Goldstone raporunu kim sümen altı etti?
Arap basınında bugün İran gündeme oturuyor. Ayrıca Goldstone Raporunu reddeden İsrail'in yanında ABD'nin bu dosyanın kapatılması emrine boyun eğen Filistin Sultası şiddetle kınanıyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-04 19:29:00
Arap basınında bugün İran'ın müzakere masasına oturması geniş yer kaplıyor. İran'ın bir yandan yeni nükleer tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na bildirmesi yanında öte yandan müzakere masasına oturma niyetindeki ciddiyeti sorgulanıyor. İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçları hakkında yayımlanan Goldstone raporunun örtbas edilmesi için atılan adımlarına Filistin Sultası'nın işbirlikçivari görüntüsüyle boyun eğmesi kabul edilemez bir tavır olarak değerlendiriliyor.
Mısır'dan yayımlanan El-Ehram gazetesi bugünkü 'Kısır İran Müzakereleri' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'Yaklaşık bir yıl aradan sonra İran 6 büyük devletler topluluğuyla şüpheli nükleer dosyasını tartışmak üzere müzakere masasına tekrar döndü. İran geçtiğimiz ay boyunca diyaloğun sürdürülmesi üzerine taviz vereceği ihtimaline dair hiçbir olumlu girişimde bulunmadı. Dahası tam bunun aksine, elçisi Cenevre'ye yönelmeden birkaç saat önce İran Atom Enerjisi Heyeti, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na, Şii dini okulların ve mercilerin merkezi olan Kum Şehri çevresinde yeni bir nükleer tesisinin inşasını bitirdiklerini haber verdi.
Bununla eşzamanlı olarak İran televizyonu, yerel yapım iki yeni kuşak başarılı roket atışlarından canlı görüntüler sundu. Burada iyi niyete hiç yer yok. Her iki durumda da Uluslararası Toplum'a gönderilen mesaj açık. Bu mesaja bir de İran cumhurbaşkanı Ahmedinejat'ın İsrail ve İran'ın askeri savunma gücünün sağlamlığı üzerine Anter tarzı açıklamalarını da ekleyince durum, Cenevre'deki müzakere salonlarında da 1980 yılından beri tutuşan Körfez Bölgesi'nde de hiç sevindirici gözükmemektedir.
HİÇBİR FİLİSTİNLİ FİLİSTİNLİNİN KANINI ÇİĞNEYEMEZ
BAE'den yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi 'Kuruntu' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; 'İsrail tehdit etti, ABD emretti, Filistin Sultası da uydu ve Gazze soykırımı hakkındaki Goldstone raporu uçtu.
İşte böyle alenen; güpegündüz 1500 şehidin kanı, fosfor bombalarıyla yasaklanmış kitle imha silahlarının sakat bıraktığı yok ettiği binlerce yaralının üzerine komplo kuruldu. Cellattan kurtulma, onu hesaba çekip sorgulama adına insani ve ahlaki haklarından mahrum bırakıldılar.
Filistin adına kararları elinde bulunduranların Goldstone raporunun Güvenlik Konseyi'ne, oradan da Uluslararası Ceza Mahkemesine sevkedikeceğine sonra da barış sürecine öldürücü bir darbe indireceğine inanmış olmaları mümkün müdür? Eğer inanmışlarsa bu, Filistinlilerin haklarının heder edilmesine muvafık olmaları, davanın, ehlinin ve şehitlerinin kanlarının çiğnenmesine katılmaları anlamına gelmektedir.
Çözüm... Netenyahu sadece birkaç ay için yerleşimi askıya almayı ya da dondurmayı reddederken, Kudüs'ün Yahudileştirilmesi tam tekmil devam ederken hangi çözüm?
Goldstone raporunu reddetmek İsrail'in hakkı. Çünkü rapor kendisini kınıyor ve suçlu görüyor. Siyonizmi kucaklayan ABD'nin de kendisini desteklemesi hakkıdır. Ancak Filistinlinin kanı üzerine ayak basmak hiçbir Filistinli'nin hakkı olamaz. Çünkü böylece o da soykırıma ve örtpas edilmesine ortak olmuş olur.
İRAN'IN VAKİT KAZANMA OYUNU
Londra'dan yayımlanan El-Şarku'l Ewsat gazetesi yazarlarından ve Amerikan yanlısı Abdurrahman er-Raşid bugünkü 'İran ve Aldatmaca... Ortaya Çıkmasının Vakti Geldi!' başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; 'geçen Perşembe günü Cenevre'den New York'a hatta Washington'a İran için çok dolu bir gündü. Dünya İran'ın Cenevre'de nükleer dosyası üzerine 6 ülke ile yaptığı müzakereleri, Tahran'ın İran dışında (önerilen mekan Rusya) uranyum zenginleştirmeyi onaylamasını takip ederken İran dışişleri bakanı Manuçehr Mutteki de Amerika'nın başkenti Washington'u ziyaret ediyordu. Mutteki'nin Washington ziyareti İran ajanslarından birinin Mutteki'nin Amerikan Kongresi'nden iki üyeyle görüştüğüne dair yayınladığı haberler ile Amerika'nın herhangi bir görüşme olduğunu reddeden açıklamaları arasında gizliliğini koruyor.
Bu ziyarete ek olarak elimizde İran başmüzakerecisi Said Celili ve ABD dışişleri bakan yardımcısı William Burns'un Cenevre müzakereleri arasında yaptıkları 45 dakikalık toplantı bulunuyor.
Amerika ve İran arasında bir hafta içinde gerçekleşen bu görüşmeler, iki ülke arasındaki 30 yıllık sürtünmeden sonra yüksek siyasi atılım sayılmaktadır.
Özellikle Tahran'ın toprakları dışında uranyum zenginleştirmeye muvafak olması ile beraber durumlar hala açık değildir. İranlılar gerginliğin hakim olduğu senelerin ardından gerçek bir taviz mi verdi yoksa Tahran hala büyük beceri ile oynadığı 'vakit' oyununu oynamaya devam mı etmektedir?
İran'ın müzakereler hususunda konumu hala açık değil. İranlıların şu ana kadar sundukları taviz sayılırsa daha sadece yolun yarısına geldiler demektir. Öyle ki yol uzun ve külfetli. Bu taviz İran ve bölge açısından birçok sonuç doğuracak. Burada sorulması gereken mantıklı soru ise şu; 'Son zamanlardaki İran'ın akılcılığının bedeli nedir?'. Batı'nın İran'la müzakerelerinin başlamasıyla İran yeni tavizci konumunu sergiliyor. Bizler de İran'ın uzayan aldatmacasını keşfetme yolundayız. İranlıların ülke dışında uranyum zenginleştirme hususundaki gerçek olmayan onaylarıyla Uluslararası Toplumu mu yoksa içeride küstah güçlere boyun eğmeyen Nükleer İran'la müjdeledikleri rejimin müridlerini mi kandırdıklarını öğreneceğiz. İşte şu an boyun eğiyor. Ya da İran bölgemizde kendilerine inanıp kucaklarına atlayan sonra ülkelerimizin içinde bizim uzun davalarımızın aleyhine İran'ın gündemine hizmet etmeye kalkanları mı kandırdı? Belki de sonunda İranlıların miridlerini ve kendilerini kandırdıkları sonunda ortaya çıkacak.
Sözün özü bizler şu an keşfedilme vakti gelen İran aldatmacasıyla karşı karşıyayız."
Haber Ara