Abbas çekilerek manevra mı yapıyor?
Arap basınında bugün Abbas’ın başkanlık seçimlerinde aday göstermemesi, Obama yönetiminin bir yıldan beri Ortadoğu sorununu çözemediği ve Yemen’de ayaklanan Husiler gündeme oturuyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-06 13:15:00
Arap basını bugün Mahmud Abbas’ın önümüzdeki Ocak ayında yapılacak başkanlık seçimlerine neden aday olmadığını sorguluyor. Abbas’ın bu çekilmesinin bir taraftan tedirginliğe yol açtığı ifade edilirken bir taraftan da yerleşimin tamamen durdurulması için Amerikan yönetimine karşı seçtiği bir baskı yöntemi olabileceğine dikkat çekiliyor. Amerika’nın Orta Doğu sorununu çözmedeki başarısızlığı da bir diğer gündem konusu. Amerikan yönetiminin başa geldiği bir yıldan bu yana bu hususta hiçbir olumlu sonuç elde edemediği aksine İsrail’in baskılarına boyun eğmek zorunda kaldığı ve böyle devam ettiği sürece de sonucun pek parlak olmayacağı belirtiliyor. Bugünlerde gündemden düşmeyen bir diğer konu da Yemen’de bitmeyen iç karışıklığın ve çatışmaların önemli bir tarafını oluşturan Husiler. Husilerin silahlarını Araplara doğrultmasının ancak Arap ve İslam ümmetinin düşmanlarının; başta da İsrail’in çıkar hanesine yazılacağı kaydediliyor. Yemen’in içinde birilerinin bir sorunu varsa bu sorunun, tamahkar dış güçlere fırsat verilmeden samimi bir diyalog havası içinde çözülmesi tavsiyesi yapılıyor.
ABBAS'IN ÇEKİLMESİ
El-Kudsu’l Arabi gazetesi bugünkü “Abbas’ın çekilmesi gerçek mi yoksa manevra mı ?” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Filistin başkanı Mahmud Abbas’ın önümüzdeki Ocak ayında yapılması çağrısında bulunduğu başkanlık seçimlerinde kendisini aday olarak göstermemesi Filistinliler ve genel olarak dünya çapında endişeye yol açtı. Abbas’ın bu kararı özellikle Amerika dışişleri bakanı Hillary Clinton’ın Bünyamin Netenyahu’nun görüşünü benimsemesinin ve yerleşimin sadece Batı Yaka’da kısmi olarak durdurulması karşılığında müzakerelerin yeniden başlatılması çağrısının ardından Filistin’de kriz düzeyinde yaşanan hayal kırıklığı ile aynı zamana denk geldi.
Bu Filistin başkanına yakın kimselerin verdikleri bilgilere göre başkan Abbas’ın görevinden istifa etmeye ilk kalkışması ya da kendini başkanlık seçimlerine ilk aday göstermeyişi değil. Bu nedenle Abbas aldığı bu konumda ciddi mi yoksa bunu Amerikan yönetimine karşı müzakerelere yeniden başlayabilmek için İsrail’in yerleşimi hususundaki eski konumuna dönmesi için baskı olarak mı yapıyor tam olarak kestiremiyoruz. Zira Amerika kısa bir süre öncesine kadar aralarında işgal edilmiş Kudüs toprakları da olmak üzere tüm topraklarda yerleşimin durdurulmasını şart koşan bir konumu benimsiyordu.
Başkan Abbas’ın bu gibi bir vakitte çekilmesi Filistin sahasını doğal haline geri döndürecek. Yani işgal ve direniş! Aynı zamanda yerleşimin artmasından ve Filistin halkının aşağılanmasından başka bir sonuç doğurmayan başarısız barış sürecine de bir sınır koyacaktır.
Başkan Abbas’ın kararının sadece manevra değil ciddi bir karar olmasını temenni ediyoruz. Bunda hedef sempati kazanmak ve belki de İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını ortaya koyan Goldstone raporunun Uluslar arası İnsan Hakları Konseyi’nin ilk oturumunda oylamadan çekilmesi hatası nedeniyle çok gerileyen popülaritenin geri kazanılmasıdır.
AMERİKA'NIN KARARSIZLIĞI VE BARIŞ SÜRECİ
Mısır’dan yayımlanan El-Ehram gazetesi bugünkü “Amerika’nın kararsızlığı ve barış süreci” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Barack Obama’nın Amerika’ya başkan seçilmesinin üzerinden bir yıl geçmesine karşın Amerika’nın Orta Doğu’daki siyaseti, Obama yönetiminin çözemediği daha birçok iç ve dış mesele gibi belirsiz görünüyor.
Belli taraflar her ne kadar Amerikan yönetimine Arap-İsrail çekişmesi meselesinin çeşitli yönlerini öğrenip incelemesi için vakit vermeye hırs etmişse de Amerikan yönetimi görüşmelerden ve aramalardan birkaç ay sonra konuya dair belli bir plan ortaya koymaktan aciz kalmıştır.
Hatta bu yönetimdeki dışişleri bakanı Hillary Clinton gibi önemli yetkililerin -yerleşim meselesi- yayımladıkları bildirilerde bile gerileme görülmüştür.
Clinton Amerika’nın konumunun Yahudi yerleşimi hususunda değişmediğini vurgulamışsa da Mısır, Amerika’dan dışişleri bakanı Ahmet Ebul Geyt’in diliyle bir Filistin devletinin kurulması yolunda müzakerelere götürecek güvence istedi.
Tüm bu gelişmeler Washington’un yerleşimin meşruluğunu kabul etmeyen konumuna hala bağlı olduğuna ancak aynı zamanda İsrail’den yerleşimin durdurulması sözü almadan Filistin-İsrail müzakerelerinin yeniden başlatılmasına güç yetiremeyeceğine işaret etmektedir.
Ne yazık ki Amerika’nın tüm bu hareketleri, Washington hala kararsız ve İsrail başbakanı Bünyamin Netenyahu’nun kışkırtıcı siyasetiyle karşı karşıya kalırken barış sürecinde gerçek anlamda bir ilerleme müjdesi vermemektedir.
"HUSİLER... ARAPLARA ÖLÜM"
Suudi Arabistan’dan yayımlanan El-Vatan gazetesi bugünkü “Husiler… Araplara Ölüm” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Yemen’deki ayaklanmacı Husiler göründüğü kadarıyla geçtiğimiz yüzyılın 50’li ve 60’lı dönemlerinden henüz çıkmamış. Bu, eylemlere ve hedeflere tamamen ters düşen sloganlardan açıkça anlaşılıyor. O dönemde Arap bölgesinde atılan sloganlar İsrail’in ortadan kaldırılması ve Yahudilerin denize atılması çağrılarıyla doluydu. Bunların dışında da Arap vatandaşların hisleri ve duygularının kullanıldığı birçok slogan vardı. Zira o vakit Arap vatandaşlar Arap ve İslam ümmetinin ardı ardına aldığı hezimetler nedeniyle düşmanın karşısında alçaklık duygusu hissediyordu. O düşman ki bu duyguları dahi kullanmayı ve bir silaha dönüştürmeyi bilmiştir. Bugün de aynı şekilde Filistin ve Arap halkına karşı işlediği suçlarda kendisini temize çıkarmak için uluslar arası sahada kullanmaya devam etmektedir. Bugün Husilerin yaptığı, İsrail’e ölüm sloganlarından çok uzaktır. Aksine yaptıklarının hepsi İsrail’e, Arap ve İslam ümmeti düşmanlarına hizmet hanesine yazılmaktadır. Çünkü Husiler silahlarını Yemenlilerden ve Suudi Arabistanlılardan Araplara yöneltiyor.
Suudi Arabistan daima yarasından daha büyüktü. Tecrübelerle özellikle de orada eğer Arap ve Müslümanlara hizmet söz konusu ise kardeşlerinden birçoğuna katlandığını ispat etti. Ancak bunun da bir sınırı var. Tamahkar olup hırsların peşine düşmeden önce en az iki kere düşünmek gerekir. Zira yapılacak aptallıklar tahmin edilenden daha ağır sonuçlar doğurur. Eğer orada; kardeş Yemen’de herhangi birilerinin bir sorunu varsa bunun tek çözümü tek ülkenin evlatları arasında hakiki ve samimi bir diyalog kurulması, Yemen’in birliğine ve güvenliğine uzanmak isteyen yabancı ellerin uzaklaştırılmasıdır.
Modern tarih ispatlamıştır ki meselelerin uluslar arası boyutlara taşınması sorunların büyümesinden başka sonuç getirmiyor. Aklıselimlerin kendi ve ülkelerinin çıkarlarının nerede gizli olduğunu bilmesi gerekir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara