Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Profesyonel eylemcilerden orantısız güç

Bugün elimizi kolumuzu sallayarak dolaştığımız Taksim ve civarı çok değil birkaç gün önce bir savaş meydanından farksızdı. Eylemlerin bu boyutlara taşınması düşündürücü.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-11 04:32:00

Profesyonel eylemcilerden orantısız güç

IMF ve Dünya Bankası'nı protesto etme hevesini Vandallığa vardıran manzaralardan saatler sonra bile havada kesif bir biber gazı kokusu, yolu bu bölgeyle kesişen herkesin ağzını ve burnunu kapamasına, hazırlıksız yakalananları ise öksürtmeye zorluyor. Şaşkın bakışlı turistlerin İstanbul'da salgın bir hastalığın hüküm sürdüğünü düşünmesi işten bile değil.

İnsan birkaç gün önce yaşanan protesto eylemlerindeki görüntüleri görünce 'Nerede o eski eylemler?' demekten kendini alamıyor. Çünkü çok değil beş-on yıl öncesine giderek hafızalarımızı yokladığımızda aklımıza gelen eylemler bugün yapılan eylemlerin ne boyuta taşındığını göstermesi bakımından anlamlı. Şehit annelerinin her cumartesi yaptıkları buluşma, Beyazıt Meydanı'nda ve çeşitli yerlerde yapılan başörtüsüne özgürlük eylemleri, Greenpeace'in eylemleri, Genç Siviller'in zeka dolu birçok eylemi: The Marmara Oteli'nin camından "1 Mayıs 77'de buradan ateş edenler bulunsun" yazan bir pankartlı eylemleri. Hatta en son perşembe günü yaptıkları 'Yeni Mahya Önerileri' bu anlamda ses duyurmanın illa da sokaklara dökülüp cam çerçeve indirmekten ibaret olmadığını gösteren protesto şekillerinden.

Evet eylem herkesin en demokratik hakkı elbette. Dünyanın her yerinde öğrenciler, işçiler, işsizler, memurlar, hayvan hakları savunucuları, insan hakları savunucuları meydanları ve caddeleri doldurarak bir hak arama seslerini duyuruyorlar. Türkiye'de ise Beyazıt, Kadıköy ve Kartal meydanlarıyla özdeşleşen protesto gösterileri eski cazibesini kaybederek Kazlıçeşme Meydanı gibi kalabalığı yutan, Çağlayan Meydanı gibi siyasete odaklanan meydanlara kaydı. Ancak Taksim, özellikle işçi eylemleri için hâlâ göz dikilen bir yer olmayı sürdürüyor. Meydanlarda ses hiç eksik olmadı, ama dünden bugüne değişen bir şey oldu. Taksim'de son yaşanan eylemler hak arama ve tepkiyi demokratik bir yolla seslendirme sağduyusundan uzakta orantısız güce dönüştü. Yıllardır 'polis orantısız güç kullandı' şeklinde duyduğumuz eleştiri bugün aynı ifadeyi eylemcilere yöneltmemize neden oldu: Halk, halka karşı orantısız güç kullandı. Adeta kavgaya gider gibi taşlar, sapanlar, sopalar, gaz maskeleri ile polislere karşılık veren eylemciler, öfkelerini bankalardan, banka çalışanlarından, esnafın dükkanlarından çıkardı. Eylemci olmak, protest bir ruha sahip olmak öyle herkesin harcı değilmiş demek ki! Cesur, gözü kara, heyecanlı olmak sıkı bir eylemci olmak için yeterli şart olmaktan çıktı. Protesto ve eylem kültürünün dönüşümünü görmeyen, işin içine zeka, mizah-hiciv faktörünü eklemeden yapılan eylemler artık tepki doğuruyor ve vermek istediğiniz mesajın masumiyetini yerle bir edebiliyor. Ki Taksim'de son yaşanan eylemlerde böyle tatsız bir sonucu doğurdu işte.

Profesyonel eylemciler

IMF ve Dünya Bankası'nın (DB) Türkiye'de gerçekleştirdiği toplantılarda alınan kararlardan çok yapılan eylemler ve göstericilerin eylemlerdeki profesyonelliklerinin damgasını vurması gözlerden kaçmadı. Özel bir eğitim almışçasına eylemler gerçekleştiren göstericiler polise bu sefer taş ve sopalarla saldırmakla kalmayıp, ceplerinde getirdikleri demir bilyeleri ve misketleri fırlattı. Evet daha önce 1 Mayıs olaylarında da bildik sahneler yaşanmış ve Taksim yine birçok kez savaş alanına dönmüştü. Ancak bu kez görüntüler 1 Mayıs'tan çok daha farklıydı. Çünkü protestocular bu sefer deyim yerindeyse 'profesyonelce' hazırlanmışlardı. İlk gün Taksim'de başlayan olaylar Galatasaray Lisesi ve Tarlabaşı'na kadar uzandı. Polisin attığı gaz bombaları ve biber gazı acı bir sos olarak Taksim semalarına yükselirken göstericiler hızını kesmedi. Çünkü onlar hazırlıklıydı. Yanlarında gaz maskeleri vardı ve onları yüzlerine geçirdikten sonra sert protestolarına devam ettiler. Gaz maskesi olmayan eylemciler ne yaptı dersiniz? Onlar da çantalarından çıkarttıkları limon ve sirkeleri yüzlerine sürerek biber gazının etkisini azaltmaya çalıştılar. Tabii iş savunmadan çıkıp karşı atağa dönüştü. Ceplerinden çıkan demir bilye ve misketler sapanlarla polise gönderildi. Atak üstüne atak sayın seyirciler! Rakibi kendi sahasına yıkıp tek kale maça dönüştüren profesyonel eylemciler bu kez de molotofkokteyli ve parfüm şişelerini çantalarından çıkartarak polisin geçeceği güzergahtaki yollara rastgele atmaya başladılar. Artık kime denk gelirse. Basın mensubu da bundan nasibini aldı, ne olduğunu anlamadan kaçacak delik arayan halk da. Kepenkler indi, çöp konteynerleri ateşe verildi.

Maçın burada biteceğini sananlar fena halde yanılıyor, çünkü ortada hakem olmayınca kuralları uygulamanın anlamı yok. Çünkü maç bitmeyen uzatmalarla sürüyor. Sözü fazla uzatmadan hemen Pangaltı'daki maça çevirelim mikrofonlarımızı: Pangaltı'da toplanan 200 kişilik grup Harbiye'deki kongre vadisine doğru yürümek isteyince polisin bildik gaz bombası, biber gazı ve tazyikli suyu ile durdurulmaya çalışıldı. ESP, Parzitan, TKP/ML-TiKKO ve TİKB grupları ise polise taş ve bilye ile misilleme yapmakta gecikmedi. Göstericilerden Mecidiyeköy'e doğru kaçanlar O-1 Karayolu üzerinde trafikte sıkışan bir trafik ekip aracına taşlarla saldırmayı, esnafın dükkan camlarını kırmayı ihmal etmedi. Hatta bu kez daha da ileri gidildi. Bugüne dek hiçbir eylemde görmediğimiz bir şey yaşandı. Göstericileri havadan takip eden polis helikopterine havai fişek atılarak, helikopter düşürülmeye çalışıldı. Neyse ki helikoptere isabet etmeyen fişek havada patlayarak, eylemcilerin zafer kutlama heveslerini boşa çıkardı.


ZAMAN

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara