'Esad, Müslüman Kardeşler’i ile barışmalı'
Ortadoğu denkleminde ağırlığı olan bir ülke olan Suriye, bölgesel barış için desteğini sürdürürken içerde 'Müslüman Kardeşleri'yle ne zaman barışacağı merak konusu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-20 00:45:00
Abdulaziz Tantik / Özgün Duruş
Bizde bu konuları iyi bilen ve Ortadoğu üzerine çalışmaları bulunan, Suriye’de insan hakları çalışmalarını yakından takip eden insan hakları aktivisti, Mazlum Der üyesi olan Araştırmacı- Yazar Osman Atalay ile Suriye’de insan hakları sorununu söyleştik…
Abdulaziz Tantik: Osman Bey; öncelikli olarak Suriye’nin jeokültürel, jeostratejik ve politik durumu üzerine neler söylersiniz?
Osman Atalay: Suriye’nin, özellikle Hafız Esat’tan beri, 60-70’li yıllardan itibaren Ortadoğu’da ne kadar hayati bir önemi olduğunu hepimiz biliyoruz. Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve İran, Ortadoğu siyasetinde çok aktif ülkelerdir. Ama Suriye’nin konumu diğer dört ülkeden daha farklıdır. Bu farklılığın ana sebebi, 1960’lı yıllardan beri Filistin sorununa yaklaşımı ve -Hafız Esat’ın o dönem Sovyetler bloğunda yer almasından dolayı- Şam’da Filistin hareketinin dinamiklerini barındırması, kollaması ve stratejik işbirliği içerisinde olmasıdır.
A. T: Uluslar arası güçler o yüzden mi Suriye’yi Lübnan’dan uzak tutmaya çalışıyor?
O. Atalay: Suriye - Lübnan ilişkileri ve İran’ın Lübnan’daki nüfuzuna baktığımızda, İran- Şam hattı, Şam- Filistin hattı ve Şam -Lübnan hattı adeta siyasi mücadelede et ile tırnak gibi iç içe geçmiştir. Bu durum, Suriye’nin uzun yıllardır Filistin sorununda niçin en önemli aktörlerin başında geldiğini de bize gösteriyor.
Hafız Esad Dönemi Karanlıkta Kalmış
A. T: Peki, Hafız Esad öncesi ve Hafıs Esad sonrasında Suriye’de neler oluyor?
O. Atalay: Hafız Esad dönemi Suriye’si ile ilgili elimizde net bir bilgi yok. Açıkçası bu dönemi Hafız Esad dönemi Suriye’si ve Beşşar Esad dönemi Suriye’si diye ikiye ayırmamız lazım. Gerçekten de Suriye’deki insan hakları ihlalleri, demokrasi, Hama olaylarında meydana gelen kayıp insanlar -ki 50.000 insanın kaybolmasından bahsediliyor-, bunlar hep Hafız Esad döneminin keşke olmasaydı dediğimiz ve halen aydınlanamayan olaylarıdır. Yine de bütün bu sorunlara rağmen Beşşar Esad dönemi çok umut beslenen bir dönemdir.
A. T: Türkiye- Suriye yakınlaşmasında neler oluyor?
O. Atalay: Bunun basit bir açıklaması olabilir. Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı iken İslam Konferansı Toplantılarında Cidde, Tahran konuşmaları ve Şam ziyareti bir dönüm noktası olarak ele alınabilir. Amerikanın çok güçlü bir şekilde Suriye’ye ikazı vardı. Batılı eğitim almış Beşşar Esad’ın bu mesajı algılaması kolay oldu. Bu reel politik durumu kavraması ile birlikte Beşşar Esad’ın Türkiye ile ilişkileri gelişmeye başladı. Çünkü Türkiye ile ilişkilerinin Suriye’nin bekası içinde önemli olduğunu kavradı ve ondan sonra çok hızlı bir şekilde Suriye-Türkiye ilişkileri önemli aşamalar kat etti.
Suriye’nin Rol Modeli Türkiye
A. T: Suriye-Türkiye ilişkileri sonucu Suriye siyasi ilişkilerinde Türkiye’yi rol model olarak aldığı savı var. Sizin bu konudaki yaklaşımınız nedir?
O. Atalay: Rol model olduğu görüşü yabana atılmamalı. Son iki yıldır da Suriye-Türkiye ilişkiler üst düzeye çıktı. 5 Ekim’de karşılıklı vizeler kalktı. Yüksek Stratejik İşbirliği Konseyi için hazırlıklar yapılıyor. Ayrıca bu konu çerçevesinde Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu on bakanlıkla birlikte bir toplantı yaptı.
A.T: Burada sorun olarak gördüğünüz şey nedir?
O. Atalay: Bu çok iyi bir gelişme. 13 Ekim 2009 tarihinde Başbakan, ilk Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısına katılacak. Bu da gösteriyor ki Suriye bizden çok şey bekliyor. Suriye bu güne kadar içe kapanık yaşamış bir ülke; siyasi olarak çok kat etmesi gereken mesafe var. Özellikle, demokratikleşme ve insan hakları bağlamında ciddi sorunları bulunmaktadır.
A. T: Suriye, aslında bir Sovyet müttefiki idi. Ancak Sovyetler dağılınca ve küresel sistemin bölgesel baskısının Suriye’yi Türkiye yakınlaştırması üzerine batı ittifakına mı itiliyor?
O: Atalay: Suriye kabuğunu kırıyor. Batıya yaklaşmayı ve Amerikan beklentilerini Türkiye üzerinden karşıladığı tartışılmaz. Ancak bu kabuğu karmayı Türkiye ile beraber yapıyor.
A. T: Suriye sorunlarını aşma noktasında daha çok insan hakları, demokratikleşme ve etnik ayrımcılığa yönelik iyileştirmeler yapmalı. Bu noktada önemli adımların atıldığını söyleyebilir miyiz?
O. Atalay: Beşşar Esad’ın demokratikleşme konusunda bir kararı olduğu açık. Gazze saldırısından bu tarafa bazı yerlerde yönetici kadroyu da içinde tutan İslam coğrafyasında halkın büyük bir enerji yakaladığı bir gerçektir. Şunu unutmamak lazım ki Suriye bunun farkındadır. Suriye de Türkiye gibi açılıma karar verdi. Suriye’de Baas hareketi çok köklü bir harekettir. Ağırlığı vardır. Ve Suriye bu anlamda dışa açılımda bazı sorunlar yaşamaktadır.
Suriye’nin Temel Sorunu: Kürtler ve Müslüman Kardeşlerdir
A. T: Suriye’de temel sorunlar nedir?
O. Atalay: Suriye’nin kendi iç dinamiğini ve gücünü de oluşturan iki meselesi, Müslüman Kardeşler ve Kürtlerdir. Beşşar Esad, ikinci dönem devlet başkanlığını yürütüyor. Suriye’de Türkiye’nin yaşadığı demokratikleşme ve insan hakları bağlamında uluslar arası camiadan yediği baskıyı önümüzdeki günlerde yemeye başlayacaktır.
A. T: Siz aslında bir insan hakları savunucususunuz. Suriye insan hakları karnesi ve bu konuda Suriye merkezli insan hakları komisyonları ile dünyadaki insan hakları kuruluşlarının raporlarında neler var?
O. Atalay: Kürt nüfusundan başlayalım: Suriye ‘de, sayılarının bir milyon yedi yüz bin olduğu tahmin edilen Kürtlerden, kuzeyde yaşayan yaklaşık 450 bini pek çok haktan mahrum, mülk edinemiyorlar, kamu kuruluşlarında çalışamıyorlar, evlilik cüzdanı alamıyorlar, hatta zaman zaman Suriye içinde sürgün edilebiliyorlar ve vatandaşlık statüsü tanınmıyor. Suriyeli Kürtler, Ermeni ve Hıristiyan vatandaşlara tanınan haklar bize de tanınsın istiyorlar. Türkiye’de gerçekleştirilen Kürt açılımı buraya da model olsun diyorlar. Burası Türkiye’yi örnek alsın ki Türkiye’de Kürtlerle barış, Ortadoğu’da kalıcı bir barışa dönüşsün, diye görüşlerini ifade ediyorlar.
Hama Katliamında 50. 000 İnsan Kayıp!
A. T: Suriye’de en temel sorun Müslüman Kardeşlerle yaşanan sorun mudur?
O. Atalay: Evet, temel sorun bu görünüyor. Suriye’de Sünni nüfus yüzde seksenlerde bulunuyor. Fakat bu büyük Sünni gurup, yıllardır yönetimden uzak tutuluyor. Bu durum Suriye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel gibi duruyor. 1982 yılında vuku bulan Hama katliamı ile birlikte Suriye, kendisini tamamen dış dünyaya kapattı. Müslüman kardeşlerin Suriye kolu, yurt dışında yaşayan öncü ve önderleri ile kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar. Bunların kurdukları ‘Suriye İnsan Hakları Komitesi’ var. Bunlar şunu iddia ediyorlar: Hama katliamından bu tarafa elli bin insanımız kayıp. 1982’den bu tarafa öldüklerine, yaşadıklarına veya hapishanede olduklarına dair bir bilgi yok! Suriye inşallah bu sorunu Beşşar Esad ile çözecektir. Çünkü bir buçuk ile iki milyon kişi Avrupa ülkelerinde yaşıyor. Bunların çocukları ile birlikte nüfusları altı-yedi milyona varıyor. Ve bunların bir tek isteği var: 1980 de çıkarılan 49 sayılı kanunun kaldırılmasıdır. Bu kanun, inanç, mezhep ve Müslüman Kardeşlere üyeliği idam nedeni sayıyor. 1982 olaylarında Hama, Halep, Humus, Tedmür bölgelerinde 50 bin insanın kayıp olduğu söyleniyor. Müslüman Kardeşlerin 2001 yılında bir deklarasyonu var: Müslüman Kardeşler Cemaati, Suriye’de her kesimi modern ve bütünleşmiş bir devlet yapmayı, şiddeti yok etmeyi, demokrasiyi ve insan haklarını öne çıkaran yaklaşımlarını deklare eden bir bildiri yayınladı. Bunların beklentileri, Beşşar Esad ile yeni bir sayfanın açılması. Çünkü bu olayların müsebbibi Beşşar Esad değildir. Ama bu barışı da ancak Beşşar Esad’ın yapacağına olan umutlarını bitirmek istemiyorlar.
A:T: Müslüman Kardeşler, biz herhangi bir şekilde Suriye bir uluslar arası kıskaç altındayken, Beşşar Esad ve yönetimine karşı bir saldırı içinde olmayacağız diyorlar. Bu açıklama, aynı zamanda Beşşar Esad lehine değil midir?
O. Atalay: Bu açıklama önemli, çünkü Beşşar Esad’ın elini güçlendiriyor. İyi niyetli, ne dediğini bilen, siyasi sorumluluğunu kuşanan bir grup var. Londra’da yaşayan Müslüman Kardeşlerin Genel Sekreteri Ali Sadreddin el Beyanuni, insan hakları çalışmalarını ve Suriye insan hakları sorunlarına yönelik çalışmalarını iyimserlikle sürdürüyor. Beşşar Esad’dan bir zeytin dalı uzatmasını, yeni bir sayfa açmasını istiyor. Onun haricinde ne var. Uluslar arası af örgütü, yaptığı son çalışmalarda Suriye’deki insan hakları çalışması yapan kişilere yönelik tacizlere karşı kaygılarını bildiriyor. UAÖ, Suriye hükümetini tüm Suriye sakinlerinin ifade ve dernek kurma özgürlüklerini temin etme yükümlülüğünü yerine getirmesini ve bir an önce insan hakları savunucularını taciz etmeyi ve yargılamayı sonlandırmasını talep etmektedir.
