük’te de olmuştur. Ama 600 bin kişi de değildir. Yeni dönemde şu sözkonusu olacak gibi görünüyor: ITC dışlayıcı bir misyondan kapsayıcı bir siyasete geçerse, BKY, Türkmenleri, yönetim ve paylaşımda adil ortak olarak görecek, Kerkük’e ortak etmek isteyecektir diye düşünüyorum.

(STAR)

Haber Ara