Dolar

34,8705

Euro

36,7029

Altın

3.022,99

Bist

10.136,57

"Tuz Odaları" Türkiye'de de yaygınlaşıyor

Yurt dışında astım, bronşit, egzama, sedef, kronik kulak burun boğaz hastalıkları ile uykusuzluk ve stres gibi sorunların tedavisinde alternatif yöntem olarak kullanıldığı bilinen "tuz odaları", Türkiye'de de yaygınlaşıyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-04 11:54:00


Çankırı, Almanya ve Pakistan'dan getirttiği tuzlarla kapladığı 25 metrekarelik odada müşterilerine hizmet vermeye hazırlanan Kocaelili girişimci Nail Baki, yaptığı açıklamada, "tuz odası" tedavi yönteminin, 19. yüzyıldan beri özellikle Avrupa'da bilindiğini söyledi. Baki, yöntemin temelinde, bir tuz madenindekine benzer koşulların oluşturulmasının ve bu ortamda yapılan tedavinin yattığını belirtti.

Baki, Polonyalı bir sanayi terapistinin 19. yüzyılın ortalarında tuz madenlerinde çalışan işçilerin akciğer hastalıklarına yakalanmadıklarını keşfettiğini, bunun üzerine Krakow yakınlarında açtığı "tuz kliniği"nin halen faaliyette olduğunu ifade etti.

Negatif kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) iyonlarının insan sağlığına olumlu etkilerinden dolayı Almanya, İsviçre, Macaristan, Bulgaristan ve Yugoslavya'da karstik mağaraların tedavi amaçlı tesisler olarak kullanıldığını belirten Nail Baki, "Tuzun tedavi edici etkisi, çeşitli biyokimyasal, mikrobiyolojik ve bağışıklığa ilişkin çalışmalarda kanıtlanmıştır. Tuz tedavisi, hastaların çoğunun 6 aydan 5 yıla kadar rahatsızlıklarının hafiflemesini sağlamıştır" dedi.

Tuz odasında yüzde 40-50 oranında nem olduğunu, sıcaklığın 20-24 derece arasında tutulduğunu ifade eden Nail Baki, 20-40 dakika arasındaki otuz terapi seansının başlangıçta 5 gün üst üste, daha sonra da mümkünse ayda bir kez yapılmasının tavsiye edildiğini bildirdi.

Baki, 40 dakikalık bir seans boyunca insanın aldığı tuz miktarının bir çorbada bulunan tuzun 10'da 1'i kadar olduğunun altını çizdi.

Tuz odasının Türkiye'de halen bir otelde bulunduğunu belirten Baki, "Kapsam ve içerik bakımından bağımsız ilk tuz odasını Kafe Tuz Odası olarak biz inşa ettik" dedi.

Baki, ateşli enfeksiyonlar, kanserli, tüberküloz geçirmiş veya geçirmekte olan hastalar, kalp yetmezliği ve yüksek tansiyonu bulunanların "tuz odaları"na girmesinin sakıncalı olabileceği uyarısında da bulundu.

-"ALTERNATİF YÖNTEMLERİ BİLİMSEL KABUL ETMİYORUZ"

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Füsun Yıldız ise "tuz odaları"nın yurt dışında akupunktur, manyetik rezonans gibi alternatif tıp yöntemlerinden biri olarak kullanıldığını ifade ederek, alternatif yönetmeleri bilimsel olarak kabul etmelerinin ve kullanmalarının söz konusu olmadığını belirtti. Prof. Dr. Yıldız, şöyle devam etti:

"Bu yöntem, Türkiye'de uygulanan, tıp fakültelerinde öğrencilere anlatılan bir yöntem değil. Mağara tedavisinden söz ediliyor. Damlataş Mağarası'na giden bazı hastalar kendilerini daha iyi hissettiğini söyleyebiliyorlar. Olayın psikolojik yönü, etkisi olabilir. Ancak astımın bilimsel tedavisi ilaçla hekim kontrolünde yapılandır. Bizim bildiğimiz, kabul ettiğimiz de budur."

Kaynak : Anadolu Ajansı

Haber Ara