Dolar

34,8783

Euro

36,7749

Altın

3.045,23

Bist

10.144,62

İran'daki patlamalar ve Filistin sorunu

Arap basınında bugün İran'daki patlamaların ardındaki dış güçler, hile ve skandallarla dolu Filistin uzlaşma belgesi ve ABD'nin Filistin sorunundaki açık taraflılığı gündeme oturuyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-20 17:48:00

İran'daki patlamalar ve Filistin sorunu

Haber Merkezi / TIMETURK

Arap basını bugün İran'da Cündullah Cemaati'nin sorumluluğunu üstlendiği ve İran Devrim Muhafızları'nı hedef alan patlamaları gündeme taşıyor. İran'ın patlamalardan ABD, İngiltere ve Pakistan'ı sorumlu tuttuğu ancak yine de ne şekilde karşılık vereceğinin belirsiz olduğu ifade ediliyor. Öte yandan Fetih tarafının imzalanmasında aşırı ısrar ettiği Filistin uzlaşmasının skandal ve sahtekarlıkla dolu içeriğine dikkat çekilerek bu uzlaşmanın bir yandan direnişi tanırken diğer yandan direniş grupları kurulmasını menettiği ifade ediliyor. Son olarak Goldstone raporu oylamasında açıkça İsrail tarafını tutan ABD'nin konu Filistin olduğu zaman hareket etmediği, İsrail'in soykırımını görmezden geldiği söyleniyor.
Londra'dan yayımlanan El-Kudsu'l Arabi gazetesi bugünkü 'İran'ın istikrarını bozmak için yeni bir senaryo' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'İran'da İran Devrim Muhafızları Komutanları himayesindeki Sünni ve Şii topluluklardan aşiret liderlerini hedef alan ve aralarında üst düzey subaylar da olmak üzere yaklaşık 50 kişinin ölmesiyle sonuçlanan saldırılar belki de İran'ın istikrarını bozmak ve içten tükenmesini sağlamak için ortaya konan yeni stratejinin başlangıcıdır.

Sünni cemaat Cündullah bu patlamadan sorumluluğunu ilan etti. Bu durum büyük manalar içerir. Belki de geleceğe yönelik yansımaları olur. Bu cemaat Belucistan Sünni bölgesinde varlık göstermekte ve diğer örgütlerin yanında mezhebi ayrılık isteğiyle Tahran'daki merkezi hükümete karşı ayaklanmayı sürdürmektedir.

İran hükümeti hemen Amerika, İngiltere ve Pakistan hükümetlerini bu patlamanın ardına durmakla suçlamaya kalktı ve Pakistan'da Sünni grubun liderini teslim etmesini istedi.

Bu devletlerin saldırılarla ve radikal gruplarla alakası olduğunu inkar etmesi de İran'ın özellikle Amerika ve İran'ı ayaklanmacıları desteklemekle suçlaması da normaldir. Ancak normal olmayan beşeri hasarın boyutu ve eylemcinin nasıl da İran Devrim Muhafızlarının arasına kolaylıkla ulaştığıdır.

Bu verilere bakarak şu özet yapılabilir; İran'ın iç cephesi İsrail ve Amerika'nın nükleer tesislerini vurma tehdidinde bulunması sonucu şu anda yaşadığı istisnai durumlar nedeniyle yeterince sert olmayabilir.

İran hükümetine isabet eden bu acı darbeye İran hükümetinin nasıl cevap vereceğini tahmin etmek ya da Amerika ve İngiltere'ye yönelttiği suçlamaların aynı üslupla intikam eylemlerinde bulunacağı şeklinde yorumlamak zor. İran'ın bu konuda gelişmiş deneyimleri ve çeşitli komşu ülkelerde belki de bazı Batı ülkelerinde dallanmış uzantıları bulunuyor.

Hilelerle dolu uzlaşma

BAE'den yayımlanan Daru'l Haliç gazetesinde 'Uzlaşma değil çekişme' başlığı altında yayımlanan makalesinde Fehmi Hüveydi şu ifadeleri kullanıyor; 'belge, işgal, direniş, ambargo, özgürlük gibi başlıklar hususunda belirsiz bir çizgi izledi. Sorunun aslı olan işgal gerçeğini hatırlatmaktan uzak durur bir görüntüsü var.

Uzlaşma için sunulan belgeyi okuduğumda bende ilk oluşan izlenim bu oldu. Fetih liderlerinin bu belgeye bazı nedenlerle hızla imza atılması için çalıştı. Açıklaması uzun sürecek türden olan bu sebeplerin arasında İsrail'in Gazze'de işlediği suçları ortaya koyan Goldstone raporunun ertelenmesi skandalını örtme isteği yer alıyor. Sonra uzlaşmaya herhangi bir eleştiriyi düşmanlığın devamı için çağrı şeklinde nitelendirdiler.

