Dolar

34,9530

Euro

36,7083

Altın

2.995,63

Bist

10.041,24

Demirtaş: Hükümet başarsın isteriz

Çözüm için doğru yöntem konuşmaktır diyen Demirtaş: Hükümet üç ay önce çıkıp da yeni anayasa yaptık, Kürt sorununu çözüyoruz deseydi bu bizi de rahatsız ederdi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-12 01:42:00

Demirtaş: Hükümet başarsın isteriz

Fadime Özkan / Star

Demokratik açılımın konuşulmaya başlandığı günden bu yana gözlerin çevrildiği partilerin başında DTP geliyor. Kürt kimliği politikası yürüten ve bölge partisi konumunda olan DTP, mecliste olup da hükümetle süreci konuşan tek parti konumunda. Sürece katkıları, tabanlarını ve Türkiye kamuoyunun genelini ikna konusunda nasıl bir perfomans sergiledikleri ayrıca merak konusu. Gelinen noktada hem durum değerlendirmesi yapmak hem de ne düşündüklerini etraflıca dinlemek için DTP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettim. Demirtaş süreç tıkansa da konunun kendileri için kapanmayacağını varlık nedenlerinin bu olduğunu hatırlatıyor ve “Bunu düşünmek bile insanı korkutuyor. Fiziki değil ama bölgede devlete karşı duygusal kopuş yaşanır. Koşullar uygunken bile olmadıysa, diye düşünülür, o günün gelmesini hiç istemem” diyor.

Demokratik açılımla ilgili tartışmalar sürüyor. Kullanılan dil ve üslup nasıl sizce?

Üstenci bir dil var. ‘Sorunun mağdurusunuz, bizden iyi bilirsiniz’ denmiyor ‘araştırdık, sorunlarınızı bulduk. Sizin için çözümün en iyisini biz biliriz’ deniyor. Bu egemen dil çok incitici ve ötekileştirici.

• Türkiye, çok katmanlı, çok boyutlu, can yakan bir sorununu konuşmaya çalışılıyor. Açılımın buna etkisi ne oldu?

Türkiye’nin şartları açısından iyidir ama uzaydan baktığınızda 2009’da hala, ‘bir halkın dili kültürü var mıdır, evde mi sokakta mı konuşabilir’ şeklinde tartışılıyor olması utanç vesilesidir. Yine de yasaklı bir konunun “açıkça” tartışılıyor olması, hükümetin değişik fikirlerin ortaya çıkmasına fırsat vermesi takdir edilesi bir şey. Gördük ki pek çok çalışma yapılmış, Kürtlerle ilgili herkesin fikir beyan etmesi bizi zenginleştirdi, bazı şeyleri derinlemesine tartışmaya yol açtı.

• Psikolojik katkısı ne oldu açılımın?

Bölünme korkusu yüzünden sorunu tartışamıyordu Türkiye. Şimdi bu aşılıyor, Kürtler herkesi, herkes Kürtleri dinliyor. Birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Çözüm isteniyorsa yöntem budur evet. Hükümet üç ay önce çıkıp ‘yeni bir anayasa yaptık Kürt sorununu çözüyoruz’ deseydi kıyamet kopardı, doğru bir yöntem olmaz, bu bizi de rahatsız ederdi.

BAYKAL’I İKNA EDEN BİZİ ETMEZ

• Hükümet nasıl götürüyor süreci, eksiği ne?

Bu kadar haklı ve meşru bir açılımı tarihsel gelişimiyle anlatsaydı, bunca zorlanmazdı. “Bu devlet kurulduğunda Kürtler bu topraklardaydı, ana dilleriyle konuşuyorlardı yasakladık, Yavuz Sultan döneminde özerklik verilmişti, bu insanları inkâr ettik, asimile etmeye çalıştık, bu da isyanlara neden oldu, şu aşamaya gelindi. Şimdi bunu düzeltmek istiyoruz, Kürtler kardeşlerimizdir, yıllardır birlikte yaşıyoruz, yaşayacağız. Kimse korkmasın, Türk’ün cebinden bir şey alıp Kürt’ün cebine koymuyoruz. Kürt’ün ana dilini konuşması Türk’ün diline zarar vermez, hak ve özgürlükler herkes içindir” demeliydi.

• Yerleşik yapılar, uygulamalar, anlayışlar açısından bunun birdenbire yapılmasının zor olacağını bu ülkede yaşayan herkes gibi Kürtler de bilir. Adım adım ilerlenmesi normal değil mi? Bu kadarı için bile ağır ithamlara maruz kalmadı mı AK Parti?

Haksız ithamlar ama sürecin dedikleri gibi 7 yıllık geçmişi varsa ders kitaplarından başlanabilir, yaşanan acıların hepsinin Kürtler yüzünden olmadığı, çözümün ortak bulunması gerektiği anlatılabilirdi. 3 ayda bu bilinç geliştirilemez tabiî ki. 2002-2005 arası çözüm için elverişli yıllardı. PKK Türkiye dışına çekilmiş, silah bırakma kararı almış, örgütün adını değiştirmiş, çözüm bekleyen bir formata dönüşmüştü. 4 yıl boşa harcandı.

• Bu 4 yıl aslında AK Parti için de, ülke için de zordu. Darbe girişimleri, hukuk dışı yapılanmalar, AB süreci, suikastlar...

Operasyonlar yerine PKK’nın konumunu bu şekilde tutması için çözüm üretip zaman kazanabilirdi. Operasyon olunca PKK de eyleme başladı. Zaman ve insan kaybettik.

• Devlet sorunu hep terör-güvenlik bağlamında görüyordu ama artık asker de çözümün silahla gelmeyeceğini söylüyor. Şartların olgunlaşması gerekiyordu belki de.

Elbette AKP, AB, başörtüsü ve Kürt meselesinde adım atabilmek için ayağını daha sağlam basmak istedi. Ama doğru zamanda doğru müdahaleyle yönlendirebilirdi. Şimdi de MHP ve CHP’yi ikna etmeye çalışıyor.

• Muhalefetin ikna olması ve çözüme katkı sunması için gerekli değil mi bu?

Baykal ve Bahçeli’nin ikna olacağı bir çözüm planı DTP’yi ikna edebilir mi? Herkesi ikna etmekten vazgeçmeli Başbakan.

• Bu bir toplumsal barış projesi değil mi, birilerine rağmen barış mümkün mü ki?

Ama bu şart da değil. DTP’nin Kürtlerin bir kısmını temsil ettiği kabul ediliyorsa, buna Kürt açılımı deniyorsa Kürtleri dinlemek gerekir. MHP kapıları kapattı, CHP’nin duruşu ortada. Buna rağmen MHP ve CHP’ye karşı kullanılan dile bakın, bir de bize karşı kullanılan dile. Sürecin içinde olan destekleyen, savaş bitsin diyen biziz, ateşin düştüğü yerdeyiz ama CHP bizden daha kıymetli.

• Sizinle konuşulmuyor mu zaten?

Sadece resmi görüşme yapıldı. Teknik detay verilmedi. Kürt sorununu çözecekseniz ille de ikna edilmesi gerekenler Kürtlerdir. Baykal ikna olmuyorsa Başbakan CHP’lileri, tabanı ikna etmeye çalışmalıdır, bu daha kolaydır, makuldür. CHP tabanının çok önemli bir kısmı Baykal’ın söylemine karşıdır.

• Baykal bu tutumunu ne kadar sürdürür?

Baykal AKP’yi zorda bırakıp oy toplamak istiyor. Sorunun çözümü savaşın bitmesi gibi bir derdi yok Baykal’ın. Makul sayıda asker cenazesi gelirse onun için kabul edilebilirdir. Başbakan’ın genel kurul konuşması etkileyiciydi, il il dolaşması da iyidir. Baykal’ı ikna çabası kriz demek. Baykal’ı ikna eden çözüm inanın ki sorunu çözmez. Baykal’ın ikna olacağı bir proje Kürtleri ikna etmez.

• CHP’nin yıllar önce hazırladığı bir Kürt raporu var. Konuya tamamen ilgisiz, bilgisiz bir genel başkandan söz etmiyoruz.

Baykal 1993’te Başbakan yardımcısı sıfatıyla Lice’ye girememiş, bir başçavuşun ‘giremezsiniz’ demesiyle geri dönmüş biridir. Ki Lice o zaman yakılmış yıkılmış haldeydi. Böyle bir genel başkandan söz ediyoruz.

• Ya MHP ve Devlet Bahçeli?

Bahçeli’den hiç umutlu değilim. Türk milliyetçiliğini ve herkesi Türkleştirme politikasını benimsemiş biri. Onların siyasetinde bir Kürt’e Kürt olarak yer yoktur.

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ŞUNU BİLMELİ

• Ülkücülüğün abisi konumundaki isimler MHP’nin politikasını eleştirerek açılımı destekledi. Tabanda etkisini ne olur?

Onlar ‘bu iş kansız çözülmeli’ diyerek önemli bir destek verdi. Kürt açılımı Türk milletine zarar verecek, ortadan kaldıracak bir açılım, tehdit değildir. Türkler Orta Asya’dan beri var ve var olacak. Türk milletinin varlığı Kürtlere bağlı değil. Ayrı bir millet olarak tanımlanalım demiyor zaten bugün Kürtler, dilimizle kültürümüzle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak var olalım, diyor. Ortalama Türk milliyetçileri bunu anlarsa -ki anlayanlar destekliyor-, Türk milliyetçilerinin Kürtlerin kültürel hak ve özgürlerine karşı çıkmalarının da gereği kalmaz.

• Bu meselede sadece Kürtlerin canı yanmadı. 30 yıldır ülkenin her yerine binlerce şehit cenazesi gitti. Dağa çıkanlar için bu iradi bir karar olabilir ama askerlik zorunlu. DTP’nin genele sorunun en olduğunu, kendi tabanına genelin algısını acısını anlatması gerekmiyor mu, diğerleri gibi?

Şüphesiz ama CHP ve MHP’nin bu çizgiye gelebileceğini sanmam. Bunu ancak AKP ve DTP yapabilir. AKP hükümettir kendini korur ama DTP riski göze alsın, erisin gitsin, demek de doğru olmaz. DTP siyasi bir partidir, mücadele vermiş, bedel ödemiştir. AKP bizi ikna edecek bir proje üretebilirse oylarımızın sıfıra düşmesine de razıyız. Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz, hükümet bu konuda başarılı olsun istiyoruz.

Hadi bölünüyoruz da dense üç kişi gelmez

• Yıllarca askerin dediği, şimdi muhalefetin sıkça dile getirdiği, kamuoyunda da bu yolla beslenen bir bölünme korkusu var. Böylesi bir talep var mı Kürtler içinde?

Çok net söyleyeyim. 1) Böyle bir şey yoktur. 2) Bunun olabilmesinin koşulları yoktur.

• Koşullarının olmamasının devletin talep edilmesini engellemiş olma ihtimali nedir?

Şüphesiz vardır. Kürtler devlet kavramını tarihsel boyutuyla ele alıp, Türkiye Cumhuriyeti devletinden bağımsız olarak, devlet kavramının felsefi açıdan günümüzde gerici olduğunu, ileri bir yapılanmanın ancak demokratik toplum örgütlenmesiyle olacağını, sadece illerde değil köy meclisi olarak da yerelde örgütlenerek, insanların kendilerini yönetip sorunlarını çözebilmesinden geçtiği fikrini benimsedi. Bu yüzden devlet talebinden vazgeçtiler. Türklerden ayrı yaşanmayacağını yaşanmaması gerektiğini de biliyorlar. CHP, MHP bölünmeden bahsediyor ama DTP ya da AKP “Şuradan bölünsün, burası Türklere, burası Kürtlere” diye bir yasa tasarısı hazırlasa Meclisten geçer mi?TBMM’den başka Türkiye’de karar merci var mı? Yok.

• Yasayla değil de zorla, silahla olursa?

Bunun da iç koşulları sosyolojik olarak yoktur. Türklerle Kürtler bir iç savaş yaşayarak da bölünemezler, bölünmezler. Bölünme teorileri korku yaratıp kendi siyasetini üretme üzerinedir, DTP buna sebep gösteriliyor ama hiçbir söyleminde, parti programında bölünme üzerine hiçbir şey yoktur. Kürtler bir devlet değil bu ülkede bir demokrasi kurmak istiyorlar.

• Şimdi söylemiyorlar ama yerel yönetimler güçlenince, bölge meclisinde bağımsızlık ilan edip bölünecekler diye korkanlar var.

Bunun için bir defa siyaset yaptığımız toplumun buna hazırlanması gerekiyor. Siyasi öncülerin plan programını yapması gerekir ki, bir gün yerel yönetimler güçlendiğinde, bir örgüt, birileri çıkıp hadi bölünelim dediğinde toplumsal karşılığı olsun. Yoksa o gün geldiğinde ‘ey halkım takiyye yaptık, herkesi kandırdık sizi de’ demesi lazım. O zaman halk da hesap sorar ‘Hani devlet iyiydi, Türklerle demokrasi içinde yaşayalım diyordunuz” der. Bugün ya da yarın çıkıp Diyarbakır’da hadi bölünüyoruz deseniz arkanızdan üç kişi dahi yürümez.

DTP pozitif mesaj ve uygun dil konusunda sıkıntılı

• DTP’nin açılım sürecinde eksikleri ne?

Pozitif mesaj verme, uygun dili bulma konusunda sıkıntılar yaşadı DTP. Eleştirilerini yüksek sesle söylediği için kızılıyor ki bu da haksızlık. Muhalefetin kapısı kapalı ama DTP’nin açık ama üç aydır bilgi verilmedi.

• Çözüm Meclisten çıkmazsa referanduma gidilmesi ihtimaline ne diyorsunuz?

Anayasa değişikliği için halka gitmek en doğrusu, genelde yüzde 60’tan fazla oy çıkacaktır. Cumhurbaşkanlığı referandumunda Diyarbakır yüzde 95 evet demiştir.

• DTP meşru muhatap iken ne diye çözüm için sürekli İmralı’yı işaret ediyor?

