Avrupalı Müslümanlar abluka altında mı?
Avrupa ve Kuzey Amerika’daki Müslümanların ve İslam’ın baskı altında olduğunu söylemek durumun ciddiyetinin hafifletmekten başka bir şey değildir.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-02 11:36:00
İslamofobia’dan ya da yürütülen politikalardan etkilenmiş olsun; bu görüşe sahip olan insanlar, modern dünyada terörizmin ve şiddetin ana kaynağının İslamiyet ve Müslümanlar olduğunu söyleyerek onları canavarlaştırmaktan hoşlanıyorlar. Bu şiddet ve terörizm imajını tehlikeli bir şekilde kalıplaştırmayı ve doğrulanmasına gerek duyulmayan apaçık bir gerçeğe dönüştürmeyi başardılar. Müslümanların çoğunluğunun, kaynağı ya da suçlularının kimliği ne olursa olsun şiddet ve terörizme karşı söylem geliştirdiği gerçeği, bu onaylanmış İslamofobikler ve politik çıkarcılarla aradaki buzları eritmek konusunda oldukça etkisiz kalıyor.
Diğer yandan, İslamiyet ve Müslümanlar, İslamiyet’in barışçıl mesajının yok olmasını ve onun gerçek İslam’ın ne olduğu ile ilgili kana susamış fikirlerle yer değiştirmesini isteyen aşırıcılardan oluşan küçük bir azınlıktan kaynaklanan saldırılara maruz kalıyorlar. Bu Müslümanlar, İslamiyet’in barış, ılımlılık, hoşgörü ve adaletin etikleri kavramları çerçevesinde yorumlanmasının, İslam’ı içerden yok etmek isteyen gayrimüslimlerin güçlerine boyun eğmek teslim olmak anlamına geldiğine inanıyor.
İki tarafın mantığı da aynı: kendi içinde uyum haliyle yaşayan ve onlar da aynı şeyi yapmak istedikleri sürece diğerleriyle de barış içinde yaşamak isteyen; tarihi bir yoldan çıkış, bir ikiyüzlülük ve hile duruşu olan ya da düşmana boyun eğişin iğrenç bir hareketi olan ılımlı bir İslam.
Günümüzde ‘radikal’ kelimesine olumsuz bir mana atfediliyor, ama ben onu ‘devrimci oluş’ ve ‘düşünmeye teşvik edici’ anlamına gelen eski haliyle kullanıyorum. İman, kültür ve medeniyet konularında ılımlılık, olumlu radikalizmin yeni biçimi haline geldiğinde, aşırıcıların, ya kazanacaklarını, ya da, benim inanmayı tercih ettiğim gibi, kendilerini aşırıcılığın üst boyutlarına, tek platformun nefret ve korku politikası olduğu bir noktaya iteceklerini biliyoruz. İkisi de birbirinin acımasız düşmanı olan iki taraf da az çok aynı nedenden dolayı sizden nefret ediyorlarsa, doğru bir şey yapıyor olmalısınız demektir. Bu durum, ılımlı İslam gerçeğini yansıtıyor.
İngiltere’de İslam’ı Bağlamsallaştırmak: Keşfedici Bakış Açıları, Birleşmiş Krallıkta türünün ilk örneği olan bir rapor ve halk tarafından yönlendirilen, içinde 9 aydan fazla süren konuşmalar dahlinde 26 Müslümanın yer aldığı bir projenin sonucu. Müslüman topluluğun içinden veya dışından olan aşırıcıların söylevlerine karşı tepki veren proje, kadın ve erkek, yaşlı ve genç, geleneksel ya da yeni, İngiltere de bulunan Müslümanların temsilci bir kesitinin enerjileriyde besleniyor.
Proje, Birleşmiş Krallıkta bulunan Müslümanların toplulukların inanç, kültür ve etnik köken çeşitliliklerini yansıtmayı amaçlıyor. Cambridge Üniversitesi tarafından Exeter ve Wetminster Üniversiteleriyle bağlantılı olarak yürütülen proje, Müslümanlara tanışabilecekleri, tartışabilecekleri, münazara edebilecekleri, fikir birliğine varabilecekleri veya varmayacakları, karşılıklı saygı ve özeleştiriye dayalı bir atmosfer yarattı.
Finansman, Cemiyetler Departmanı ve Yerel Yönetim'den sağlandı, ama proje İngiltere hükümetinden de üniversitelerden de bağımsız kaldı. güçlü bir şekilde muhafaza edilen bu bağımsızlık, projenin başarılı olması için önemliydi; zira bu, projenin üyelerinin kendi gündemlerini oluşturabilecekleri, müdahale olmadan üyelikleri belirleyebilecekleri, rapor için kendi başlıklarını seçebilecekleri anlamına geliyordu.
Hükümet, bu projeye müdahale etme çabalarının sadece direnişle karşılanmayacağını, aynı zamanda projenin de birincil seyirciler olan Müslüman cemaat tarafından kesin bir şekilde reddine yol açacağını fark etti.
projenin üyeleri, kendilerini İslam'ın evrensel gerçekleri için özür dilemek zorunda hissetmediler. Bunlar gerçekte olduğu gibi sunulmuştu. Yine de, Şeriat'ı tarihsel düzlemine yerleştirmek, ortaya çıkan sorulara ve ihtiyaçlara karşılık verme kapasitesi olan İslam'ı gerçekçi bir şekilde anlama çabaları için önemliydi. Üyelerin kendilerine sordukları baskın soru ise, 'Bugün, dindar bir Müslüman olarak İngiltere’de yaşamak ne demek?' idi.
Projedeki tartışmalar geliştikçe, grup, bu merkezi sorunun türevi olan bazı başlıkları inceledi ve tartıştı. yalın bir konu olan çok kültürlü, kozmopolit ve 'laik' bir İngiltere’de yaşama meselesi, kendisiyle alakalı bir sürü farklı konuya dönüştü: 'laik' kelimesinin alabileceği farklı anlamlar nelerdir, ve bunlar nasıl oluşturulmuştur? Kur'an'ın çoğulculuk konusundaki vaatleri güncel bağlamımızda ne anlama geliyor? Şeriat'ın baştan sona tüm hedefleri ve evrensel insan hakları belgelerinde ifade edilen politik ve etik görüşler arasındaki fark nedir?
Tartışmanın üzerine eğildiği başka bir önemli konu, vatandaşlık meselesiydi. İslamî gelenekler vatandaşlık konusunda ne söylemek zorundadır, ve Müslüman alimler bu konuyu nasıl daha ileri bir noktaya götürebilirler? Günümüzde İngiltere’de vatandaşlık konusunda yapılan tartışmalar nasıl yaratılıyor? Aktif vatandaşlık ne anlama gelmektedir ya da ne anlama gelmelidir ve bu vatandaşlığı yaşamanın daha büyük bir toplumda sınırları neler olabilir?
Bu sorulara yanıt olarak, rapor, dini seslerin kendilerini halk içinde özgürce ifade etmelerine izin verilmesinin önemine vurgu yapıyor ve devlet tarafından dini meselelerde takınılacak uzlaşıcı bir tavra güçlü bir destek veriyor.
Rapor, gücün hesabını tutacak bir iskelet olarak laik bir demokrasinin yanında, demokratik kanallarla alınacak politik bir yükümlülüğün ve devletin gücüne karşı bir koruma olarak güçlendirilmiş sivil toplum örgütlerinin de önemine vurgu yapıyor. aktif vatandaşlık, Kuran'daki 'Allah'ın halifeleri olarak insan' kavramıyla ilişkili olarak, etik sorumluluklar anlamına geliyor.
Rapor, cihat, Şeriat, fıkıh, hilafet, dar-ül İslam ve dar-ül harb de dâhil İngilizceye ekstra anlam yüklenerek, kemikleştirilerek ve deforme edilerek aktarılmış bazı İslami kavramlarla ilgili kalıplaşmış önyargıları yıkmaya çalışıyor. 'Fetva' kavramının bile İngilizcede daraltılmış bir anlamı var, nerdeyse 'yasal görüş'ü 'idam kararı' olarak kabul edecek kadar. Bu kavramları tarihsel yerlerine oturtarak, rapor, toplumdaki İslam anlayışını düzeltmek ve zenginleştirmek için bu kavramların alternatif anlamlarını içerecek bir çerçeve oluşturmaya çalışıyor.
'İslam'ı İngiltere'de Bağlamsallaştırmak', kendi başlığında da belirtildiği gibi bir 'keşif raporu'. Bu ustalıkla hazırlanmış ve dengeli rapora tepkiler, her ne kadar yelpazenin iki aşırı ucunda da, içeride ya da dışarıda, bulunan İslam karşıtları tarafından aklama çalışmaları ya da halkın hükümete boyun eğişi olarak tanımlanıp eleştirilse de, geniş çapta olumluydu.
Bu iki grup gerçeklerden uzakta kalamadı ve projede yer almayı reddedenlerin bazılarının ikinci aşamaya katılma konusundaki şiddetli ilgileri, projenin kabul edildiğinin bildiren çan sesleri.
Bu fikir ve duygu değişimi, raporun tam zamanında hazırlandığının ve modern dünyanın problemlerine gerçekçi ve inançlarına dayalı cevaplar arayan Müslümanlarla eşsesli konuştuğunun göstergesidir.
Prof.Dr.Yasir Süleyman / Cambridge Üniversitesi
Kaynak: Middle East Online
SON VİDEO HABER
Haber Ara