İsrail'in nükleeri ve 3. İntifada
Arap basını bugünkü sayılarında, İsrail'in nükleer dosyası üzerine gidilmesi gerektiğini ve Aksa'ya yönelik saldırılar karşısında 3. intifadanın çıkabileceğini yazdı.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-05 12:58:00
Arap basınında bugün Batı ile nükleer dosyası üzerine müzakere masasına oturan İran'dan sonra sıranın İsrail'de olduğu, İsrail'in de nükleer dosyası üzerine İran'ınki gibi aynı ciddiyet ve önemle gidilmesi gerektiği konusu gündeme oturuyor. Ayrıca İsrail'in Aksa Mescidi'ne yönelik saldırıları ve Goldstone raporunun gizlenmeye çalışılması karşısında 3. bir intifadanın çıkabileceğine dikkat çekiliyor.
Arap basını bugün İran'ın nükleer dosyası üzerine 6 büyük devletle masaya oturmasına geniş yer veriliyor. İran'ın dosyasının sonuca bağlanması neticesinde, sıranın İsrail'e geleceği, İsrail'in de nükleer dosyasını ortaya koyması için gereken önemin gösterilmesi gerektiği, böyle bir tehlike üzerine ayrımcılığın söz konusu olamayacağı ifade ediliyor. Ayrıca İsrail'in Aksa Mescidi'ne yönelik saldırıların yanında Goldstone raporunun örtpas edilmeye çalışılmasının Filistinlilerde sebep olduğu hayal kırıklığının üçüncü bir intifadaya yol açabileceğine işaret ediliyor. Bu nokta da Filistinlilerin İsrail'in zulmüne karşı koymaya gücünün yeteceği, bundan kimsenin şüphe etmemesi gerektiği belirtiliyor.
Birleşik Arap Emirlikleri'nden yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi bugünkü 'İsrail'in Nükleeri Vitrine' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'İran ve 1+5 grubu arasında İran'ın nükleer dosyası üzerine yapılan toplantıdan rahatsız olan ve endişe duyan tek taraf İsrail.
İsrailli yetkililerin, müzakerelerin sonuçlarına ilişkin yorumları sıkıntı ve gerginliği ortaya koyuyor. Çünkü İsrail, toplananların başarısız kalmasını, İran'ın nükleer dosyasının da Güvenlik Konseyi'ne gönderilmesini istiyordu. Öyle ki Amerika da İsrail'in ve Yahudi Lobisi'nin askeri seçeneği getirmek için ardarda attığı adımlar çerçevesinde ekonomik ve siyasi yaptırımları hızlandırmak için hazırlık yapmıştı. İran'ın nükleer dosyasına bir son konması ve dosyanın İsrail'in istediği açık artırma çarşısından kaldırılması, kanunlara aykırı, uluslararası barış ve güveni tehdit eden tek unsur olarak ön plana çıkarmaktadır. Bu da Arap ülkelerinin İran'ın nükleer dosyasının barışçıllığından emin olduktan sonra İsrail nükleer tersanesini de öncelikle önem verdiği konular arasına koymasını gerektirmektedir. Arap dünyası bunu yapmalı ki dünyaya (özellikle de Batı), sorumlulukları hissettirsin ve İran'ın nükleer dosyası gibi bu dosya ile de aynı ihtimam, ciddiyet ve güç çerçevesinde muamele etmesini sağlasın.
ÜÇÜNCÜ İNTİFADA KAPIDA
Suudi Arabistan'dan yayımlanan El-Cezire gazetesi bugünkü; 'Yeni Bir İntifadanın Eşiğinde miyiz?' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'Kudüs şehrinde, işgal güçlerinin yaptıkları tehlikeli işler. Aynı zamanda işgal altındaki topraklarda korkunç bir şiddetin sinyallerini veriyor. İşgal sultası mübarek Aksa Mescidi'ni kuşatmaya kalkıyor. İçerisinde itikaf eden 200'den fazla kişiyi alıkoymaya ve Telmud geleneklerini yerine getirme bahanesiyle Aksa Mescidi'nin avlusunu yıkmaya kalkıyor.
İşgal yönetimi tarafından kalkışılan bu kışkırtıcı eylemler, İsrail varlığının Filistinlilerle çatışmalar oluşturmaktan ve dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların duygularını kışkırtmaktan başka bir şey istemediğini onaylamaktadır. İkinci olarak İsrail tarafı istemezken barıştan bahsetmek nasıl mümkün olabilir?
Üçüncü bir intifadanın çıkmsı uzak bir ihtimal değil. İsrail'in zulmüne bir sınır koymaları için Filistinlileri kendilerini pusuda bekleyen düşmana karşı birleştirecek üçüncü bir intifadanın çıkması uzak bir ihtimal değil. Özellikle de Goldstone raporunun BM'ye sunulmasının ertelenmesinden ötürü yaşadıkları hayal kırıklığı neticesinde bu mümkündür. Zira Goldstone raporu, İsrail'in Gazze savaşı esnasında silahsız sivillere karşı işlediği savaş suçlarını belgelendirmektedir. Filistinlilerin İsrail'in zulmüne karşı koyamayacağını sananlar yanılmaktadır. Onlar silahları ve teçhizatları olmasa da dünyaya haklılıklarını, tarihten silinmeyeceklerini ve davalarının tüm haklarını kazanana kadar süreceğini ispatladılar.
Öte yandan BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu UNRWA Gazze'de Hamas Hareketi'nin itirazlarına karşın orta okullarda 2. Dünya Savaşı esnasında Avrupa'da Yahudilere soykırım uygulandığını (Holokost) okutmayı planlıyor.
NÜKLEER İRAN'A DA NÜKLEER İSRAİL'E DE HAYIR!
Londra'dan yayımlanan El-Şarku'l Ewsat gazetesi yazarlarından Tarık El-Hamid 'İsrail İran'dan Sonra Olacak' başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; 'İran'ın Batı ile İsrail'in nükleer dosyası üzerine anlaştığı doğru ise uranyum zenginleştirmesi İran'ın dışında gerçekleşecek, demektir. İkinci olarak bölgemizde büyük bir kriz yatıştırılmış olacak. Şu anda sıra İsrail'de olmalı.
Nasıl da 'nükleer İran', bölgemiz için nükleer bir tehlike olduğu haklı kanaatinden ötürü reddediliyorsa 'nükleer İsrail' de bölgemiz için bir tehlikedir. Orada nükleer hususunda hiçbir ayrıcalık olamaz. Zira elimizdeki uzun tarih İsrail'in tüm krizlerde, her türlü bahane altında ve vahşi bir surette kuvvet kullanmaktan çekinmediğini göstermektedir. Bunların sonuncusu da Gazze Savaşı'dır. Bugünlerde gizlenmeye çalışılan Goldstone raporu bunu ispatlamaktadır.
Bu, İran için bir gerekçe değildir. Aksine mezhepçilik üzerine oynayan ve fırkacılığı yaymak için Arapların içişlerine karışan mollalar ülkesi İran, bölge için gerçek bir tehlikedir. Ancak murad edilen Uluslararası Toplumun tehlikede güvenilirliği ve İran'a karşı ayaklanan Batı toplumunun 'nükleer İsrail'i' de terketmemesidir.
Batı'nın güvenilirliği dediğimizde, ara ara İsrail ya da uyguladığı siyasetler karşıtı konuşan herkese karşı anti-Semitizm bahanesi altında kampanyalar başlatıldığını görüyoruz. Peki neden Filistinliler ya da Araplara karşı aynı muamele gösterilmiyor. Araplar da Sami soyundan geliyor. Bu açık ayrımcılığın nedeni nedir?
Bu Batı için yeni bir mantık anlayışı değil. Ancak yeni olan Washington'un barış sürecinin tamamlanması için ağırlığını ortaya koyması ve dürüst bir aracı gibi görünmesidir. Krizleri güvenilirlik olmadan Amerika'nın ya da Batı'nın yatıştırması mümkün değil. Batı'nın bugün karşı karşıya kaldığı gerçek tehlike güvenilirliğinin tartışma konusu olmasıdır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara