Ezherliler de açılım bekliyor
Ezher Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği (EZDER) Genel Başkanı Ali Yücel, Ezher Üniversitesi mezunlarının yaşadıkları mağduriyeti Vakit’e değerlendirdi.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-04 03:17:00
Mustafa Uzun / Vakit
Türkiye ile Mısır arasında imzalanan kültür anlaşması sebebiyle Ezher’de eğitim gördüklerini söyleyen Yücel, ilk olarak 1993 yılında DYP-SHP koalisyonu döneminde denkliklerin iptal edilmesi ve sonrasında da 28 Şubat zulüm sürecinde yaşananlarla nasıl mağdur edildiklerini anlattı.
28 Şubat sürecinde yaşanan zulümlerden büyük pay alan Ezher Üniversitesi mezunları şimdi haklarını arıyorlar. Bir zamanlar binlerce öğrencinin ilim tahsil etmek için başvurduğu Ezher’de ise şimdi Türkiye’den gitmiş öğrenci bulmak çok güç. 28 Şubat’ın o karanlık günlerinde karanlık eller tarafından geriye dönük olarak iptal edilen diplomalar, yapılan hakaretler ve kaybedilen özlük hakları, mağdurları dernekleşmeye itmiş. Şimdi Ezher Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği (EZDER) adı altında kaybettikleri haklarını geri almak için mücadele ediyorlar; fakat aldıkları ilim, kendilerine mazlumun dinini sordurmadığı gibi okulunu da sordurmuyor. Okul fark etmeksizin bütün mağdurların yanında olmaya çalışıyorlar. Dernek Başkanı Ali Yücel de birçok açılımın bir arada gittiği günümüzde kendilerinin de Ezher açılımı istediklerini söylüyor.
- Türkiye’deki bu El-Ezher problemi ilk olarak ne zaman ve nasıl başladı?
- Türkiye’nin Mısır Devleti ile yaptığı kültür anlaşması gereğince biz 1993 yılına kadar denklikle alakalı herhangi bir problem yaşamadık. 1993 yılında ise DYP-SHP İktidarı döneminde denklik problemi gündeme geldi. DYP-SHP koalisyonu zamanında kimseye hiçbir şey sormadan; ‘Ne okuyorsunuz, nasıl yaşıyorsunuz, düşünceniz nedir?’ denilmeden bu denkliklerin iptal edilmesi kararı alındı ve o dönemin Kahire Büyükelçisi de bunu ilan etti. Hatta dönemin Kahire Büyükelçisi; “Geldiğiniz gibi geri döneceksiniz” dedi. O dönemki hükümet tarafından gönderilmiş resmi ağız tarafından bu şekilde dillendirildi. Büyükelçiliğe giden öğrencilere inanılmaz zorluklar çıkartıldı. Pasaportlar uzatılmadı, izinler verilmedi, her alanda problem çıkartıldı. Bize orada 2. sınıf 3. sınıf vatandaş muamelesi yapıldı.
- Sonra 28 Şubat sürecine gelindiğinde sanırım asıl zulüm günleri başladı…
- Evet, ama 28 Şubat sürecinde bu konu ile alakalı nelerin yapıldığını hâlâ tam olarak bilemiyoruz. Çok karanlık kişiler, karanlık işler çevirdiler. 1993’de kabul ettirdiler ve bu zulüm 1998’de zirveye çıktı. Batı Çalışma Grupları tam kadro çalıştı. 1998’de bize henüz gösterilmeyen belgelerle, dokümanlarla çok iş yaptılar. Derin eller devreye girdi. Bizim için de bilinmezler var burada.
- Derneğiniz de tam bu esnada kuruldu…
- Evet. Derneğimiz 1996 yılında, 28 Şubat sürecinde kuruldu. Kuruluşta tamamen Ezher Üniversitesi mezunları görev aldılar. Kurucu dernek başkanımız Amasyalı Ekrem Düzcan ve eski mezunlarımızdan Hüseyin Gümüş Bey bu konu ile çok ilgilendiler. Allah razı olsun. Bize o zaman engel olmaya çalışan elemanlar muhtemelen bu Ergenekon Davasında sorgulanan ve içeri alınanlardır. Bu kimin projesi bilmiyoruz ama bu projeyi uyguladılar.
- Peki, neler yapıldı?
- Öğretmenlik yapan Ezher Mezunları çok sıkıntı çektiler. Denkliklerin iptali geriye doğru işletildi. Öğretmenlikleri ellerinden alındı. Öğle ki 12 yıllık öğretmenler dahi görevlerinden alındı. Özlük haklarımız elimizden alındı. İnsafsızca muamelelere maruz kaldılar. Tamamen vatandaşlıktan atma imkânları olsa sanırım atarlardı.
- Siz?
- Benim de içimde ukde var. Çözemediğim bir düğüm bu. Beni birileri engellemeseydi, benim hakkımda karar vermeseydi, vatandaşlık hakkımı gasp edenler benim önüme bu engelleri koymasaydı akademik kariyer yapmak istiyordum.
- Muhakkak olayın ilginç yönleri de vardır.
- Elbette. Ezher Mezunu olan bir kişi Erasmus’a kabul ediliyor. Avrupa’da kabul ediliyor; ama kendi öz yurdunda kabul edilmiyor. Bu insanlarla uğraşan el elbette karanlık bir eldir.
- Peki, şimdi durum nedir?
- Bir Sivil Toplum Örgütü adına konuşuyorum. Ben Ezher Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği Başkanı olarak o dönemin hükümeti veya bu dönemin hükümeti olarak ayırmam fakat hakikaten o dönemde sadece o okulda okuyor diye insana yakışmayacak şekilde davrandılar bize. Değerlerimizi yok saydılar, özlük haklarımızı vermediler. Doçentti mesela, doktordu ama geçmişe dönük olarak bizi mağdur ettiler. Gerçi şimdi de benzer durumlar söz konusu fakat şimdiki hükümetimizin ilk döneminde herhangi bir şey yapılmasa da şimdi olumlu adımlar atılıyor. Bu umudu taşıyoruz. En azından muhatap alınıyoruz.
“YAPILANLAR YETERLİ DEĞİL”
- Neler yapıldı?
- 2003 ile 2007 arası dönemde mağduriyetimizle alakalı ciddi bir uygulama yapılmadı ama bu son dönemde YÖK’te meydana gelen değişiklik sonrası önceki dönemle kıyas bile yapılmayacak kadar değişiklikler yaptılar. Başta denklik bölüm sorumlusu Prof. Dr. Yekta Saraç Beyefendiye ben dernek başkanı olarak çok teşekkür ediyorum. Eskiye nazaran gelişen bu iyi ilişkiler sebebiyle yeni yönetime teşekkür ediyorum. Biz bu yeni dönemde bizzat Yekta Bey ile görüştük, sıkıntılarımızı anlattık, özlük haklarımızla alakalı problemleri aktardık. Kendileri de yaptıkları çalışmaları anlattılar bize.
- Yeterli mi bu peki?
- Sadece bir dernek başkanı olarak değil mağdur birisi olarak da yeterli olmadığını belirtmek zorundayım. Altını çizerek bunu belirtiyorum fakat bu mağduriyetin giderilmesi konusunda yetkililerin de olaya iyi niyetli yaklaştıklarından eminim. Bu özlük haklarının giderilmesi noktasında YÖK yönetiminin ve belki de hükümetimizin bu konu ile ilgileneceklerinden eminim.
- Yetkililerin sizinle ilgilendiklerini ve umudunuzun olduğunu söylüyorsunuz ama açıkçası ben net bir gelişme var mı, onu sormak istiyorum. Mağduriyetiniz giderildi mi?
- Aslında sakladığımız bir şey yoktur. Ben bir sivil toplum örgütü başkanıyım. Derneğimize üye olan mağdurlarımızın dertleri ile ilgileniyoruz. Bu konuda gayretimiz vardır sadece. Ülkemizin vatandaşı olmanın onurunu yaşıyoruz, başka bir yere üye filan değiliz. Biz mağduriyetimizin giderilmesini talep ediyoruz. Ben bu sıkıntımı hiç saklamadan söylüyorum. Aslında mevcut uygulamadan tam manası ile memnun değiliz. Yetersiz elbette ve bütün arkadaşlar olarak memnun olmadığımızı vurgulamış oldum. Gelinen son noktaya gelirsek eğer 10, 12 yıl öğretmenlik yapan arkadaşlarımızı bile görevden alıyorlardı, şimdi bu yok. Mesela bir önceki Cumhurbaşkanımızın zamanında yazdığımız mektuplar cevapsız kalıyordu. Biz hiç muhatap alınmadık. Şimdiki dönemde en azından muhatabımız var.
- Peki, somut bir şeyler?
- 1998’den önce Ezher’e gidenler muhatap alınıyorlar. Şimdiki YÖK bunu kabul ediyor. Bu tarihten sonrakiler muhatap alınmıyorlar, bu ciddi bir eksiklik. Bu haksız uygulamayı ortaya çıkartan, DYP-SHP koalisyonu döneminde ortaya atılan yönetmeliğin değiştirilmesi için 2008 yılında verilen değişiklik teklifinde gelinen son şekil şudur; 1998’den önce mezun olanlar müracaat ettiklerinde tam denklikleri verilmiyor. 3 yıl denklik veriliyor ve 1 yıl da evlerine yakın bir fakültede 5 veya 9 ayrı dersten sorumlu tutuluyorlar. Denklik tamamlaması yaptırıyorlar.
- Bu sizce uygun mu?
- Burada bizim değiştirilmesini istediğimiz bu uygulama, devam mecburiyetinin olmasıdır. O dönemde okuyan insanlar çoluk çocuğa karışmışlar, hayatlarını kurmuşlar, kimisi işçi, kimisi işveren. İşlerini, evlerini bırakıp okula devam edemiyorlar. Burada açık öğretim tarzı bir uygulama istiyoruz. Bizi neden bu kadar ders alma mecburiyeti veriyorlar? Bizim okuduğumuz okullar çok kaliteli okullar. Bir Ezher’i alın ele. Bu yeterliliği bize dayatmaları hiç uygun değil. Biz hem mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın toplumdaki statülerini, işlerini, ailelerini düşünmeksizin bu kadar yıl sonra derse devam zorunluluğu ile karşı karşıya kalmalarını istemiyoruz hem de bu kadar ağır bir ders yüklenmesini istemiyoruz. Bir de bu denkliği belirlerken hangi okullardan ne tür bir denklik uygulandığı konusunda bilgi vermiyorlar. Bu bilgi çağında biz hâlâ bu konuda bilgi alamıyoruz. Devlet bize bilgi vermiyor. Dilekçe hakkımız hiçe sayılıyor. Bürokrasi önümüzde durmuyor.
EL-EZHER DÜNYANIN EN ESKI ÜNIVERSITESI
- Ezher Üniversitesi nasıl bir üniversite peki?
- Kahire’nin merkezinde kurulmuş çok eski bir üniversite. Dünyanın en eski üniversitesidir. 975 yılında kurulmuştur. Şu anda günümüz şartlarında bir üniversite eğitimi verilmektedir. Tıp’tan Mühendisliğe her alanda fakülteleri vardır. Dünyanın her tarafında şubeleri vardır. Dünyanın en eski üniversitesi olması nedeniyle çok güçlü bir eğitimi, geleneği ve imkânları vardır. Mesela sadece Malezya’dan her yıl 15 bin civarında öğrenci gelir.
- Nasıl bir eğitimi var?
- Çok ciddi bir eğitimi var. Ben bazı doktora tezlerinin münakaşalarına katıldım. Görseniz hayran olursunuz. Dersler adeta birer deney gibi geçer. Bir de oralarda kendinizi yetiştirmek için çok imkânlarınız olur. Çok değerli hocaların özel halkaları olur. Özel dersler de alabilirsiniz. Zaten oraya bir şeyler kazanmak için gittiğiniz için siz de ilme açık olursunuz ve çok iyi şekilde kendinizi yetiştirirsiniz.
“Mağduriyetimiz giderilmeli”
- Derneğiniz sadece El Ezher Mezunlarının problemleri ile mi ilgileniyor?
- Hayır. Bizim derneğimizin adı EZDER; fakat biz sadece Ezher değil, Suriye, Pakistan, Malezya, Irak, Avrupa, Balkanlar ve Türk Cumhuriyetlerinde okuyup, denklikleri kabul edilmeyenlere hitap ediyoruz; ama tabii önemli ölçüde sıkıntı yaşayanlar Ezher ve Ezher formatındaki yerlerdir.
- Siz nasıl gittiniz Ezher’e?
- Ben 1991 yılında Rize’de yaptığım imamlık görevimi bırakarak Ezher’e gittim. Kültür anlaşması vardı Türkiye ile Mısır arasında. Ben de kariyer yapmak için oraya gittim. Çok öğrenci vardı orada şimdi çok çok azaldı. Eğer hedef sayıyı azaltmaksa şimdi azaldı, artık düzeltin bunu. Bugün farklı açılımların konuşulduğu günümüzde biz de Ezher açılımı istiyoruz. Bu milletin öz mayasını temsil eden bu insanların mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz.
“El-Ezher’de okumaktan memnunum”
- Sizin okuduğunuz dönemde Ezher’de durum nasıldı?
- Ben 1991-1995 yılları arasında okuduğum zaman Ezher’de Türkiye’nin her tarafından kardeşlerimiz vardı. Türkiye’den 3-5 bin civarında öğrenci vardı bizim dönemimizde. İller arası maçlar olurdu. Bu maçlar çok heyecanlı olurdu. Erzurum, Rize, Trabzon, Aydın ve özellikle Hatay’dan çok öğrenci olurdu. Hangi ilden daha fazla öğrenci var diye yarış yapardık. Biz kendi arzu ve isteğimizle bu özel eğitimi gördük ve çok memnunuz.
- Bütün bu mağduriyetlere rağmen Ezherli olmaktan memnun musun?
- Elbette memnunum. İyi ki orada okumuşum, hamdolsun ki okumuşum. Her şeye rağmen ben memnunum. Yine aynı süreci yaşayacağımı bilsem yine giderim.
SON VİDEO HABER
Haber Ara