İnsan Hakları Komisyonu, Suriye hapishanelerinde yaklaşık 2500 ile 4000 arasında İslamcı, Kürt ve Müslüman Kardeşler üyesi muhalif Suriyelinin tutulduğunu söylüyorlar. Suriye’de İslamcılara karşı baskının, Suriye ideolojisinin temelini oluşturduğunu, bu yönden bir ilerlemenin büyük ve meşakkatli olduğunu söylüyorlar. Bu durum önemli ve Beşşar Esad’ı bekleyen en önemli sınavdır. BM İnsan Hakları Komisyonun raporları dünyada kale alınan ve yaptırım yapılmasının nedeni olan çalışmalardır. Devlet otoriteleri, 1980 de çıkartılan bir kanuna dayanarak Müslüman Kardeşler Hareketi mensuplarını, çocuklarını, akraba ve dostlarını hedef almayı sürdürüyor. Şimdi herhangi bir şiddet oluşumu içinde olmayan bu hareketin bugün aynı muameleye tabi tutulması bizzat Suriye ve onun geleceği için olumsuz bir durumdur. Suriye eğer, gerçekten bölgede bir güç olmayı arzuluyorsa öncelikle kendi sorunlarını ve ağırlıklarını atmalı ve halkı ile barışmayı öncelemelidir.
Suriye Sorunlarını Aşacak Mı?
A. T: Suriye, bölgede, açılımı ve demokratikleşmeyi yaparak güçlü olma arzusunda olduğunu gösteriyor. Müslüman Kardeşler ve Kürtlerle ilgili neler yapmalıdır?
O. Atalay: Suriye’nin, Lübnan ve Filistin siyasetinde gösterdiği ilginin Müslümanların nezdinde önemli bir saygınlığı var. Ancak, Müslümanlar Kardeşler, bütün bir İslam coğrafyasında ağırlığı, mensupları, hatırı ve sevgisi olan, barıştan yana ve şiddetten uzak duran bu cemaatin üyelerine karşı Suriye’nin barış ilan etmesi kaçınılmazdır. Müslüman Kardeşlerin bunu önceden ilan etmesi de ayrıca önemlidir. Dünya Müslümanlarının muzdarip olduğu bu durum konusunda Suriye yönetimi somut adımlar atmalı ve iyileştirmelere gitmelidir. Şam’ın Filistin konusunda gösterdiği duyarlılığı ve siyasi kararlılığı biliyoruz ve takdir ediyoruz. Ama biliyoruz ki Müslümanların Suriyeli Müslümanların maruz kaldığı bu haksızlık karşısında duydukları üzüntü derindir. Ayrıca Suriye, insan hakları ve demokratikleşme konusunda attığı adımları Müslüman Kardeşlerin mensuplarına yönelik açılım ile desteklemeli, somut adımlar atmalı ve iyileştirmeler yapmalıdır.
A. T: Suriye bu hamleyi gerçekleştirdiği zaman uluslar arası güçlerin Ortadoğu ve Suriye üzerindeki emellerini de zayıflatır. Sizde böyle düşünüyor musunuz?
O. Atalay: Suriye, ideolojisini kabul eder veya etmezsiniz, ama Filistin, Lübnan ve İran konusunda gösterdiği direnç takdire şayandır. Biz diyoruz ki Suriye yönetimi ile Müslüman Kardeşlerin barışması zamanı gelmiştir. Bu barış Suriye’yi daha da güçlendirecektir. Bu barış aynı zamanda moral ve manevi alanda olduğu gibi maddi anlamda da ciddi bir potansiyeli Suriye’ye çekecektir. Müslüman Kardeşlerin gücü herhalde bilinmektedir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara