Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Batının Filistin'e büyük ihaneti

Avrupa Filistin halkına yaptığı ihanetin kefaretini ödeyebilecek mi? Filistinliler, 2 Kasım 2009'da yayımlanan Balfour Deklarasyonu hala unutmuş değil.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-04 11:18:00

Batının Filistin'e büyük ihaneti
2 Kasım 2009, Balfour Deklarasyonu olarak tarihe geçen ve uluslararası Siyonizm’e toprak vaadi niteliği taşıyan deklarasyonunun yayınlanma tarihinin 92. yıldönümüdür.

Bu deklarasyonun yayınlanması aynı zamanda uluslararası Siyonizm’in devletleşme sürecinin de başlangıcı sayılır.

Zamanın İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından yayınlandığı için onun adını alan söz konusu deklarasyonun önce içeriğine bakmak yararlı olacaktır.
Oldukça kısa olan söz konusu deklarasyonda şu ifadelere yer veriliyordu:

"Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır. Şurası açıkça bilinmelidir ki haşmetli kral, Filistin'de bulunan Yahudiler dışındaki milletlerin dini ve medeni haklarına zarar verecek veya Yahudilerin başka herhangi bir ülkede elde ettikleri haklarını ve siyasi nüfuzlarını zedeleyecek hiçbir şey yapmayacaktır."



Kısa da olsa deklarasyonun içeriği ne niyetle yazıldığını ve ne gibi amaçlara yönelik olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu deklarasyon İngiliz sömürgeciliğinin Yahudilere, kendisine ait olmayan bir toprağı, bir halkın vatanını peşkeş çekme sözü vermesidir.

Balfour Deklarasyonu bu yönüyle yani İngiltere hükümetiyle herhangi bir ilgisi olmayan bir halkın toprağını başkasına vaat etmesiyle insanlık tarihine geçen en önemli utanç sayfalarından birini oluşturmaktadır.

İngiltere sömürgeciliği döneminde hâkimiyet alanını genişletmek amacıyla pek çok toprak işgal etti. Ancak bu toprakların genelinde idarî hâkimiyeti eline aldı, sonra oranın yerli halkını yurdundan çıkmaya zorlamadan kendi iktisadi ve siyasi çıkarları için kullanmaya başladı. Filistin topraklarını ise tamamen başkalarına peşkeş çekmek, onlar tarafından yurt edinilmesine imkân sağlamak amacıyla işgal etmiştir.

Yahudi azınlıklar Avrupa’da her zaman baş ağrısı olmuştur. Fakat modernleşme ve sömürgeci politikalara dayalı yayılmacılık döneminde bu baş ağrısı daha da artmaya başladı. Çünkü ulusalcı akımların güç kazanmasıyla birlikte antisemitizm olarak adlandırılan Yahudi karşıtlığı etkisini artırır oldu. Avrupa’daki yönetimler muhtelif sosyal sorunların yaşanmasına sebep olan antisemitizmden kurtulmanın yolunu Yahudileri Avrupa’dan çıkarmakta görüyordu. Bunu başarabilmeleri için de Avrupa’daki Yahudi azınlıkların yerleşebileceği bir alternatif vatan bulmaları gerekiyordu.

1897 Konferansı sonrasında Yahudilere vatan bulma çabasına ideolojik çerçeve oluşturan Siyonizmin ortaya çıkması Avrupa’daki Yahudi azınlıklardan kurtulmayı hedefleyen ülkelerin, onların bu konuda üretecekleri stratejilerin önünü açan bir gelişme oldu. 1916 Sykes – Picot Anlaşması’ndan sonra 2 Kasım 1917’de de Balfour Deklarasyonu’nun yayınlanması Yahudilere alternatif vatan bulma planının çerçevesinin çizilmesi girişimidir.

Bu ikisi işin teorik boyutunu oluşturuyordu. Pratiğe dönüştürülmesi ve “Haşmetli İngiliz Krallığı”nın Yahudilere verdiği vaadi yerine getirebilmesi için 1917’de Filistin topraklarını işgal hareketi başladı.

İşin gerçeğinde bu vaat Avrupa’nın Yahudi azınlıklarına değil uluslararası Siyonizm’e yapılan vaatti. Bu yolla Siyonizm’in devletleşmesinin kapısı açılmış, Yahudilere de Avrupa’yı terk etmeleri için adres gösterilmiş olacaktı.

Kaynak: Filistin Enformasyon Merkezi

Haber Ara