Mardin'e yakışan müze
Mardin Kalesi'nin eteklerinde, Sultan II. Abdülhamid zamanında süvari kışlası olarak inşa edilen, daha sonra askerlik şubesi ve vergi dairesi yapılan görkemli taş bina, geçen akşam yepyeni çehresi ve ışıltılı görünüşüyle şehrin alışık olmadığı bir kalabalığı ağırlıyordu.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-03 02:57:00
Bu yeni yapının 'dam'ında toplanmış kalabalığı oluşturanlar, arkalarında 'kalenin bedenleri', önlerinde Mezopotamya denizi (artık bilmeyen yok, Mardinliler geceleri bu ovayı deniz görür ve hakikaten öyledir), Antakya Medeniyetler Korosu'nun söylediği üç semavi dine ait ilahileri dinlerken, birbirine benzer mimiklerle 'bu müze Mardin'e çok yakıştı' diyordu. Gökte ayın ondördü, şehri gümüş bir aydınlığa bürümüştü ve güzel şeylerden söz etmek için zaman da, zemin de müsaitti. Açılış için 1 Ekim özellikle seçilmişti. Güler Sabancı, misafirlerine ay seyri yaptırmakta kararlıydı. Havaalanından şehre giderken, ısrarla "Ay kaçta doğar Mardin'de?" diye sorması boşuna değildi.
Sabancı Vakfı'nın yaklaşık üç yıllık bir çalışma sonunda hayata geçirdiği Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi, önceki akşam, İstanbul'dan giden bir uçak dolusu davetlinin ve Mardinlilerin katıldığı törenle açıldı. Müze, Mardin doğumlu İstanbul Valisi Muammer Güler'in fikri, Sakıp Sabancı'nın da vasiyetiydi. Ev sahipleri, Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sakıp Ağa'nın eşi Türkan Sabancı, kızı Dilek Sabancı ve Mardin Valisi Hasan Duruer'di. Devlet Bakanı Mehmet Aydın ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay kurdeleyi kestiğinde, Sakıp Ağa'nın vasiyeti yerine getirilmiş oluyordu.
Mardin'in kendisinin görkemli bir müze olduğundan şüphe yok. Gerdanlık biçimindeki doğal görünüşü ve zarif taş yapıları, göğün mavisinde kaybolup giden minareleri ile görenlere başka bir zamana ait olduğu izlenimi veren şehir, çok kültürlü geçmişi ve taşıdığı medeniyet izleriyle dün olduğu gibi bugün de bir barış adası. Ne var ki, bütün şehirler gibi o da hafızasını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya. Kentin alamet-i farikası olan zanaatler yok oluyor, geçmişten gelen ne varsa, insanlarla birlikte yitip gidiyor. Şehirlerin sosyal hafızası diyebileceğimiz kent müzeleri, bu yok oluşları yavaşlatan mekânlar. Bütün birikimini ve sevgisini Sakıp Sabancı Kent Müzesi'ne aktaran Nazan Ölçer haklı. "İnsan anılarıyla yaşıyor. Kentler de. Kent biricik olmalı, diğerlerine benzememeli."
Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, çirkin yapıları ayıklayarak şehri yeniden asıl kimliğini kazandırmaya çalışan Vali Hasan Duruer'in seçtiği "2013'e kadar UNESCO'nun Tarihi Kentler Listesi'ne girmek, 2023 yılına kadar da Avrupa Kültür Başkenti olmak" hedefinde bir sıçrama noktası olacak. Müzede, Mardin ve çevresinden toplanan gündelik hayata ait nesneler; telkari kutular, anahtarlar, yazmalar, aile albümleri, askerlik tezkereleri çoğalmayı, şehrin kimliğini yansıtır hale gelmeyi bekliyor. Taş ve bakır ustalarının balmumu canlandırmaları, görenleri şaşırtacak kadar gerçeğine yakın. Güler Sabancı, müzeyi Mardinlilere emanet ettiklerini söylerken Nazan Ölçer, Mardinlileri kendi müzelerine katkıda bulunmaya çağırıyor.
Müzenin alt katında kurulan Dilek Sabancı Sanat Galerisi, iç açıcı ve büyük kentlerdeki galerilerin kıskanacağı bir mekân. Galeri ilk misafirlerini Sabancı Müzesi koleksiyonundan seçilen "Doğa, İnsan ve Deniz" başlıklı sergi ile ağırladı. Sergide Hikmet Onat'tan İbrahim Safi'ye, Şeref Akdik'ten Devrim Erbil'e, Adnan Çoker'den Selma Gürbüz'e kadar modern ve çağdaş 47 Türk ressamının 75 eseri yer alıyor.
Müzenin ve sanat galerisinin açılışında Devlet Bakanı Mehmet Aydın ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın konuşmaları, son zamanlarda daha bir üzerine basarak söylediğimiz 'birlikte yaşamak' kavramını pekiştiriyordu. Aydın, "Bu topraklarda kardeşlikten başka bir yol bize haramdır." derken Günay, "Tarihin hangi döneminden bu yana ne varsa, dönem ayrımı, inanç, kültür, eğitim, dil, din ayrımı yapmaksızın hepsini kıskançlıkla sahipleniyoruz.'' diye konuştu. Bu mesajların verilebileceği en doğru yerlerden biri elbette Mardin'di. Başta da dediğim gibi zaman da, zemin de buna müsaitti. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve diğer semavi dinlerin temsilcilerinin törende bulunuşu bir yana, daha müzeye girer girmez gördüğünüz Müslüman, Süryani ve Ermeni mezar taşlarının yan yana duruşu başka da söze gerek bırakmıyordu.
ZAMAN
Haber Ara