Şam Ankara'daki değişimi idrak etti
Arap basınında bugün Suriye-Ankara yakınlaşması, Hamas'ın uzlaşmaya yanaşmaması ve Lübnan'ın Uluslararası Güvenlik Konseyi'ne geçici üye olarak seçilmesi gündeme oturuyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-19 15:09:00
Arap gazetelerinde bugün son zamanlarda attığı farklı adımlarla dikkatleri üzerinde toplayan Türkiye'nin Suriye yakınlaşması gündeme geliyor. Şam'ın Ankara'daki derin değişimi farkeden sayılı ülkeler olduğu ve bu nedenle Türkiye'yle sıkı bağlar kurmaya gittiği diğer Arap ülkelerininse ilişkileri pekiştirmesine karşın özellikle İran'ın nükleer dosyası meselesi nedeniyle geri planda kalmayı tercih ettikleri ifade ediliyor. Mısır gazetelerinden El-Ehram ise Mısır'ın Filistin uzlaşması yönünde aşırı çaba harcamasına karşın Hamas'ın uzlaşmaya imza atmamasının ardında başka; kötü niyetler olduğu iddiasını ortaya atıyor. Yaşadığı hükümet kurma kriziyle gündemden hiç düşmeyen Lübnan'ın Uluslararası Güvenlik Konseyi'ne 2 yıllığına geçici üye seçilmesinin çok olumlu bir gelişme olduğu belirtilerek bu seçimin ülkenin yaşadığı sorunları çözmesinde atılacak adımlara hız kazandırmasının beklendiğine işaret ediliyor.
BAE'den yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi yazarlarından Mahmud El-Rimavi 'Ankara-Şam dublajlanmış bir dizi değil' başlıklı makalesinde şu ifadelere yer verdi; 'Suriye-Türkiye arasındaki yakınlaşma şüphesiz iki komşu ülke arasında stratejik bir gelişme sayılmaktadır. Zira geçen yıllarda, ta ki Adalet ve Kalkınma Partisi Anadolu diyarında siyasi-demokratik boyutta ezici bir üstünlükle iktidar koltuğuna oturana kadar aralarındaki ilişkilere yabancılaşma ve gerginlik damgasını vurmuştu. AKP'nin gelmesiyle aynı zamanda tarihi partiler de arşive gömüldü.
Şam, Ankara'daki değişikliğin derinliğinin boyutunu anlayan az ülkelerden biri oldu. Tel Aviv'le stratejik yakınlaşma eğilimini içinde barındıran Batı Atlantik hevesi parçalanma yolunda. Ancak şu da kesin ki yeni Türkiye'nin iki tamamlayıcı eğilimi bulunmaktadır; derinlik ve ekonomik alan açısından Avrupa ile (daha geniş bir ifadeyle siyasi ve kültürel boyutlar nedeniyle), coğrafi-siyasi-uygarlık uzantısı olması, açık pazarlar ve enerji kaynakların bulunması açısından da Arap ve İslam dünyası ile bağlıdır.
Bu esnada; geçen 3 yıl boyunca Körfez ülkeleri ve diğer ülkeler de Ankara ile ilişkilerini pekiştirdi. Ancak bu devletler işi, stratejik bir ufku bulunan derin bir ilişki kurmaya götürmedi. Sıkı bir yakınlaşma içine girme çağrılarına yanıt vermektense özellikle de İran'ın nükleer dosyası meselesi ortaya çıktıktan sonra kenarda kalmayı tercih etti. Şam ise merkezi tutuculukla ılımlılığı, Sünnilik ve Şiiliği yan yana getirerek, bölgesel konuma yaklaşımında bir değişikliği gerektirmeden ilişkileri İran ile güçlendirme Türkiye ile tamamlama yoluna gitti. Bu yakınlaşma ayrıca Batı yolunda demokratik bir methodu bulunan Ankara ile yakınlaşırken iktidarın iç yapısında bir değişikliği de zorunlu kılmamaktadır.
Bu girişim tabi ki sadece Suriye'den değil Doğu'daki tüm Arap ülkelerinden beklenmektedir. Ancak Arapların durumu ve ilişkiler herkesin bildiği üzere durgunluk hali üzere hatta daha da kötü iken Arapların Arap olmayanlarla ilişkilerini geliştirmesi akıl işi değildir.
Hamas uzlaşmayı başka sebeplerle reddediyor
Mısır'dan yayımlanan El-Ehram gazetesi 'Hamas...gerçeğin vakti geldi' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'Mısır, Filistin davasından vazgeçmeyecek. Bu bir kader, ulusal güvenlik ve emniyetteki topraklarda yaşayan erkeklerin seçimidir. Ancak bu ileride manipülasyonları ya da ertelemeyi veya da birilerinin herhangi bir bahaneyle Mısır'ın ulusal güvenliğiyle oynamasını kabul edeceği anlamı taşımaz. Bu durumda Mısır'ın sabrı da sonsuz olmayacak ve Mısır'ın uygun vakitte küçük ve dar hedeflerin uğruna kimin Filistin davasıyla oynadığını söylemesinin önüne geçemeyecektir.
İşte Mısır Filistin uzlaşması için onca çaba harcadıktan sonra şimdi Hamas'ın sudan sebeplerle ertelemesine çok şaşırdığını açıkça ilan ediyor. Büyük olasılıkla Goldstone raporu Hamas'ın uzlaşmaya imza atmaya gelmemek için sunduğu son sudan bahane olmayacak.
Hamas'ın bu davranışları ve Filistin sahnesinde havayı germesi, ardında başka; iyi olmayan niyetlerin, yönelimlerin ve başka gündemlerin olduğu izlenimi uyandırmaktadır.
Bu noktada Hamas'ın kesin seçimini yapması ve bunu herkese açıkça göstermesi gerekir. Uzlaşmanın yanında mı yoksa karşısında mı? Barışın mı yoksa askeri çatışmanın mı yanında? Karar sahibi kendisi mi yoksa son kararı veren başkaları mı? Hamas'ın insaflı olup açıkça niyetini, çekintilerini ve şüphelerini açıkça Filistin halkına söylemesi gerekir. Bundan önce ise şu tezatlığı açıklamalıdır; ihtiyaç duyduğu anda Mısır'a yaklaşmak, dar hesaplar yaptığı sırada ise uzaklaşmak! Buradan yola çıkarak söylenmeyi bir kenara bırakıp Mısır gibi bir ülke ile nasıl muamele edeceklerini bilmeleri gerekir.
Lübnan Güvenlik Konseyi'ne seçildi
BAE'den yayımlanan El-Beyan gazetesi bugünkü 'Lübnan Güvenlik Konseyi'nde' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ' Lübnan'ın Güvenlik Konseyi'nde özellikle böyle bir dönemde 2 seneliğine geçici üye seçilmesi özel bir önem taşımaktadır. Bu seçim, ulusal ve Arap dünyasındaki sorunlu davalarına hizmet edecek şekilde uluslararası sahada varlığını ve rolünü güçlendirmektedir. Aynı zamanda Uluslararası Toplum'un bu ülkeye güvenini yeniden ortaya koymaktadır. Bu da güney sınırlarının ardından karşılaştığı zorluk ve tehditlere karşı koymasına yardımcı olmakta, maliyeti büyüyen ve uzadıkça uzayan iç sorunlarının üstesinden gelmede ihtiyacı olan ivmeyi sağlamaktadır.
Bu nedenle Arap Grubu tarafından bu koltuğa seçilmesi tam münasip zamanda geldi. Lübnan ve Arapların menfaati bu rolün istenen şekilde yerine getirilmesi şartlarının sağlanmasıdır. Dosyalar çok. Hepsi de hem sorunlu hem de acil. Lübnan Uluslararası Örgüt'ün ve kuruluşlarının güçlendirilmesiyle en çok ilgilenen ülkelerden birisi. Bu, BM'nin kurucu ülkelerinden biri olması gibi bir sebepten değil bölgede ateş hattında yer almasından kaynaklanıyor.
Uluslararası Güvenlik Konseyi'ne bir üye olarak girmesinin gelecek hükümetin kurulmasını hızlandıracak ek bir teşvik olması umulmaktadır. Öyle ki bu sayede dosyalarını ve ulusal davalarını çözmeye yönelebilip, en önemli uluslararası kurumlardan birinde istenen Arap rolünü yerine getirebilsin.
SON VİDEO HABER
Haber Ara