Türk Solu'nun Nazım'la imtihanı
DP'nin affıyla cezaevinden çıkan Nazım, İnönü’nün darbe için ortamı hazırlama çalışmalarına açıkça neden destek verdi? Solun göbeğine Kemalizm’i yerleştirip zehirleyen Nazım mı?
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-06 14:40:00
Nazım af borcunu derin devlete mi ödedi?
Solun göbeğine Kemalizm’i yerleştirip zehirleyen Nazım değil mi? Kuvayı Milliye Destanı’nın böyle bir misyonu olmamış mı?
Bu yazımda, Nazım Hikmet’in aftan yararlanıp hapishaneden çıkışında kimi dikkat çeken hususları gündeme getireceğim ve akla gelen soruları burada sıralayacağım..
Marksist düşünceleri savunduğu için defalarca tutuklanıp yargılanan, ceza evine atılan Nazım Hikmet Ran, eserlerinden dolayı en son 17 Ocak 1938’te içeri alınır, yargılanır ve 15 yıla mahkum edilir. İkinci Dünya Savaşı koşullarında kimse ilgilenmez kendisiyle. İkinci Dünya Savaşı sona erince, 1946 başlarında, siyasal havanın görece yumuşadığı düşüncesiyle, suçsuz olduğunu belirterek, yapılan "adli hata"nın düzeltilmesi için, daha önce de birkaç kez yaptığı gibi, Büyük Millet Meclisi'ne bir dilekçe ile başvurduysa da bundan bir sonuç elde edemez.
Üç yıl sonra, 1949 ortalarına doğru, Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman, Bursa Tutukevi’nde ziyaretinde Nâzım Hikmet’le yaptığı bir röportajla affedilip hapishaneden çıkarılmasını gündeme getirir Ahmet Emin Yalman'ın "Vatan" gazetesinde bu röportajla birlikte bir dizi yazı, hatta gazetenin avukatı Mehmet Ali Sebük'e yaptırdığı on yazıdan oluşan bir inceleme yayınlayarak kamuoyunda Nâzım Hikmet'in bir "adli hata" yüzünden cezaevinde olduğu görüşü yayılmaya çalışılır. Nâzım’ı kendisi gibi dönme olan Ahmet Emin Yalman açıktan savunur yazılarında: Siyasal görüşlerine, inançlarına bağlı, ama ülkesini de seven, şiirleriyle ülkesine bağlılığını, ulusal duygularını kanıtlayan şair olarak över günlerce. Bir dünya şairi bu; af edilmeli, der...
Cüneyt Arcayürek, Vatan’ın avukatı Mehmet Ali Sebük'le, o zamanlar asistanı olduğu Vatan yazarı Sabahattin Sönmez’in evindeki karşılaşmasını anlatır Cumhuriyet’teki bir yazısında: “Sebük, Nâzım Hikmet’in affını sağlamak amacıyla geldi Ankara’ya… Çantasında Nâzım’ın pelür kâğıdına yazılı şiirleri. Yıllar sonra ancak 1965’te yayımlanan, ulusal savaşın destansal başyapıtı: Kuvayı Milliye Destanı! Kimi dizeler okuyor Sebük; “CHP iktidarı” diyor, “bu kanıtları kabul edecek olursa Nâzım’ın affı gündeme gelebilir, hatta gerçekleşebilir”. Bu buram buram vatan sevgisi kokan, milli duygularla yüklü şiirler Nazım Hikmet’i kurtarır, diyor.
İNÖNÜ AF ÇIKARMIYOR
Ankara'da avukatlar, İstanbul'da aydınlar topluca imzaladıkları dilekçelerle cumhurbaşkanına başvuruyorlar. Yurt dışından da sanatçıların, hukukçuların öncülüğü ile benzer girişimler yapılıyor. “Çantasında ulusal savaş destanı, Mehmet Ali Sebük Adalet Bakanı Fuat Sirmen’i gördü. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kabul etti Sebük’ü.. Ne Adalet kapısından ne de Çankaya Köşkü’nden Nâzım’ın af edilebileceğine değinen bir işaret alınabildi. Sessizce dinlediler Sebük’ü.” diye anlatıyor Cüneyt Arcayürek.
1949’daNazım Hikmet’in dışarıya çıkış projesi dikkatinizi çekti mi? Yıl, 1949, CHP’nin tek parti iktidarı ve 9 ay sonra ülkede seçim var. Demokrat Parti çok güçlü geliyor bu kez.. Nazım Hikmet oturmuş “Kuvayı Milliye Destanı!”nı yazmış, Kemalist olduğunu kanıtlıyor, İsmet İnönü’nün affetmesini bekliyor..
Ahmet Emin Yalman da çalıştığı gazetenin avukatını da yanına alarak dosya takipçiliği yapıyor, Vatan’da sürekli yazarak konuyu gündemde tutuyor.. Aydın susuyor, basın susuyor.. Kimse iktidar partisi CHP’ye baskı filan yapmıyor. Ama Ahmet Emin Yalman’ın arkasındaki güç, Nazım Hikmet’e aff çıkarmayı koymuş bir kere kafasına..