DTP muhatap değilim demiyor, oralar da dikkate alınmalı, diyor. Bunu diğer partiler demiyorsa realiteden kaçtıkları içindir. DTP silah meselesini çözecek merci değildir. PKK bizden çok önce var olmuş, teşkilatlı, Avrupa’dan ABD’ye örgütlü, eli silahlı bir örgüt. Bize deniyor ki onların yerine geçin silahları bırakın. Biz de diyoruz ki bizim böyle yetkimiz etkimiz yok. Yardımcı olabiliriz ancak.

• Bölge partisisiniz, tabanınızı dinlemek kadar siz de bir şeyler söyleyebilirsiniz.

Ne diyelim?

• Devletin kamuoyunun refleksini belirleyen temel etmen terör değil mi, insanlar ‘Kürtlerle sorunum yok ama PKK oğullarımızı öldürüyor’ diyor. Bölge halkına bunu anlatıp dağa çıkma koşulları gibi orada kalma koşulları da ortadan kalktı, PKK çözümün önünde engeldir diyebilirsiniz.

Yani siz diyorsunuz ki bölge halkına PKK’yi kötüleyin ve taban kaybettirin orada.

• Dağa çıkışı engellemek ve dağdakilerin de inmesi için çağrı yapamaz mısınız?

Açık söyleyeyim? PKK’nın çözüme engel olduğunu düşünmüyoruz ki. PKK çözüm isteyen, savaşı istemeyen güçtür, biliyoruz.

• Nereden biliyorsunuz?

Dağa gidenlerden biliyoruz. PKK’ya eylem yapmayın çağrısı yapıyoruz, biz PKK dağdan inebilecekken operasyona karşıyız.

• Peki PKK dağdan nasıl iner?

Sürecin son aşamalarında olabilir. Şüphesiz sonsuza dek dağda kalacak değiller. Bir yolunu yöntemini bulacaktır siyasetçiler.

Ceylan sahipsiz kaldı kalbimiz kırık

• Açılım bölgede nasıl takip ediliyor?

Temkinli. İlk günlerdeki umut yerini kaygıya bıraktı. Operasyonlarda sadece askerler değil PKK’liler de hayatını kaybetti. Cenazeler defnediliyor. Türkiye görmüyor ama orada da duygusal bir ortam oluşuyor. Bu da kırılmaya yol açıyor. Ceylan olayı gibi çok derin kırılmalara yol açan durumlar da oluyor, toparlayabilmek kolay olmuyor. Kırıkkale’de 14 yaşındaki bir kız çocuğu bir mermiyle parçalansaydı nasıl bir devlet refleksi, siyasi refleks oluşurdu? Sorumlular araştırılır, heyetler gider, Bahçeli Baykal haykırır, ailenin acısı paylaşılırdı. Velhasıl o insanın değerli olduğu herkese hissettirilirdi. Ceylan olayında bu görülmedi ve Kürtler şunu hissettiler: Açılım maçılım da... kıymetimiz de bu kadar işte!

Ortak simgelere nasıl bakılıyor? 

• PKK’yı destekleyenler de dahil olmak üzere bölge halkının Türkiye Cumhuriyetinin simgelerine, bayrağına, sınırlarına, anayasasına, meclisine, ordusuna karşı hissiyatı nedir?

Anayasaya karşı problemi var, darbe anayasası sonuçta. Meclisle problemi yok ki buradayız. İnsanlar buraya inanıyor, kendi meclisi olarak görüyor. Sınırlarla da bir problemleri yok, Hakkari’yi de Türkiye olarak görüyor, Edirne’yi de. Bayrakla manevi olarak problemleri yok ama sahiplenme açısından bir sıkıntı var: Milliyetçi kesim bayrağı Türk milliyetçiliğinin simgesi haline getirdi, son dönemde bu çok arttı. Önce de bölgede baskı unsuru olarak kullanıldı “Türksün, bu bayrağa saygı göstereceksin” dendi, etnik kimlikle özdeşleştirildi. Oysa hiçbir ülkede bayrak etnik kimliğin sembolü değildir, ülkenin sembolüdür. Ama bayrağın yasadaki adı “Türk bayrağı”. Bölge halkına etnik kimliğini inkar ettirmenin aracı olarak kullanıldığı için bazı kırılmalara yol açmıştır. Kürtlerin orduyla duygusal bağları güçlü değildir bunun tarihsel sebepleri vardır. Ordu Güneydoğuda hep ve bugün de, devleti temsil etmiştir, zora dayanmaktadır. Köylerin yakılmasında, işkencelerde Diyarbakır cezaevinde etkilidir. Bu konuda ikna edilmesi gereken Kürtlerdir. Sırrı Sakık Muş’ta, TBMM Başkanını karşılamak için havaalanına gidiyor ve izin vermiyorlar, alay komutanı istemiyor diye! Muşlular alay komutanını nasıl sevsin?

Haber Ara