''Gerilla kıyafetini çıkarırdık''
Dağdan inen grubun sözcüsü Gençdal: Sınırda yetkililer elbisenizi çıkarın dese, çıkarırdık...
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-29 18:18:00
Neşe Düzel / Taraf
» Siz Türkiye’de nasıl bir karşılama bekliyordunuz? Bu büyük kutlamalar sizi şaşırttı mı yoksa bundan haberiniz var mıydı?
Mehmut Şerif Gençdal (Kandil Grubu sözcüsü): Şaşırmadık. Kürtler böyle konularda duyarlıdır. Barış Grubu’nun karşılanacağı haberleri bir gün öncesinden de basında çıkmıştı zaten. Karşılanmayı bekliyorduk ama katılım beklediğimizin üzerinde oldu. Sadece Silopi’de yüz binin üstünde insan bize karşıladı.
» Silopi’nin nüfusu kaç?
Nurettin Turgut (Mahmur Grubu sözcüsü): 80 bin kadar... Bu karşılamalar Silopi’den Diyarbakır’a kadar sürdü. Silopi’ye girişte, 15 dakikalık yolu 6,7 saatte aldık. Bu karşılamalar, Kürt halkının kendi çocuklarına duyduğu özlemdir. Kürt halkının bir an önce barışa kavuşma isteğinin göstergesidir.
» Neden gerilla elbiseleriyle geldiniz?
M. Şerif Gençdal (Kandil): Nasıl gelecektim? Ben dağdan geliyorum. Dağda benim üzerimdeki elbiseler bunlardı. Yıllar sonra ilk defa sivil bir ortama girecektim. Biz, sayın Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıya katılıp Kandil’den buraya geldik. Amacımız, demokratikleşme sürecinin parçası olmak ve barışa katkıda bulunmaktı.
» Ama barış için iki taraf gerekiyor. Gerilla elbiselerinin bir tepki toplayacağını hiç düşünmediniz mi?
Bu elbiseler bizim dağda günlük kıyafetimiz. Dağdan inerken de doğal olarak o elbiselerimizle indik. Başka hangi elbiseyle ineceğiz ki... Savcılıktaki sorguda da bizim üzerimizde o elbiseler vardı. Türk yetkililerle görüştüğümüz sırada ya da Savcılık’ta bize şu denilseydi belki biz onu yapardık yani... Çıkarın deseydiler...
» Gerilla elbisesiyle gelmek örgüt kararı mıydı yoksa sizin kararınız mıydı?
Kendi kararımızdı. Bizim dağda sivil elbiselerimiz yok.
» ‘Amacımız barışa katkı sunmak’ diyorsunuz ama gerilla kıyafeti , Batı’da büyük tepki ve öfke yarattı. Gerilla elbiseleri, bayraklar, posterler, gösteriler aslında gizli bir endişenin sonucu mu? “Biz yenilmedik” mesajı vermeye mi çalışıyordunuz?
Yok. Biz, ne yendiğimizi ne de yenildiğimizi ilan etmeye geldik buraya. Bizim geliş amaçlarımız bambaşka. Bizi bir girişim grubu olarak görün. Biz, barış yolunda bir ön adım olmak istedik. Barış isteğimizde samimiyeti göstermek istedik. Yoksa biz Batı’nın hassasiyetini anlıyoruz. Fakat şöyle bir durum var. Habur’dan ilk defa canlı insan geliyor!
» Ne demek ilk defa canlı insan geliyor?
Habur’dan hep cenaze gelmiş! Bizi karşılayan o insanlar şimdiye dek Habur’dan hep cenaze karşılamışlar. Demek istediğim şu... Dağda hala canlı olanlar var ama... Bugüne dek pek çok ailenin cenazesi geldi Habur’dan. bu yüzden, Habur’da bizi karşılayan kitleler için biz, ‘kendi bağrından çıkıp da dağlara giden ve şimdi ülkeye canlı gelen ilk insanlarız. On yıl önce 1999’da gene Kandil’den bir barış grubu gelmişti ama ülkeye girişte halkla buluşmadılar, asker tarafından karşılandılar ve hemen tutuklandılar.
İlk kez biz halkla buluştuk ve aslında kitle bizi karşılarken barışı karşıladı. Biz de buraya barışın önünü açmak için geldik zaten.
» Eğer amaç barışsa... Bugün tekrar gelseniz gene aynı şekilde, aynı elbiselerle, aynı törenlerle mi gelirdiniz yoksa daha başka bir yöntem mi izlerdiniz?
Nurettin Turgut (Mahmur): Bu, örgütlenmiş bir olay değil. İnsanlar, içlerinden geldiği gibi hareket ettiler. Bu halkın yıllardır büyük acılar yaşadığını herkes kabul etmeli. Yıllardır konuşma kendi kimliğiyle yaşamasına fırsat verilmemiş bir halk bu. Elbette kendinden koparılan parçaları karşılamak için bu tavrı gösterir.
» Bu karşılamaların yarattığı tepkiler sizi şaşırttı mı peki?
Turgut (Mahmur): Tepkilerin olmasını bir nebze bekliyorduk. Çünkü bu tepkiler, hem bu devletin sisteminden hem de devleti yönetenlerin ve medyanın tutumundan kaynaklanıyor. Bugün yaşadıklarımızda medyanın büyük bir sorumluluğu var. Kürt coğrafyasında yaşadığımız trajediyi eğer Trakya, Tekirdağ, Edirne ve Çorlu’daki insan bilmiyorsa, onlara bizim yaşadıklarımız anlatılmamışsa, elbette o insan şimdi bize tepki gösterecektir. Bugün Türkler Kürtleri yeterince anlamıyorlar ve bunda medyanın günahı büyük. Medya, Kürt coğrafyasında yaşanan olayları insanlara objektif yansıtmadı. Medyanın bu tutumu hala sürüyor.
» Peki sizce Kürtler Türkleri anlıyor mu?
Hayır, yeterince anlamıyorlar. Türklerle Kürtlerin birbirlerini anlamasının zemini hiç yaratılmadı. Çünkü bunu istemeyen güçler var. Ama şu da var. Bu tepkiler kalıcı olmayacak. Çünkü kendimizi anlattıkça ve karşı tarafı anladıkça tepkiler azalacak.
Gençdal (Kandil): Meseleyi Kürtler ve Türkler diye ifade etmek bence yanlış. Kürtlerle Türkler birbirinin zıttı değiller. Türkleri tepki göstermeye yönlendirenler var. Mesela CHP’nin ve MHP’nin bu tepkilerde payı var. Gene de Türk halkının tümü tepki göstermiyor. Çünkü Türk halkı da barış istiyor.
» Barış Grubu’nda kimlerin geleceğine kim karar verdi?
Gençdal (Kandil): 9 Ekim’deki avukat görüşmesinde, Kürt halkının önderi sayın Abdullah Öcalan demokratikleşme sürecinin önünün açılması için Türkiye’ye barış gruplarının gelmesini önerdi. Bu öneri, PKK’nın yönetim organı olan Konsey tarafından da onaylandı ve Konsey kendi kadrolarına bir çağrı yaptı. Biz de kendi özgür irademizle başvurduk. Yönetim, bu başvurular arasından seçti.
» Peki geleceğinizi duyduğunuzda ne düşündünüz?
Turgut (Mahmur): İnsan karmaşık duygular yaşıyor. Döndüğümüzde tam neyle karşılaşacağımızı bilemiyorduk. Bir taraftan içinizde kendi topraklarınıza, içinden çıktığınız halka dönme özlemi var ama... Kimse sanmasın ki, demokratik taleplerimiz karşılamadan Mahmur’daki insanlar gelecekler. Mahmur’da 12 bin insan özgürlük talepleri karşılandıktan sonra gelecekler. Benim eşim ve yedi çocuğum Mahmur’da kaldı. Mahmur’daki halk ne zaman dönerse onlar da o zaman dönecek. Biz Mahmur’dakilerin özgürlük istemlerini dile getirmek, kimsenin kimliğinin sorgulanmadığı, dilinin yasaklanmadığı bir ortamı Türkiye’de kurabilmek için geldik.
» Siz, Kandil yönetimi tarafından seçildiğinizde ne düşündünüz?
Gençdal (Kandil): Yoğun duygular yaşıyor insan. Bir amaç uğruna dağa çıktım. Gene aynı amaç uğruna bu defa dağdan indim. Amacım kendimi kendi kimliğiyle özgürce ifade edebilmek.
» Yönteminiz değişti. Silahlı mücadele yerine demokratik mücadeleyi mi seçtiniz?
Gençdal (Kandil): Aslında ben dağda da silahlı mücadeleyi tercih etmekten yana değildim. Dağdaki hiçbir insan da silahlı mücadeleyi bir yöntem olarak kullanmak istemez. Ben silahı isteyerek tercih etmedim.
» Gelirken içinizde tutuklanma endişesi var mıydı?
Gençdal (Kandil): Bir amaç uğruna geliyorsunuz. Bedeli tutuklanmak, hapis yatmak olsa bile geliyorsunuz.
Tutuklanma olasılığı yüzde 50’ydi. 1999’da gelen barış grupları içeri alınmıştı. Bu, bizim başımıza da gelebilirdi.
Turgut (Mahmur): Bence yaşanan süreç, yaratılmak istenen ılımlı ortam, kısıtlı da olsa, atılmak istenen adımlar düşünüldüğünde tutuklanma ihtimali zayıftı. Ortam tutuklamaya elverişli değildi. Türkiye kamuoyu bunu kaldıramazdı.
» Tutuklanmayacağınıza ne zaman emin oldunuz?
Turgut (Mahmur): Kapıya gelip de yaptığımız ilk görüşmede tutuklanmayacağımızı anladım. Vali yardımcısı, ‘ekstra bir uygulamanın olmayacağını, normal prosedürün işleyeceğini söyledi.
Gençdal (Kandil): Savcılık bizi serbest bırakıncaya kadar tutuklanmayacağımızdan emin olamadım ben. Vali yardımcısı, ‘Türkiye Cumhuriyeti kanunları uyarınca sen de bu kapıdan her vatandaş gibi girersin. Kimlik bilgilerini alırız, gümrük işlemlerinizi yaparız. Sonra savcılığa geçersiniz. Savcılıkta ne olur bilemem. Geçecekseniz gelin, geçmeyecekseniz, buyurun yerinize gidin’ dedi.
- YARIN: DAĞDAKİ VE MAHMUR'DAKİ HAYAT -
Haber Ara