Uzlaşma şekilsel notlar yanında başka notları da içeriyor. Bunların bazıları şöyle: Belge 6 bölüm içeriyor. Bunların en açık ve kesin olanı gelecek Haziran ayının sonunda yapılması beklenen seçimlerle ilgili. Güvenlik konusu ise bu konudan daha fazla yer kaplıyor (13 buçuk sayfadan 5 buçuk sayfa).

Seçimlere odaklanmada Hamas Hareketi'nin geldiği gibi gitmesi istendiği kadar Filistin halkının iradesini tabir etmek amaçlanmadı. Bir diğer değişle iktidara seçimlerle geldiği gibi seçimlerle de iktidardan indirilmek isteniyor. Bu nedenle uzlaşma bentlerinde seçimlere Mahmud Abbas'ın başkanlığında (işi Arapların bildiği bir üslupla pişirmek için) bir komitenin denetçilik yapacağı belirtiliyor. Yani uzlaşmada geçen bentler seçimlerin sonuçlarının baştan belli olduğu, Hamas'ın kesinlikle kazanamayacağı anlayışına dayanmaktadır. İstenen ise Uluslararası Dörtlü'nün taleplerine (İsrail'in tanınması, direnişin engellenmesi ve sultanın yaptığı anlaşmalara bağlı kalınması) karşılık verecek, eski hataları tekrar etmeyecek yeni bir hükümettir. Bu noktada Filistinli seçmen şiddetli yıldırmaya boyun eğdiriliyor ve Hamas'ın lehine oy verdiği taktirde ambargo kılıcının kendisine musallat olacağı uyarısı yapılıyor.

Belgenin direniş karşısındaki konumu ise tam bir skandal ve hile. Uzun ayrıntılar arasında şu üç önemli noktayı kapsıyor: 1-Emniyet biriminin Filistin halkının direnme, vatanı ve vatandaşı savunma hakkına saygı duyması 2- Emniyet biriminin kararlaştırılan yapısı dışında herhangi bir askeri teşkilatın yasaklanması 3- vazife dışında silah kullanılmasının yasaklanması ve suç sayılması.
Bu da demek oluyor ki direniş hakkı tanınıyor ve saygı görüyor. Ancak direniş örgütleri yasak. Silahlanması yasak ve suç. Bu gayet kafa karıştırıcı bir sıyga. Çünkü hem hakkı tanıyor hem de yasaklayıp suç sayıyor.

Amerika'nın Filistin meselesindeki açık taraflılığı

BAE'den yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi sürmanşetinden verdiği 'Gerçek soykırım olduğunda' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'herkesin kendisine umutlarını ve özlemlerini bağladığı Amerikan başkanı Barack Obama ne zaman işgal altındaki Filistin topraklarında soykırım ve ihlallerin durdurulması için –başkanlık bildirisinde geldiği üzere- öneriler sunacak? Ya da savaş suçlarını işleyip soykırımı yapan İsrail olduğunda vicdanı, ülkesinin barış, güvenlik menfaatleri kendisinin ve Uluslararası Toplum'un hızlıca hareket etmesini zorunlu kılmıyor mu?
Bir süredir suların durulduğu, yaşadığı savaş ve göç trajedisi inkar edilemez Darfur meselesinde son zamanlarda ülkeye çıkarlarına ve birliğine karşı yavaş yavaş dış müdahalenin sokulması için Sudan bölgesine ilişkin, sahte raporlar hazırlandığı ortaya çıktı. Eğer orada petrol ve servetler varsa, güçlerin yıkılması İsrail'e, işgaline, terörüne hizmet ediyorsa insan faktörü profesyoneller tarafından dünyanın dört bir yanında kaos yaratmak için kullanılır. Sahte gerçeklerde Amerika baskı, bazen de savaş kılıcını çıkarıyor. Ancak konu işgal altındaki Filistin'le ilgili olunca Siyonistlerin savaş suçları ve yaptıkları soykırıma, 60 yıldan fazla süredir Filistin halkına karşı sürdürdüğü yok etme savaşına dair gerçekler sabit, gözle görülür, dokunulur ve dünya tarafından izlenir olduğu halde bakış açısı daima İsrail'i koruma, buna mukabil Filistinlilerden vatanlarını işgalciye bırakmaları için baskı yapma yönünde oluyor.

Haber Ara