Cüneyt Arcayürek, İsmet İnönü’nün aff kanunuyla ilgili girişimini şöyle anlatıyor: “ Tek parti iktidarı CHP’den bir haber sızdırıldı. 27 Mayıs 1950’de (tabii oy kaygısıyla) seçimlere giderken CHP bir genel af çıkaracak, bu yasanın bir maddesiyle Nâzım Hikmet’in affı sağlanacaktı. Yasa geldi Meclis’e. Yurdun dört bir köşesinde hapishanelerde yataklar toplanmış, bavullar hazırlanmış, kader mahkûmları genel affın çıkmasını bekliyor. Tabii Nâzım da. Yasa Adalet Komisyonu’ndan geçti. Genel kurulda müzakereleri izliyorum. Kabul edildi, edilecek. Müzakerelerin geceye uzandığı bir saatte hiç beklenmedik bir olay gerçekleşti. Adalet Komisyonu Başkanı Hulki Karagülle, çıktı kürsüye. “Komisyonumuz genel af yasasının bazı maddelerini yeniden incelemek kararındadır. Bu nedenle tasarıyı geri çekiyoruz” dedi ve işte o an, hapishanelerdeki binlerce insan ve aileleri... kuşku yok, yıllarını demir parmaklıklar arkasında geçiren Nâzım Hikmet yıkıldı…”
NAZIM’I MENDERES ÖZGÜR BIRAKIYOR
1946’da kurulan Demokrat Parti, tarihinde katılacağı ikinci seçime, tarihin dönüm notası olan 27 Mayıs 1950 seçimlerine hazırlanmaktadır.. Nazım Hikmet de işte bu geçiş döneminden yararlanmak ister..
Fakat DP o kadar güçlüdür ki.. İsmet İnönü, DP rüzgarıyla baş edebilmek için CHP’nin başına ünlü İslamcı yazar Şemsettin Günaltay’ı getirmiştir. Nazım Hikmet’i salıvererek rakibine koz vermek ister mi?
Zaten Nazım Hikmet de Türkiye’deki bu milli, İslami uyanışı hesaba katıp kurtuluş bileti olarak “Kuvayı Milliye Destanı!”nı yazmıştır.
Cüneyt Arcayürek, affı, “27 Mayıs 1950 genel seçiminde CHP iktidardan düştükten sonra… iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilk icraatı genel af çıkarmak oldu. Nâzım Hikmet çıktı hapishaneden. Özgürlüğe, dostlarına ve şiirsel dünyasına kavuştu.” diyerek Adnan Menderes’in çıkardığını itiraf ediyor. Nazım Hikmet’in 1950 seçimlerinde DP’ye bakışını ve af girişimlerini ayrı bir yazıda anlatacağım.
Hükümet, ortalıkta dolaşıp, ileri geri konuşarak tepki toplamasın diye Nazım’ı askere almak istiyor, vatani görevini yapsın diye.. Nazım, yaşı bir hayli ilerlemiş olduğundan askere gitmek istemiyor, yurt dışına kaçıyor; daha doğru ifadeyle, hükümet yurt dışına kaçışına göz yumuyor ve 25 Temmuz 1951’de Bakanlar Kurulu kararıyla Nâzım’ı vatandaşlıktan çıkartıyor.
NAZIM HİKMET SOLU YAPILANDIRIYOR
Seçimle bir daha iktidara gelemeyeceğini anlayan İsmet İnönü’nün 27 Mayıs darbesi için ortamı hazırlama çalışmalarına açıkça destek veriyor Nazım; kendini zindanlara atan, gençliğini çürüten ve af başvurularına defalarca olumsuz cevap veren İsmet İnönü’ye destek verebiliyor. Nazım kendine karşı bile dürüst değil..
Af çıkarıp salıveren, yurt dışına çıkmasına göz yuman, sığındığı ve hizmet ettiği Rusya’yla büyük ciddi anlaşmalar imzalayan Başbakan Adnan Menderes’in sürekli aleyhinde yazmıştır.. Üstelik gerçekleri çarpıtarak.. Solun yalan, iftira ve hakaret dolu karalama katranını Nazım imal etmiştir.
Nazım Hikmet niçin böyle davranmıştır? İsmet İnönü’nün gerçeğini elbette biliyor. Menderes’in iyiliğini de inkar edemez. Bu çelişkinin nedeni, cezaevinden çıkaran güç, yani derin devlet böyle yapmasını istediğindendir, olamaz mı? “Nazım Hikmet, af borcunu derin devlete mi ödüyor?” sorusunu bugün sorabiliriz..
Yürünen yollar yok sayılamıyor.. Hayatına baktığımızda, cezaevinden çıktıktan sonra Türk solunu yapılandıran, karakterini veren ve yolunu çizen bir aydın olarak görmüyor muyoruz Nazım Hikmet’i? Solun göbeğine Kemalizm’i yerleştirip zehirleyen Nazım değil mi? Kuvayı Milliye Destanı’nın böyle bir misyonu olmamış mı? Kemalizm postuna bürünmüş solun ordu içindeki cuntaların maşası haline gelmesini sağlamamış mı?
Yahudiler, dönmeler ve masonlar, Türkiye’deki en büyük oyunlarından olan Komünist görünümlü kapitalizm ve siyonizim uşaklığını, komünist görünümlü emperyalizim uşaklığını Nazım Hikmet’in maharetiyle kotarmış olmasın? Solu derin devletin emrine Nazım vermiş olamaz mı? Nazım solu darbe ortamı hazırlama ihaleleriyle geçinir hale getiren aydın olmasın? Böylece de Türkiye’de 10 yılda bir darbe yapılır olmamış mıdır? Bu durum, Nazım Hikmet’in hayatını yeniden gözden geçirmeyi, düşüncelerini, samimiyetini ve ahlakını sorgulamayı gerektirmez mi?
Bütün bu soruların cevaplarını belgelerle burada anlatacağım.. Bu yazıda sadece af hikayesini aktardım sizlere.. Soruları sordum yalnızca..
(Haber 7)
SON VİDEO HABER
Haber Ara